Erkek arkadaşımla, kendi gündemimizden biraz uzaklaşıp, bir değişiklik için nereye gitsek diye düşünürken, bir anda kendimizi Roma biletlerimizi almış; sonrasında da otel rezervasyonumuzu yaptırmış bir halde bulduk. Eğer beklentiniz, aheste aheste tarih kokan sokaklarda yürümek, güzel bir kadeh şarabınızı yudumlarken enfes pizzalar ve makarnalar yemekse doğru adres Roma! İlk yazımın şerefine işte bu kısa ama dolu dolu Roma seyahatimizin detayları…

Aşk Çeşmesi ve İspanyol Merdivenleri

Biz Roma’ya ayak bastığımız ilk gün, Via Del Corso’ya yakın, yani oldukça merkezi olan otelimizden yürüyerek önce Aşk Çeşmesi’ne yani Fontana di Trevi’ye gittik ve gittiğimizde gördüğümüz manzara karşısında şoka girdik. Bizim gibi bilmeyenlerin dikkatine; Aşk Çeşmesi uzun süreli bir tadilata girmiş, o görkemli çeşmenin yerinde yeller esiyor, sular çekilmiş, etrafına da şeffaf bir koruma kalkanı gerilmiş. Uzun lafın kısası eğer Roma’ya gidecekseniz ve planlarınız arasında Aşk Çeşmesi varsa bir süre erteleyin zira tadilat 1-2 sene sürecekmiş.

Ufak bir hayal kırıklığı ile rotamızı İspanyol Merdivenlerine çevirdik, burası oldukça turistik bir meydan, herkes meydanda fotoğraf çektiriyor ya da merdivenlere yayılıp ellerinde içkileriyle keyif yapıyorlar. Kalabalıktan biraz bunalabilirsiniz. Özellikle de günümüzün yeni çılgınlığı selfie çubuğu satan seyyar satıcılar oldukça fazla ve ısrarcılar 🙂

Pantheon ve Villa Borghese

İkinci günümüzde, güne erken başlayıp hızlı bir kahvaltıdan sonra kendimizi Pantheon’da bulduk. Buraya da yine 10 dakikalık bir yürüyüş yaparak ulaştık. Roma’da her yer birbirine son derece yakın o yüzden çoğu yere hiçbir toplu taşıma aracı kullanmadan ulaşmanız oldukça kolay.

Roma’nın önemli simgelerinden biri olan Pantheon, “Bütün Tanrıların Tapınağı” olarak bilinmekte; dışarıdan görkemini pek belli etmese de içeri girdiğinizde ne kadar devasa ve güzel olduğunu görebilirsiniz. Pantheon’un diğer kiliselerden farkı ise, tek ışık kaynağının kubbesinde bulunan dönemin mimari harikası ‘occulus’ adı verilen delik olması.

Pantheon

Pantheon’da kısa bir turdan sonra, meydana çıkıp biraz etrafı keşfedelim diye gezinirken dikkatimi sokakta performans sergileyen müzisyenler çekti Türkiye’ye döndüğümde biraz araştırdım, oldukça başarılılar. Merak ederseniz aşağıdaki videoyu izleyebilirsiniz.

Pantheon’daki güzel müzik ziyafetinden sonra, meydana yakın sokaklarda bir keşfe çıktık. Her sokağı arşınladık, hepsinin ortak özelliği hepsinin birbirinden güzel olması, çirkin yapılar görmeniz imkansız. Bu harita yardımı olmadan yaptığımız tur bizi İspanyol Merdivenleri’nin olduğu Piazza De Spagna’ya çıkarttı.

Buradan Via Del Babuino’ya doğru yürüdük ve caddenin sonunda kendimizi oldukça büyük bir meydan olan Piazza Del Popolo’da bulduk. Güzel havayı değerlendirip Villa Borghese’nin güzel bahçelerinde soluklandık, bisiklete bindik. Burada rahatlıkla çocukluğunuza dönebilirsiniz:) Ayrıca bahçelerin en sonunda gezebileceğiniz çok güzel bir resim heykel müzesi mevcut. Burası için önceden arayarak rezervasyon yaptırmanız gerekiyor bilginize…

Villa Borghese

İyice yorulduktan sonra akşamüstü Piazza Del Popolo meydanında rastgele bir yere oturup güzel bir pizza şarap keyfi yaptık. Bu civardaki tüm restoranlar oldukça güzel o yüzden çok ince eleyip sık dokumanıza gerek yok 🙂

