Kuzey ülkeleri her zaman ilgimi çekmiştir. Birçokları gibi “aydınlandı galiba” demenize kalmadan kararan havası, soğuk iklimi yerine; bembeyaz örtüsü ve nefes kesici doğası ile hatırlarım Kuzey ülkelerini. Son dönemde hakkında çok sık yazılıp çizilen ve birçok sanatçıya da ilham veren Kuzey kültürü ise bu ülkelere duyduğum ilginin diğer bir sebebi… 

Kings of Convenience
Kings of Convenience

Kuzey kültürü, minimalist iç mimari geleneği, aydınlık, şık ancak fonksiyonel dekorlar, orijini olduğu IKEA fenomeni, moda dünyasına kattığı ve her gün hayır duamızı alan H&M gibi markaları ve bu yazının da konusu olan huzur verici indie-folk muzik yapan grupları ile bambaşkadır. Geç keşfedilen ancak günümüzde sıkı sıkıya tutulan, hepimizin günlük hayatı içerisinde biz çok fazla hissetmesek de bir sürü dokunuşu olan yani sessizce günlük yaşantımıza lezzet ve keyif katan bir kültür.

Kings of Convenience

Kuzey kültürü hakkında bu kadar çene çalmamın sebebi, geçenlerde beni havalara uçuran bir haber almam… Yeni bir ortama girdiğinizde, havadaki yabancılığı dağıtmak için sorulan joker sorulardan biri vardır ya, “En sevdiğin gruplar ne?” Böyle ortamlarda bana bu soru sorulduğunda uzun bir süre uzaylıymışım gibi bakışlara maruz kalmıştım. Sebebi, kendime düşünmek için salise gibi bir pay bile bırakmadan, tek bir grup ismi söylememdi. Şans eseri onları çok erken keşfetmiştim ve sanki hayatımdaki önemli bir eksiklik artık yoktu! Düzenli ve sık aralıklarla sitelerine girip, konser takvimlerine baktığım, sürekli haklarında yazılar okuduğum, uzun yıllardır “en sevdiğim grup” olma özelliğini taşıyan bu grubun adı Kings of Convenience’di. Ve ben kısa bir süre önce, Norveçli Kings of Convenience’in Garanti Caz Yeşili Nordik Müzik Festivali kapsamında 12-13 Nisan tarihlerinde Babylon’da sahne alacağını öğrendim! “Kısa vadede yapacaklarım” listemde bir gün üst sıralarda yer alan onları sahnede izleme fikri, anlık karamsarlıklarıma yenilip diğer gün listemden çıkıveriyordu. Şimdi ise sadece günleri sayıyorum! Grubun geleceği festival ise, Garanti’nin caz müziğine olan desteğinin 15. Yılını kutlamak üzere düzenlenecek olup, konsept gereği sadece İskandinav yarımadasından çıkma müziklere ev sahipliği yapacak.

Kings of Convenience
Kings of Convenience

Kings of Convenience hakkında biraz bilgi vermek gerekirse, birbirlerini 10 yaşlarından beri tanıyan Erlend ve Eirik’in birlikte müzik yapmaya karar vermesi ile başlar ve olaylar gelişir. 2001 yılında ilk albümlerini çıkarırlar ve adı da çok manidardır bu albümün, “Quiet is the New Loud”, müziklerinin özlü bir manifestosu gibi adeta.. Bu albümle ilgili hoş bir detay da, albümün prodüktörünün Coldplay’in prodüktörü Ken Nelson olması. Albümün kazandığı sessiz ancak sağlam başarıdan sonra, 2004 yılına kadar bir suskunluk periyoduna girdi grup. Ta ki… İnsanın dinledikçe dinleyesi gelen, “Riot on a Empty Street” albümüne kadar! Grubun en önemli hitleri; Homesick, Cayman Islands, Misread, Feist ile yaptıkları eşsiz düet Know How, I’d Rather Dance with You hep bu albümdendir. Biz müzikseverler, herhangi bir albümde sevdiğimiz birkaç şarkı olmasından, bir albümü de baştan sona bayılarak dinleyemediğimizden yakınırız. Bu albüm kesinlikle bizi ters köşeye yatıran, her şarkısı ile bizi daha çok içine çeken bir albüm! Grup için 2007 ve 2008 yılları daha çok turlarla geçti ve 2009′da üçüncü albümleri yayımlandı. İkinci albümleri gibi değildi belki ancak kesinlikle hayal kırıklığı ile uzaktan yakından alakası yoktu, beklememize değmişti yine!

Kings of Convenience
Kings of Convenience

Onları ilk keşfettiğimden bu yana, çevremdeki hemen herkese bu grubun şarkılarını dinlettim, kibarca taciz ettim onları ve çevremde küçük bir Kings Of Convenience hayran kitlesi oluşturdum farkında olmadan. Hayatımızda birçok şeyi neden yapıyoruz, neyi arıyoruz biz? Mutluluğu, huzuru dediğinizi duyar gibiyim. Enstrümanların hafif kullanımı, düşündürücü ancak bir o kadar da umut dolu sözler, dünyanın en rahatlatıcı vokallerinden birisi.. Bu ikilinin yaptıkları müzikte mistik bir taraf var sanki.. Sizi bazen etrafı karlarla kaplı bir dağ kulübesinde şömine karşısında oturmuşçasına, bazen de neredeyse ıssız denilebilecek sakin, kendi halinde bir adada güneş tatlı tatlı tepenizde dururken yürürmüşçesine hissettiriyor. İçiniz kıpır kıpır olur, ama dinginsinizdir de bir yandan, günlük hayatınızın stresi sizi sonunda terk eder, hayallere dalarsınız hayal kurduğunuzu anlamadan, her gün bir doz daha fazla istersiniz bu ikilinin yaptığı müzikten. Huzur, mutluluk bazen erişimi o kadar kolay iki şey oluyor ki, uzaklarda arayıp, karmaşık yollara sapmaya ne gerek var?