İstanbul’un En Yeni Mekânları: Yepyeni ve Leziz Keşifler!

Şef Marcus Samuelsson, gastronominin bir şehrin geçmişini, bugününü ve yarınını ortaya koyan bir dil olduğunu söylüyor. Sizce de şehrin yeni hikâye anlatıcıları şefler değil mi? Geçmişin dokusunu geleceğin gastronomi trendleri ile birleştirenler, dünyanın farklı noktalarında dikkatleri üzerine çeken miksolojistleri İstanbullular ile buluşturan kokteyl barlar, farklı kültürlerin mutfağındaki ortak değerleri ön plana çıkartarak kendi topluluğunu oluşturan restoranlar… İstanbul’un yüz yıllardır devam eden hikâyesine geliştirdikleri reçeteler ile dahil olan en yeni mekânların peşine düşüyoruz. theMagger ekibi olarak yeni mekânlar keşfettikçe bu yazıyı güncelleyeceğimizin de altını çizelim! İşte bizim yakın zamanda denediğimiz ve sevdiğimiz en yeni keşiflerimiz!

İstanbul Yeni Mekânlar – 2023 & 2024

Avrupa Yakası’nda Açılan Yeni Mekânlar

Okra, Taksim

Taksim Meydanı’nın eski sakinlerinden The Marmara’nın üst katına açılan Okra İstanbul, binanın tarihî dokusu ve sanatı ile iç içe geçen bir deneyim sunuyor. Pencerelerinden İstanbul’un her hâli restorana dolarken Okra, yarattığı deneyim alanına katılan kişilerin şehre bakış açısından ilham alarak kendini her zaman dönüştürmeye devam etmeyi hedefliyor. Okra’nın menüsündeki ilhamı ise mitolojik anlatıların başrolünde yer alan “ateş” oluşturuyor. “Ateşin hikâyesi tabaklarda!” diyen Okra’da şef Hüseyin Ceylan ve Mert Yalçıner’in açık ateşi odağına alarak oluşturduğu menü, yolunu İstanbul’dan Akdeniz’e düşürüyor. Menü; mevsimsel ve nitelikli ürünleri, farklı aromaları ortaya çıkaran çağdaş bir Akdeniz mutfağı yorumu ile buluşturuyor.

Upperist, Taksim

The Marmara’nın çatı katından radarımıza giren bir başka yeni mekân ise kokteylleri ile ön plana çıkan Upperist oluyor. 360˚’lik bir İstanbul deneyimi sunan Upperist; Anadolu Yakası’nın Boğaz ile bütünleşen yeşilini ve tarihî yarım adanın hikâyelerini bir araya getiriyor. “Gün batımından geceye İstanbul ile aramıza hiçbir şeyin giremeyeceği” bir ortam yaratmayı ön plana alan Upperist‘in ayrıca şehrin miksoloji hayatına yeni bir soluk getiren etkinlikleri bulunuyor. Bugüne kadar Oğul Türkkan ile Mezcal ve Tekila Tadımı, Londra’nın en iyi kokteyl mekânlarından olan Hacha Bar’ın miksolojisti Deano Moncrieffe’e barını emanet ettiği bir gece gibi birçok deneyime imza atan Upperist’in yeni projelerinin şehrin keşif isteği bol özgür ruhları tarafından yakın takibe alındığını da belirtelim.

Pera 77, Beyoğlu

İstanbul caz sahnesinin en yeni soluğu Pera 77, müziğin tutkuların peşinden giden ritmini gastronominin yeni deneyimlere alan açan yenilikçi tatları ile buluşturuyor. Bir The Marmara Group projesi olan Pera 77, çarşambadan pazara haftanın dört günü caz müziğin yerel ve uluslarası önemli temsilcilerini ağırlıyor. Türkiye’de caz müziğin genellikle festival ile kısıtlı kaldığı düşüncesine karşı çıkarak ilk adımlarını atan Pera 77, bu müzik deneyimini yılın tamamına yaymayı hedefliyor. Pera 77′nin danışmanlığını üstlenen müzisyen ve işletmeci Sıtkı Sırtanadolu, özellikle yerel sahnenin genç isimlerini şehrin müzik severleri ile buluşturmayı amaçlıyor. Mekânın gastronomi deneyimini ise The Marmara Pera’nın deneyimli şefleri üstleniyor. Ayrıca The Marmara Pera, yarattığı deneyim alanını menüye eşlik eden özel kokteyller ile bir adım öteye götürüyor.

İlginizi çekebilir: İstanbul Flaneur’den Şehrin Caz Barları

Locale 1874, Beyoğlu

Geçmişi Pera’nın tarihî dokusu içerisinde 150 yıl geriye uzanan Adahan Binası’nda yer alan Adahan DeCamondo Pera’nın yeni projesi, Béatrice Restaurant’ın yenilenen menüsüne eşlik eden bir konsept bar ile ortaya çıkıyor. Şef Caner Aksoy ve şef Gökberk Özbay’ın Anadolu ve Akdeniz mutfağını bir araya getiren Béatrice’nin yeni menüsüne Locale 1874′ün kokteylleri eşlik ediyor. Locale 1874, ilhamını Adahan Binası’nın ilk sakinleri olan Camondo Ailesi’nden alıyor. Haftada dört gece ise Locale 1874′de şehrin manzarasına müziğin ritmi eşlik ediyor.

Sendika, Beyoğlu

Şimdiden oluşturduğu müdavim topluluğu ile şehrin en dikkat çeken yeni mekânlarından Sendika; kültür, müzik ve gastronomiyi bir araya getiriyor. Naif Tasarım imzası taşıyan mekân, eski Beyoğlu’nun hareketli gecelerini kendine özel samimi bir dokunuş ile tekrar karşımıza çıkarıyor. Kapılarını öğlen 2’de aralayan Sendika; gün boyunca keyifli bir geceye eşlik etmesini amaçladığı reçetelerini kendilerinin hazırladıkları özel bir sos ile servis ediyor. Sendika’nın üst katında ise 21.30’dan sonra ışıklar loşlaşmaya ve müziğin sesi artmaya başlıyor.

Serica Restaurant, Karaköy

Mevsime göre hazırladığı menüsünde bu topraklarda yüzlerce yıldır beraber yaşayan kültürlere ait mutfakların köklerine inen Serica, coğrafi işaretli yerel malzemeleri tabakta özne konumuna getirmeyi hedefliyor. Bir hikâye anlatıcısı olarak tanımlayabileceğimiz şef Yiğit Alıcıoğlu, malzemenin topraktan tabağa geldiği süreçteki serüvenini ortaya çıkaran reçeteler hazırlamayı önceliklendiriyor. Türkiye topraklarının özgün lezzetlerine modern bir dokunuş getiren Serica; Ege, Karadeniz, İç Anadolu ve Güney Doğu tariflerinin yeni yorumlarını menüsünde devam ettiriyor.

TUZZ, Karaköy

TUZZ, Khai Otel’in Yahşi’deki iskelesinden çıktığı yolculuğa otelin Karaköy’deki tarihî dokunun boğaz manzarası ile harmanlandığı yeni terasında devam ediyor. Bodrum’da şef Nilay Lale’nin farklı tat katmanlarını bölgenin dokusuna göre bir araya getirdiği hayal gücü yüksek menüsü ile dikkatleri üzerine çeken TUZZ, Karaköy için hazırladığı menüde dünya gastronomi trendlerini yerel ve nitelikli malzemeler ile birleştiren yaratıcı reçeteleri takip ediyor.

İlginizi çekebilir: İstanbul Flaneur’den Karaköy Mekânları

People, Nişantaşı

Gastronominin “gerçek özünü” yeniden yeniden yakalama hedefi ile yola çıkan PEOPLE, sürdürülebilir ve etik bir mutfak anlayışı etrafında cömertliği, sıcaklığı ve geleneği ön plana alan sofralar kuruyor. Nişantaşı’nda bulunan restoranın mutfağı ise Türkiye gastronomisinden aldığı ilhamın sınırlarını dünyanın dört bir yanına doğru uzatıyor. Farklı etnik kökenlerin keşfine tabaktan çıkan PEOPLE, çeşitli kültürlerden ilham alarak oluşturduğu reçeteleri yerel malzemeler ile hazırlıyor. Anadolu üzümleri ile hazırlanan şarap menüsü ile PEOPLE; yerli üretici, mutfak ve sofra arasında yeni ve şeffaf bir diyalog başlatıyor.

Ritmo, Etiler

Şehrin en yeni soluklarından biri olan Ritmo, The New York Times gazetesi tarafından “Kırmızı Kadifeli Bistro” şeklinde tanıtılıyor. Ritmo, şef Cenk Debensason ile eski Dj ve müzik yapımcısı Debora İpekel’in kendi kişiliklerini ortak bir şekilde yansıtabilmek amacıyla kapılarını araladıkları Michelin yıldızlı Arkestra’nın üçüncü salonu olarak mekânın ön odasında yer alıyor. Ritmo’da Cenk Debensason’un Paris’teki şarap evlerinde yer alan kısa ve yaratıcı menülerden ilhamını alarak oluşturduğu paylaşımlıklarına Tayfun Mumcu’nun imzasını taşıyan şık ve eğlenceli bir tasarım eşlik ediyor. Arkestra’nın salaş kardeşi Ritmo’nun tiyatral dekoru ile uyum sağlayan barında menüye özel hazırlanan kokteyller yer alıyor.

Sakhalin, Zorlu Center

Bodrum’un ardından Sakhalin, Türkiye’deki ikinci şubesinin kapılarını Zorlu Center’da aralıyor. Bünyesindeki üç restoranda birer Michelin yıldızına sahip White Rabbit Family tarafından açılan Sakhalin’in şefliğini Michelin yıldızlı ve ödüllü Vladimir Mukhin üstleniyor. Restoranın dekorunu ise Geometry tasarım stüdyosunun kurucusu mimar Irina Glik tamamlıyor. Restoranda Akdeniz ve Asya mutfağının tekniklerini çağdaş bir yorum ile bir araya getiren deniz ürünleri ön plana çıkıyor. Her lezzetin bir keşif, her tabağın ise bir sanat olarak görülmesini amaçlayan Sakhalin Restoranları ilhamını ve ismini Rusya ile Japonya arasında bulunan Sakhalin Adası’ndan alıyor.

Clove, İstinye Park

Casa Lavanda’da sürdürülebilirlik odaklı tabakları ile ismini şehre duyuran şef Emre Şen, Morini’nin ortaklarından Yaprak Baltacı ve Başak Soykan’ın yeni projesi için soluğu İstinye Park’ta açılan Clove’da alıyor. İlhamını nitelikli malzemelerden alan Şen, Clove’da oluşturduğu menüde malzemelerin birbiri ile uyumunu ön plana çıkarırken bir tabağın özünü keşfetmeyi amaçlıyor. Clove’da eklektik seçenekler ile oluşturulan menü sürdürülebilirlik anlayışı ile mevsime göre değişiyor. Farklı katmanlar ile oluşturulan tatların, kokuların ve tabakların köklerinin iç içe geçtiği Clove’da yaratılacak yeni anıların peşine düşen sofralar kuruluyor.

Lokanta Limu, Yeniköy

Bir müdavim lokantası olarak kapılarını şubat ayında Yeniköy’de açan Lokanta Limu’da mutfağın başına Aheste Pera’nın hem şefi hem de ortak kurucularından Sara Tabrizi geçiyor. Yirmi yılı aşkın süredir Aheste, Lika, Yan Mutfak gibi Türkiye’nin farklı noktalarında kendi hikâyesini bulunduğu bölgenin dokusuna göre tabaklarında farklı roller ile şekillendirmesine tanıklık ettiğimiz şef Sara Tabrizi, Sevtap San ile ortak projesi olan Lokanta Limu’da çilingir sofraları kuruyor. Lokanta Limu’da müdavim kültürüne dayalı kurulan sofralar, haftanın yedi günü devam ediyor.

İoki Nau, Yeniköy

Şehrin en kendine özgü gastronomi deneyimlerinden birini sunmak üzere yola çıkan İoki Nau, menüsünü hassas dengelerin ön plana çıktığı bir kutlama olarak görüyor. Reçetelerinde kullandıkları her malzemenin bir nedeni olduğunun altını çizen İoki Nau, hazırladıkları tabaklar ile bir hikâye anlatıcılığı rolünü üstleniyor. Açık mutfaklarından çıkan tabakların klasik reçetelere getirilen yaratıcı dokunuşlar ile ön plana alan İoki Nau’da Peru’ya göç eden Japonlar’ın balıkları kendi teknikleri ile işlemesi sonucunda ortaya çıkan Nikkei mutfağının şehirdeki en iyi yorumlarından biri sunuluyor. Şef Okitasan’ın hazırladığı menüye ise özel kokteyller eşlik ediyor. Restoranda yer alan müziklerin “bir arka plan sesi olmaktan” ötesini sunduğunu belirten İoki Nau, Boğaz’ın ışıklarının eşlik ettiği şık deneyim alanında DJ’lerin gecenin ritmini belirlemesi için alan açıyor.

Meyhane by Marcel, Yeniköy

Kendisini meraklı bir şef ve gezgin olarak tanımlayan Mert Şeran; Azur Restoran ve Momo’nun ardından bu yıl soluğu modern ve minimalist bir meyhane konsepti sunan Meyhane by Marcel’de alıyor. Kuşaktan kuşağa aktarılan Türk ve Yunan meyhane kültürünü devam ettirmeyi amaçlayan Meyhane by Marcel, mezeleri ile ön plana çıkıyor. Şef Mert Şeran’ın yerel ve mevsimsel malzemelere göre hazırladığı menüsüne Türk Sanat Müziği ve Yunan ezgileri nostaljik bir dokunuş katıyor. Azur bünyesinde açılan Meyhane by Marcel, bütün duyuları uyandıran bir gastronomi deneyimi sunmayı hedefliyor.

Hundred, Kuruçeşme

Kuruçeşme’nin en yeni sakinlerinden Hundred, ismini bir gece için yalnızca yüz kişilik yer ayırmasından alıyor. Kuruçeşme’nin eski bir taş binasından bizi dünya mutfaklarında bir yolculuğa çıkaran Hundred, takip ettiği gastronomi trendlerini yerel malzemeler ile buluşturmaya öncelik veriyor. “İyi yemek ve iyi müzik anlayışı” ile yola çıkan Hundred’ın alt katında ayrıca bir gece kulübü bulunuyor. Gece kulübünü yalnızca kendi oluşturduğu topluluğa özel tutabilmek adına rezervasyon kabul etmedikleri bu kısımda video ve fotoğraf çekmeye izin verilmiyor.

Olden 1545, Samatya

Şehrin unutulan yüzüne yeni bir hafıza ekleyen Olden 1772′nin ardından radarımıza Olden 1545 giriyor. Bu sefer dallarını Samatya’ya doğru uzatan Olden, geçmişin ilhamını geleceğin hayali ile buluşturmayı amaçlıyor. Alternatif hikâyelerin dokusunu modern bir görsellik ile buluşturan Olden 1545, Mimar Sinan’ın 16. yüzyılda inşa ettiği yapının içerisinde yer alıyor. Yerel malzemeleri dünya mutfağından teknikler ile yorumlayan Olden 1545′in özellikle kokteyl menüsü dikkatleri üzerine çekiyor. Bir hikâye anlatıcılığı görevi üstlenen kokteyller, isimleri ile tarihteki birçok hikâyeye ve kişiye saygı duruşuna geçiyor.

Anadolu Yakası’nda Yeni Açılan Mekânlar

Machi, Suadiye

Şehrin sevdiğimiz İtalyanı Strada’nın yeni kardeşi Machi, bizi Peru’ya taşınan Japonlar’ın geliştirdiği tekniklerin ve lezzetlerin köklerine doğru Nikkei mutfağına götürüyor. Peru mutfağının malzemelerini Japon yemek hazırlama teknikleri ile birleştiren Nikkei mutfağında özellikle çiğ balıkların marinasyonu ön plana çıkıyor. Hazırladıkları reçeteler ile İstanbul gastronomi hayatına yeni bir soluk getirmeyi hedefleyen Machi’nin menüsü karides taco’dan sushi roll’a uzanıyor. Machi’nin mutfağından çıkan çok katmanlı gastronomi deneyimine ise özel bir kokteyl menüsü eşlik ediyor.

