Çağdaş Sanat Tutkunlarının Bilmesi Gereken Sanatçılar

Çevre ve toplum bilincinin ağır bastığı çağdaş sanat eserlerini daha yakından tanımak için öncelikle sanatçıları tanımamız gerekir. Ben de böyle düşünerek, çağdaş sanatçılar hakkında kısa ve keyifli bilgiler edineceğiniz bir yazı hazırlamaya karar verdim. Yazımın konukları arasında, Robert Montgomery’den Olafur Eliasson’a çok sayıda önemli isim ve genç yetenek yer alıyor. Gelin, başlayalım!

İlginizi çekebilir: ArtsyMagger’dan Çağdaş Türk Ressamlar

Robert Montgomery

Robert Montgomery
Robert Montgomery

1972, Chapelhall, İskoçya doğumlu Robert Montgomery, kavramsal sanat geleneğini sürdüren ve metin ve şiirleri bir araç olarak kullanan bir çağdaş sanatçı. Edinburgh College of Art mezunu Montgomery, billboard, güneş enerjisiyle çalışan geridönüşümlü malzeme, ahşap oyma, alev ve suluboya gibi farklı teknikler kullanarak yazdığı metinlerini tablo, iç mekan yerleştirmesi ve dış mekan yerleştirmesi olarak sergiliyor.

RM – Billboard
Robert Montgomery

Sanatçı, Hindistan’ın ilk bienali 2012 Kochi-Muziris Bienali’nde ülkesini temsil etmişti. New York, Berlin, Cenevre, Londra ve Paris’teki solo sergilerinin dışında dünya çapında birçok grup sergisine katılan Robert Montgomery’nin işlerine Contemporary Istanbul’da da rastlamıştık. Montgomery, yaşamını ve çalışmalarını Londra’da sürdürüyor.

Görseller: robertmontgomery.org

Jean-Paul Donadini

Jean-Paul Donadini
Jean-Paul Donadini

1951, Troyes, Fransa doğumlu Jean-Paul Donadini, güzel sanatlar eğitimini Troyes, Nancy ve Paris’te tamamladı. Son zamanlarda çeşitli sergi ve fuarlarda görerek, tuval üzerinde asılı duran boya fırçaları imgesiyle özdeşleştirdiğimiz sanatçı, üzerinde çalışmayı sürdürdüğü bu seriye Brosses arrêtées (Duran Fırçalar) adını veriyor. Donadini’nin aynı zamanda ahşap malzeme üzerine çeşitli malzemelerle popüler kültür ikonlarını resmettiği Gonflables ve Gonflables 2 serileri ve rujla boyadığı Lipstick Painting serisi ile de tanınıyor.

lipstick
Jean-Paul Donadini

Bugüne dek Paris ve birçok Fransız kenti ile Londra, New York, Miami, Chicago, Istanbul, Dubai, Seul, Singapur ve Hong Kong gibi dünya kentlerindeki solo sergileriyle izleyici karşısına çıkan sanatçı, yaşamına ve çalışmalarına Paris’te devam ediyor.

Görseller: jeanpauldonadini.com

Damien Hirst

Damien Hirst – Spot
Jean-Paul Donadini

Fotoğraf: Alex Hartley, damienhirst.com

1965 Bristol doğumlu Damien Hirst, 1984 yılında Londra’ya taşındıktan 10 yıl sonra, 1995’te çağdaş sanat dünyasının en önemli ödüllerinden olan Turner Prize’ın sahibi olmuş. 1991 yılında başladığı “Natural History” serisi, hayvan bedenlerini kullandığından halen çağdaş sanat dünyasının en çok tartışılan, en çok sorgulanan projelerinden biri. Sanatçı hayvanlardan eşyalara, ilaçlardan boyaya her şeyi vitrin ve camekanlara hapsettiği eserlerinin yanı sıra ‘spot paintings’ ve ‘spin paintings’ gibi serileriyle de tanınıyor.

Immortal – Damien Hirst
Jean-Paul Donadini

Fotoğraf: Prudence Cuming Associates, damienhirst.com

the immortal, 1997-2005: Damien Hirst’ün en çok tartışılan serisi olan “Natural History” serisinde koyun, zebra, inek gibi hayvanların yanı sıra en çok köpekbalıklarına rastlanıyor. Hirst, özel bir solüsyonla muhafaza ettiği gerçek hayvan bedenlerini cam vitrinin içerisine yerleştiriyor. Sanatçının bu serisinde yer alan eserlerin “sanat eseri” olup olmadığı da, milyon sterlinlerle ifade eden değerleri de başta hayvanseverler olmak üzere herkes tarafından tartışılan bir konu.

Slinkachu

Slinkachu_Tug of War_S
Slinkachu

Londra merkezli bir sanatçı olan Slinkachu, sokakları kullanan bir sanatçı olsa da kendisine bir sokak sanatçısı demek pek doğru olmaz. 2006’dan bu yana sürdürdüğü “Little People Project” ile ünlenen sanatçının bir eserini gördüğünüzde sonrakilerin ona ait olduğunu anında söyleyebilirsiniz.

Slinkachu – Branded
Slinkachu

Tren setlerinin içindeki minyatür insan figürlerini sokaklarda ve açık alanlardaki mizansenlerde kullanarak fotoğraflayan Slinkachu’nun küçük insanlarının duygularını, hissettiklerini ve hatta şiddet eğilimlerini görmek mümkün. “Little People Project”i hem bir sokak yerleştirmesi projesi hem de bir fotoğraf projesi olarak tanımlıyor sanatçı. Eserleri Londra, Viyana, Los Angeles, Antwerp, Dortmund, Manchester ve Philadelphia gibi kentlerdeki sergilerde sergilenen Slinkachu’nun satın alınabilir baskı ve kitapları da mevcut.

Görseller: slinkachu.com

Jeff Koons

Jeff Koons
Jeff Koons

1955, York, Pennsylvania doğumlu sanatçı Jeff Koons, balon hayvanlar gibi sıradan nesnelerin dev ve renkli reprodüksiyonlarını yaparak çağdaş sanata yeni bir boyut getirmiş en önemli isimlerden biri. Yaptığı eserlerde gizli bir anlam olmadığını dürüstçe söyleyen sanatçı, yıllardan beri sanat eleştirmenlerini ikiye bölüyor. Endüstride var olan “banal” objelerin eser olmadığını düşünen bir eleştirmen topluluğu bulunurken, diğer taraf Jeff Koons’un popüler kültürün dâhisi olduğunu düşünüyor. Farklı eşlerinden 7 adet çocuğu olan Koons, çalışmalarında çocuklarının oyuncaklarından ilham aldığını söylüyor. 12 Kasım 2013’te New York’ta bir açık arttırmada turuncu renkteki balon köpek (Koon’s Balloon Dog) 58.4 milyon dolara satılarak, “hayatta olan” bir sanatçı tarafından yapılan en değerli müzayede satışı rekorunu kırdı.

Jeff Koons – Bilbao
Jeff Koons

1997’de Guggenheim Vakfı tarafından Bilbao’daki Guggenheim Müzesi’nin terasına yerleştirilen balon laleler (Tulips) sanatçının en çok ilgi çeken eserlerinden biri. Koons, yaşamına ve çalışmalarına New York’ta devam ediyor.

