Interlaken/Bernese Oberland/Jungfrau bölgeleri gerçek bir gezginin mutlaka görmesi gereken yerler. Tek seyahatte dört mevsimi sunmasıyla da en çok etkilendiğiniz yerler arasına gireceği kesin!

Konum

Ben Zonguldak’ta yeşilin içinde büyüdüm, ‘yeşili severim ama görmekten çok etkilenmem’ derdim, ‘ormana gitmektense denize gitmeyi tercih ederim’ derdim, maviyi daha nadir gördüğümden olsa gerek ya da yeşile ve Karadeniz’in koyu renk denizine doyduğumdan. İstanbul’un nispeten yeşil bir ilçesinde yaşasam da iki sene önce Trabzon-Rize turu yaptığımızda gerçek yeşile duyduğum özlemi farketmiştim. Yemyeşil dağlar, içlerinden akan şelaleler beni büyülemişti. ‘Bol deniz tatilli bir sene sonuna da bir yayla tatili yakışır’ dedim ve İsviçre yaylalarına vurdum kendimi (Fufu ve Afşo’yu da tabi).

Instagram’da süper fotoğraflar görmüştüm gideceğimiz yerlerden ama ‘kesin renklerle oynuyorlardır’ diye düşünmüştüm, fena halde yanılmışım. Bir ülke düşünün ki yemyeşil dağları, turkuaz gölleri, beyaz-gri dereleri ve hemen hemen her yerden fışkıran şelaleleri olsun, yamaçlarda otlayan inekleri, ahşap köy evleri olsun ve o ülke dünyanın en zengin ülkelerinden biri olsun. Bir dakika ya! Zengin ülkenin inek besleyen köylüsü mü olur? Hepsinin devasa gökdelenlerde yaşaması gerekmiyor muydu? Kafam karıştı, bugünlerde çok sık karışıyor, büyüklükle kibri birbirine karıştırıyorum sık sık, nasıl büyük ülke olunuyordu hatırlayamıyorum!?! Neyse biz seyahatimizin güzelliklerine dönelim, rotamızı anlatalım. İnmemiz gereken havaalanı Zürih, araba kiralayıp güneye Luzern’e doğru yola koyulacağız.

IMG_4770

Yol üstünde dağ köyü Appenzell’e uğrayıp köy meydanındaki Sonne’de bira içeceğiz ve buralara kadar gelmişken Lihtenştayn‘ı görmeden dönmeyeceğiz. Lihtenştayn, Avusturya’dan ayrılmış 35,000 şanslı insanın yaşadığı son derece zengin bir prenslik, bütün ülke aşağı yukarı Kadıköy kadar, görülecek çok bir şey yok ama kale manzaralı Sonnenhof Otel’in içindeki Michelin yıldızlı Maree‘de yemek yemek için gidilebilir, saat 14:00’den sonra giderseniz öğle yemeği bittiği için sadece başlangıçlarla idare etmeniz gerekebilir, uyarmadı demeyin. Yemek sonrası istikamet Luzern Gölü kenarındaki Weggis kasabası, otelimiz burada ve akşam yemeğimizi de bu minnak kasabada yiyeceğiz. Bütün gün 30-31 derece sıcakta dolaşıp akşam üstü Weggis‘te göl kıyısına indiğimizde sudaki insanları görünce mayo getirmediğimize çok pişman oluyoruz ve teselliyi İsviçre Pinot Noir’ında buluyoruz. İsviçre’de yerel şarap içecekseniz bir numaralı üzüm Pinot Noir.
Sabah kahvaltı sonrası Luzern şehir merkezine, meşhur çiçekli yaya köprüsünü (Kappelbrücke) görmeye gidiyoruz.

isvicre 2

Hava yağmurlu. Bir gün önce yazken sonbahara hızlı bir geçiş yapıyoruz. Neyseki hazırlıklıyız ve biz şehri gezerken duran yağmur, biracıya oturuncaya kadar bizlere müsaade ediyor. Göl manzaralı Rathaus Braueri‘de biralarımızı içip geceyi geçireceğimiz Wetterhorn otelinin bulunduğu Hasliberg‘e doğru yola çıkıyoruz. İlk otelimiz göl kenarında ve seviyesindeyken bu otel dağın yükseklerinde ve aslında şık bir kayak oteli. Sağında Lungern gölü, solunda Brienz gölü olduğu için de konum olarak harika. Otele eşyalarımızı bıraktıktan sonra önce Lungern‘e iniyoruz. Devasa şelalenin gölle birleştiği berrak turkuaz suyu beynimize kazıyıp Brienzersee‘ye devam ediyoruz. Bu arada mesafelerin çok kısa olduğunu belirtmeden geçmeyeyim, Lungern-Brienz arası 20 dakika.

isvicre 3

Brienzersee’de arabayı park edip göl kıyısındaki kasabayı boydan boya yürüyoruz, sonra araba ile yan köye, Iseltwald‘a gidiyoruz, yarımadanın ucundaki gösterişli otel binası 10 numara bir fotoğraf karesi. Manzaraya bakarak kahvelerimizi yudumlayıp akşam yemeği için otelimize dönüyoruz, Cuma-Cumartesi gecesi otelde caz konserleri oluyormuş ama Perşembe gecesi olduğundan barda dj müziğiyle idare ediyoruz. Ertesi sabah yine Brienzersee’ye ama bu sefer diğer ucuna Interlaken tarafına inip vapur turu yapalım diyoruz ve havanın açıp kapamasıyla değişen göl rengine hayran kalarak, cumbalarından rengarenk sardunyaların sarktığı, dizi dizi ahşap evlerden oluşan sevimli köyleri bu kez gölden seyrediyoruz; doğrudan göle inen Giessbach şelalesiyle görsel ziyafet çekerken bir yandan da vapurda Pinot Noir’larımızı yudumluyoruz.