İstanbul’da Açılan Yeni Mekânlar – 2023

Avrupa Yakası’ndan Mekânlar

GALLADA & Topside Bar, Karaköy

Türkiye’nin ilk ve tek iki yıldızlı şefi Fatih Tutak, The Peninsula Hotel İstanbul’a iki mekânın kapılarını aralıyor. Fatih Tutak, GALLADA’ya özel hazırladığı reçetelerinde The Peninsula Hotel’in 1928 yılında Hong Kong Victoria Limanı’ndan günümüzde İstanbul Boğazı’na doğru çizdiği rotayı takip ediyor. GALLADA’nın Adana Kebap Mantı’dan odun ateşinde pişirilen ürünlere kadar İpek Yolu’ndan ilham alan menüsünde paylaşımlık lezzetler ön plana çıkıyor. Fatih Tutak’ın The Peninsula Hotel’de açtığı bir diğer mekân Topside Bar’da da İpek Yolu rotasından ilham alan lezzetlere yer veren yenilikçi bir kokteyl seçkisi bulunuyor. İki mekânda da gece, yerel ve uluslararası müzisyenlerin performansları ile devam ediyor.

The Malt İstanbul, Nisbetiye

Viski uzmanı olarak tanıdığımız Nihat Önder’in haziran ayının ilk günlerinde kapısını araladığı The Malt İstanbul, şehrin dikkat çeken mekânları arasında yer alıyor. Geniş bir viski seçkisi ve damıtık içkilerin premium örneklerini sunan The Malt İstanbul’da imza kokteyller ve atıştırmalıklar bulunuyor. Ayrıca viski tadımlarını Nihat Önder’in bilgilendirmeleri ile gerçekleştirme fırsatı öne çıkıyor. Nisbetiye’de bulunan The Malt İstanbul, şehrin içki kültürünü gastronomik deneyimler ile bir adım öteye taşımayı amaçlıyor.

Biz İstanbul Cuisine, Gümüşsuyu

Atatürk Kültür Merkezi’nin çatı katından bulunan Biz İstanbul, şehrin geleneksel lezzetlerini unutulmaya yüz tutmuş gelenekler ile birleştiriyor. Lokanta, Bar ve Has Salon olmak üzere üç farklı bölümden oluşan Biz İstanbul, menüsünde şehrin köklerini ve geleneklerini yeni dokunuşlar ile devam ettiriyor. Lokanta’da şehrin esnaf lokantalarından alınan ilhamlar ile her gün değişen bir menü hazırlanıyor, Bar’da şehre özgü sokak yemekleri meyhane kültürü ile birleştiriliyor, Has Salon’da ise sofralarda mükellef bir İstanbul deneyimi yaşatmak amaçlanıyor. İstanbul’un binlerce yıllık geçmişinde yaşayan farklı medeniyetlerin mutfağından ilham alan Biz İstanbul Cuisine’de şef Tolga Atalay, geleneksel tariflere modern yorumlar getiriyor.

Rémi İstanbul, Nişantaşı

Mahallenin en hareketli noktalarından biri olan Ahmet Fetgari Sokak‘ta yerini alan Rémi İstanbul, günün saatlerine göre değişen menüsü ile dikkat çekiyor. Farklı ülkelerin değişen kahvaltı kültürlerine yeni dokunuşlar sunarak güne başlayan Rémi İstanbul; daha sonrasında hafif ve sağlıklı öğle yemekleri, aperitivo saatinde içki yanına atıştırmalıklar ve akşam yemeği şeklinde devam ediyor. Gecenin ilerleyen saatinde müziğin ritmini arttıran Rémi İstanbul’da imza kokteyller öne çıkıyor. İmza kokteylleri arasında Jalepenolu Smoke on the water ve hindistan cevizli Palo Alto kokteylleri dikkat çekiyor.

7 Mila, Sultanahmet

Türkiye mutfağına getirdiği yeni dokunuşlar ile 2023 senesinin öne çıkan fine-dining deneyimlerinden biri olan 7 Mila, Sultanahmet’te mutfağını günümüz ve geçmiş arasında bir noktaya oturtuyor. Yedi farklı dilde harika kelimesinin telaffuzu olarak karşımıza çıkan Mila ve efsanelere göre özel bir sayı olduğu düşünülen 7 rakamını bir araya getiren 7 Mila, menüsünde bulunan her yemeği bir sır ve hikâye üzerinden oluşturuyor. Yöresel yemekleri yerel malzemeler ile hazırlayan 7 Mila, Mezopotamya’nın sırrı yüksek reçeteleri ile menüsünü oluşturuyor.

Serenità, Pera

Şef Aylin Yazıcıoğlu ve Gülseren Onanç, İstanbul’un en köklü mahallerinden biri olan Pera’da şehrin mutfağının köklerine dönmek adına bir araya geliyorlar. Tomtom Sokak’ta 20. yüzyılın başlarında Soeurs Gardes-Malades’in Bakım Evi olarak kullanılan eski bir şapelin içerisinde bulunan Serenità; hem İstanbul mutfağını dünyaya tanıtmayı hem de dünyayı iyileştirecek yeni fikirlerin araştırılacağı bir paylaşım merkezi olmayı amaçlıyor. Serenità mevsime göre değiştirdiği menüsünde Soeurs Gardes-Malades Bakım Evi‘nin hemşirelerinden aldıkları ilham ile şifa dağıtmayı amaçlıyor.

316 Wine Bar, Teşvikiye

Teşvikiye’de yer alan 316 Wine Bar, Anadolu mutfağının mezelerini lokal üzüm bezeli şaraplar ile birleştiriyor. Bir meze bar olan 316 Wine Bar, Türkiye’nin farklı yörelerinden aldıklar ilham ile mutfaklarına dahil ettikleri mezelerin atığını minimuma indirmeyi amaçlıyor. Mezelerin şarap eşlikçilerini ise şarap danışmanı Arzu Hakbilir seçiyor. Arzu Hakbilir, meze barın manifestosuna uygun eşleştirdiği şarapların mekânın hikâyesi ile örtüşmesine dikkat ettiğini söylüyor. Kokteyllerini ise mevsime uygun malzemeleri ön plana çıkararak hazırlıyorlar.

Sankai by Nagaya, Bebek

2023 yılının en heyecanlı yeni mekânları arasında Çağdaş Japon mutfağının dünya çapında en dikkat çeken şeflerinden Yoshizumu Nagaya’nın The Stay Bebek’e açtığı Sankai by Nagaya bulunuyor. Düsseldorf‘taki restoranı ile 1 Michelin yıldızı alan şef Nagaya’ya Düsseldorf’taki ve Türkiye’deki restoranlarında Hiroko Shibata eşlik ediyor. Sushi’yi “nereye gidersem gideyim ruhumu besleyen bir yemek” olarak tanıtan Shibata, dünya çapında en dikkat çeken kadın sushi ustalarından biri olarak geçiyor. Yoshizumu Nagaya, Türkiye’deki restoranında 30 yıllık Japon mutfağı deneyimini Türkiye’den malzemeler ile birleştirmeyi amaçlıyor.

Zoka İstanbul, Nişantaşı

Kaş’ta müdavimi olduğumuz Zoka, 2022’nin sonlarından beri Nişantaşı’nda da kapılarını aralıyor. Deniz mahsülleri ve sakatat üzerinden kurdukları mutfak, İstanbul’da genişliyor ve mevsim ürünlerini farklı reçetelere dahil ederek ilerliyor. Mevsim malzemelerine ve tatlarına göre değiştirdikleri menü her ay yenileniyor ve yeni bir tadım menüsü ile servis ediliyor. Kaş’ın sakin ruhunu İstanbul’un hareketi ile uyumlu bir hale getirebilmek amacıyla bir arka bahçesi bulunan Zoka İstanbul’un yemeklerini şef Kübra Karadayı üstleniyor. Restoran, öğlen ve akşam olmak üzere iki farklı menü sunuyor.

Saku İstanbul, Bomonti

Now Bomonti’de yer alan Saku İstanbul, Asya mutfağına Akdeniz dokunuşları getiriyor. 2022 senesinin sonunda şehrin en heyecanlandığı gastronomi projelerinden biri olarak öne çıkan Saku İstanbul, Asya mutfağından ve Doğu kültürlerinin ruhundan beslenerek menüsünü yemek hazırlama teknikleri ve kullandıkları malzemeler üzerinden Toprak, Deniz ve Mera şeklinde üçe ayırıyor. Yemeklerinin yanında ise aynı felsefe üzerinden aldıkları ilham ile oluşturdukları bir kokteyl listesi sunuyorlar.

Anadolu Yakası’ndan Mekânlar

Parvus, Kalamış

MSA çıkışlı Alican Yağcı’nın şefliğini ve kuruculuğunu üstlendiği Parvus Kalamış, felsefesini sade ve eşsiz lezzetleri ortaya çıkarmak üzerine kuruyor. Restoranın günlük değişen yoğunlukla sebze odaklı üç çeşit yemeği lokanta kültürüne çağdaş bir şekilde göz kırparken menüsünde kahvaltı, öğlen ve akşam yemeklerine özel hazırlanmış seçenekler de bulunuyor. Parvus, menüsü ile şehrin gastronomi alanına yeni bir soluk getirirken restoranın duvarları farklı yerel sanatçıların eserlerini ağırlıyor.

Arafta, Moda

Arafta, Moda’da gizli bir bohem bahçeden İstanbul’un en yeni dikkat çeken mekânları arasına hızlıca giriyor. Menüsünde geçmiş ve bugün arasında bir köprü kurmayı hedefleyen Arafta, Türkiye’nin yedi farklı yöresine uzanan uyumlu reçeteler ile sofrasını kuruyor. Açık mutfaktan masaların ortasına Ege’nin büyük annelerine modern bir göz kırpan cevizli köy eriştesi, kuru köfte topları, kızarmış deniz mahsülleri; geleneksel ve çağdaşı harmanlayan somon gravlax, dana yanaklı mantarlı çıtır börek geliyor. Ayrıca Arafta’da eşlemeli içkiler ile deneyimlenebilen meze tabakları da bulunuyor!

Mucha, Yeldeğirmeni

2023 senesinin ilk açılan mekânlarından olan Mucha, Bistro yeme kültürü ile farklı gastronomi tekniklerini bir araya getirerek bir bistronomy kültürü sunuyor. Gecenin ilerleyen saatlerinde müziğin ritminin de yükseldiği Mucha Yeldeğirmeni’nde farklı kültürlerin mutfaklarını uyumlu bir şekilde bir araya getirdikleri başlangıçlar ve ana yemekler dikkat çekiyor. Ayrıca Mucha’da geniş bir kokteyl ve içki listesi bulunuyor. İyi yemeği iyi müzik ile buluşturmayı amaçlayan Mucha’da kullanılan malzemeler ise yörelerinden tedarik ediliyor. Kuşadası eriklerinin, Hatay yeşil kırık zeytinleri ile genişleyen menüsünde her beslenme ve etik yaşam biçimine uygun vegan, glutensiz seçenekler de bulunuyor. Mucha, şimdilik molada.

Kapak Fotoğrafı: Ritmo

Bodrum’un Yeni Mekânları: Doğanın Renklerini Taşıyan Ege Sofraları

Üzerimizde uçuşan hafif kıyafetler, yanık tenler ve tuzlu sudan dalgalanmış saçlar… Hepimizin bir yaz tatilinden beklentileri farklı olsa da çoğumuz için bu mevsimin en unutulmaz anları altın sarısı bir gün batımında sevdiklerimiz ile buluştuğumuz kalabalık sofralarda yaşanır. Masaya gelen ilk tabaklar keyifli bir sohbetin başlangıcına vesile olurken ana yemekleri beklerken geleceğe dair yeni hayaller kurulmaya başlanır. Yaz sofralarının heyecanına eşlik etmesi adına denizin dalga seslerinin arka fon müziği oluşturduğu iskele restoranlarından bir bahçenin içerisinde gizli kalan sofralara kadar Bodrum’un en yeni mekânlarını radarımıza alıyoruz!

Bodrum’da 2023 Sezonunun En Yeni Mekânları

Mezra, Yalıkavak

Mezra, eski köy yaşamlarına dair organik yeme alışkanlıklarını modernize ederek Bodrum’a taşımayı hedefliyor. Masterchef ödülü ardından dikkatleri üzerine çeken Serhat Doğramacı’nın şefliğini üstlendiği Mezra’da yemeklerde kullanılan malzemeler kendi bahçelerinden ve yerel üreticilerinden tedarik ediliyor. Türk mutfağının kapılarını Ege sofraları üzerinden aralayan Mezra, Yalıkavak’ta yedi dönümlük bir bahçenin içerisinde bir gastronomi deneyimi sunmayı hedefliyor.

Misk Floral Cafe, Yalıkavak

Reşitpaşa’da taze çiçekleri, kahvaltıları ve kahveleri ile müdavimi olduğumuz Misk Floral, bu sene Bodrum’un çağdaş sanat alanı Pilevneli Galeri’ye geliyor. Misk Floral, kafe – çiçek konseptini Pilevneli Galeri’nin zeytin ağaçları ile çevrelenen bahçesinde bir adım daha ileriye taşıyor ve “cocktail kitchen” (kokteyl mutfak) konseptini öne sürüyor. Cocktail Kitchen ile Misk Floral, güneşin altın sarısı batışını Akdeniz’in ruhuna özel geliştirdiği ferahlatıcı kokteyller ile karşılamayı amaçlıyor. Kokteyllere özel geliştirilen mutfakta bölgenin malzemelerinden hazırlanılan çağdaş eşlikçiler ve çıtır pizzalar bulunuyor.

The Counter By The Sea, Yalıkavak

Dünyanın heyecanla takip ettiği şef Kemal Demirasal, Londra’da bulunan çağdaş Türk restoranı The Counter’ı Yalıkavak’a “The Counter By The Sea” ismi ile getiriyor. Avantgarde Yalıkavak’ın deniz kıyısına kurulan bu restoranda şef Demirasal köklerine dönüyor ve Anadolu’nun yöresel mutfaklarına Ege dokunuşları getiriyor. Bütün menü, Türkiye’nin nitelikli yerel üreticilerinden temin edilen malzemeler ile hazırlanılıyor. Çağdaş Türk konseptini ön plana çıkaran menüde seçkin Türkiye şarapları ve yemeklere özel hazırlanılan reçeteleri ile kokteyller yer alıyor.

Lika Bodrum, Yalıkavak

Yalıkavak’ın tepesinde Birdcage 33 otelinin içerisinde yer alan Lika Bodrum, genç bir ruh olması ile öne çıkıyor. Menüleri hazırlarken “paylaşma” felsefesini ön plana çıkaran Lika Bodrum’da Şef Sara Tabrizi’nin kurguladığı “Karma Mutfak” konsepti bulunuyor. Karma Mutfak konsepti ile menülerinde sınırların ötesine geçmeyi başaran ekip, Peru’dan İran’a kadar farklı mutfakların geleneksel tariflerine çağdaş yorumlar getiriyor. Kültürlerin geleneksel lezzetlerini ve pişirme yöntemlerini harmanlayarak menüsünü oluşturan Lika Bodrum’da aroma ve kokuları ön plana çıkaran kokteyller de bulunuyor. Sezon boyunca Lika Bodrum’da şarap sohbetleri ve DJ performansları gibi pop-up etkinlikler devam ediyor.

Şişko Perihan, Yalıkavak

Mimar Engin Özmen imzalı iç tasarımı ve Anadolu lezzetleri ile Arnavutköy’de müdavimi olduğumuz Şişko Perihan, bu yaz Pilevneli Galeri’nin zeytin ağaçları ile çevrelenen bahçesine konuk oluyor. Arnavuköy’de en sevilen Anadolu lezzetlerini aynı bakır tabaklar ile Yalıkavak’a taşıyan Şişko Perihan’ın ayrıca sadece Bodrum’a özel geliştirdiği yeni reçeteleri bulunuyor. Şişko Perihan’ın Bodrum’a özel hazırladığı lezzetler arasında Akdeniz mutfağını farklı dokunuşlar ile ön plana çıkarmayı amaçladığı Çatlak Sarma ve Anadolu lezzetlerine İtalyan dokunuşu katılan Ayşe Kadın Burrata dikkat çekiyor.