Richard Phillips

Richard Phillips
Richard Phillips

1962, Massachusetts doğumlu sanatçı Richard Phillips, sanat dünyasının dışında, moda, medya ve film dünyasının ünlü isimleriyle yaptığı işbirlikleri sayesinde de popüler bir isim. Pop-art çalışmaları, hiperrealist resimleri, çizim ve tablolarında insanın pazarlanabilirliği, kimlik, cinsellik, arzular ve politika gibi konuları işleyen sanatçı son dönemde çektiği filmlerle de adını duyuruyor. Sanatçının daha önce hiperrealist tablolarında da birlikte çalıştığı Lindsay Lohan ve Sasha Grey gibi isimlerin de yer aldığı filmleri Venedik Bienali ve Art Basel fuarı gibi önemli etkinliklerde prömiyer yaptı. New York, Los Angeles, Londra, Münih, Köln, Zürih, Berlin, Hamburg, Dijon, Atina gibi şehirlerde solo sergileri düzenlenen sanatçının eserleri, aralarında San Francisco Modern Sanat Müzesi ve New York’taki Whitney Amerikan Sanatı Müzesi gibi önemli müzelerin de bulunduğu birçok koleksiyonda yer alıyor. Richard Phillips, yaşamına ve çalışmalarına New York’ta devam ediyor.

Paul McCarthy

Snail
Paul McCarthy

1945, Salt Lake City doğumlu sanatçı Paul McCarthy, sanat eğitimini California’da tamamladıktan sonra ABD’nin ve dünyanın en önemli çağdaş sanatçıları arasında yer edinmeyi başardı. Heykel, yerleştirme, video ve performans gibi alanlarda eserler veren sanatçı; özellikle silikon ya da şişme heykelleri ve çoğu zaman büyük bir odayı hatta daha geniş mekanları kaplayan büyüklükteki yerleştirmeleri ile tanınıyor. Cinselliği mizahi ve çarpıcı bir şekilde eserlerinin bir parçası haline getiren Paul McCarthy, Los Angeles’ta yaşıyor ve çalışmalarını sürdürüyor. Dünyanın önde gelen modern sanat müzelerinin kalıcı koleksiyonlarında yer alan eserlerinin yanı sıra, Münih, Rotterdam ve Londra’daki kamusal alanları süsleyen heykelleri de mevcut.

Olafur Eliasson

olafur eliasson by david harry stewart
Olafur Eliasson

1967, Kopenhag doğumlu Danimarka-İzlandalı sanatçı Olafur Eliasson; ışık, ısı, basınç ve su kullanarak yarattığı dev yerleştirmeleri, optik oyunlarla kurguladığı etkileşimli eserleri, doğayı ve doğa olaylarını taklit ettiği çalışmaları ve tematik fotoğraf serileri ile tanınıyor. Dünyanın farklı köşelerinde birçok kamusal alanda da eserleri bulunan Eliasson, sık sık ünlü mimarlarla ortak çalışmalara da imza atıyor. Eliasson, Londra’daki Tate Modern’ın içine yerleştirdiği güneş, Broklyn Köprüsü’ne yaptığı şelale ya da Aarhus’taki ARoS’un çatısına yerleştirdiği gökkuşağı gibi işleriyle konuşulmaya; bugüne kadar dünyanın birçok farklı kentinde gerçekleştirdiği sayısı 100’e yakın solo sergiye yenilerini eklemey devam ediyor. Sanatçı, yaşamını ve çalışmalarını Kopenhag ve Berlin’de sürdürüyor.

Andreas Gursky

andreas gursky – the rhine ii, 1999
Andreas Gursky

1955, Leipzig, Almanya doğumlu fotoğraf sanatçısı Andreas Gursky; dev ölçekli fotoğrafları ile tanınıyor. Özellikle 90’lardan beri özellikle iş dünyası ve turizm ile ilgili mekanlara odaklanan, buralardaki büyük yapıları ya da büyük kalabalıkları fotoğraflayan sanatçı, bir fotoğrafa sığdırdıklarıyla kapitalizm ve globalizmin sonuçlarını gözler önüne seriyor. Eserleri MoMA ve Tate Modern dahil dünyanın önde gelen modern sanat müzelerinin koleksiyonlarında bulunan Gursky son yıllarda Venedik, Şanghay, Sao Paolo ve Sydney Bienalleri’ne katılmış, Stockholm, Vancouver, Frankfurt, Basel, Münih, New York, Madrid ve Paris gibi şehirlerdeki müze ve galerilerde solo sergileriyle yer almış. Sanatçı yaşamını ve çalışmalarını Düsseldorf’ta sürdürüyor.

8 Kasım 2011 tarihinde New York’taki bir Christie’s müzayedesinde 4.3 milyon dolara satılan Andreas Gursky imzalı “The Rhine II” adlı yukarıda gördüğünüz fotoğraf, o güne kadar satılmış en pahalı fotoğraf olma özelliği taşıyor.

İlginizi çekebilir: Bahar Altay’dan Türk Çağdaş Sanatçılar

Kavramsal Sanatın Neon Hali

Robert Montgomery, hep minimal bir tarz ve kısa cümlelerle karşımıza çıkan “neon sanat”ı, sistem eleştirileriyle yüklü şiir dizelerine uyarlıyor.

hipicon.com olarak yakından takip ettiğimiz Robert Montgomery’nin uzun şiirsel cümleler içeren neon eserlerini son Contemporary İstanbul fuarından hatırlayabilirsiniz. Fuardan aylar sonra ise sanatçı, neredeyse retrospektif niteliğindeki kişisel sergisiyle İstanbul’74’e konuk oldu…

Neon sanat, şehir yaşamıyla ve moderniteyle özdeşleşen, göz alıcı estetiğiyle son yıllarda sıkça rastladığımız bir sanat medyumu. Robert Montgomery, genelde kısa cümleler ve minimal bir tarzla karşımıza çıkan neon’u, derin anlamlı, soyut şiirlerine uyarlıyor…

Sanatçının işlerinin odağında ‘toplumsal bilinçaltı’ var. İşlerinde toplumları ve bireyleri etkileyen mevzuları; kapitalizmi, savaşı, dini, şehirleri, ölümü ve yaşamı zeka kıvraklığıyla sorguluyor. Post-modern dünyadaki aksaklıkları bazen depresif bir tonda bazense umutla ifade ediyor, hayatın ona öğrettiklerini açık yüreklilikle izleyiciyle paylaşıyor. ‘Dünyayı bir de böyle düşün’ mesajını dil oyunlarıyla, dolaylı yoldan vermesiyse izleyeni daha da cezbediyor.

Yazının tamamına buradan ulaşabilirsiniz.