IMG_4956

Interlaken’de sağımız Brienzersee solumuz Thunersee. İki gölün arasındaki minik şehir da ‘göller arası’ anlamına gelen Interlaken. Interlaken’den Bern Yamaçları’na (Bernese Oberland) çıkarken ilk durağımız yine önemli bir kayak merkezi olan Grindelwald, yüksekte güzel bir kasaba, manzaranız da daha da yüksek hala karla kaplı Alpler. Buranın birasını da test edip sayısız şelalesiyle meşhur Lauterbrunnen‘e geçiyoruz, çok yüksekten çok şiddetli akan şelaler bunlar.

isvicre 5

Lauterbrunnen Avrupa’nın zirvesi Jungfrau bölgesinde çok dik yamaçların arasında dar bir alana kurulmuş, tepesine şelaleler dökülen minik bir kasaba. Etratfaki kayak merkezlerine ulaşımı sağlayan kilit bir nokta. Bizim otelimiz araba ile ulaşımı olmayan, sadece trenle gidilebilen, Lauterbrunnen ve Jungfrau manzaralı Wengen köyünde. Wengen de yine kayak otelleri ve okullarıyla dolu bir dağ köyü. Kayak sezonu olmamasına rağmen günün erken saatlerinde trekking meraklılarının akınına uğrayan bir yer. Kafanızı kaldırdığınızda yamaçlarda şelalelerin yanı sıra en çok gördüğünüz şey zirvelere çıkan teleferikler.

IMG_5266

Jungfrau bölgesinde olduğumuz süre boyunca sis tepeleri rahat bırakmadığından Jungfrau zirvesine çıkmıyoruz. (Şansımızı güneşli havada Luzern yakınındaki Pilatus ve ya Engelberg’deki Titlis’te deneyeceğiz.) Wengen restoranlarının genelinde yüzünüze çarpan ağır peynir fondüsü kokusu biraz rahatsız edici, dayanabilirseniz yemekleri lezzetli ama dayanamazsanız Da Sina’da pizza ve ya et fondüsü denen masada kızarttığınız etleri de yiyebilirsiniz.
Ertesi gün hedefimiz efsane Blausee’yi görmek, Krattigen üzerinden biraz yol yaparak vardığımız Blausee’de ölüp cennete geldiğini sanıyor insan.

isvicre 7

Berrak turkuaz tonlarında bir su, suyun içinde devrilmiş ağaç gövdeleri, kayalar, bir deniz kızı heykeli; etrafta yeşilin çeşitli tonlarında ağaçlar, kayalar, minik romantik bir köprü, tepelerden akan şelalelerle tam bir cennet tablosu. Çantadan çıkan viskiyle başlayan keyif, gölün restaurantında gölden çıkan balıklar ve peynir/şarküteri tabakları eşliğinde Pinot Noir’la devam ediyor. Saatler geçiriyoruz inanılmaz manzara karşısında. Günün son durağı Thun.

isvicre 8

Thun da Luzern büyüklüğünde bir şehir, nehir kenarında yürüyüp kaleyi ve meydanını görüp yine nehir kenarında kahvemizi içtikten sonra istikamet Interlaken’deki Laderach adlı çikolatacı. Çantaları doldurup otel için tren istasyonuna gidiyoruz.

isvicre 9

Tatilin son gününde yağmur dinip mevsim ilkbahara dönünce Titlis‘e doğru yola çıkıyoruz, Lungernersee manzarasıyla süslenen yolun sonunda Engelberg‘e varıp, teleferikle 1,300 metredeki Trübsee‘ye oradan da 3,000 metredeki zirveye çıkıyoruz.

isvicre 10

Zirvede buzul mağarasını gezip, iki tepe arasına yapılmış tel asma köprüde 0 derecede yürüyüp panoramik manzara bölgesine gidiyoruz. Glasiyer gölü kısmı kapalı, çünkü erimiş. Manzaraya doyduktan sonra eve dönüş için Zürih’e hareket ediyoruz. İsviçre’deki son saatlerimizi Holy Cow’da organik hamburgerlerimizi yiyip tren istasyonundaki (ki kendisi Zürih’in en hareketli noktası olur) Sprüngli çikolatacısına uğrayarak geçiriyoruz.

Evet İsviçre çok pahalı bir ülke, ama yeşille ilgili algınızı oldukça değiştirecek yaşanması gereken bir seyahat deneyimi. Interlaken/Bernese Oberland/Jungfrau bölgeleri gerçek bir gezginin mutlaka görmesi gereken yerler. Tek seyahatte dört mevsimi sunmasıyla da en çok etkilendiğiniz yerler arasına gireceği kesin!