Veranda, Yalıkavak

Pera’nın ardından Alaçatı gecelerini ele geçiren Veranda, yeni bir yaz ritüeli oluşturmak adına Yalıkavak’a demir atıyor. Mezeler ile başlanan bir gün batımında birkaç saniyeliğine ışıkların açılıp kapanması ile yeni bir hâle bürünen Veranda, yemek masalarına eşlik eden 90’lar Türkiye müziği ile yeni nesil meyhanelerin ilklerinden sayılıyor. Tilcik Koyu’nda denizin üzerindeki iskeleye masalarını kuran Veranda Yalıkavak, yaz boyunca her gün batımında misafirlerini hayatı kutlamaya davet ediyor. Veranda Yalıkavak’ın menüsünde Bodrum’a özel geliştirilen susamlı rosto patates yoğurtlama gibi yeni reçetelerin yanı sıra çökertme kebabı gibi Veranda’nın geleneksel lezzetleri de yer alıyor.

Boho Tavern, Yalıkavak

Michelin Bib Gourmand’a giren Aman da Bravo’yu geçtiğimiz yıllarda ağırlayan Boho Bodrum, bu sene yeni bir konsept ile karşımıza çıkıyor. Deniz kenarına yerleştirdiği mavi beyaz sandalyeler ile hemen aklımıza Yunanistan’ı getiren Boho Yalıkavak, yeni restoranında Yunan Adaları’nın mutfağından esinleniyor. Yunan gastronomisine çağdaş dokunuşlar getiren Boho Tavern’in menüsünde taze deniz ürünleri, zeytinyağı ile hazırlanan mezeler ve kızartmalar öne çıkıyor. Tavernanın ada mutfağından ilham alarak geliştirdiği özel reçeteler de bulunuyor.

Serafina Mare, Dirmil-Yalıkavak

Vittorio Assaf ve Fabio Granato’nun Amerika’dan Hindistan’a bütün dünyayı etkisi altına alan İtalyan sofraları aslında birlikte çıktıkları bir yelken yolculuğuna dayanıyor. Yelken yolculuğunda denizde kaybolan ikili, kurtulmaya çalıştıkları anlarda hep mükemmel bir pizzayı hayal ettiklerinden bahsediyor. Kurtulmalarının ardından en iyi İtalyan reçetelerinin peşine düşmeye söz veren ikili, Serafina’yı kuruyor. Serafina, tam da Assaf ve Granato’nun bu sözü vermesine vesile olan deniz tutkularına uygun bu yazdan itibaren Bodrum Dirmil’de deniz kenarına demir atıyor. Serafina Mare, deniz kenarında ve bohem bir ortamda Akdeniz ve Ege mutfağı hayranlarını bekliyor.

Da Mario, Gölköy

İstanbul’un ilk İtalyanları’ndan olan Da Mario, mutfağın geleneksel lezzetlerini değişmeyen lezzeti ile servis etmeye artık Bodrum’dan da devam ediyor. Da Mario’nun İtalyan hükümeti tarafından dünyada İtalyan mutfağını doğru lezzette, kalitede ve serviste tutabilmek amacıyla verilen “İtalyan Konukseverliği’’ ödülü bulunuyor. Bodrum’da deniz manzaralı bir terasın içerisinde yerini alan Da Mario’da el yapımı makarnalardan risottolara kadar İtalya’nın farklı bölgelerine ait Akdeniz kokularına Türkiye ve İtalya şarapları eşlik ediyor.

Pizzeria Mia Bodrum, Bitez

Mahallenin müdavimi olduğumuz barlarından Manuel’in kurucuları, bu yaz Pizzeria Mia Bodrum projesini hayata geçiriyor. Bitez köy içinde yer alan Pizzeria Mia Bodrum’un her detayında İtalyan kültürü ön plana çıkarken mutfağından Napoli pizzalarının kokuları yükseliyor. Napoli’de el işçiliği ile yapılan bir fırını kullanan Pizzeria Mia Bodrum’da Napolili usta Giovanni De Gregorio, odun ateşinde geleneksel İtalyan malzemeleri ile hazırlanan klasik pizzaları ön plana çıkarmayı tercih ediyor. Restoranın danışmanlığını ise Pizza şefi Nello Resta üstleniyor.

Kornél Bodrum, Bitez

Bodrum’da yerel ürünler ile hazırladıkları lezzetlere şef dokunuşları getiren Dereköy Lokantası ve Naru Bodrum ailesinin en yeni üyesi Kornél Bodrum, Bitez’in en dikkat çeken Bistro&Barlar’ı arasında yerini hızlıca alıyor. Yıl boyu açık olan Kornél Bodrum’un açık mutfağında farklı ülkelerin felsefeleri ile harmanlanarak hazırlanan yaza özgü hafif lezzetler ön plana çıkıyor. Kahvaltı ve öğlen yemeklerinin de bulunduğu Kornél Bodrum’da akşamları müziğin sesi yükseliyor ve gece özel reçeteler ile hazırlanan kokteyller eşliğinde devam ediyor.

İlginizi çekebilir: Naz Kavas’tan Dereköy Lokantası

Denizden Restoran, Eskiçeşme

Ünlü şef Mehmet Yalçınkaya, Yeşiköy’de açtığı MYK restoranının ardından Bodrum Merkez’e yeni bir soluk ile geliyor. Kocadon Museum Hotel’in avlusuna kurulan Denizden restoran, menüsünde yerel dokuya uygun çağdaş tabaklar ile denizden sofraya anlayışını benimsiyor. Şef Mehmet Yalçınkaya deniz mahsüllerinden oluşturduğu menüsünde balığın lezzetinin ön plana çıkması adına dinlendirme tekniğini kullandığını paylaşıyor. Restoran, benimsediği geri dönüşüm kültürüyle sürdürülebilir gastronomi dünyasına katkıda bulunmayı amaçlıyor.

Sia Eli Restaurant, Gümüşlük

Tarladan sofraya anlayışını benimseyen Sia Eli Restaurant, sürdürülebilir ve farkında bir menü ortaya koymayı hedefliyor. Restoranın şefliğini üstlenen Tolgar Mireli, menüyü oluştururken mevsimsel ve yerel lezzetleri deneyimsel dokunuşlar ile ön plana çıkarmaya odaklanıyor. Doğanın gerçek lezzetlerini ve renklerini soframıza getiren şef Mireli, Gümüşlük’te kurduğu sofralarda farkındalıklı bir gastronomi deneyimi oluşturmayı amaçlıyor.

Oi Filoi Bodrum, Gümüşlük

Habitat Bodrum’un büyük meşe ağacının gölgesine kurulan Oi Filoi Bodrum, menüsünde “bir tutam Yunanistan” felsefesini ön plana çıkarıyor. Burcu Aykıran, Volkan Akdamar ve Özge Sarıoğlu’nun ortak projesi olan Oi Filoi Bodrum’da Yunanistan’ın geleneksel lezzetleri; Türkiye, Yunan, dünya şarapları, rakı ve ouzo ile eşleştiriyor. Yunanistan’ın sade yemek felsefesini nitelikli malzemeler ile ön plana çıkaran Oi Filoi Bodrum’da kendi mutfaklarından çıkan artizan ürünler de bulunuyor. Oi Filoi Artizan Serisi’nin ilk üyesi şarap ve rakıya şahane bir eşlikçi olarak tanıtılan Akya Pastırma, Gümüşlük güneşininin mahsülü olarak geçiyor.

Kapak Fotoğrafı: Veranda Yalıkavak

İlginizi çekebilir: Artsy Magger’dan Mett Bodrum’un Cloud Nine Sergisi

Balat Rehberi: Tarihi, Renkli Evleri ve Yeni Mekanları

Geçen hafta eşim Tuna’yla Balat ve Fener turu yapalım dedik. Ara sokaklarda fotoğraf çekmek, yaşayan halkı gözlemlemek, restore edilmiş binaları görmek, güzel bir kahve içmek, İstanbul’un tarihine sıradan bir günde şahit olmak için atladık arabamıza. En son 4 sene önce, Brezilya’dan gelen akrabalarımızla gitmiştim Balat’a. Yanımızda gençliğini Balat’ta geçirmiş babaannem de vardı. 4 senede çok değişmiş Balat. Tarihi dokusu korunarak, vintage dükkanlar, kahveciler, tatlı cafe’ler açılmış. Bunlarla beraber çok canlanmış. Gelin, önce biraz Balat’ın tarihinden bahsedelim.

[[konum_1]]

Balat

Eski, Tarihi Balat

Balat, bildiğiniz gibi İstanbul’un en eski semtlerinden. Bizans İmparatorluğu’na kadar dayanan tarihinde daha çok Yahudilerin yaşadığı bir semt, zaten eski kitaplara bakarsanız birçok Avrupa şehrinde olduğu gibi burası da “Jewish Quarter” olarak geçiyor. 5 asırlık bir tarih var burada. İspanya’dan, Romanya’dan, Bulgaristan’dan, Makedonya’dan ve bir sürü ülkeden gelen Yahudiler, kayıklarını Balat sahiline yanaştırıyorlar ve Türkiye’deki 500 yılı geçen serüvenleri tam orada başlıyor.

Ahrida Sinagogu

Balat’ta tüm dinler yüzyıllar boyunca beraber yaşamışlar. Bu sebeple bu bölgede birçok Sinagog, Kilise, ayazma ve tarihi liseye rastlamak mümkün. Benim özel günlerde gittiğim Ahrida Sinagogu, Balat’ta geçtiğimiz sene açılan Coffee Department’ın çok yakınında bulunuyor. Makedonya’nın Ohri Köyü’nden göç eden Yahudiler, hahamların dua okudukları kürsü bölümünü (Teva) Nuh’un gemisini anımsatır şekilde yapmışlar. Tahta koltukları, muhteşem Teva’sı, David’in yıldızı detaylı dekoruyla burası çok önemli bir tarihi bina.

Yanbol Sinagogu

İkinci Sinagog’un hikayesi de beni çok etkiler. Ahrida’ya yakın olan Yanbol Sinagogu’nun tavanı Bulgaristan’dan göç etmiş Sefarad Yahudileri tarafından inşa edilmiş. Sinagog’un tavanına göç etmek zorunda kaldıkları kasabaların resimlerini çizmişler…

Mogol Kilisesi

Bahsetmek istediğim üçüncü bina ise, Fener’de yer alan, Moğolların Meryemi Kilisesi. Normalde yalnızca hafta sonları açık olan bu kilise, özel grup izinleriyle hafta içleri de gezilebiliyor. Hafta içi gittiğimiz için, önümüzdeki İspanyol kadın grubundan yararlanıp biz de içeri girme fırsat bulduk. Burası, İstanbul’un fethinden önce kalmış ve cami’ye çevrilmemiş en eski kilise. Hala ibadete açık olmasının ve restorasyonlarının özgürce yapılabilmesinin hikayesi de çok enteresan. Fatih Sultan Mehmet’in zamanında inşa edilen bir camii’nin mimarlığı yapan Mimar Atik Sinan, sultandan bu kilisenin cami’ye çevrilmemesi için rica ediyor. Fatih Sultan Mehmet de bu isteği kabul ediyor ve özel bir ferman yazıyor. Fatih Sultan Mehmet’in fermanı hala kilisenin içerisinde asılı duruyor. Yukarıdaki fotoğrafta orijinal fermanları görebilirsiniz.

Balat ve Fener sokaklarını gezdikçe eski bir tarih kokusu geliyor insanın burnuna. Evler renk renk, çoğu 3 katlı ve cumbalı. Birkaç sene önce gittiğim zaman bu bölgedeki evlerin daha kötü bir durumda olduğunu görmüştüm. Şimdi ise yeni mekanların açılması ve Balat’ın popülerleşmesiyle, bu tarihi semtte restorasyonlar yapılmaya başlamış durumda. Ara sokaklarda yürürken restore edilmiş binalardaki mimarlık ofisleriyle karşılaşabiliyorsunuz.

Balat’ta Yeme-İçme

Fetih İskembe Balat

Balat ve Fener’in tarihi anlamak için gerçekten çok fazla kitap okumak lazım. O yüzden ben tarih bilgilerimi burada bırakıp yemek yerlerine geçiyorum 🙂 Tuna ile gittiğimiz zaman kahveden önce bir şeyler atıştıralım derken, sevgili arkadaşımız Kerem’in tavsiyesiyle “Çıfıt Çarşısı”nda bulunan Fetih İşkembeci’sinde leziz bir kokoreç yedik. Gerçekten harikaydı. Kokoreç sevenlerin mutlaka uğraması gereken bir restoran. (Bu arada, geçen hafta babaanneme “Çıfıt Çarşısı’na gittik” dediğim zaman, bu isimden hiç memnun kalmadı. Gençliğinde Yahudilerin kullandığı en işlek çarşıymış burası ve “Çıfıt” o zamanlar için hiç güzel bir kelime değilmiş. Bunu da ayrıca yazmak istedim.)

Maide Cafe Balat

Uzun yürüyüşlerimizin ardından canımız yeşil çay çekti ve Fener’in en güzel sokaklarından biri olan Vodina Caddesi’nin çok yakında bulunan Maide Cafe’ye gittik. Yıkık dökük ve buram buram tarih kokan bir binanın önünde oturum çay içmek çok keyifliydi.

Balat’ta kahve ve lezzet peşindeyseniz gidebileceğiniz çok fazla yer var; Coffee Department, Kadraj Cafe, Cooklife, Forno Balat, Naflatin K. , Balat Sahil Restoran onlarca mekandan yalnızca birkaçı… Mekanların üstlerine tıklayarak, sevgili theMagger yazarlarının deneyimlediklerine ve yazdıklarına ulaşabilirsiniz.

Bugünlük benden bu kadar. Ancak çok yakında tekrar gideceğim Balat’a; daha çok yer keşfedip, farklı hikayelerle geleceğime söz veriyorum. Ne olursa olsun burası benim ailemin geçmişi… Daha çok sahip çıkmam(ız) gerekiyor. Sizce de öyle değil mi?

İlginizi çekebilir: Beyoğlu’nda Tarihi Pasajlar

İlginizi çekebilir #2: İstanbul’un Tarihi Apartmanları

Karaköy Mekânları: Semtin En İyi ve En Yenilerinin Peşinde

Binlerce yıllık hikâyeler ile dolu bu şehrin anılarını geçmiş nesillerden dinlediğimiz zaman “Eski İstanbul” lafını sıklıkla kullanmaya ve duymaya başlarız. Fakat fark ettiniz mi? Şehrin hızlı değişimleri arasında bazen yeni kavuştuğumuz bir mahalle bile ansızın özlemini duyduğumuz birer anıya dönüşebiliyor. İşte biz de daha şimdiden özlemeye başladığımız Karaköy görüntüsünü hâlâ yaşatan mekânların izini sürmeye karar verdik! theMagger ekibi olarak mahallenin ara sokaklarında gezinirken keşfettiğimiz en yeni mekânlardan bir klasiğimize dönüşenlere kadar en sevdiğimiz yerleri bu yazıda bir araya getirmek istedik.

Karaköy’ün Restoranları

Şef Restoranları

Aşeka

Karaköy’de yüz yıllık bir tarihi binanın içerisinde 2022 yılında kapısını aralayan Aşeka, farklı duyulara hitap eden bir mutfak geliştirmeyi amaçlıyor. Küçük yaştan beri mutfakta bulunan ve Amerika’nın farklı bölgelerindeki prestijli restoranlarda çalışan Ömer Akosman’ın şefliğini üstlendiği restoranda mevsime göre değişen avantgart bir menü ortaya konuyor. Menüsünü oluştururken modern ve klasik tatları alışılmışın dışında yorumlamayı tercih eden Akosman, reçetelerinde yalnızca mevsimin en taze ürünleri ve kaliteli malzemelerini kullanıyor. Yalnızca menüsü ile değil; iç tasarımı ve müzikleri ile tam bir yemek yeme deneyimi sunmayı amaçlayan Aşeka’nın ekip çalışanları arasında Michelin yıldızlı restoran North Pond ile fine-dining dünyasına giriş yapan sous-chef Deniz Erinç, dünyaca ünlü Le Meridien, Shangri-La ve Raffles gibi yerlerde çalışan ve restoranın ortak kurucularından Rinaldo Taki Levante ve diğer ortak kurucu Murat Yümni Tayfun yer alıyor.