Colosseum, Campo de Fiori ve Trastevere

Sabah yine erkenden uyanıp Colosseum kalabalıklaşmadan yollara düştük ama gittiğimizde gördük ki geç bile kalmışız, giriş oldukça kalabalıktı. Burada önemli bir detay, Roma’ya ilk geldiğimizde müzelere hem daha uygun hem de kuyruk beklemeden girebilmek için Roma Pass almıştık. Roma Pass nedir derseniz, havaalanından veya şehir merkezindeki farklı noktalardan edinebileceğiniz bu kartla, hem tüm toplu taşıma araçlarından hem de girmek istediğiniz ilk iki müzeden para ödemeden faydalanabiliyorsunuz. Daha detaylı bilgi için buraya tıklayabilirsiniz. Böylelikle, kuyruk beklemeden Colosseum’a kısa bir süre içinde girdik ve gezmeyi başardık. Daha sonra yine yürüyerek Roma’nın meşhur meyve, sebze ve çiçek pazarının bulunduğu Campo De Fiori’ye gittik. Meydanda güzel bir yemek yiyip, pazarda biraz dolaştık. Eğer ilginiz varsa buradan, farklı çeşitlerde makarna, sos veya zeytinyağı alabilirsiniz.

IMG_8939

Buradan yine yürüyerek köprünün karşı tarafına geçip Trastevere’ye gittik. Burası Roma’nın genç, üniversiteli kesiminin yaşam alanı diyebiliriz. Ayrıca gece hayatı için de tavsiye edilen bir bölge… 

Piazza Navona ve Roma Lezzet Durakları

Roma’daki dördüncü günümüzü keyif ve lezzet günü ilan ederek, yaptığımız araştırmalar sonucunda Roma’nın en meşhur pizzacısı olan Baffetto’da bulduk kendimizi. Havanın yağmurlu olması nedeniyle, Piazza Navona meydanına yakın olan restoranı bulmak bizim için biraz zor olsa da zahmetlere değdi diyebilirim. Eğer Roma’ya giderseniz, buradaki pizzaların tadına bakmadan dönmeyin. Kapıdaki kalabalıktan doğru adrese geldiğinizi anlamanız zor olmayacaktır 🙂

Baffetto2-outside

Yemek sonrası tatlısız olmaz, Roma’ya gelince de tiramisu yemeden dönmek olmaz diye düşünerek, soluğu Pompi’de aldık. Biz klasik tiramisu tercihimizden biraz uzaklaşıp farklı bir şey deneyelim dedik ve çilekli tiramisu tercih ettik; nitekim harika bir tiramisu yedik hem hafif hem de çok lezzetliydi, Pompi’de çilekli tiramisuyu şiddetle öneriyorum!

11033048_1578163419132620_210005544_n

Bugünü yemeye ve içmeye ayırdığımız gidişattan belli olduğu üzere, akşam için ise Roma’nın tatlı sokaklarından Via Mario De Fiori’de olan, Ristorante Al 34’e gittik. Eğer amacınız, her anlamda gerçek italyan lezzetleriyle tanışmaksa burası tercih edebileceğiniz adreslerden biri. Menünün çeşitliliği, güzel şarap alternatifleri ve restoranın sıcak ambiyansı oldukça hoştu.

IMG_7575

Güzel bir yemeğin ardından, otele dönüş yolunda ikinci tatlı krizimiz tuttu ve daha önce birkaç kez yeme girişiminde bulunduğumuz ama pek beğenmediğimiz gelatoya bir şans daha verelim dedik. Otelimizin bulunduğu sokakta yani Via Del Leone’deki Ciampini’de bu girişimimiz başarıyla sonuçlandı. Roma’da gelato yemek istiyorsanız mutlaka Ciampini’ye uğrayıp ahududu ve nutellalı gelatonun tadına bakın pişman olmayacaksınız 🙂

Vatikan

Son günümüzde, hava oldukça yağmurlu olmasına rağmen üşenmeyip Vatikan’a gitme kararı aldık. 45 dakikalık uzun ve zorlu bir bekleyişten sonra San Pietro Bazilikası’na girmeyi başardık. Michelangelo’nun baş mimarı olduğu bu görkemli yapı Katolik inancının merkezi olarak kabul edilmekte, içeri girdiğinizde gördüğünüz bu mimari harika karşısında hayal kırıklığına uğrama ihtimaliniz bir hayli düşük!

IMG_8979

Ayrıca bazilikayı gezdikten sonra, Piazza San Pietro üzerine kurulmuş Vatikan Postası’yla anı olarak kendi adresinize Vatikan’dan postalanacak bir mektup gönderebilirsiniz. Gördüğüm kadarıyla, mektup yollama olayı Vatikan’ı ziyaret eden turistler arasında oldukça popüler.

Son olarak, şu an tam mevsimi olduğunu da hesaba katarak, eğer bol yürümeli, yemeli, içmeli bir keyif tatili arıyorsanız Roma biletinizi hiç düşünmeden alın derim. Tarihi, güzel sokakları, lezzetleri ve daha niceleriyle güzel bir anı sizi bekliyor!

Güzel Roma Sokakları