Çöpten Kazandıklarımız ve Farkındalık Arttıran Sergilerin İzinde

Bahar güneşinin ilk yüzünü gösterdiği şu günlerde sizler için de keyifli olacağını düşündüğüm güzel bir sergi turu yaptık. Mahalo’da içtiğimiz sabah kahvesinin ardından güne Tophane’den Galatasaray’a çıkan dar sokaklarda kaybolarak ve görmeyi umduğumuz son şey olan Çöp Müzesi ile başladık! Devamında İstanbul74’teki Robert Montgomery sergisi ve Macar Kültür Merkezi’ndeki ‘Çöp mü, Hazine mi?’ sergileriyle ile devam ettik. İşte, Şimdi Cafe’de yemek ve Ravouna 1906’da kahve ile günümüzü sonlandırdığımız gezinin notları…

Mahalo’ya hala gitmediyseniz yakın zamanda yediğim en çıtır kruvasan ve en güleryüzlü çalışanlar tarafından hazırlanan leziz kahveyi tatmak için yolunuzu düşürün. Tünel’in girişini geçince sağa doğru devam eden dar sokakta oklarını göreceksiniz zaten, güne güzel bir başlangıç yapmış olursunuz. Galatasaray’a çıkan yokuşlar için enerjiye ihtiyacınız olacak nasılsa, fırsat varken depolayın.

IMG_6891
Çöpten Kazandıklarımız ve Farkındalık Arttıran Sergilerin İzinde

Galatasaray’dan Çukurcuma’ya doğru yol aldığınız sırada karşınıza çıkan Nefeshane adlı mekanda bir süre duraklayın çünkü burası minicik bir mekan olsa da ilginç bir projeye ev sahipliği yapıyor: Çöp Müzesi. İstanbul’daki atıkların hikayesini gözler önüne seren sergi, insanı çöp konusunda bilinçlenmeye teşvik ederken bir yandan da ziyaretçinin serginin bir parçası olmasına izin veriyor. Herkesin yanında bulunan bir çöp (!) ile katkıda bulunabileceği sergiye dışarıdan bakınca insanın ne kadar bilinçsizce atık ürettiğinin farkına varılması hedefleniyor. Yanındaki küçük dükkanda ise sergiye dair daha fazla bilgi alabileceğiniz bir kısım mevcut. 2 Nisan’a kadar gezebileceğinizi not alabilirsiniz.

IMG_6916
Çöpten Kazandıklarımız ve Farkındalık Arttıran Sergilerin İzinde
sergi2
Çöpten Kazandıklarımız ve Farkındalık Arttıran Sergilerin İzinde

Gelelim sergi turumuzun esas amacına: Robert Montgomery sergisini bir an evvel görmek! İstanbul74’te sanatçının ilk solo sergisinin olacağını Time Out’ta okuduğumdan beri kaçırmak istemediğim için bugünün en kıymetli kısmı benim için buydu. Pişman olduğumu da söyleyemeyeceğim; tıpkı her sene Contemporary Istanbul’da görüp hayranı olduğum gibi sergilenen her eserinden büyülendim. Sanatçı her kelimesi kendine ait dizeleri ışıklı enstalasyonlar halinde sergileyen bir 21. yüzyıl şairi. Gerek dev reklam panolarına yazdığı ışıklı yazılar, gerek ateşe verdiği dev ahşap çalışmalarla insanı nasıl etkileyeceğini bilen çalışmaların karşısındasınız. “All Palaces Are Temporary Palaces/Bütün Saraylar Geçici Saraylardır” adlı çalışması bile size sanatçıdan yeterince duygu geçiriyor zaten. Genelde modern hayatın getirdiği hırs ve yalnızlık üzerine düşündüren satırlar hem üç boyutlu oluşları hem de ışık oyunlarıyla binbir şekle girebilmeleriyle insanı uzun süre etki altında bırakıyor. Pencerelerden Galatasaray Lisesi’nin bahçesini görebileceğiniz bu müthiş bina ise sergi için mükemmel bir alan sağlamış. Günün farklı saatlerinde değişen gün ışığıyla eşsiz fotoğraf karelerine gebe olan bu alanı ziyaret etmek için en kısa zamanda fırsat yaratın, sergi 18 Nisan’da son buluyor.

IMG_6918
Çöpten Kazandıklarımız ve Farkındalık Arttıran Sergilerin İzinde
sergi1
Çöpten Kazandıklarımız ve Farkındalık Arttıran Sergilerin İzinde

Yokuşları inip çıkmak insanı hayli acıktırdığı için yemek vaktini Şimdi’de geçirmeyi tercih ettik. Doyurucu porsiyonları ile hakkını verdiğimiz bir öğle yemeği sonrası İstiklal Caddesi’ne de çıkmış olduk böylece. Macar Kültür Merkezi’ndeki ‘Çöp mü, hazine mi?’ sergisi ise vitrinden görünen dev pet şişe tahtıyla insanı içeriye davet ediyor zaten. İngilizce’deki ‘one man’s trash, another man’s treasure/ bir adamın çöpü diğerinin hazinesidir’ sözüne atıfta bulunan ‘Trash or treasure / Çöp mü hazine mi’ ismi yine günümüz dünyasına büyüyüp adeta bizi yutmakta olan atık alışkanlıklarına ve bilinçsizliğine gönderme yapıyor. Doğada her şey (nefes aldığınızda kullandığınız oksijenden verdiğiniz karbondioksite) bir dönüşüm içerisindeyken insan denen sosyolojik varlığın sadece atık ile yarattığı birikim ve tüketim ilişkisi düşündürücü. Aynı gün çöp üzerine bu kadar düşünmeye itilmemiz de bizim için bir işaret olsa gerek!

IMG_6920
Çöpten Kazandıklarımız ve Farkındalık Arttıran Sergilerin İzinde

Kısa günün bize kazandırdıklarının verdiği hazzı bir fincan kahveyle taçlandırmak için son zamanlarda açılan en güzel ‘yeni nostaljik’ mekan Ravouna 1906’ya uğradık. Eski sahipleri Ravouna ailesinin adına ve sanatına sadık kalan yeni sahipleri restorasyonu tamamen orjinali hissinde yaratarak insanı zamanda yolculuğa çıkarıyorlar. Eski Markiz Pastanesi’nin tadını alabileceğiniz bu hoş durakta hem leziz kahvelerin tadına bakabilir hem de restoranında yemek yiyebilirsiniz. Yaz aylarında ise çatı katından boğaz manzarasını izlemek için şimdiden gün sayıyorum…

IMG_6921
Çöpten Kazandıklarımız ve Farkındalık Arttıran Sergilerin İzinde

Yine yeni sergi turlarında bizi şaşırtacak sürprizleri iple çekiyorum; İstanbul’da turist olmak gibisi var mı?

IMG_6917
Çöpten Kazandıklarımız ve Farkındalık Arttıran Sergilerin İzinde

Çağdaş Sanat’a Giriş: Akımlar, Sanatçılar ve Önemli Eserler

Çağdaş sanat nedir? Muhtemelen çağdaş sanatla ilgili olsanız dahi bu sorunun cevabını verirken zorlanıyor, kesin bir yargıya varmakta tereddütlü davranıyorsunuz. Ve evet, yalnız değilsiniz. Çünkü çağdaş sözcüğünün anlamından dolayı varılan “bugünün sanatı” sonucu, 1960’lardan günümüze üretilen birçok eseri içine alan “çağdaş sanat” kavramı tam olarak karşılamıyor. Sanat tarihçileri neyin çağdaş neyin çağdaş sanat olduğu, neyin güncel neyin demode olduğu konusunda bu kavram ilk ortaya atıldığından beri tartışıyor. Biz de bu yazıda çağdaş sanatı kesin çizgilerle tanımlamaya çalışmayacağız. Farklı dönemlerde yaygınlaşan ve günümüzde halen üretimi yapılan çağdaş sanat akımları arasından bazıları hakkında bilgi verecek, bu akımları temsil eden sanatçılardan örnekler verecek ve çağdaş sanata olan ilginizi biraz sınıflandırmanızı kolaylaştırmaya çalışacağız. O zaman Çağdaş Sanat’a Giriş ile başlayalım!