Neolokal

Salt Galata’nın içerisinde yer alan neolokal, şef Maksut Aşkar’ın “dürüst yemek” felsefesinden ilham alarak menüsünü oluşturuyor. 2023 yılında ilk defa Türkiye’de verilmeye başlanan Michelin yıldızını ve atıksız mutfak anlayışı ile ülkemizdeki ilk ve tek yeşil yıldızı almaya hak kazanan neolokal, zamansız bir yemek anlayışı ortaya koymayı amaçlıyor. Unutulmaya yüz tutmuş reçeteleri geleceğe aktarmayı hedefleyen Maksut Aşkar, yemeklerinde geleneklerden ve önceki nesillerin tabaklarından ilhamını alıyor. Toprak anadan ve geleneklerden ilham alan reçeteleri özellikle gelecek kuşaklara bırakmak isteyen neolokal, ekip seçimlerinde genç şeflere yönelmeyi tercih ediyor.

İlginizi çekebilir: Gastro Magger’dan İstanbul’un Michelin Yıldızlı Restoranları

Mürver

Karaköy’de Novotel İstanbul Bosphorus’un en üst katında yer alan Mürver; yaratıcı, çağdaş ve rahat bir yemek deneyimi sunmayı amaçlıyor. Yemek felsefesini beraber büyüdüğü babaannesinden alan şef Mevlüt Özkaya’nın oluşturduğu çağdaş reçetelerde yerel teknikler ve malzemeler ön plana çıkıyor. Mürver’in felsefesi ise “ateş” kavramı üzerinden şekilleniyor. Yaz ve kış her zaman ateşin yanmaya devam ettiği restoranda deniz, toprak ve anadolu mahsüllerine farklı yerel otların aromaları eşlik ediyor. Yemek deneyimi kadar şarap ve miksolojiyi de ön plana çıkarmayı hedefleyen restoranda şarap eşleştirmeleri Gürkan Özkan’dan, şehrin dokusuna uygun yaratıcı kokteyl karışımları ise Serhat Şengül’den geliyor.

GALLADA

Türkiye’nin ilk ve tek iki yıldızlı şefi Fatih Tutak, The Peninsula Hotel İstanbul’da iki mekânın kapılarını aralıyor. Fatih Tutak, GALLADA’ya özel hazırladığı reçetelerinde The Peninsula Hotel’in 1928 yılında Hong Kong Victoria Limanı’ndan günümüzde İstanbul Boğazı’na doğru çizdiği rotayı takip ediyor. GALLADA’nın Adana Kebap Mantı’dan odun ateşinde pişirilen ürünlere kadar İpek Yolu’ndan ilham alan menüsünde paylaşımlık lezzetler ön plana çıkıyor. Fatih Tutak’ın The Peninsula Hotel’de bulunan diğer mekânı Topside Bar’da da İpek Yolu rotasından ilham alan lezzetlere yer veren yenilikçi bir kokteyl seçkisi bulunuyor. İki mekânda da gece, yerel ve uluslararası müzisyenlerin performansları ile devam ediyor.

Muutto

Mutfak anlayışında devrimci bir yaklaşım gösteren Muutto, manifesto kelimesini “menüfesto” şeklinde değiştirerek kendisine özgü bir hikâye anlatmayı ön plana alıyor. Doğadaki “göç” kavramından ilham alınan restoranda oluşturulan her reçetede bir göç hikâyesi anlatılması amaçlanıyor. Londra’da Anadolu mutfağını temsil eden projelere attığı imza dokunuşlar ile bütün dünyanın yakından tanıdığı Umut Karakuş’un şefliğini üstlendiği Muutto’da önceki nesillerden geriye kalan reçeteler yeni dokunuşlar ile geleceğe taşınıyor. İstanbul’da toplamda dört ayrı restoranın kapısını aralamak üzere olan Muutto, sokak yemeği ve meze bar konsepti ile tanınıyor.

İlginizi çekebilir: İstanbul Flaneur’den İstanbul Sokak Lezzetleri

Serica Restaurant

Serica, mevsime göre hazırladığı menüsünde bu topraklarda yüz yıllardır beraber yaşayan kültürlere ait mutfakların köklerine iniyor. Coğrafi işaretli yerel malzemeleri tabağında özne konumuna getirmeyi hedefleyen restoranın şefi Yiğit Alıcıoğlu, malzemenin topraktan tabağa geldiği süreçteki serüvenini ortaya çıkaran reçeteler hazırlamayı önceliklendiriyor. Ege, Karadeniz, İç Anadolu, Güney Doğu mutfaklarını menüsünde yaşatan Serica, Türkiye topraklarının özgün lezzetlerine modern bir dokunuş katıyor.

Octo

Mariott Bosphorus’un dokuzuncu katında yer alan Octo, Boğaz’ın manzarasını yerel deniz ürünlerini ön plana çıkaran bir menü ile birleştiriyor. Michelin müfettişleri tarafından şef Jorge Lavos Costa‘nın Portekiz mutfağını temel alan reçeteleri doğal, belirgin ve zamanın ruhunu yansıtıyor şeklinde tanımlanmıştı. Bu sene bir kez daha Michelin önerilerine giren Octo, şef Murat Taşdemir’in mükemmeliyetçilik üzerine kurulu mutfak anlayışında Portekiz ve dünya mutfağını Türkiye’nin kökleri ile harmanlamaya devam ediyor. Octo’nun ayrıca dünyanın en prestijli ödüllerinden biri olarak kabul edilen World Luxury Restaurant Awards tarafından verilen Lüks Deniz Ürünleri Restoranı ve En İyi Panoramik Manzaralı Restoran ödülleri de bulunuyor.

TUZZ, Karaköy

Bodrum’da şef Nilay Lale’nin farklı tat katmanlarını bölgenin dokusuna göre bir araya getirdiği hayal gücü yüksek menüsü yolculuğuna Khai Otel’in Karaköy’deki tarihî dokunun boğaz manzarası ile harmanlandığı yeni terasında devam ediyor. Bulunduğu bölgenin geleneklerini ve malzemelerini yeni yorumlar ile devam ettirmeye önem veren şef Nilay Lale, TUZZ için hazırladığı yeni menüsünde dünya gastronomi trendlerini nitelikli malzemeler ile birleştiren yaratıcı reçeteler ortaya konuyor.

Ortaya Karışık

Karaköy Lokantası

2000 yılından itibaren kendine ait bir müdavim topluluğu oluşturmayı başaran Karaköy Lokantası, öğlen ve akşama özel iki ayrı konsept ile karşımıza çıkıyor. Bir aile işletmesi olan mekânda öğlen yemekleri için geleneksel tarifler ile hazırlanan tencere yemekleri ilhamını şehrin esnaf lokantalarından, akşam yemekleri için hazırlanan menü ise ilhamını Türkiye’nin geleneksel içkili lokanta kültüründen alıyor. 2023 yılında ilk defa açıklanan Michelin Guide’a giren lokanta, özellikle Michelin müffetişlerinin ve müdavimlerinin ilgisini seksenden fazla meze seçeneği ile çekiyor. Mekânın iç tasarımı Fransız bistro kültürünü esnaf lokantası ile buluşturmuş gibi hissettirken yemeklere özel yerli şarap eşleştirmeleri de bulunuyor.

Pap’s Italian

Karaköy’ün tarihe açılan Fransız Geçidi’nde yer alan Pap’s Italian, Napolili şef Luigi Mariconda’nın açık mutfakta hazırladığı aile tarifleri ile dikkat çekiyor. Gördüğü yoğun ilginin ardından 2019 senesinde Emaar Square Mall’da da kapılarını aralayan Pap’s Italian’ın menüsünde; taze ürünler ile hazırlanılmış ve uzun emekler verilmiş reçeteler ön plana çıkıyor. Şehirde Gigi olarak tanınan şefin hazırladığı tabaklara ise başta Türk butik üreticiler olmak üzere İtalya’nın çeşitli bölgelerinden seçilmiş şaraplar ve özel hazırlanmış kokteyller eşlik ediyor.

İlginizi çekebilir: İstanbul Flaneur’den Şehrin İtalyan Restoranları

Gümrük

Rum Mimar İoannis Karagiannis’in 1905 yılında tasarladığı eski Gümrük Müdürlüğü binasında bulunan Gümrük’te 2014 yılından beri cazın ritmi hiç durmuyor. Ara Kafe’nin sahibi Yaşar Kartoğlu tarafından işletilen restoranda tarihi dokuların eşliğinde modern bir tasarım benimseniyor. Müzik ve yemeği bir araya getiren Gümrük’te menü her gün organik pazardan ve yerli üreticilerden tedarik edilen malzemelere ve mevsime göre değişiyor. Oluşturulan reçetelerin felsefesinde İstanbul sokak lezzetlerini modern ve çağdaş dokunuşlar ile sunmak ön plana çıkıyor.

Restoran Modern

Geçtiğimiz aylarda kapılarını Centre PompidouWhitney Müzesi, Beyeler Vakfı Müzesi gibi uluslararası pek çok sanat kurumunu tasarlayan Pritzker ödüllü mimar Renzo Piano’nun imzası ile açan İstanbul Modern’in terasında çağdaş bir yemek deneyimi sunan Restoran Modern bulunuyor. Executive Chef Tuğçe Mirza Canik ve ekibinin lokal malzemeleri çağdaş dokunuşlar ile harmanladığı menüde mevsimsel tatlar ön plana çıkıyor. Akdeniz ve Çağdaş Türk mutfağı üzerine kurulu yemek deneyimini keyifli ve dinamik bir ortama taşımak isteyen Restoran Modern’in menüsüne Anadolu topraklarında yetişmiş üzümlerden elde edilen bir şarap seçkisi eşlik ediyor.

Ali Ocakbaşı

Ocakbaşı deneyimini farklı bir anlayış ile yeniden tasarlayan Ali Ocakbaşı’nın dalları aslında Karaköy’den Amsterdam’a kadar uzanıyor. Yeni nesil bir ocakbaşı konsepti yaratan mekânda geleneksel reçetelere yaratıcı ve sürdürülebilir yaklaşımlar getiriliyor. Yerel üreticiler ile çalışan ocakbaşı, ayrıca her sene doğaya bıraktığı karbon ayak izi miktarı kadar ağaç dikiyor! Ocakbaşı lezzetlerine ve odun ateşinden çıkan reçetelerine vegan mutfağı da dahil eden Ali Ocakbaşı’nın menüsündeki yemekler mevsimsel sebzeler ve otlar ile çeşitlendiriliyor. İstanbul’un tarihi bölgelerinde farklı şubeleri de bulunan ocakbaşı, yemek deneyimini sürdürülebilir bir hareketin parçasına dönüştürmeyi amaçlıyor.

Kahvaltı

Mums

İsmini İsveççe “lezzetli” kelimesinden alan Mums, Tarihi Fransız Geçidi’nin Mumhane ile kesiştiği köşesinde yer alıyor. Mums’ın açık mutfağından günlük tatlılar, ev yapımı ekşi maya ekmekler ile hazırlanan sandviçler, salatalar çıkıyor. Özel harmanlanmış kahvelerin eşlik ettiği menüde geleneksel Türkiye kahvaltılarına paralel dünya mutfağından öne çıkan lezzetler ve geleneksel İskandinav tarifleri de yer alıyor. Brioche ve artizan ekmekleri de kendi fırınında hazırlayan Mums, çocukluk anılarını hatırlatan bir menü oluşturmayı hedefliyor.

The Peninsula

The Peninsula Hotel, The Lobby Restaurant’ında her pazar günü brunch ritüellerimizi bir adım öteye taşıyor. Executive Chef Alessandro Santi ve Executive Pastry Chef Malte Rohmann’ın pazar brunchlarına özel hazırladıkları açık büfeye paralel canlı bir pişirme noktası da bulunuyor. Türkiye ve dünya mutfağından seçilmiş tariflerin özenle bir araya getirildiği brunch’a müzik dinletisi eşlik ediyor. Boğaz’dan esen rüzgârların brunch sofraları arasında gezindiği deneyimde farklı duyuları harekete geçirebilecek bir ortam yaratmak amaçlanıyor.

Namlı Gurme

Beğendiğiniz bütün ürünleri şarküterisinden de alabileceğiniz Namlı Gurme, açık olduğu bütün saatlerde kahvaltı servisine devam etmesi ile dikkat çekiyor. Karaköy Mumhane Caddesi’nde kendine özel bir müdavim topluluk yaratmayı başaran mekânda ayrıca hafta içleri ev yemekleri de bulunuyor. Dört kuşaktır nesilden nesile devam eden Namlı Gurme’nin geleneksel kahvaltısı Kars’tan gelen peynirler ve Afyon’dan gelen sucuklar gibi yerel bölgelerden temin edilen ürünler ile tamamlanıyor. Namlı Gurme’nin şarküteri kısmında ise üç binden fazla gurme ürün, özel bir seçki ile bir araya geliyor!

FiLBooks

İç tasarımı Halukar Mimarlık tarafından tasarlanan FiLBooks, 2015 yılından beri Karaköy’de bir kitapçı-kafe olarak hizmet vermeye devam ediyor. Ayrıca FiLBooks, Cemre Yeşil Gönenli’nin projesi kapsamında bir yayın evi olarak da çalışıyor. Karaköy’ün popüler döneminden bugüne ulaşan, mahallenin eski sakinlerinden FiLBooks’ta günlük hazırlanan tatlılara nitelikli kahveler eşlik ediyor.

Kapak Fotoğrafı: GALLADA

İlginizi çekebilir: İstanbul Flauneur’den Karaköy Kahvaltı Mekânları

Moda Mekânları: Mahallenin En Yeni ve En İyilerinin Peşinde

Moda; arkadaşlarımızın çat kapı evlerinde belirdiğimiz, apartmanımızın altındaki bakkalın hayatımızdaki son gelişmeleri bildiği İstanbul’un dönüşümü içerisinde mahalle kültürünün hâlâ devam ettiği ender semtlerden. Bize sorarsanız; Moda’ya bir kere taşınan hayatı boyunca nerede yaşarsa yaşasın bu güzel mahalleyi ve kendine özel kültürünü yanında taşır. Biz de theMagger ekibi olarak mahalledeki müdavimi olduğumuz komşu ve mahallenin yakın bir zamanda parçası olmaya başlayan mekânları sizin için derledik.

Moda’nın mekânlarını keşfederken, bu tarihi semtin geçmişine doğru bir yolculuğa çıkmak isterseniz Deniz Yılmaz Akman’ın Moda’nın Ruhu: Biraz Sayfiye Biraz Şehir Havası yazısına da göz atabilirsiniz.

Moda ve Kadıköy’ün En Yeni Mekânları: Kafe, Restoran ve Dahası

Arafta, Moda [[konum_32]]

Arafta, Moda’da gizli bir bohem bahçeden İstanbul’un en yeni dikkat çeken mekânları arasına hızlıca giriyor. Menüsünde geçmiş ve bugün arasında bir köprü kurmayı hedefleyen Arafta, Türkiye’nin yedi farklı yöresine uzanan uyumlu reçeteler ile sofrasını kuruyor. Açık mutfaktan masaların ortasına Ege’nin büyük annelerine modern bir göz kırpan cevizli köy eriştesi, kuru köfte topları, kızarmış deniz mahsülleri; geleneksel ve çağdaşı harmanlayan somon gravlax, dana yanaklı mantarlı çıtır börek geliyor. Ayrıca Arafta’da eşlemeli içkiler ile deneyimlenebilen meze tabakları da bulunuyor!

Flare, Moda [[konum_33]]

Moda’da yeni bir topluluk kurmak amacıyla kapılarını aralayan Flare İstanbul, sınırları aşmayı seven mahallelileri ağırlıyor. Beyaz dekorları ve bohem tercihleri ile bizi alternatif bir ay yolculuğuna çıkaran Flare İstanbul; günlük tatlıları ve nitelikli kahvelerinin yanında kahvaltı ve brunch için de özel tabaklar hazırlıyor. Evrene doğru alternatif bir yolculuğa çıkmak üzere farklı reçeteler geliştiren Flare İstanbul, hazırladığı alkolsuz Blue Curacao ile uzayın renklerini bardaklara taşıyor.

Porridge & Pastry [[konum_34]]

Moda’daki en hafif brunch ve tatlı durağımız Porridge & Pastry, mutfak felsefesini vejetaryen lezzetler üzerine kuruyor. Neredeyse tarifi insanlık tarihi kadar geriye giden yulaf yapasını ön plana çıkaran Porridge & Pastry; Porridge reçetelerini mevsime ve farklı beslenme biçimlerine uygun şekilde hazırlıyor. Glutensiz ve vegan olmak üzere farklı tatlılar da hazırlayan Porridge & Pastry’de tatlı ve tuzlu lezzetler şefleri tarafından günlük hazırlanıyor.

