Natalie Portman’ın çelişkiler içindeki bir kadını canlandırdığı, First Lady Jacqueline Kennedy’i başarıyla taklit ettiği ve performansıyla ikinci Oscar’ına koştuğu film Jackie vizyonda…

Jackie: Çelişkiler İçinde Bir First-Lady
Jackie: Çelişkiler İçinde Bir First-Lady

Herkesin izleyebileceği bir film olmadığını söylemek gerekiyor söze. Zira No (2012), El Club (2015) ve Neruda (2016) filmlerinin yönetmeni Pablo Larraín’in taviz vermiyor suikasta kurban giden Amerika Başkanı John F. Kennedy’nin eşi Jacqueline ‘Jackie’ Kennedy’nin hikayesini anlatırken. Başrolde Natalie Portman’ın olması ya da Oscar döneminde vizyona girmesi Larraín’i etkilemiyor. O, kendi bildiği yoldan ilerlemeyi sürdürüyor.

Jackie: Çelişkiler İçinde Bir First-Lady
Jackie: Çelişkiler İçinde Bir First-Lady

100 dakikalık Jackie adlı biyografi, Kennedy’nin ölümü sonrası eşi Jackie’nin mücadele ettiği zorlukları anlatırken, diğer taraftan da hem eşini hem de henüz elde etmiş olduğu toprağa gömmek zorunda kalan bir kadının almak mecburiyeti taşıdığı kararları alırken çektiği acıları ve yaşadığı ikilemleri konu alıyor. Beyaz Saray’dan çıkıp başka bir eve taşınmış olan iki çocuk annesi Jackie’nin bir gazeteciyle söyleyişi gerçekleştirmek için karşılık oturmasıyla başlayan film, geçmişe yapılan dönüşler ve zamansal sıçramalarla sürüyor.

Jackie: Çelişkiler İçinde Bir First-Lady
Jackie: Çelişkiler İçinde Bir First-Lady

Jackie’nin “Jack’e ne yaptıklarını görmelerini istedim.” sözü aslında bu neyle karşılaşacağımızı olmasa da nasıl bir kadının anlatıldığı noktasına açıklık getiriyor. Zira başından sonuna First Lady olduğu gerçeğini ikinci plana itelemiş bir kadını izliyoruz. Halihazırda kaderin elleri arasından erkenden çekip aldığı iki bebeğinin acısını içinde bir yerlerde yaşamakta olan Jackie’nin, yine beklediğinden çok önce eşini ve konumunu kaybetmiş olmanın kederiyle baş başa kalıyor. Ancak bu kez bebeklerini ondan alan Tanrı ya da kader değil suçlu. Eşini onun elinden alan onlar diye nitelendirdikleri, JFK’den düşünceleri sebebiyle nefret edenler olduğu kadar bir yandan da ona katılan, onu sevip sayanlar. Kısacası onu Amerika’nın 1 numaralı ismi yapan toplumun ta kendisine karşı bir nefret besliyor Jackie. Ve bir yandan soğuk bir intikam almanın, diğer yandan da suçlunun toplumun kendisi olduğu gerçeğini göstermenin hesaplarını yapıyor. Bu yüzden de olağanüstü hale, güvenlik riskinin en üst seviyede olduğu koşullara rağmen olabilecek en görkemli, en şaşaalı cenaze töreniyle eşinin adını tarih sayfalarına yazmaya, anısını toplumun hafızasına kazımaya karar veriyor.

Jackie: Çelişkiler İçinde Bir First-Lady
Jackie: Çelişkiler İçinde Bir First-Lady

Ancak Jackie’nin eşine duyduğu sevginin ve onu kaybetmiş olmaktan duyduğu kederin altında yüzleşmekten çekindiği de bir gerçek yatıyor. Hayatı boyunca göçebe hayatı yaşamış olan, kendine ait bir dünyada yaşamaktan ziyade başkalarının kurduğu bir dünyadaki ziyaretçilerden biri olarak varlığını sürdüren Jackie, bulunduğu konum itibariyle bu durumu değiştirme gücünü elde ettiği sırada ise kader ağlarını örüyor. Bir iz bırakmak, kendisini ebediyete taşıyacak bir geçmişe sahip olmak; öteki liderler, öteki eşler gibi unutulup gitmemek için elindeki sayılı saatleri doğru bir şekilde kullanmaya çalışıyor. Ve böylelikle JFK’in cenaze töreni, bir anlamda da eşini ve kendisini sonsuzluğa taşıyacak, zaman kavramını ortadan kaldıracak son bir fırsata dönüşüyor. Ve Jackie de unutulup gitmenin korkusuyla, Beyaz Saray’daki o eski eşyalar gibi atılıp unutulacak olmanın endişesiyle tehlikeli sularda bir var olma mücadelesine girişiyor. Sonunda ise kazanan elbette kendisi oluyor, bu filmle de kazanmış olduğu gerçeği tasdik ediliyor.

Jackie: Çelişkiler İçinde Bir First-Lady
Jackie: Çelişkiler İçinde Bir First-Lady

Natalie Portman’ın çelişkiler içindeki bir kadını başarıyla canlandırdığı, First Lady Jacqueline Kennedy’i başarıyla taklit ettiği bu performans Portman’a ikinci Oscar’ını getirecek gibi görünüyor. Güçlü bir kadının içindeki çocuk saflığı ve o var olma ihtiyacını karaktere kusursuz bir şekilde yansıtan Portman’ın performansının yanı sıra Pablo Larraín’in biyografiyi ele alışı ve Jackie’yi kahramanlaştırmaktan ziyade onun da bizler gibi sıradan bir insan olduğu gerçeğini göstermesi ise filmin bir diğer artısı. İnsanı oldukça rahatsız eden Jackie daha önce de belirttiğim üzere herkesin izleyebileceği, “dayanabileceği” bir film değil. Zira zaafları olduğunu gerçeği kabullenmek kimileri için çok daha zor.

youtube play youtube play

IMDb Puanı: 6.7/10

İlginizi çekebilir: İzlemeniz Gereken 10 Politik Film