 Richard Serra, The Matter of Time - Guggenheim Museum Bilbao
Richard Serra, The Matter of Time – Guggenheim Museum Bilbao

Çağdaş Sanat’a Giriş

Birçoğu 1960’larda ortaya çıkmış çağdaş sanat akımları arasında en popülerleri kuşkusuz pop art, foto-gerçekçilik, kavramsal sanat, minimalizm, performans sanatı ve arazi sanatı… Günümüzde hiper-gerçekçilik ve sokak sanatını da çağdaş sanat akımları arasına dahil etmek oldukça doğru:

Pop Art

Pop art dendiğinde yüzü gülmeyen var mı? Canlı renkleriyle, gündelik hayatın içinden figürleri birer sanat eserine dönüştüren yapısıyla, soyut ve ‘yüksek’ sanata bir tepki olarak doğduğunu söyleyebileceğimiz pop art 1950’lerin sonlarına doğru New York ve Londra gibi metropollerde ortaya çıktı ve 1960’larda yükselişe geçti.

 Andy Warhol, Campbell's Soup Cans, 1962
Andy Warhol, Campbell’s Soup Cans, 1962

Pop art, çorba kutularından televizyonlarda gördüğümüz yıldızların portrelerine, politik figürlerden tüketim ürünlerine birçok nesne ve kişinin imgesini birer resim, baskı, grafik ve heykele dönüştürüyor. Pop art sanatçıları arasında tabii ki akla ilk olarak Andy Warhol, Roy Lichtenstein, David Hockney, Takashi Murakami ve Jeff Koons gibi isimler geliyor. Tanıdık figürler, çarpıcı renkler ve dikkat çekici eserler, pop artın kamusal alanda da çok sık karşımıza çıkmasına önayak oluyor.

 Jeff Koons, Balloon Dog (Yellow), 1993
Jeff Koons, Balloon Dog (Yellow), 1993

Türkiye’deki tüketim alışkanlıkları ve popüler kültür ikonları da özellikle 1980’ler ve 1990’lardan itibaren sanata yansıtılmış. Kültür ve geleneklerimizden imgeleri, Türkiye popüler kültüründen ikonları kullanarak, Türkiye’de pop art akımına katkıda bulunan bu sanatçılar arasında Altan Gürman, Gülsün Karamustafa, Halil Altındere ve Murat Tosyalı gibi isimleri saymak mümkün.

 Murat Tosyalı, Er Meydanı, 2009
Murat Tosyalı, Er Meydanı, 2009

Foto-gerçekçilik ve Hiper-gerçekçilik

Nasıl pop-art gündelik objeleri sanatla taklit etmeyi bir araç olarak kullanıyor, foto-gerçekçilik de manzara ya da portreleri taklit ediyor. Adında “foto” geçmesi pek tabii ki tesadüf değil, çünkü burada sanat neredeyse bir fotoğraf işlevi görmeyi amaçlıyor. Hatta sanatçılar çoğu zaman çekilmiş bir fotoğraf üzerinden çalışıyor, olabildiğine detayı işlerine aktarmaya çalışıyorlar. Sanatsal bir medyumu başka bir medyuma taşımak da diyebiliriz…

John Baeder, Bells Pond Diner, 1990
John Baeder, Bells Pond Diner, 1990

Foto-gerçekçilikten türemiş fakat zamanla ondan ayrışmış bir akımsa hiper-gerçekçilik. Foto-gerçekçiliğin aksine gerçeği en ince ayrıntısına kadar, neredeyse birebir taklit etme çabası, bu akımı foto-gerçekçilikten ayırıyor ve bir ileri boyuta taşıyor. Zamanın gelişen teknolojileri (örneğin yüksek çözünürlüklü görüntüleme teknolojileri) bunu çok daha imkanlı hale getiriyor tabii ki.

 Gerhard Richter, Reading, 1994
Gerhard Richter, Reading, 1994

Richard Estes, Ralph Goings, Chuck Close ve John Baeder gibi isimlerin öncülüğünde 1960’lar ve 1970’lerde ABD’de ortaya çıkan bu akımın Avrupa’da da Gerhard Richter gibi çok ünlü temsilcileri bulunuyor. Türkiye’de foto-gerçekçiliğin temsilcileri arasında Burhan Doğançay ve Nur Koçak gibi isimleri saymak mümkün, fakat hiper-gerçekçilik çağdaş Türkiye sanatında çok daha popüler. Özellike ünlü ressam Taner Ceylan‘ın izinden giden birçok genç sanatçı hiper-gerçekçi resimleriyle sergiler ve sanat fuarlarında dikkatleri üzerine çekiyor.

 Taner Ceylan, Spiritual, 2008
Taner Ceylan, Spiritual, 2008

Kavramsal Sanat

Kavram sanatı ya da fikir sanatı olarak da bilinen kavramsal sanat, sanat eserlerini birer meta, birer ürün olarak görmeyen, genelin estetik kaygısına hitap etmek ya da ulaşılabilir olmayı amaçlamak yerine kendilerini ve fikirlerini ifade etmek için farklı medyumlar kullanan bir sanat akımı. Yirminci yüzyılın başındaki kübizm, sürrealizm ya da dadaizmin aksine, kavramsal sanatta karşımıza soyut figürler ya da soyut eserler çıkmıyor, aksine kullanılan malzemeler ve gördüğümüz figürler oldukça tanıdık, gündelik. Fakat bunların bir kavram çerçevesinde, belli bir fikir fırtınasını izleyerek bir araya geliş şekli, ifade ettikleri, simgeledikleri kavramsal sanatın temelini oluşturuyor.

 Felix Gonzalez-Torres, Untitled (Portrait of Ross in L.A.), 1991
Felix Gonzalez-Torres, Untitled (Portrait of Ross in L.A.), 1991

Marcel Duchamp’ın ünlü pisuvar heykeli Fountain‘dan yıllar sonra, 1960’larda ortaya çıkan kavramsal sanat, yirmi birinci yüzyılda da halen birçok sanatçının eserler vermeye, üretmeye devam ettiği kavramsal sanat, didaktik olmadan toplumsal, politik veya aktivist olabiliyor. Aşağıda ayrıca sözünü edeceğimiz performans sanatı ve arazi sanatı gibi akımları da kavramsal sanatın bir uzantısı olarak düşünmek mümkün.