Grass Coffee Bakery [[konum_35]]

Cemal Süreyya Sokak’ta kapılarını aralayan Grass Coffee Bakery, kahve müdavimlerini bitkilerin yeşil renginin nostaljik kahve tonuna karıştığı bir dükkanda ağırlıyor. Özellikle dışarıda çalışmak istediğimiz zamanlarda sakin atmosferi ile de dikkatimizi çeken Grass Coffee Bakery’de kahveler nitelikli çekirdeklerden hazırlanıyor, tatlılar ise farklı beslenme tarzlarına uygun olarak fırından günlük çıkıyor. Ayrıca öğlen yemeklerinde hafif seçenekleri tercih edenlere özel kafede artizan ekmekler ile hazırlanan taze sandviçler bulunuyor.

İstanbul’da yolunuz başka bir semte düştüğünde en çok konuştuklarımıza göre sürekli güncellediğimiz İstanbul’un En Yeni Mekânları listemize bakabilirsiniz.

Moda ve Kadıköy’ün Sevilen Mekânları: Kafe, Restoran ve Dahası

Everyday Pizza, Moda [[konum_11]]

Moda’da en sevdiğimiz dükkanların, atölyelerin katıldığı açılış partisiyle adını duyduğumuz Everyday Pizza’nın önümüzdeki günlerde müdavimi olacağımızdan eminiz. Siz de bizim gibi çeşit çeşit pizza arasından bir tanesini seçmekte zorlanıyorsanız Everyday Pizza’nın dilim pizza seçeneği yardımınıza yetişecek. Moda’da minik bir dükkanın içinden renkli bir dünyaya davet edildiğimiz Everyday Pizza’da bizim favorilerimizden biri La Fiesta oldu.

Potage Moda [[konum_15]]

Okuldan çıktıktan sonra büyük annelerinizin mutfağında yediğiniz öğle yemeklerini hatırlıyor musunuz? İşte artık bu sade ve geleneksel reçeteler; biraz daha modernleştirilmiş yer yer de veganlaştırılmış şekilde Moda’da burnumuzun dibine Potage Moda ile geldi. Büyük annenizin evinde kavanozun içinden çıkarıp çıkarıp yediğiniz turşular, rafta duran kavanozundaki şifalı bitkiler ile deney yapar gibi hazırladığınız bitki çaylarını da Potage’a uğradığınızda bol bol anımsayacağınıza eminiz.

HODL, Moda [[konum_16]]

Moda’nın ortasında ama kalabalığın birkaç adım gerisinde mottosu ile açılan HODL; düzenlediği atölyeler ve rahat çalışma ortamı ile “HODLFOLK” adını verdiği kendi topluluğunu oluşturmaya başlamış bile. Bize göre kafenin en ilgi çekici yanlarından biri ismi. Bir kripto para terimi olan HODL’da çarşamba günleri yazılım üzerine atölyeler düzenleniyor. Bir yandan kokteyl eşliğinde atölyelere katılabilirken bir yandan da aynı alan ile ilgilenen insanlarla tanışma fırsatı bulunuyor.

Sofa, Moda [[konum_17]]

Keşke bizim evimizin arka bahçesi böyle olsaymış dedirten Sofa; minik bir havuzun etrafına dizilmiş şezlongları ile bizi kalabalık bir çemberin parçasına dahil ederken şezlonglar arasında bıraktığı mesafe ile aradığımız sessizliğe de saygı gösteriyor. Havalar soğumaya başlıyorken sıcak bir kahvenin yanına chocolate orange roll tatlılarını deneyin deriz. 

Sisters & Harvest, Moda [[konum_18]]

Bir çiçek dükkânı da olan Sisters & Harvest’ta bütün ürünler tabii ki vegan! Pazartesi dışında her gün açık olan bu fırın ve mutfakta lezzetli tatlılar ve vegan yaşama geçiş sürecinde ihtiyaç duyulan destekten bol bol var. Menüsüne yapacağı eklemeleri sosyal medyadan da soran bu pastaneyi bizce takibe alın. 

Mama Bowl, Moda [[konum_20]]

Sağlıklı, mutlu ve ekolojik mutfak anlayışını benimseyen Mama Bowl; Asya ve Batı mutfağında çok popüler olan bowlları Moda’ya getiriyor. Tüm öğünleri tek kâsede birleştirme konseptiyle bilinen bowllar glutensiz içeriğiyle yediğimiz ilk anda bizi her zaman daha iyi hissettiriyor. Birçok seçenek içerisinde bizim kahvaltı için önerimiz smoothie, öğlen için ise tavuk bowlları. 

Boden [[konum_19]]

Kahvaltı tabakları, günlük hazırlanan öğle yemeği menüleri kahve ve kokteylleriyle kalbimizi çalan Boden ile devam ediyoruz. Yoğurtçu Parkı’na çok yakın olan bu mekanda rahatça oturabileceğiniz pek çok masa var, hatta dilerseniz ekip arkadaşlarınızla buluşup büyük boyutlu masada birlikte de çalışabilirsiniz. Ayrıca Boden de hayvan dostu bir mekan. Buraya gittiğinizde portakal sosla servis edilen Beluga mercimekli kase salatasını mutlaka deneyin.

Aida Osteria [[konum_29]]

İtalya’ya gittiğimizde aklımızı başından alan mutfağını Aida Osteria ile Moda’dan deneyimleyebiliyoruz. Geleneksel italyan yemeklerini içinde bulunduran yerlere osteria denilen İtalyan mutfağında Aida’da çok sevdiğimiz ev yapımı makarnaları mevsimine özel klasikleşmiş sosları ile servis ediyor. Ayrıca, İtalyan mutfağının başka vazgeçilmezlerinden olan salçiçça’lardan tartar’lara kadar geniş yelpazede nefis bir menüye sahip.

Guten Morgen [[konum_21]]

Guten Morgen’da çalışanlardan kitap okuyanlara, arkadaşları ile sohbet edenlerden köpeği ile yürüyüşünde bir mola verenlere kadar Modalı’ları gündelik hayatları içerisinde yakalayabilirsiniz. Sade atmosferine ve lezzetli üçüncü nesil kahvelerine bizden daha müdavim biri varsa o da bütün tatlılığına rağmen kendisini sevdirmeye pek yanaşmayan kedileridir. Bizim Guten Morgen’da en sevdiklerimiz; aroma notaları yüksek filtre kahveleri ve brownie. Genelde kalkarken de ekşi mayalı ekmeklerini bez çantalarımıza atıyoruz.

700 gram [[konum_22]]

Biz 700 gr’sız bir Moda düşünemiyoruz desek yeridir. 700 gr, gecenin yorgunluğu ile uyandığımız sabahlarda hafif ve sağlıklı kahvaltıları ile bizim Moda’daki en şefkatli arkadaşlarımızdan birisi. Ayrıca, arkadaşlarımızla öğlen buluşacağımızda veya kendimizi daha iyi hissetmek istediğimiz zamanlarda senelerdir sağlıklı menüsü ve iç ısıtan atmosferi ile Moda’da yaşayan birçok mahallelilinin güvenli bir alanı.

Story Coffee [[konum_23]]

Moda’da eski bir apartmanın ilk katına konumlanmış Story Coffee; senelerdir aynı kalitede devam eden kahveleri, tarçın sevmeyenlerin bile tek oturuşta bitirdiği cinnamon roll’u ile sokağındaki birçok kafe içinde kendisini hemen belli eden mekânlardan. Evden çalışacağımız zamanlarda bilgisayarımızı alıp Story Coffee’ye kurulup saatlerce kahve eşliğinde çalışmayı seviyoruz.

Atlas Mühürdar 78 [[konum_24]]

İstanbul’da birbirinden çeşitli mekânlar olsa da kalabalık bir masada herkesin sevebileceği bir yemeğe sahip menü bulmak çok zor. Tam bu noktada Atlas Mühürdar senelerdir bizim vegan seçeneğinin de bol olduğu menüsü ve yanına özen ile hazırladıkları lezzetli kokteylleriyle favorimiz. Mevsime ve günün hangi öğününde gittiğinize göre değişen menüsünde; bizim gibi ortaya çeşit çeşit mezelerinden söyleyip sevdiklerinizle paylaşmanızı öneririz.

Morn [[konum_25]]

Bizim için kahvaltı günün en önemli öğünlerinden. Bazen şehrin heyecanı içerisinde bu öğünü atlayacak gibi olsak da Morn her gün taptaze ve lokal ürünler ile hazırladığı kahvaltılarıyla bizim yardımımıza yetişiyor. Ya spor sonrası arkadaşlarımızla buluşup brunch’a geliyor ya da işe başlamadan önce lezzetli kahvaltılarını tadarken kendimize sağlıklı ve sakin bir alan tanıyoruz.

Primitif Birahane [[konum_26]]

Bomonti’de eski gittiğimiz Primitif ve Moda’daki Say Hello birleşince şu an yaz akşamlarında sürekli kendimizi bahçesinde bulduğumuz Primitif Birahane hâlini aldı. Bira çeşitleri ile aranız nasıldır bilemiyoruz ama Primitif Birahane adı üzerine bize farklı biraları deneyimlememiz için muhteşem keyifli bir alan açıyor. Özellikle lokal el yapımı biralarının yanında inanılmaz lezzetli sokak yemekleri ile bizim müdavimi olduğumuz yerlerden.

Limonita Club [[konum_27]]

Bitkisel mutfağı sevmeyen arkadaşlarımızın bile aradaki farkı anlayamadığı Limonita, bizim gönül rahatlığı ile temiz yemeğe ulaştığımız bir mekân. Türk mutfağının en sevilen yemeklerinden lahmacunu, döneri veganlaştıran bu restoranda beğendiğiniz ürünleri eve giderken vegan kasabından da temin edebilirsiniz. Ayrıca çok sıcakkanlı bir ekip ile işletilen Limonita’lar, vegan yaşam tarzı ile ilgili bütün sorularınızı yanıtlamak için hazır.

Everything Bagel Moda [[konum_28]]

İstanbul’un birbirinden çeşitli kahvaltıları içerisinde New York’ta yediğimiz bagel’ları bulmak çok zor oluyor. Bu yüzden de farklı bir kahvaltı aradığımız zaman New York tarzı bagel’ları aldıkları eğitimden sonra Moda’ya getiren Everything Bagel Moda bizim favorilerimizden. Kendi hazırladıkları çeşit çeşit bagel’ları yine kendi hazırladıkları farklı ev yapımı krem peynirler ile buluşturuyorlar. Bir önerimiz; burayı denemek istediğinizde elinizden geldiğince erken gitmeniz. Çünkü genelde öğleden sonra bagel’ları tükenmiş oluyor.

Arezu Moda [[konum_30]]

Arezu, Moda’da yaşayan birçok insanın artık çalışanları ile arkadaş olduğu tatlı ve sıcak bir kafe. Çocuklara özel ayrı masaların da bulunduğu bu kafede biz Moda’danın yokuşlarında yorulduğumuzda minik bir kahve ve kurabiye molası vermeyi çok seviyoruz. Ayrıca özel günlerde kafenin önünde dans ettiğimiz partilerinde birbirimize denk gelmemiz için sosyal medya hesaplarını yakın takibe alabilirsiniz.

Rita Moda [[konum_1]]

Rita Moda, Caferağa Mahallesi’nde bembeyaz bir köşkün içinde yer alıyor. Atmosferinin sıcaklığı ve şık dekorasyonuyla oldukça beğendiğimiz mekanın her öğün için yerel malzemelerle hazırlanmış lezzetli bir menüsü var. Akşam için ayrı menüleri ve lezzetli kokteylleri olan Rita Moda’nın en üst katında özel etkinliklerinizi gerçekleştirmeniz de mümkün. Kahvaltı menüsünden mantarlı, ıspanaklı scrambled egg‘i gerçekten çok lezzetli buluyoruz. Ana yemeklerden ise mini dana kaburgayı deneme fırsatımız oldu, özellikle kaburganın altındaki limonlu kuskusun damakları şenlendireceğine eminiz. Tatlılardansa kuru meyveli ve elmalı crumble‘ı öneriyoruz. Unutmadan, Rita Moda’da yediğiniz öğünlere kaliteli müziklerin eşlik ediyor olması mekan ile ilgili çok güzel bir detay.

Pazar Brunch Bakery [[konum_14]]

Pazar Brunch Bakery, güne gurme lezzetlerle başlamak isteyenler için birebir. Hem çok merkezi, hem de kalabalıktan uzak olan mekan, oturup sokağın canlılığını izleyebileceğiniz ideal bir konuma sahip. Kahvaltı ya da brunch için, kahvaltı tepsilerinin dışında saat 12’de tamamladıkları ‘galeri’lerinden bagel veya pretzel gibi alternatif seçeneklere göz atabilirsiniz. Öğlen ve akşam yemeklerinde sürekli menüde olan lazanya veya pizzanın yanında her hafta değişen haftanın yemeğine ya da haftanın çorbasına mutlaka şans verin.  Kendi pişirdikleri ekşi mayalı ekmekle ve ızgara sebzelerle servis edilen, seramik güveçte fırınlanmış kremalı yumurtadan oluşan Cocotte Yumurta Tepsisi bizim favorimiz oldu. Söylemeden geçmeyelim, kendi yaptıkları mocktailleri mutlaka denemelisiniz, yeşil elmalı olanı özellikle tavsiye ediyoruz.

Muutto [[konum_13]]

Moda’nın en sevilen sokaklarından Cemal Süreya Sokak’ta yeni nesil bir sokak lezzetleri mekanının açılmasını uzun zamandır bekliyorduk. Muutto, sadeliğin ve beyazın ön planda olduğu ambiyansı ve şef Umut Karakuş’un ellerinden çıkan yeni nesil sokak lezzetleri ile misafirlerine bambaşka bir deneyim sunuyor. Size tavsiyemiz tasarım tabaklarda servis ettiği enfes dürümlerden özellikle Dana Kaburga Dürüm’ü ve taze mezeleri mutlaka denemeniz. Meze 5’lisinde birbirinden özgün tatlar deneyimleyeceksiniz, ama şimdiden söylüyoruz, aralarında biri var ki, tadına doyamayacaksınız: Mantarlı Humus. Muutto’nun meze barında tazecik hazırlanmış mezeleri ve salataları istediğiniz zaman paket olarak alıp evinize götürebileceğinizi de hatırlatalım.

Lil Bake Moda [[konum_12]]

Modanın yeni gözdelerinden Lil Bake Moda, özel tarifler ile hazırladığı kahvaltılarından minimalist dekorasyonuna, kahvaltı keyifleriniz için rahatlıkla tercih edebileceğiniz, tatlı bir mekan. Vegan ve şekersiz tatlı seçenekleri de olan mekanın özellikle arkada yer alan ferah bahçesinde oturmalı, sessiz ve huzurlu bu ortamda kitap okuma keyfi yapmalısınız. Özellikle Budapeşte Rulo, Chocolate Chip Cookie ve Izgara Sosis ile Mantarlı Tartin’i mutlaka deneyin diyeceğim Lil Bake Moda’nın Pazartesi günleri kapalı olduğunu da ekleyelim.

Yumma [[konum_3]]

Asma yapraklarının altında, herkesçe bilinen meşhur kahvaltısı ile Yumma, birçok şeyin en doğalını rahatlıkla tadabileceğiniz bir yer. Tüm malzemelerin en yerelini ve organik olanını seçmeye özen gösteriyorlar. Örneğin tulum peyniri Çanakkale Ayvacık’tan, yeşil zeytin Hatay’dan, sarımsaklı ve limonlu mandalinalı tereyağı Doğu Karadeniz’den geliyor. Yumma yalnızca kahvaltısıyla değil, sunduğu özgün Antep mutfağı lezzetleriyle de çok ünlü. Yolunuz Yumma’ya düşerse; humus, zeytin tarator ve lorla yapılan, Antakya’da “Sürk” adı verilen mezeyi tatmalısınız. Cacıklı Arap köfte ve Ali Nazik‘i de gerçekten çok beğeniliyor, mekanın bu özel Antep lezzetine kattığı özgün yorumunu daha ilk lokmadan hissediyorsunuz. Hem sağlıklı hem de huzur içinde yenilen bir öğün arayanlara Yumma’yı rahatlıkla önerebiliriz.

