Dome, 1975 Almanya doğumlu bir sokak sanatçısı, kendisi bugüne kadar 30’dan fazla şehre grafiti yapmış ve çalışmaları 20’den fazla sergide yer almış. Geçtiğimiz aylarda “Yeldeğirmeni Mural-ist” festivaline katılan Christian Krämer yani duvarlardaki adıyla “Dome” ile sokak sanatına, İstanbul’a ve çizdiği grafitilere dair bir söyleşi yaptım.

Dome – Röportaj

Sokak sanatına başlamanda seni neler tetikledi?

Yaşı benden büyük olan grafiti sanatçılarından her zaman çok etkilenmiştim ve tabi onların yaptığı işlerden de. Grafiti sanatı günden güne bana daha çekici gelmeye başladığında da, ufak adımlarla girdim grafiti ve sokak sanatı dünyasına.

Ne kadar zamandır sokak sanatıyla ilgileniyorsun?

Ocak 1995’de başladım grafiti yapmaya.

Yaptığın duvar sanatına baktığımızda gördüğümüz figürler, şekiller ve yüzler bize bir şey anlatıyor mu? Hepsine ait bir hikaye var mı?

Hayatta birçok şey var ve her birine yakından baktığımızda gerçek yüzlerini veya anlamlarını görüyoruz. Benim sanatımdaki maskeler de biraz bunu temsil ediyor. Bence herkesin bir maskesi var; örneğin nasıl davrandığın, nasıl giyindiğin ve diğer insanlarla nasıl etkileşim içinde olduğun bile bir maske altında gerçekleşiyor. Grafitilerimin altında yatan hikayeler de böyle, her şeyi olduğu gibi bir yabancıya göstermekten çok; kendimi gizleyerek ve bir tür maske ile sergiliyorum.

Kullandığın özel bir teknik var mı diğer sokak sanatçılarından farklı olarak? Sanırım mürekkep de kullanıyorsun çalışmalarında…

Duvarlarda kapsül boya ve sprey boya kullanıyorum. Kanvaslarda ise akrilik, mürekkep ve farklı materyaller kullanıyorum.

Bugüne kadar yapmış olduğun grafitiler hayal gücünün bir yansıması mı yoksa hayatından izler taşıdığını söyleyebilir miyiz?

Bugüne kadar yaptığım her grafiti ve çizim insanlarla olan deneyimlerimin ve yaşadığım / duyduğum olayların bir yansıması olarak ortaya çıktı. Bunlar bazen rüyalar, düşünceler, arzular, korkular da olabiliyor tabi. Son çalışmalarıma baktığımda ise, dinsel öğeleri de kullandığımı görüyorum, bu tarz hikayeler, bu hikayelerin arkasında yatan ahlak algısı da dikkatimi çekiyor. Fakat diğer yandan da, bir kiliseye, camiye veya sinagoga gitmiyorum. Bana göre iyi bir insan olma düşüncesini taşımak için bir kiliseye gitmek gerekmiyor. Yine de, bence dinsel kavramlar çok etkileyici ve ilham verici.

Yeni bir şehre gitmeye hazırlanırken, kafanda önceden ne çizeceğin beliriyor mu? Her şehir için farklı bir grafiti mi yapıyorsun?

Evet her şehir için farklı bir grafiti oluyor. Bugüne kadar aynı çizimi birden fazla şehre uygulamadım. Ama tabi ki, çizimlerimdeki figürler her zaman birbirine benziyor.

Bir duvara grafiti yapmadan önce ortalama ne kadar sürede hazırlanıyorsun?

Çizimin karmaşıklığına ve duvarın ölçüsüne göre değişiyor bu süre. İstanbul’a çizmiş olduğum grafiti için günde 9 saat olmak üzere, 6 buçuk gün çalıştım.

Sence duvar sanatı yapmak için politik bir söylemin olması mı gerekiyor? Grafitiler kişisel ve hiçbir söylem taşımadan da sergilenebilir mi?

Bence politik bir söylem taşıma zorunluluğu yok. Örneğin; bugüne kadar hiçbir politik parti için bir grafiti yapmadım. Öte yandan, İstanbul için yaptığım çalışmanın elbette bir mesajı var. Ayrıca yaptığım birçok grafitinin altında toplumu, kiliseyi ve politikayı eleştiren bir tavır da var. İleride bu tür grafitileri nerelere çizebileceğimi göreceğiz.

Bir grafitiyi yapmadan önce izin almak gerekiyor mu? Her yerde böyle bir zorunluluk var mı?

Çok büyük duvarlar için izin almak gerekiyor. İzin ama olayı duruma göre ve hangi motivasyonun sanatçı için önemli olacağına göre değişiyor. Farklı ahlak anlayışları, farklı hareketler doğuruyor diyebilirim özetle.

Hangi şehir seni sokak sanatı konusunda gerçekten tatmin etti?

Zor bir soru bu… Bu biraz da çevreye ve orada yaşayan insanlara bağlı sanırım. Nasıl yansıtıyorlar bu çizimleri, mesajı algılıyorlar mı gibi… Bugüne kadar başıma kötü bir olay gelmedi diyebilirim. İstanbul çok güzeldi, Varşova da öyle. Özellikle Polonya “duvar sanatı” denilince akla gelen ilk isimlerden biri haline geldi son birkaç yıldır. Her yıl bir sürü sokak sanatçısını davet ediyorlar, bu hoşuma gidiyor. İstanbul da bir o kadar önemli bir nokta. Örneğin, İstanbul’da birçok evin yan cephesinde penceresi yok ve bu da sokak sanatıyla ilgilenenler için çok güzel 🙂

Yeldeğirmeni’ne çizmiş olduğun grafitinin arkasında bir hikaye var mı?

Aslında baktığın ilk andan itibaren bir mesaj veriyor bence. Hikayesi, sana ait olan her şeyi alıp, yeni bir hayata yelken açmak ile ilgili. Kötü olan şeyleri arkada bırakıp, yeni bir şeye başlamak… Fakat bu çizimde anlatmak istediğim zihinsel bir durum, yani materyal şeylerden ötede.

İstanbul’daki duvar sanatı hakkında ne düşünüyorsun? Kimlerin grafitilerini görme şansın oldu?

Amose, Pixel Pancho ve Claudio Ethos’un duvar çizimlerini görme şansım oldu, çünkü hepimiz aynı zamanda İstanbul’daydık Mural-İst festivali için. Ayrıca hepimiz de bir ilki başardık sanırım İstanbul’da bu kadar büyük duvarlara graffiti yaparak. Şu anda Yeldeğirmeni bölgesinde bir sürü graffiti var ve sonuçtan çok memnunum. Tabi yine gelmeyi çok isterim eğer başka bir duvar boyama şansım olursa.