 Damien Hirst, Love's Paradox (Surrender or Autonomy, Separateness as a Precondition for Connection.), 2007
Damien Hirst, Love’s Paradox (Surrender or Autonomy, Separateness as a Precondition for Connection.), 2007

1960’lardan günümüze dünyada kavramsal sanatı temsil eden Jenny Holzer, Joseph Beuys, Felix Gonzalez-Torres, Robert Montgomery, Damien Hirst ve Ai Wei-wei gibi ünlü sanatçılar var. Kavramsal sanat 1970’lerden günümüze, Türkiye’de de Ahmet Öğüt, Sarkis, Hale Tenger ve Aslı Çavuşoğlu gibi sanatçılar tarafından temsil ediliyor.

 Aslı Çavuşoğlu, Taşlar Konuşuyor, 2013
Aslı Çavuşoğlu, Taşlar Konuşuyor, 2013

Minimalizm

Kavramsal sanatla aynı dönemlerde ortaya çıkmış olmasına ve pop artın aksine göründüğünden daha fazlasını ifade etmesin rağmen kavramsal sanattan ayrışıyor minimalizm. Kavramsal sanat gördüklerimizin ve bütünlüğünün ne ifade ettiği üzerine düşündüklerimiz ve bu düşünce akışı sonrası hissettiklerimizle ilgiliyken, minimalizmin yaptığı şey, adı üzerinde, oldukça sade ve basit: Gördüklerimizin bize hissettirdikleri. Çoğu zaman soyut ya da soyutlanmış figürlerin, tek ya da tekrar eden geometrik formların kullanıldığı minimalizmde monokrom (tek renk) kullanımı da yaygın.

 Sol LewWitt, Distorted Cubes (E) from Distorted Cubes (A-E), 2001
Sol LewWitt, Distorted Cubes (E) from Distorted Cubes (A-E), 2001

Minimalizm resimden heykele, baskıdan yerleştirmelere birçok farklı medyumda ifade ediliyor. Dünyada Frank Stella, Sol LeWitt, Dan Flavin, Yves Klein, Donald Judd, Richard Serra ve Yayoi Kusama gibi temsilcileri olan minimalizmin Türkiye’de özellikle heykel alanında temsil eden sanatçılar var; örneğin Şadi Çalık ve İlhan Koman.

İlginizi çekebilir: ArtsyMagger’dan Minimalizm Akımı

 Şadi Çalık, Pembe Demir, 2004
Şadi Çalık, Pembe Demir, 2004

Performans Sanatı

Çağdaş sanat akımları arasında adı belki de en çok bilineni olmasına rağmen en yabancı olunan ve bu yüzden korkulan performans sanatı… Kökleri ekspresyonist ressam Jackson Pollock’un aksiyon tablolarına kadar dayanan bu çağdaş sanat akımı, 1960’lardan itibaren kavramsal sanatla ilişkili, fakat insanı (ve çoğu zaman sanatçının kendisini) dahil eden ve gelip geçici, aynı şekilde tekrarlanması imkansız ve bu yüzden de belgelenmesi gereken eserler ortaya koyuyor.

Dünyada Yoko Ono, Marina Abramovic, Joseph Beuys ve Chris Burden gibi temsilcileri bulunan performans sanatı, kimi zaman ufak ve spontane kimi zamansa büyük prodüksiyonlar şeklinde gerçekleşiyor. Bu eserler performansın kendisiyle ve süresiyle sınırlı kalmıyor; kaydedilen görüntüler ve çekilen fotoğraflarla belgelenen performanslar, performans sırasında kullanılan nesneler ya da üretilen eserlerle performans sonrasında da bir anlatı oluşturabiliyor ve bunlar bir bütün halinde ya da parça parça sergilenebiliyor. Performans sanatının Türkiye’deki temsilcileri arasında ise Şükran Moral, Nezaket Ekici, Nil Yalter, Nilbar Güreş ve Mehtap Baydu gibi isimler yer alıyor.

Şükran Moral, Bordello, 2005

Arazi Sanatı

Belki de en yeni sanat akımlarından biri olan arazi sanatı, bir şekilde toprağı, yeryüzünü, yeryüzü şekillerini ve bitki örtüsünü malzemesi ve/veya öznesi olarak kullanan ve çoğu durumda oldukça kısa süreli sergilenebilen eserler veriyor. Neden derseniz, rüzgarın, dalgaların, büyüyen bitkilerin ya da şekil değiştiren toprağın bu eserleri ne sürede yok edeceği tamamen doğanın dengesine ve şansa kalmış oluyor.

 Robert Smithson, Spiral Jetty, 1970
Robert Smithson, Spiral Jetty, 1970

1960’lar ve 1970’lerde ABD ve İngiltere’de temelleri atılan bu sanat akımının en büyük temsilcilerinden Robert Smithson‘un en bilindik eseri olan Spiral Jetty, 1970’te ABD’nin Utah eyaletindeki bir tuz gölüne yapılmış, 400 metre uzunluğunda ve 5 metre genişliğinde, spiral şeklinde bir yarımada. Yıllar içerisinde bu yapay yeryüzü şeklinin korunması ve sürekli restore edilmesi ya da doğanın insafına bırakılması, çağdaş sanatın sıkça açılan tartışma konularından biri ve arazi sanatının açmak istediği tartışmanın ta kendisi…

 Christo and Jeanne-Claude, Surrounded Islands, 1983
Christo and Jeanne-Claude, Surrounded Islands, 1983

Arazi sanatının diğer önemli temsilcileri arasında Christo ve Jeanne-Claude adlı sanatçı ikilisi de bulunuyor. Florida’daki adalardan, New York’taki Central Park’a birçok alanda geniş çaplı yerleştirmelere imza atan bu ikili, genellikle çalıştıkları mekanı örtüyor, kaplıyor, paketliyorlar. Arazi sanatı Türkiye’de çok yaygın olmasa da, Mehmet Ali Uysal, Varol Topaç, Mehmet Kavukçu ve Ayşe Erkmen’in bazı işlerini bu akıma dahil etmek mümkün; örneğin Mehmet Ali Uysal’ın Belçika’daki bir araziye uygun olarak yerleştirdiği heykel, Skin:

Mehmet Ali Uysal, Skin, 2010

Sokak Sanatı

Uzun yıllar reddedilmesine rağmen, bir gerçek var ki sokak sanatı da çağdaş sanatın bir parçası – çok önemli bir parçası hem de! Öyle ki, sokakların duvarlarına yapılan ve birçoğu gelip geçici olan bu eserler yeri geliyor galeri duvarları arasında, koleksiyonlarda hatta müzelerdeki özel sergilerde de boy gösteriyor artık.

Banksy
Banksy

Büyük şehirlerin duvarlarına sloganlar yazmak, şekiller çizmek büyük ihtimalle insanlığın sanatla ilişkili olduğu tarih öncesi çağlardan beri var olan bir durum; fakat bugün bildiğimiz anlamda sokak sanatı, 1960’larda New York’taki graffiti çılgınlığıyla doğmuş ve 1980’lerde özellikle Bronx’ta metro vagonlarına sprey boyayla yapılan graffitilerle yükselişe geçmiş. Artık dünyanın her köşesinde sokakları graffiti ve murallar süslüyor. Hiç tahmin edilmeyen köşelerde, mahallelerde, irili ufaklı eserler bizi şaşırtıyor.