Brekkie Breakfast Club [[konum_4]]

Kadıköy Yoğurtcu Parkı’nın karşısında, yeri minik ama kruvasanlarının lezzeti muazzam büyüklükte bir yer Brekkie. Daha da ileri giderek söyleyebiliriz ki,  İstanbul’un en iyi kahvaltı mekanları arasına girer. Bunun en büyük sebebi, ev yapımı reçel ve marmelatları, Tire’den özel olarak getirtilen tereyağı ve özellikle Kruvasan Red‘in lezzeti. Özellikle hamurunun yumuşaklığını çok yerinde. Yanında farklı farklı soslar da geliyor, her denediğiniz sosta ayrı lezzetlere yolculuk ediyorsunuz. Yalnızca Kruvasan Red değil, buradaki her çeşit kruvasan çok başarılı. Her biri Fransız tekniğiyle yapılıyor ve üç günlük bir bekleme süresi sonunda size servis ediliyor. Kruvasanı insanlara doğru bir şekilde tanıtmayı amaçlayan Brekkie, mutlaka yolunuzu düşürmeniz gerektiğini düşündüğümüz mekanlardan.

Naan Bakeshop [[konum_6]]

Naan Bakeshop‘un bizim için diğer mekanlardan ayıran en büyük özelliği kendi ürettikleri taptaze ekşi mayalı ekmekleri. Bu ekmeklerden satın alıp evinize de götürebilirsiniz. Ekşi mayalı ekmeklerinin üzerine hardal sos, kars gravyer peyniri ve füme et koyuyorlar. Üzerine bir ekmek ve göz yumurta koyup öyle servis ediyorlar. Croque Naan burada yiyebileceğiniz iyi bir seçenek bence. Artizan kahveleri ve glutensiz, vegan, paleo seçenekleriyle de öne çıkan Naan Bakeshop’un granolasını da denemelisiniz. Kendileri hazırlıyor, yoğurt ve taze meyvelerle servis ediyorlar. Söylemeden geçmeyelim, buraya erken saatlerde gelmenizi öneriyoruz çünkü öğle saatlerinde doğru yavaş yavaş kalabalıklaşmaya başlıyor. Şimdiden afiyet olsun!

Orōro Sushi Bar [[konum_7]]

Çalışanlarının güleryüzlülüğü ve özgün yorumlarıyla sundukları lezzetler ile Orōro Sushi Bar, “iyi ki açılmış” dedirten mekanlardan. Biraz küçük ve dar olsa da, mekanın tasarımını beğendiğimizi söyleyebiliriz. Menüye yalnızca göz attığınızda bile, buranın klasik tarif ve sunumlardan farklılaşmaya çalıştığını anlayabiliyorsunuz. Bence bu konuda başarılı da olmuşlar. Başlangıç olarak Tofu Bomb, noodle’lardan Karidesli Udon Noodle ve buraya özel bir lezzet olan Tamanegi Roll‘u size öneriyoruz. Yanında da El Yapımı Ice Tea içmeyi unutmayın, tadı gerçekten inanılmaz. Unutmadan söyleyelim, Orōro Sushi Bar’a evcil hayvanınızla da gelebiliyorsunuz 😉

Muaf [[konum_9]]

Muaf, keyifli ve uzun kahvaltılar için en sık tercih ettiğimiz mekanlardan biri. Çünkü atmosferi bir başka; kelimenin tam anlamıyla ev sıcaklığını aratmayan bir niteliğe sahip. Mekan mahalle barı olarak bilinmesi de bunun bir göstergesi bizce. Oldukça samimi ve sade bir ortam sahip Muaf’ın şahane kahvaltısını ve özellikle Muaf Tost‘u bir tadmanızı öneriyoruz. Bergama tulum, biber, domates, siyah zeytin ve taze otlarla hazırlanıyor. Buraya öğle yemeği için gelirseniz de, ev köftesini denemelisiniz. Annenizin köftesinden pek de farkı olmadığını göreceksiniz 🙂

Yer Moda [[konum_10]]

Lezzet ve fiyat performansını çok uygun bulduğumuz Yer Moda, menüsündeki sabit seçeneklere ek olarak günlük yemeklerin de çıktığı, sıcacık bir mekan. Lezzetlerine gelirsek; patates kızartması ve çıtır tavuk parçaları enfes, kinoa tabulesi ise mutlaka denenmesi gerekenlerden. Kahvaltı için giderseniz, ‘Yer Kahvaltı’ söyleyebilirsiniz ancak çok fazla çesit gelmiyor, o yüzden ek olarak başka şeyler de sipariş etmenizi öneriyoruz. Çalışanların oldukça ilgili olduğunu gözlemlediğimiz Yer Moda’nın lezzetli kokteyl alternatifleri de bulunuyor.

Dün Moda [[konum_11]]

Hem sakin, hem şık, hem de lezzetli bir mekan arayışında olanlara önerebileceğimiz Dün Moda‘da, yemekler ve tatlılar günlük olarak çıkıyor. Her gün taptaze hazırlanan lezzetler, mekanın girişine asılan tahtaya yazılıyor. Menüde armutlu kuskus gibi farklı lezzetlerin yer aldığını görebilirsiniz. Vegan seçenekler ilginizi çekiyorsa Mercimek Burger‘i, abartısız bir kaçamak içinse Falafel‘i öneriyoruz. Güne keyifli bir mola vermek isterseniz ortamı sımsıcak Dün Moda’yı ziyaret edebilirsiniz.

İlginizi çekebilir: İstanbul Flaneur’den İstanbul’da En İyi 11 Ortak Çalışma Alanı ve Cafe

İlginizi çekebilir: Deniz Yılmaz Akman’dan Yeldeğirmeni Mahallesi

Kapak fotoğrafı: Sofa Moda

Yeniköy Mekânları: Semtin En Yenileri ve Klasiklerinden Öneriler

Biz İstanbul’un hızını her ne kadar çok sevsek de bazen şehirden uzaklaşmadan nefes alacak alanlar arıyoruz. Böyle zamanlarda Yeniköy; yeşil ve maviyi buluşturduğu doğası, terk edilmiş eski apartmanlarının önünde kurduğumuz hayaller ve sohbet etmeye doyamadığımız esnafları ile bizim adeta güvenli bir evimiz hâline geliyor. Biz de çok sevdiğimiz Yeniköy’de hem ruhumuzu dinlendirdiğimiz hem de geleneksel tarifleri veya modern yorumları ile farklı deneyimlere çıktığımız mekânları sıralıyoruz.

Yeniköy mekânlarına geçmeden önce; semti geçmişi ve bugünü üzerinden keşfetmek isterseniz
Deniz Yılmaz Akman’ın Yeniköy Rehberi yazısına göz atabilirsiniz.

Yeniköy’de Müdavimi Olduğumuz Mekânlar

Araka

Taş duvarları ve perdesiz büyük penceresiyle Araka, şef Pınar Başdemir’in yaratıcı dokunuşlarıyla Yeniköy’ün ara sokaklarında konumlanıyor. Sebze ve ot ağırlıklı reçeteleriyle Michelin yıldızı alan Araka, mahallenin ruhuna uygun bir samimiyetle karşımıza çıkıyor. Restoranın kısıtlı alanına, Michelin yıldızı ilgisini düşününce mutlaka önceden rezervasyon yaptırmanızı öneriyoruz.

İlginizi çekebilir: İstanbul’un Michelin Yıldızlı Restoranları

Apartıman

Bir aile işletmesi olma özelliğiyle kalbimizi çalan Apartıman, Yeniköy’de alternatif lezzetler arayanlar için harika bir seçim. Ferah atmosferiyle uyumlu arka planda yemeğinize eşlik eden müzikse bol sohbetli arkadaş buluşmaları için özenle düşünülmüş. Malzeme odaklı değişken menüler sunan mekânın mutfaklarında kullandıkları ürünleri Çatalca ve Kırklareli gibi yakın çiftlik ve üreticilerden temin etmelerini biz çok sevdik.

İlginizi çekebilir: İstanbul’da Şömineli Mekânlar

7.Ev

Kalabalıktan uzak, yeşillikler içindeki bahçesiyle 7.Ev’den bahsetmeden geçmek istemedik. Dört katlı bir ahşap binada keyif sanatını icra eden mekân, aynı zamanda katılabileceğiniz yoga ve nefes danışmanlığı gibi farklı atölyelere de ev sahipliği yapıyor. Kahvaltı ve kahve yanı lezzetlerinin ağırlıklı olduğu menülerinden lezzetler deneyimledikten sonra bahçesinde keyifli saatler geçirebilirsiniz. Biraz çalışma alanı biraz da keyif rotası arıyorsanız Yeniköy’deki yeni adresinizi buldunuz demektir.

İlginizi çekebilir: İstanbul’da Ortak Çalışma Alanları

The Red Baloon

The Red Balloon, Şef Serkan Özçal ve ekibinin her fırsatta yaratıcılığını gösterdiği bir restoran. Bilindik tatlara yepyeni bir yorum kazandıran The Red Balloon’da biz mantarlı kroket ve kaburgayı denedik. Ağızda müthiş bir şekilde dağılan kaburganın biz müdavimi olduk bile. Yemeğin üstüne Erik Tarhun kokteylinin de çok iyi gittiğini söylemeliyiz.

Però

Kara kalemle çizilmiş gibi görünen grafitilerle kaplı duvarları ve toprak tonlarındaki konseptiyle içeriye girdiğiniz ilk andan itibaren farklı bir mekânda olduğumuzu hissetiğimiz Però’da bizim favorimiz; terasta gün batımında boğaz manzarasına karşı içtiğimiz kokteyller! Kokteyllere eşlikçi olarak da tapas çeşitlerini denemenizi öneririz.

Vagabondo’s

Pizza ve Yeniköy deyince aklımıza ilk gelen mekan sanıyoruz ki Vagabondo’s . 1989’dan beri hizmet veren restoranı sadece enfes pizzaları için değil, sıcak ve romantik atmosferi için de tercih edebilirsiniz. Siz de bizim gibi İtalyan mutfağı seviyorsanız Vagabondo’s’un lezzetlerine bayılacağınıza eminiz.

Marcel

Yeniköy’ün Fransızı Marcel; bizim pazar brunch durağımız olsa da akşam ve öğlen yemeklerinde de çok lezzetli tabaklar sunuyor. Biz her ne kadar kruvasanlarının müdavimi olsak da İstanbul’da Fransa’daymışız hissi veren ender soğan çorbalarından birinin de Marcel’de olduğunu söylemeliyiz.

Tappa’s

Tappa’s odun ateşinden çıkan pizzaları ile bizim Yeniköy’de en sevdiğimiz İtalyan mutfağı duraklarından. Biz genelde burada yemekleri ortaya söyleyip hepsini paylaşmayı tercih ediyoruz. Yemeğin sonunu ise tabii ki tiramisü ve kahvelerimiz eşliğinde bitiriyoruz. İtalyan restoranı olsa da içkinin bulunmadığını hatırlatmadan geçmeyelim, biz kendisini en çok öğlen yemeklerinde tercih ediyoruz.

Gazebo

Boğaz’ın tadını çıkarmak için kuşkusuz en güzel mekânlardan biri de Gazebo. Bembeyaz bir yalının içindeki bu restorana her gelişimizde bir şekilde kendimizi bir sandal sefasındaymışız gibi hissediyoruz. Adını yalının bahçesindeki tarihi gazebodan alan mekân, mutfağıyla da bizim favorimiz. Dünyanın değişik köşelerinden farklı lezzetler sunan restoranın menüsünden sizin için önerimiz Cafe de Paris soslu bonfileleri ve soslarını çok beğendiğimiz salataları.

Sedona Concept

Dünyanın her yerinde artan bisiklet kafe furyasının bir parçası olan Sedona Cocenpt, bisiklet merakımızla üçüncü nesil kahveleri buluşturan noktalardan. Bizim en sevdiğimiz yanlarından biri ise mahalleyi bisiklet ile gezdikten sonra kadenin önüne park edebilmemiz. Eğer bisikletiniz yok ise buradan kiralayabilir; sahilde ve mahallenin ara sokaklarında gezdikten sonra kahve içmeye geri dönebilirsiniz.

Yeniköy 464

Terası ağaçların altında denizin karşısında bulunan Yeniköy 464; bizim güne sakin başlamak istediğimiz zamanlarda favorimiz. Menüsünden iç tasarımına kadar Yeniköy’ün geçmişle bugünü huzurlu bir şekilde yansıtan ruhunun değdiği mekânda; kahvaltı geleneksel Türk mutfağından olsa da çok sevdiğimiz modern dokunuşlar da bulunuyor.

Mua ve Girandola

İstanbul’un dondurma alanını ele geçirdiğini söyleyebileceğimiz Girandola ve Mua, dondurmalarını günlük hazırlıyor. Girandola, her güne yeni bir dondurma hazırlarken; Mua ise dondurmalarını mevsim meyveleriyle hazırlıyor. Bizim Mua’nın en sevdiğimiz yanı ise dondurmalarını köpeklerimiz ile de paylaşabiliyor olmamız.

Voi

Sağlıklı ve lezzetli yemekleri ile İstanbul’daki en sevdiğimiz kahve duraklarından Voi’nin on üç şubesinin bir tanesi de Yeniköy’de. Diğer şubelerine göre daha küçük olan Yeniköy Voi’yi biz daha samimi ve sade seçenekler aradığımızda tercih ediyoruz. Özellikle demleme kahvelerinin müdavimi olarak yanında günlük çıkan cheesecake’lerini çok seviyoruz.

Yeni bi’köy

Yeniköy’den içeri girsek de arka bahçesine girdiğimiz zaman bir Ege bahçesindeymişiz gibi hissetiğimiz Yeni bi’köy; özellikle çalışmak istediğimiz sessiz sakin havasıyla bizim en çok tercih ettiğimiz yer. Bazen tek başımıza bazen birkaç arkadaşımızla çalıştığımız bu mekânda en çok sıcak servis ettikleri brownie’lerini seviyoruz.

The Queen Coffee Yeniköy

Boğaz boyunca kıvrıla kıvrıla yol alırken nostaljik dekorasyonuyla gözümüze çarpan Nanny Yeniköy, kahve deneyimi için önerilerimiz arasındaki yerini alıyor. İçeriye girdiğinizde aynı özenle düşünülmüş konsept devam ediyor. Yüksek tavanlı ve ferah bir alana sahip mekâna ahşap raflar, masalar ve şık aydınlatmalar eşlik ediyor. İçeride sizi karşılayacak olan Queen Nanny portresinin hikâyesini de burada paylaşalım. 18. yüzyılda Jamaika’nın ulusal lideri Queen Nanny; Gana bölgesinde doğuyor ve Jamaika’ya köle olarak götürüldükten sonra köleliği reddederek kaçıyor.

Hopdaddy Burger

Burgerseverlerin gözdesi Hopdaddy Burger’siz bir Yeniköy mekânlar listesi düşünemedik. Yeniköy’ün ilk burgercisi olan Hopdaddy Burger, minicik dükkanından enfes lezzetler çıkarıyor. İstanbul’un iddialı burgercilerinden biri olan Hopdaddy Burger’de rokfor peynirli ve dana jambonlu Black Jack’i mutlaka denemenizi öneririz.

Azur

Yeniköy’ün yeni nesil deniz mahsulleri restoranı Azur, deniz ürünleri sevenler için bizce boğaz hattının en keyifli mekânlarından. Girişteki açık mutfağı ve keyifli barı sizi mekâna hazırlarken sanatçı Sedat Girgin’in tablolarının bulunduğu alan, şık görünümü ve beyaz masa örtüleriyle farklı bir deneyim yaşatmayı vaat ediyor. Gelelim mutfağına, Azur’un spesiyallerinden Paella, ananaslı ve mangolu ıstakoz ve tereyağında dilini denemenizi de mutlaka öneriyoruz. Hem harika Boğaz manzarası, hem de iştah açan mahsulleri ve özgün mezeleri sayesinde Azur’dan son derece mutlu ayrılacağınıza eminiz.

Eski Yer

Geleneksel rakı sofralarını sevenlerin favorisi olan Eski Yer; klasik mezeleri ve deniz manzarası ile bizim de Yeniköy’de en sevdiğimiz rakıcılardan. Biz en çok akşamüstü terasa geçip boğazdan güneşi batırırken sevdiklerimizle geleneksel mezeleri paylaşıp rakı eşliğinde sohbet etmeyi seviyoruz.

Eski Adet

Yeniköy’ün arka sokaklarından devam ediyoruz. Otantik yemek atmosferiyle Eski Adet, meyhane mutfağı ve ocakbaşı lezzetlerinin bir arada sunmasıyla Yeniköy favorilerimiz arasındaki yerini alıyor. Restoranın atmosferineyse eskitilmiş duvarlar, antika görünümlü mobilyalar ve şamdamlar eşlik ediyor. Rakının çay bardaklarında, yiyeceklerin toprak tabaklarda sunulduğu Eski Adet’te sohbetinizin arkasında çalan eski Türkçe parçalar bizi ara sıra zaman yolculuğuna çıkarıyor. Akşamın ilerleyen saatlerinde ise 80 ve 90’ların en sevilen şarkılarıyla mekân biraz daha hareketleniyor. Nostalji ve eğlenceyi bir arada sunan bu mekânı bir hafta sonu buluşması için düşünebilirsiniz.

İlginizi çekebilir: İstanbul’un Yeni Nesil Meyhaneleri

Fiko Ocakbaşı

Yeniköy’ün sevilen ocakbaşısı Fiko Ocakbaşı’nı, ferah bir atmosfer eşliğinde sevdikleriyle kebap keyfi yapmak isteyenler için tavsiye ediyoruz. Fiko’nun bizim için en fazla öne çıkan özelliği, kendini yenileyen mezeleri ve tabii ki lezzetine doyum olmayan kebapları. Burada ete doyacağınız iyi bir yemek deneyimi yaşamak isteyenlere başlangıç için bizim önerilerimiz: avokado ve 3 çeşit peynir ile hazırlanan Avokadolu Girit Ezmesi ile közlenmiş kırmızı biber, dereotu, maydanoz, yeşil soğan, peynir ve cevizin bir araya geldiği Cunda Ezmesi. Son olarak, Fiko Ocakbaşı’yı diğer ocakbaşılardan ayırdığını düşündüğümüz bir özelliğinden söz edelim: yemek öncesi ya da sonrası rahatlıkla içebileceğiniz hafiflikte kokteylleri! Ekşi-tatlı aromaları sevenlere Bourbon Herbal’ı tavsiye ederiz.

Yeniköy’ün Gelenekselleşmiş Mekânları

Emek Kafe

Şehirde küçüklüğümüzden beri aynı lezzetleri bulabildiğimiz ender noktalardan olan Emek Kafe’nin 50 yılı aşkın geçmişiyle bizdeki yeri apayrıdır. Burada denizin sonsuz maviliğinin içinde keyifli bir Pazar kahvaltısı geçirebilir, lezzeti dillerden düşmeyen serpme kahvaltı ve menemenlerini deneyebilirsiniz. Hazır Emek Kafe’ye uğramışken cadde üzerinde enfes mantılarıyla ünlü Emek Mantı’ya da uğramanızı öneriyoruz.

Yeniköy Kitapçısı

İstanbul’da bulamadığınız ender kitapları dahi sizin için hemen bulan Yeniköy Kitapçısı, bizim mahalledeki en sevdiğimiz yerlerden. İçine girdiğiniz an kedileri ile size merhaba diyen kitapçıda; isterseniz saatlerce kitapların dünyasına dalabilir, kahvenizi içerken diğer kitap kurtları ile sohbet edebilirsiniz.

İlginizi çekebilir: İstanbul’un Kitapçıları

Yeniköy Kahvesi

İstanbul’un gelişen ve değişen hâlini çok sevsek de bazen eski Türkiye şairlerinin bahsettikleri sakinliği ve gelenekselliği de aramıyor değiliz. Böyle zamanlarda Yeniköy’de taş merdivenlerini çıktığımızda ağaçların arasından görünen boğaz manzarası ile Yeniköy Kahvesi bizi geçmişe döndürmesiyle en sevdiğimiz duraklardan.

Yeni Damla Pastanesi

Birçok İstanbullu’nun küçüklüğünden beri doğum günü pastalarını yapan, yorulduğumuzda bir çay ve börek molası verdiğimiz Yeni Damla Pastanesi, bizim Yeniköy’de en geleneksel noktalarımızdan. Pastaneye uğramasak bile arkadaşlarımızla evde toplandığımızda masanın üzerinde mutlaka bir tatlılarını bulundururuz. Özellikle glutensiz beslenenleri de düşünen Yeni Damla’da unsuz yağsız tatlarını denemenizi öneririz.

Taka Balık

Boğazın kenarına attıkları tabule ile bizi eski Türkiye filmlerindeymişiz gibi hissettiren Taka Balık; balık ekmekleri, manzarası ve samimi ortamı ile bizim Yeniköy’deki favori duraklarımızdan. Özellikle gün batımında deniz kokusu eşliğinde oturmayı ve yemeğini kediler ile paylaşmayı sevenlerin müdavimi olduğu Taka Balık’ı herkese öneriyoruz.

Bağdat Caddesi’nde Çalışabilecek Mekanlar: Yepyeni Keşifler!

Pandemiyle beraber hibrit ve tamamen evden çalışma düzeni oldukça yaygınlaştı. Ancak eskiden her gün ofise gidip sosyalleşen bizler için evde yalnız çalışmak bazen sıkıcı olabiliyor. Böyle zamanlarda birkaç insan yüzü görmek ve modumu değiştirmek için evime yakın mekanlardan çalışmayı tercih ediyorum. Bu yazımda Bağdat Caddesi civarında bireysel ve toplu çalışmaya uygun mekanları sizler için derledim.

Paper Roasting Coffee & Chocolate, Suadiye [[konum_1]]

Paper ilk olarak 2017 yılında Ankara’da açılmış. Bestekar, Ümitköy ve ODTÜ Teknokent’te faaliyet gösteren Paper’ı bir Ankaralı olarak en başa koymak istedim! Kahve ve çikolata konusunda iddialı olan Paper’ın aynı zamanda baristalıktan kahve tadımına kadar çeşitli eğitimleri mevcut. Mekana gelirsek, dekorasyonunun oldukça başarılı olduğunu düşünüyorum. Üst kat bireysel, alt kat grup çalışması için uygun. Bunun yanında özellikle içecek menüsü çok kuvvetli, benim favorim hindistan cevizi kabuğu içinde sunulan coco latte. Bitkisel süt ve vegan yemek seçenekleri de mevcut. Mekanın sabah saat 9’da açılması önemli bir artı benim için.

Matters, Suadiye [[konum_2]]

Matters Paper’ın hemen yanında yer alan, dekorasyon olarak daha sade bir mekan. Bireysel çalışma için uygun olduğunu düşünüyorum. Kruvasan konusunda iddialı olduklarını söyleyebilirim, dilerim en kısa zamanda menülerine vegan kruvasan da eklerler. Özellikle yiyecek menüsü oldukça zengin; tofu scramble, humus & tofu gibi vegan seçenekler de mevcut. Burasının da sabah 9’da açılıyor olması çalışmak isteyenler için önemli bir kriter.

Meet Lab Coffee, Suadiye [[konum_3]]

Meet Lab Coffee, tasarımı ve sabah 8’de açılıyor olması nedeniyle, bu listede bulunan en sık gittiğim mekan olduğunu söyleyebilirim. Suadiye’nin yanı sıra Kozyatağı ve Caddebostan’da da şubeleri var. Hemen yanındaki tren yolu, duvarlardaki grafitiler ve kahve kokusu bir araya gelince kendimi bir Avrupa şehrinde gibi hissediyorum. Ön balkon ayrı, arka balkon ayrı keyifli, tasarım koltukları da oldukça orijinal. Ayrıca beyaz dekorasyonu ve açık alanlarıyla ferah bir yer olduğunu düşünüyorum. Kahve konusunda da iddialılar, farklı çekirdek seçenekleri mevcut. Bunun yanında vegan wheat salad, falafel bowl gibi vegan yemekler bulabilirsiniz.

Kokoa, Suadiye [[konum_4]]

Divan Pastanesi’ne ait bu Kokoa’nın yalın ve ferah bir tasarımı var. Kokoa yemek ve sunumları ile de ayrıca sürdürülebilirlik konusunda öne çıkıyor. Camın önündeki yüksek masalarda yoldan geçenlere karşı çalışmak çok keyifli. Birçok yemek kartının geçerli olması burayı listedeki diğer mekanlardan ayıran önemli bir avantaj. Menüsünde mantarlı empanada ile fırınlanmış çıtır ve pancar püresi gibi vegan seçenekler de mevcut. Sabah 7’de açılıyor olması yine çalışanlar için önemli bir tercih sebebi olabilir.

Grandma, Suadiye [[konum_6]]

Grandma’nın tasarımı bana oldukça sıcak ve huzurlu geliyor. Zaten buranın kuruluşu Münevver anneannenin ailesi için pişirdiği ekşi mayalı ekmeklere dayanıyormuş. Nişantaşı ve Galataport’a ek olarak İzmir Hilltown AVM’de de varmış. Ancak bu listedeki en pahalı menüye sahip mekan olduğunu söylemeliyim, üstelik vegan seçenekler de çok limitli (vegan keki çok ağır bulup bitirememiştim maalesef). Yine de sabah 9’da açılıyor olması ve listedeki diğer butik cafelere göre daha geniş bir mekan olması avantaj olabilir.

Parker, Suadiye [[konum_8]]

Parker, Naif Tasarım’a ait gotik mimarisiyle listedeki diğer mekanlardan ayrışıyor diyebilirim. Sıvalı duvarları, kilise koltukları, antika elbise askıları ve langırt masası… Ayrıca oldukça havadar olması pandemi döneminde avantaj sağlıyor bence. Menüsü çok geniş bir yelpazeye sahip ancak vegan seçenekleri biraz daha çeşitlendirmelerini diliyorum. Pazartesi günleri kapalı olduğunu da belirteyim, diğer günler ise sabah 10’da açılıyor.

Mankind Coffee & Eatings, Caddebostan [[konum_5]]

Ferah ve yalın bir tasarımı olan Mankind Coffee & Eatings’de toplu olarak çalışabileceğiniz 8 kişilik bir masa var, priz açısından da sıkıntı çekmiyorsunuz. Kahvelere ek olarak çay çeşitleri açısından zengin bir menüsü olduğunu söyleyebilirim. Bunun yanında vegan salata ve bowl gibi yemek seçenekleri de var. Mankind Coffee & Eatings, sabah 9’da açıldığından zaman kaybetmeden çalışmaya koyulabilirsiniz.

Books & Coffee, Caddebostan [[konum_7]]

Adından da anlaşılabileceği gibi Books & Coffee, bir kütüphane gibi. Her yerde farklı türlere göre gruplarmış kitaplıklar mevcut. Önlerinde bulunan koltuklarda kahve eşliğinde kitabınızın keyfini çıkarabilir, tekli masalarda konsantre bir şekilde çalışabilir veya grup çalışmaları için geniş masaları tercih edebilirsiniz. Caddebostan’a ek olarak Karaköy, Beylikdüzü, Ankara, Adana, İzmir ve Marmaris’te de bulunuyormuş. Burası da listedeki diğer çoğu mekan gibi sabah 9’da açılıyor.

Kapak fotoğrafı: Naif Design

İlginizi çekebilir: Naz Kavas’tan Ofis Voyvoda

Eminönü ve Sirkeci Mekanları: Yeni Nesil Lezzet Rotaları

Eminönü ve Sirkeci sokaklarında her geçen gün içimizi açan, birbirinden keyifli ve lezzete odaklanan mekanlar açılmaya devam ediyor. Eski İstanbul’un nostaljisiyle gezerken, gurme tatlar yakalayabileceğiniz restoran ve cafe önerilerinden oluşan keşif mekanlarımızı sizin için listeledik!

Eminönü ve Sirkeci Mekanları

Peak Coffee Hub [[konum_1]]

Sirkeci’nin en yeni mekanlarından Peak Coffee Hub, tramvay yolu üzerindeki konumu, dinamik ve eğlenceli konseptiyle hemen dikkatimizi çekti. Bu küçük kahve dükkanının ön bahçesinde kahvenizi yudumlarken hayatın akışını izleyebilir, sokağın temposunu gözlemleyebilirsiniz. Rengarenk graffitilerle süslü iç mekanı hem keyifli dost sohbetleri için, hem de çalışma alanı olarak kullanmak için çok uygun. Kahve önerilerimiz ise; yaz ayları için ferahlatıcı cold brewler ve kış aylarında içinizi ısıtacak zencefilli ve zerdeçallı golden latte! Mekanın bir diğer sevdiğimiz özelliğiyse, öğrencilere okul etkinliklerinde destek olup, kahve alışverişlerinde belirli indirimler uygulamaları. Sirkeci’ye uğradığınızda Peak Coffee Hub’a da yolunuzu düşürün deriz.

Coffeetopia [[konum_2]]

3. dalga kahvenin en önemli temsilcilerinden, “Kahve Fabrikası” sitesinin kurucusu Şerif Başaran’ın imzasını taşıyan Coffeetopia, nitelikli kahve denildiğinde akla gelen ilk mekanlardan bir tanesi olma özelliğini sürdürüyor. Coffeetopia’nın en beğendiğimiz özelliklerinden biri de kahve hakkında gerçekten bilgili olmaları, misafirlerinin kahve hakkındaki sorularını her zaman itinayla cevaplıyorlar ve çeşitli önerilerde bulunuyorlar. Lezzetlere gelecek olursak, eğer dışarıda oturuyorsanız ve bir tatlıya düşkünüyseniz işiniz çok zor. Çünkü enfes cheescake’ler, macaronlar ve pastalarla başbaşasınız. Eminönü şubesindeki başarısının ardından Kadıköy Bahariye’de yeni bir şube açan Coffeetopia çok yakında kahveden anlayan ve nitelikli kahve sevenlerle Sefaköy’de buluşacak, bizden söylemesi.

Can Oba [[konum_3]]

mekan5-2
Fotoğraf: felsefetasi.org

Sirkeci’nin esnaf lokantalarının bulunduğu, Hoca Paşa Hamamı Sokak’a doğru yola çıkıyoruz. İstanbul’da sokak arası lezzet keşiflerimizden Can Oba, menüsündeki içerik zenginliği ve sunumlarıyla en beğendiğimiz restoranlar arasındaki yerini alıyor. Sirkeci’nin nostaljik ambiansının bir lezzet senfonisine dönüştüğü mekanın alamet-i farikasıysa yemekleri zenginleştiren meyve kullanımı ve yemeğinizi bitirdikten sonra bile hafızanızdan asla çıkmayacak o lezzet ahengi. Fine dining deneyimini samimiyet ve sadece kaliteyle buluşturan bu restoranı mutlaka listenize eklemenizi öneriyoruz.

Gurmania [[konum_4]]

Eminönü’nün meşhur Tahmis Sokak’ından geçip kahve kokularıyla buluşmadan önce Gurmania’nın Berliner’lerinden mutlaka bir tatmalısınız. Geleneksel Alman, İsviçre ve Avusturya tariflerini ülkemize ait malzemelerle buluşturan mekanın lezzeti, bu küçücük dükkanın çok ötesinde diyebiliriz. Gelelim lezzet önerilerine, taze meyvelerden kendi ürettikleri kayısı ve çilek marmelatlısını, nutellalı çikolata dolgulusunu ve Bavyera kremalı çeşitlerini denemenizi tavsiye ediyoruz. Taptaze kahvenizle birlikte seçtiğiniz Berliner’inizle birlikte Tahtakale’nin akışına kendinizi bırakabilir, sokağın keyfini doyasıya çıkarabilirsiniz.

Fileto by Osman Kasap [[konum_5]]

Sirkeci’nin en eski kasabı, Cumhuriyet’le yaşıt ender kuruluşlardan Osman Kasap hem lezzetleri hem de etteki kalitesiyle listemizdeki yerini alıyor. Dünya mutfağından seçenekler sunan restorandan içeriye girdiğinizde odun ateşinde pişmiş dönerin enfes kokusuyla karşılanıyorsunuz. Hemen yanıbaşındaki tandırda da dönerin olmazsa olmazı sıcacık lavaşlar pişiyor. Hafta içi öğle saatlerinde mekanın oldukça kalabalık olduğunu önceden belirtelim. Fileto by Osman Kasap, özellikle çevredeki bankacıların ve memurların, bazen de bölgedeki genç esnafların buluşma noktası. Gelelim lezzetlere… Burası bir kasap restoranı olduğundan mutlaka tadın diyeceklerimiz, lokum gibi steak çeşitleri ve artizan burgerleri. Eğer etten farklı bir tercih arıyorsanız ılık keçi peynirli salatalarının da oldukça lezzetli olduğunu söylemeliyiz.