 Odeith
Odeith

Sokak sanatının artık değeri bilinen bir akım olması, doğasında anonimlik olmasına rağmen, Banksy gibi sanatçıların eserlerinin yüksek meblağlara alıcı bulduğu, tartışmalara göre kendi içinde çelişen bir sistem yaratmış durumda. Dünyaca ünlü sokak sanatçıları arasında Banksy‘nin yanı sıra Futura, Invader, Odeith ve JR gibi isimleri saymak mümkün. İstanbul’da sokak sanatı deyince ise Leo Lunatic, Kien, Somon ve Fist gibi isimler geliyor; sokaklarda gezinirken etrafınıza iyi bakın, onları göreceksiniz!

 Kien
Kien

İlginizi çekebilir: Çağdaş Sanat Müzeleri: İstanbul’un Çok Yönlü Merkezleri

Türkiye’den Müze Önerileri: Anadolu’nun Zenginliklerini Keşfedin

Türkiye’nin her yanı, aklınıza en son gelecek köşeleri bile belki, bu toprakların kültürel, tarihi ve arkeolojik zenginliklerini yansıtan, kendileri de tarihi ve mimari eser niteliğindeki büyük ve ilgi çekici müzelerle dolu. İşte bu yaz Türkiye’nin farklı köşelerini keşfetmek isteyenler için, 6 etkileyici müze önerisi…

Baksı Müzesi | Bayburt [[konum_1]]

muzeler – baksi – kuzeykasabasi.wordpress.com
Baksı Müzesi | Bayburt

Fotoğraf: kuzeykasabasi.wordpress.com

Türkiye’nin en iyi müzelerinden birinin Doğu Karadeniz ve Doğu Anadolu arasındaki Bayburt’ta bulunduğunu biliyor muydunuz? Eski adı Baksı olan Bayraktar köyünde yer alan bu müze, çağdaş sanat ve geleneksel el sanatlarını aynı çatı altında topluyor ve Türkiye’den birçok sanatçının işlerini bir araya getiriyor. Bir zamanlar böyle bir müzeyi kurmak, Bayburt doğumlu sanatçı Hüsamettin Koçan’ın hayaliymiş. Sanat birikimini doğduğu topraklara taşımak isteyen sanatçının bu hayali 2005 yılında kurduğu Baksı Kültür Sanat Vakfı’nın yıllar süren çalışmalarıyla, devletten hiçbir yardım almadan 2010 yılında gerçekleşmiş. Mimarı Sinan Genim’in etkileyici ve bozkırla uyumlu projesi sayesinde dış görünümü de oldukça etkileyici olan müze, bugün bir çağdaş sanat ve geleneksel sanatlar müzesi olmanın yanında, halk sanatları araştırma ve uygulama merkezi olarak da işlev görüyor. Baksı Müzesi’nde eserlerini bulabileceğiniz sanatçılar arasında Gülsün Karamustafa’dan Koray Ariş’e, Füsun Onur’dan Hale Tenger’e, Seçkin Pirim’den Murat Morova’ya birçok önemli sanatçı yer alıyor.  Bu arada merak edenler için, “Baksı”, Kırgız Türkçesinde “şaman” anlamına geliyor.

Bursa Kent Müzesi | Bursa [[konum_2]]

muzeler – bursa – dergibursa.com.tr
Bursa Kent Müzesi | Bursa

Fotoğraf: dergibursa.com.tr

Bursa’nın Osmangazi mahallesinde 1926 yılında inşa edilen ve 75 yıl boyunca Bursa Adliyesi olarak kullanılan bina, bugün Bursa Kent Müzesi’ne ev sahipliği yapıyor. Bursa ile ilgili ne varsa, bu müzede bulabileceğinizi söylesek yanlış olmaz. Kent ve kent tarihiyle ilgili belge, eşya, kitap, görsel malzeme, ses ve görüntü kayıtlarını koleksiyonuna ekleyen ve bunları sürekli ve süreli sergilerle halka açan müzenin üç katı üç farklı konseptle ziyaretçilerini bekliyor. Zemin katta “Uygarlıklar Kenti Bursa” sergisi yer alıyor; bu sergide kentteki ilk uygarlık izlerinden Osmanlı dönemi ve Kurtuluş Savaşı’nda kentte yaşananlara kadar birçok detayla buluşabiliyorsunuz. “Çağdaş Bursa” bölümü ise bugünkü Bursa’nın nasıl kurulduğunu ve geliştiğini gözler önüne seriyor. Müzenin bodrum katı “El Sanatları Çarşısı” adını taşıyor ve bu isim boşa verilmemiş: 18. yüzyılda Avrupalı seyyahların çektiği fotoğraflar kaynak alınarak düzenlenen bu kat, çeşitli canlandırmalar ve yerleştirmelere hem kendinizi yemenici, bıçakçı, şekerci, marangoz, semerci, bakırcı ve çinici tezgahları arasında gezindiğiniz bir çarşıda hissetmenizi sağlıyor hem de günümüz Bursa’sı ve çevresinde yok olmaya yüz tutmuş el sanatlarıyla ilgili bilgilendiriyor. Müzenin üst katında ise yaşayan Bursa ya da başka bir deyişle Bursa’da yaşam anlatılıyor. Hacivat ve Karagöz’ün öyküsü Bursaspor’un öyküsüyle, yıllar boyunca Bursa’da giyimin detayları gelenek ve görenekler hakkında bilgilerle aynı çatı altında buluşuyor.

CerModern | Ankara [[konum_3]]

muzeler – cer modern – bluesyemre.com
CerModern | Ankara

Fotoğraf: bluesyemre.com

Cer Modern’den bahsetmeden önce, isminden bahsedelim; evet, yazıldığı gibi, ‘c’ ile okuyabilirsiniz. Müzenin adı, lokomotiflerin nihai güç aktarımı olan cerden geliyor. Çünkü bugün Ankara Garı’nın yanıbaşında yer alan Cer Modern’in bulunduğu binalar, restorasyon öncesinde cer atölyeleri olarak kullanılmaktaymış. Bir koleksiyonu bulunmayan ve sergi alanlarında düzenli olarak çağdaş sanat ve fotoğraf sergilerine yer veren Cer Modern, Ankara’daki en güzel ve en etkileyici müzelerden biri. 2010 yılında açılan müze, bugüne kadar Nuri Bilge Ceylan’dan Grayson Perry’e, Steve McCurry’den Robert Montgomery’e Türkiye ve dünyadan birçok önemli sanatçının sergilerine ev sahipliği yaptı, aynı zamanda çeşitli etkinlik, atölye, söyleşi ve film gösterimleriyle Ankaralıları kültür ve sanatın farklı dallarıyla buluşturdu. Cer Modern’i ne zaman ziyaret ederseniz edin, müzenin önünde yer alan eski tren vagonları kadar dikkatinizi çekecek bir de eser göreceksiniz: Su Perileri. Bu bronz heykel 1924 yılında Şehremini Asaf Bey tarafından İtalya’dan getirilmiş ve Hacettepe Parkı’na yerleştirilmiş, yıllar içinde Kızılay Meydanı, Gençlik Parkı ve Tandoğan Meydanı gibi birçok farklı noktada kentlilerle buluşmuş. 1992 yılında geçici olarak depoya kaldırılan ve 18 yıl burada unutulan heykelin bugün Cer Modern’in avlusunda yer alması sevindirici. Riyaset-i Cumhur Senfoni Orkestrası’nın ilk konserlerini bu heykelin çevresinde verdiği ve Atatürk’ün bu anıtın çevresinde konser dinlediği de heykelle ilgili bilinenler arasında…

Çorum Arkeoloji ve Etnografya Müzesi | Çorum [[konum_4]]

muzeler – corum – murselcavus.com
Çorum Arkeoloji ve Etnografya Müzesi | Çorum

Fotoğraf: murselcavus.com

Çorum, Orta Anadolu’nun birçok kenti gibi, başta Hitit uygarlığı olmak üzere birçok uygarlığın izlerini taşıyan höyüklerle ve arkeolojik, tarihi zenginliklerle dolu. Geçmişi ta 1968 yılına dayanan Çorum Müzesi’nin çekirdeğini de Alacahöyük, Boğazköy, Ortaköy, Eskiyapar, Pazarlı, Kuşsaray ve Alişarhöyük’ten çıkan buluntular oluşturuyor. Koleksiyonda Hellenistik, Roma, Bizans, Hitit, Frig, Kalkolitik ve Eski Tunç dönemlerden de eserler yer alıyor. Etnografik ve arkeolojik eserlerin bir arada bulunduğu bu müzede bahçedeki Hitit dönemine ait boğa tasvirli çeşmeyle karşılanacak, Hitit arabası simülasyonuyla bir Hitit kentinde gezecek, Selçuklu ve Osmanlı ahşap ve maden eserlerini, silahlarını, el yazmalarını inceleyecek, Roma ve Bizans heykellerine, mezar stelleri ve mil taşlarına göz atacak ve Çorum yöresinin halı ve kilimleri, takıları ve süs eşyalarıyla geleneksel sanatların usta işi örnekleriyle karşılaşacaksınız.

Şanlıurfa Arkeoloji ve Mozaik Müzesi | Şanlıurfa [[konum_5]]

muzeler – sanliurfa – ilkha.com
Şanlıurfa Arkeoloji ve Mozaik Müzesi | Şanlıurfa

Fotoğraf: ilkha.com

1969 yılında ilk kez ziyaret açılan, geniş alanı ve mimarisiyle dikkat çeken yeni binası ise 2015 yılında açılan Şanlıurfa Müzesi iki önemli bölümden oluşuyor: Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi ve Şanlıurfa Mozaik Müzesi. Göbeklitepe’yi duymuşsunuzdur, dünyanın en eski tapınağının gün yüzüne çıkarıldığı bu önemli kazı alanından bulunanlar ve orayla ilgili canlandırmalar, Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi’nin belki de en önemli parçalarını oluşturuyor. Neolitik döneme tarihlenen, insan boyutlarında yapılmış dünyanın en eski heykellerinden “Balıklıgöl Adamı” da bu müzede bulunuyor. Bir başka ilk de Şanlıurfa Mozaik Müzesi’nde: Savaşçı Amazon kadınlarını dünyada ilk olarak mozaiğe resmedilmiş hallerini burada görebiliyorsunuz. Müzenin bu bölümünde yer alan mozaiklerin birçoğu, Balıklıgöl’ün kuzeyindeki Haleplibahçe’de tesadüfen bulunmuş ve burada yapılan kazıların ardından bir saray, bir hamam ve bir geometrik villa meydana çıkarılmış. Güneydoğu Anadolu’nun sadece lezzetleri ve kültürüyle değil, en az Batı ve Orta Anadolu kadar arkeolojik zenginlikleriyle de keşfedilmesi gerektiğini unutmamak şart!

Zeugma Mozaik Müzesi | Gaziantep [[konum_6]]

muzeler – zeugma – geziyorumgoruyorum.wordpress.com
Zeugma Mozaik Müzesi | Gaziantep

Fotoğraf: geziyorumgoruyorum.wordpress.com

Alfabetik olarak son sırada yer alıyor olabilir ama, Zeugma Mozaik Müzesi yalnızca Türkiye’de değil, tüm dünyada görmeniz gereken en önemli arkeoloji müzelerinden biri. Çağımızın en önemli arkeolojik keşiflerinden olan Zeugma Antik Kenti’nden çıkartılan, toplam olarak 2500 m²’lik alan kaplayan ve bu dönemde sanatın ulaştığı zirve noktasını gösteren mozaikler müzede sergileniyor, en önemlisi ve en tanınanı ise kuşkusuz MS 2. yüzyıla tarihlenen Maenad Mozaiği ya da bilinen adıyla “Çingene Kızı Mozaiği”. Diğer yandan, “Zeugma’nın Mona Lisa’sı” da denen bu mozaik, müzedeki diğer mozaik panellerin yanında oldukça küçük bile kalıyor diyebiliriz. Zeugma Antik Kenti‘ndeki Poseidon ve Euphrates villalarının tüm duvarları ve hatta tabanlarının bazıların 500.000 parçadan oluşan mozaik ve fresklerle süslenmiş olması kentin zenginliğinin kanıtları ve müzede görebilecekleriniz arasında. MÖ 300’de Büyük İskender tarafından kurulmuş Zeugma, geçmişin zenginliğini ve ihtişamını özünden neredeyse hiçbir şey kaybetmeden günümüze taşımayı başarıyor.

Kendine Zaman Yarat: Sanat Koleksiyonerliği Dünyasına Giriş

Biliyoruz, başarı ve tutkuyla dolu iş yaşamının yanında, kendine ayırdığın kaliteli vakitlerin de değeri senin için çok büyük. İşte bu yüzden sen hedeflerini gerçekleştirirken her daim yanında olan Ford Edge’den aldığımız ilhamla, kendine özen göstermek için yarattığın vakitlerde, ruhunu besleyeceği kadar vizyonunu genişletecek bir öneriyle karşındayız: sanat koleksiyonerliği!

Kendine Zaman Yarat: Sanat Koleksiyonerliği Dünyasına Giriş
Kendine Zaman Yarat: Sanat Koleksiyonerliği Dünyasına Giriş

Yaşamının her alanında tutkuyla hareket eden biri olarak, bir koleksiyoner olmanın sana çok yakışacağına eminiz: çünkü sanat koleksiyonerliğinin de ilk olmazsa olmazı büyük bir sanat tutkusuna sahip olmak. Bir sanat koleksiyonerini; aklının ve kalbinin bir köşesinde sürekli olarak hangi parçayı, ne şekilde toplayabileceği fikri olan bir tutkun olarak da tanımlayabiliriz. Tahmin edersin ki, bu da kişiyi ilk adımda genel hatlarıyla sanat üzerine, daha sonra ise en fazla ilgisini çeken alan özelinde yoğunlaşarak bilgi edinmeye, araştırmaya ve sürekli öğrenmeye itiyor. Bu sebeple bir sanat koleksiyonerinin ruhu daima açık, yeni ve meraklı.

Senin de yakından bildiğin üzere sanat; yaşamın gizini çözebilme yolunda sürekli bir arayış, hayatı ve insanı tanımanın, sorgulamanın zamanın çok ötesindeki bir yolu. Bir sanat koleksiyoneri olmak ise, bu yolda karşılaşılanların toplayıcılığını üstlenmek aslında. Büyük sorumluluk! Bir sanat koleksiyoneri olarak, insanı ve yaşamı tanıma çabası içindeki bizlere sunulan yol göstericilerin bir bölümünün koruyucusu sen olacaksın. Bir yandan da sürekli yolda olmalısın, yeni sanatçıları keşfetmek üzere araştırmalı, emek vermelisin. İşte bu noktada seni, bu kez bambaşka bir gözle, bir sanat koleksiyonu yaratıcısının gözüyle gezeceğin, tanıyacağın ve araştıracağın yeni bir yolculuğa davet ediyoruz.

Kendine Zaman Yarat: Sanat Koleksiyonerliği Dünyasına Giriş
Kendine Zaman Yarat: Sanat Koleksiyonerliği Dünyasına Giriş

Eminiz şehirde yer alan birçok galeride daha önce bulundun ama bu sefer farklı! Bu kez odağında, bir sanat koleksiyonu yaratma ve bunun için ilk olarak, eğitimli bir sanat gözüne ulaşma hedefi var. Dolapdere’deki ilk çağdaş sanat galerilerinden biri olan ve öne çıkan sanatçıları arasında hepimizin çalışmalarını heyecanla takip ettiği Refik Anadol’un yer aldığı Pilevneli Gallery, 1987′de İstanbul’da açılmasından bu yana, Türkiye’nin en köklü çağdaş sanat galerilerinden biri olarak bilinen, Mısır Apartımanı’ndaki Galeri Nev, evrensel fikirlerle üretim yapan genç çağdaş sanatçıları desteklemek amacıyla kurulan x-ist, disiplinlerarası bir platform olmayı hedefleyen Pilot Galeri ve biri Tepebaşı‘ndaki, 18. yüzyıldan kalma bir binanın birinci katında ve diğeri Hasköy İplik Fabrikası’nda olmak üzere, iki farklı mekanında sanatseverleri buluşturan Galerist, sanat koleksiyonuna katkı sağlamak için düzenli olarak ziyaret edebileceğin galeriler arasında. 

Galeri Baraz, Şişli

Fotoğraf: galeribaraz.com/

Bir sanat koleksiyoneri olma yolunda; iyi sanat eserlerini bir bakışta ayırt etme becerini geliştirmek, sanat dünyasındaki insanlar ile keyifli sohbetler ederek karşılıklı fikir alışverişlerinde bulunmak için takip edebileceğin diğer galerilerle devam edelim: Türkiye’de galericilik denince ilk akla gelen isimlerden biri olan Yahşi Baras’ın kurduğu, kapılarını açtığı 1975 yılından bu yana 150’den fazla kişisel ve karma sergiye ev sahipliği yapmış olan Galeri Baras, Türk çağdaş sanatının önde gelen isimlerini yurt içi ve yurt dışında temsil eden Pi Artworks, şehirde sanatın ve sanatçının gelişimine ön ayak olan galerilerden biri PG Art Gallery, bugüne dek 300’den fazla sergiye ev sahipliği yapan C.A.M. Galeri, disiplinlerarası sanat platformu Art On ve son olarak, Mısır Aprtmanı’nın iki ayrı katında bulunan galerisi ve proje alanı ile Zilberman Gallery. 

Edge’in sana yaşattığı konforlu sürüş deneyimi ile aldığın keyfi zenginleştirebileceğin galeri ziyaretleri bir yana, muhtemelen uzun süredir severek takip ettiğin ancak bu kez çalışmalarını koleksiyonuna eklemek üzere farklı bir gözle inceleyebileceğin Türk ve yabancı çağdaş sanatçılara gelirsek… Burhan Doğançay‘ın kentlerin değişen yüzlerini ve bunun insanlardaki yansımalarını sorguladığı çalışmaları, Erol Akyavaş‘ın derinlik kavramını öne çıkardığı eserleri ve geleneksel hat sanatı ile minyatür alanlarından çeşitli alıntılara yer verdiği kompozisyonları, Devrim Erbil‘in eski dönem gravürlerini andıran İstanbul manzaraları ve Mehmet Güleryüz‘ün imgelerden beslenerek yarattığı, çoğunlukla tuval üzerine olan yağlıboya eserleri koleksiyonunu oluştururken seni ilhamla doldurabilir. Ritim ve hareketliliği çağrıştıran soyut resimleri ile Güngör Taner‘i de bu listeye mutlaka eklemek lazım. Bu önemli sanatçıların dışında, takip edebileceğin, desteklemek isteyeceğin onlarca genç sanatçı da var. Kendileriyle yukarıda önerdiğimiz galeriler aracılığıyla rahatça tanışabilirsin. Genç sanatçıların eserlerini biriktirmek, kendin ve Türkiye’de sanatın geleceği için yapacağın en doğru yatırımlarından biri olacak.

Ford Edge
Ford Edge

Koleksiyonunu oluştururken çalışmalarına yer vermek isteyeceğini düşündüğümüz diğer çağdaş sanatçılar; sıradan nesnelerin dev ve renkli reprodüksiyonlarını yaparak çağdaş sanata adeta yeni bir boyut getirmiş olan Jeff Koons, pop-art çalışmaları ve hiperrealist tabloları ile adını duyuran Richard Phillips, özellikle silikon ya da şişme heykelleri ve büyük yerleştirmeleri ile tanınan Paul McCarthy, metin ve şiirleri bir araç olarak kullanan çağdaş sanatçı Robert Montgomery, bugüne dek Paris, Londra, New York, Miami, İstanbul ve Seul gibi dünya kentlerindeki solo sergileriyle izleyici karşısına çıkan Jean-Paul Donadini, Turner Prize ödüllü Damien Hirst ve minyatür insan figürlerini sokaklarda ve açık alanlardaki mizansenlerde kullanması ile öne çıkan Slinkachu.

Bir sanat koleksiyoneri olarak sanat dünyasındaki güncel gelişmeleri süreklilikte takip ediyor olman da ayrı bir önem taşıyor. Evet, tüm galeri ve müzelerde bizzat bulunman mümkün değil ancak çağdaş sanat platformları ve uygulamaları sayesinde hepsi ile ilgili bilgi edinme şansın var. Takip ettiğin sanatçılardan ve galerilerden en güncel haberleri sana düzenli bildirimler ile ulaştıran Artsy, çağdaş sanat dünyasındaki yenilikleri video içerikleri ve liste formatındaki yazılarıyla öne çıkaran ArtReport, adından da anlaşıldığı üzere her gün seni sanat dünyasına özel bir gazete ile buluşturan ArtDaily ve ilgini çeken bir sanat eserinin fotoğrafını çektiğin anda sana sanatçı, başlık ve fiyat bilgilerini veren Magnus, bu platformlar ve uygulamalar arasında yer alıyor. Özellikle bahsetmek istediğimiz Google Arts & Culture ise, dünyadaki yüzlerce müzenin koleksiyonuna ve kamusal sanat eserlerine ulaşmana imkan sağlıyor olmasıyla fark yaratıyor. Bu koleksiyonlardan seçtiğin eserlerle kendi koleksiyonunu oluşturman ya da çeşitli dijital sergileri birebir gezmen de mümkün.