Virginia Angus [[konum_6]]

Eminönü Mercan Yokuşu’nun en sevilen lezzet noktalarından Virginia Angus’u sevmek için nedenimiz çok! Etin lezzetini ortaya çıkaran dry-aged steakleri, %100 etten enfes hamburgerleri ve anne patatesleriyle Virginia Angus etseverlerin uzun zamandır favori mekanlarından bir tanesi. Nişantaşı ve Ataşehir’de de şubeleri bulunsa da, Virginia Angus’dan bahsettiğimizde bizim aklımızda hep o küçük bir ayakkabı dükkanından et sevenler için bir lezzet durağına dönüşen o mekan canlanıyor. Buraya geldiğimizde ne yiyelim derseniz, bizim size önerimiz kesinlikle
Fantastic Four! En sevdiğimiz dörtlü olan köfte burger, virginia burger, lokum burger ve sucuk burgerin aynı anda önünüze geliyor ve damaklarda lezzet dansı başlıyor. Enfes bir burger deneyimi için yolunuzu Mercan Yokuşu’na düşürmeye değer.

Zambo Cafe [[konum_7]]

Çocukluğumuzdan beri severek çikolatalarını yediğimiz ve sakızlarını çiğnediğimiz Zambo’nun Eminönü’nde kendi mekanını açtığını öğrendiğimizde çok sevindik. Sizin için hemencecik denedikten sonra  bu mekan bizim gibi tatlı düşkünlerinin kalbini kazanacağına eminiz. Burada sütlü, kakaolu veya bitter çikolatalı soslarıyla enfes bir waffle deneyimi yaşayabilir, güne lezzetli pancakeleri ve krepleri eşliğinde başlayabilirsiniz. Mekandan ayrılırken sevdikleriniz için Zambo’nun meşhur Beyoğlu Çikolata’larından veya spesiyal çikolata çeşitlerinden sevdiklerinize hediye almayı unutmayın!

Brew Coffee Works [[konum_8]]

Kahve kokularını takip edin, Sirkeci’nin en lezziz kahve mekanlarından Brew Coffee Works’a ulaşacaksınız! Eski ile yeniyi, nostaljiyle avangardı aynı konseptte birleştiren mekanın dekorasyonunda gemişe ait farklı değerler yatıyor. İçeriye ilk adımınızı attığınızda Brew Coffee Works’ün içinde bulunduğu yapının mimarı ve caddeye adını verilen Mimar Kemaleddin Bey’in bir tablosuyla karşılaşıyorsunuz. Kahvenizi ister Mimar Kemaleddin Bey’e karşı, ister Osman Hamdi’ye karşı için, çok beğeneceğinize eminiz.

Instagram

İlginizi çekebilir: İlknur Selimoğlu’ndan Pandeli İstanbul

Optimist Meal to Eat: House of B’nin Yeni Projesi

Akaretler’deki ilk şubesi ile kısa sürede dikkatleri üzerine çeken House of B, Suadiye’de bulunan ikinci şubesinde de aynı başarıyı sürdürdü ve yeme/içme sektöründe kalıcı bir yer edindi. Daha önce burada da birkaç kez bahsettiğimiz, lezzetlerini, atmosferini ve farklı yanlarını anlattığımız House of B’nin Sevilen giyim markalarından Fifty Pieces ile gerçekleştirdiği yepyeni projesinden de bahsetmemek olmaz doğrusu!

house-of-b-2-2
House of B – Fifty Pieces

House of B, şahsen benim en sevdiğim mekanlardan biri. Pek çok ihtiyaca aynı anda cevap verebilecek bir yer. Özellikle Suadiye şubesinde hafta sonu arkadaşlarınızla zaman geçirmek, burgerlerini, ‘wing’lerini ve diğer yemeklerini yiyip birer bira ile uzun uzun keyif yapmak bir harika. Aynı şekilde ilk şubesi olan Akaretler şubesi de popülerliğini koruyor. Yemeklerinin lezzeti kadar, atmosferi ile de dikkat çeken bir yer. Kırmızının hakimiyetindeki American Diner konseptli ambiyansı ilgi çekerken, bir yandan da çalışanların kıyafetlerine kadar bir özen ve bütünlük gözlemleniyor. Kısacası yalnızca bir yemek deneyimi değil, genel olarak sosyal açıdan karma ve hoş bir tecrübe yaşatıyor House of B. Bu bahsettiğime uygun olarak da farklı projeler üretiyorlar bir yandan. Şimdi anlatacağım projeleri de bunun yansıması olarak görülebilir. 

Fifty Pieces markasını bilmeyeniniz yoktur. Renkli ve rahat tasarımları ile, özellikle daha rahat giyinmeyi sevenlerin ve spor yapanların çokça tercih ettiği bir giyim markası. Fifty Pieces ile House of B, bayılacağınız bir koleksiyon ile karşımızda! House of B’nin kendine özgü tarzı ve Fifty Pieces’ın minimalist yaklaşımıyla harika bir iş birliği ortaya çıkmış durumda. House of B’nin Burgerlerini sevenlerin beğenisini kazanan, House of B’nin apayrı stilini ve Fifty Pieces’in kalitesini de ortaklaşa yansıtan giyim ürünleri, Şubat 2024 itibariyle mekanın şubelerinde ve Fifty Pieces web sitesinde yerlerini aldı bile! 4 üründen oluşan bu kapsül koleksiyonda Sweatshirt, Tshirt, Cap şapka ve Çoraplar yer alıyor. Bence hepsi çok şık, aynı zamanda da rahat ve hiçbir yerde bulunmayacak denli orijinal. Bu ürünler, gerçekleştirilen iş birliğine özel olarak hazırlanmış büyük burger kutularında sunuluyor ki bu bile bambaşka bir dokunuşun göstergesi diyebiliriz. Bu koleksiyondan ürünleri giydiğinizde eminim çok rahat hissedeceksiniz. Üstüne üstlük gerçek anlamda mekanın müdavimlerine de hitap edecek kalitedeler.

house-of-b
House of B – Fifty Pieces

Bunlara ek olarak; House of B’nin, daha önce de anlattığımız Akaretler ve Suadiye şubelerinde bu koleksiyona özel yeni bir burger menüde yerini aldı. Bu burgerin ismi; Fifty B, 150g köfte, kaşkaval peyniri, %50 beyaz trüflü mayonez, %50 siyah trüflü mayonez ve sotelenmiş istiridye mantarından oluşuyor. Yazarken dahi iştahı açılıyor insanın. Özellikle de Bulgaristan’a gittiyseniz ve oraya özel bir peynir olan Kaşkavalı denediyseniz daha da seveceğinize eminim. Ayrıca trüf severleri de memnun edecek bir lezzeti var. Peki bu burgerin esin kaynağı nedir? diyecek olursanız; Fifty Pieces’ın “Hayatta hiçbir şey yüzde yüz değildir, elli orta yoldur, olduğu kadarıyla da kusursuzdur. Fifty, optimizmin sayısı” mottosu! Esin kaynağı! Sanırım pek çoğumuzun hayat felsefesine de uyacak, olduğu kadarıyla da bazen kabul etmemiz gerektiğini öğütleyen bir cümle. Uzun lafın kısası yakın zamanda planlarınıza size yakın olan House of B şubesine gidip bu leziz burgeri denemeyi, Fifty Pieces ile oluşturulan şık koleksiyondan parçaları inceleyip, satın almayı da ekleyin derim.

Kapak Fotoğrafı: House of B

İlginizi çekebilir: Gökçe Ece Oksay’dan Horo Burger

2024 Tiflis’i: Görülmeye Değer Yerler ve Yeni Keşifler

Tiflis son dönemde neden bu kadar popüler oldu hiç düşündünüz mü? Elbette vizesiz olması çok büyük etken ama bence Tiflis büyük beklentilerle gitmemenize rağmen kendine özgü tarzıyla gelen herkesi bir noktada yakalayıp oradan mutlu ayrılmasını sağlıyor. 

4e16f2bb-1bc4-4ba4-9b22-9a7e0206652b
Tiflis | Fotoğraf: Öyküm Pekşen

Biz Tiflis için 2 gece 3 günlük bir seyahat planı yaptık. Havalimanından şehir merkezine 337 numaralı otobüs ile yaklaşık 35-40 dakikada ulaştık. Bu otobüslerde kredi kartı geçiyor. Bizdeki düğme basma makinelerine çok benziyor. Eğer bir sorun olursa da emin olun otobüsteki on kişiden biri Türk çıkacaktır. Her daim destekçiniz olacak. Yok ben otobüs istemiyorum dendiği noktada havalimanına indiğiniz anda taksici abiler etrafınızı saracak zaten hazır olun 🙂 Ama bana sorarsanız bölgede yaygın kullanımı olan BOLT uygulamasını kullanın. Gitmeden önce kalacağımız yeri merkeze yakın bir hostelden tercih ettik gayet temiz, güvenli ve sıcaktı. Hiçbir sorun yaşamadık.

Çok erken saatlerde vardık Tiflis’e ama buna rağmen ev sahibimiz bize yardımcı oldu ve giriş saatimizden önce evi hazırladı. Önce eve eşyalarımızı bıraktık ve kahvaltı saatine kadar biraz kestirdik. Bir iki saat dinlendikten sonra sıkıca giyinerek kendimizi sokağa attık. Hava tahmin ettiğimizden daha ılıktı ve ilk gün yağmur yoktu. Şartlar kilometrelerce yürümeye gayet uygundu.

de8200f5-c048-46dc-9ba8-8ccc57d1fcc1
Linville | Fotoğraf: Öyküm Pekşen

Kahvaltı için ilk durağımız Linville oldu. Burası yıllar geçse de popülerliğini koruyor. İçeri girdiğinizde binanın yamuk olduğunu düşünebilirsiniz. Merdivenlerden çıkarken ufak ufak sağa çekileceksiniz. Üst kata çıktığınızda bu tarihi doku sizi mest edecek. Hemen cam kenarı masaya geçtik ve önce menüyü sonra etrafı keşfe koyulduk. Tiflis’e gidişimiz yeni yıl hazırlıkları öncesine denk geldiği için içerisi bir başka keyifliydi.

Peynirli ve çikolatalı krep ve patates kızartmasıyla güne bomba gibi bir başlangıç yaptık. Çalışanlar çok kibardı ve içerisi huzur doluydu. Bunu özellikle söylüyorum çünkü Tiflis’e gitmeden önce okuduğum bazı yorumlarda çalışanların suratsız ve kaba olduklarına dair bir bilgi dolaşıyordu ama biz böyle bir durumla karşılaşmadık. Yediklerimiz gayet uygundu ve bizi doyurdu. Linville’den mutlu ayrıldık. Kesinlikle listeye eklenebilir. Tabana kuvvet dedik ve kendimizi tekrar buram buram tarih kokan Tiflis sokaklarına bıraktık. 

02edbe97-dc81-49ae-901a-7470b525c64d
Bridge of Peace | Fotoğraf: Öyküm Pekşen

Bir diğer turistik nokta Bridge of Peace üstünden geçtik, sisler içerisinde görünen dağlara göz kırptık ve etrafta gezinen abilerin ellerinde tuttuğu papağanlarla zorla fotoğraf çektirme ısrarına da maruz kaldık. Siz siz olun gülüp geçin ve mümkün olmadıkça iletişim kurmayın:) Her sokak enfes tarihi yapılara ve graffitilerle dolu duvarlara açılıyor.

e973c1ad-e526-4757-9c03-f543a1eac753
Cafe Stamba | Fotoğraf: Öyküm Pekşen

The Rooms Hotel’in içindeki Cafe Stamba desem ne dersiniz? Eminim Gürcistan seyahati hakkında bilgi toplarken buranın methini duydunuz. Kaç bin adım attık inanın bilmiyorum ama şansımıza aşırı soğuk yoktu ve motivasyonumuz tamdı. Dışı ayrı içi ayrı görkemli bu binaya girer girmez yurt dışında olduğunuzu hissediyorsunuz. Bunu neden söyledim çünkü Tiflis ilk defa yurt dışı seyahati yapacak olan kişileri gitmeden önce tatmin etmiyor olabilir ama inanın bana buradaki çoğu mekan sizi mimari açıdan doyuracak. Yemeklerin lezzetine geçecek olursam, biz hepimiz farklı tatlar tercih ettik ve her birinden hem fiyat hem performans olarak keyif aldık. Ayrıca dış kısımda, cocktail bar’ın da olduğu bahçeli bölümde oturmayı tercih ettik ve fiyat+performansa bir de görsel şölen ekledik.

7ff4b4dc-2f13-4b9b-a014-5b29c625e66d
Cafe Stamba | Fotoğraf: Öyküm Pekşen

Bu arada söylemeden geçemeyeceğim WC kısmındaki detaylar da bir o kadar özenliydi. Buradaki aynalarda bazı günler selfie sırası olduğuna yemin edebilirim. Yemeğimizi yedikten sonra otel içerisinde ufak bir gezintiye çıktık. Seyahatimiz yılbaşı öncesine denk geldiği için hem sokaklar hem gezdiğimiz mekanlar ayrı parlıyordu. İçeride devasa bir çam ağacı ve etrafını kaplayan boydan boya bir kütüphane vardı. Yere kadar inen camlardan içeri sızan ışıkla birlikte devasa bitkiler yukarı doğru çıktıkça bizi büyülemeye devam etti. Üst katta gezmesi çok keyifli bir hediyelik eşya dükkanı da bulunuyor. Her biri birbirinden özel parçalar, mutlaka ziyaret edilsin derim. “Neden burada kalmıyoruz?”u üzülerek sorguladıktan sonra gezimize kaldığımız yerden devam ediyoruz. Tiflis gece daha bir kalabalık, neşeli ve ışıl ışıl… Sokaklarda müzisyenler, köşe başı noktalarda satıcılar ve sıcak şarap kokusu… Ufak ufak üşümeye başladık ve yol üzerinde gördüğümüz Ch’ika‘ya girdik.

05e49c42-1e9b-4d9d-9bcd-bdf618417e27
Chika | Fotoğraf: Öyküm Pekşen

Mekan çok keyifliydi. Camın önünde ahşap bir yükseklik ve minderler, kapının girişinde içinde meyve ve nane yaprağı bulunan cam bir su fıçısı (bu arada Tiflis’te musluktan su içiyorlar ama ben tercih etmedim), tam karşıda enfes tatlıların bulunduğu minik bir camekan… Benim tercihi kremalı ve havuçlu kek oldu yanında da latte, bol bol da su içtim. Hepsi enfesti. Meşhur Freedom Square’den geçerken bu anı ölümsüzleştirmeyi unutmadık elbette ve evimizin yolunu tuttuk.

c9df9c77-6f2d-4685-b82a-23f1917c90ed
Museum of Books | Fotoğraf: Öyküm Pekşen

Ertesi sabah önce kaldığımız yere çok yakın olan Museum of Books‘u ziyaret ettik. Gittiğimizde saat sabahın körü olduğu için içini ziyaret edemedik. Ama dışarıdan da oldukça güzel bir bina olduğunu söyleyebilirim. Siz gitmeden önce ziyaret saatlerini kontrol ediyor olursunuz. Kahvaltı için hepimizin görmek istediği Entree tercih edildi.

Hemen cam kenarı güzel bir masa seçtik kendimize ve camlı bölümde yer alan birbirinde lezzetli kruvasan ve sandviçlerden sipariş ettik. Kasadaki kız bize türk çayı içmemizi tavsiye etti ve geri çevirmedik. Türk çayı dediği sallama çay bu arada:) ama siparişimize güzel bir eşlikçi oldu. Bir tam puan da buraya. Kahvaltımızı sağlam yaptık çünkü bugün kaç adım atacağımız meçhul:) telefonu Love Bridge için kurduk ve yola koyulduk.

6d77a73a-5e51-42b9-898d-5cb8f134f087
Love Bridge | Fotoğraf: Öyküm Pekşen

Arada yorulduğumdan şikayet ederek ağlayıp sızlasam da hedefe ulaştık. Hava yağmurlu olmasına rağmen köprünün üstü epey kalabalıktı. Köprünün başında keçeli kalemiyle birlikte köprüye asmak isteyeceğiniz birde kilit satan üstelik Türkçe bilen abi de cabası! Yalnız olmanın bana verdiği yetkiye dayanarak etraftaki çiftlerin fotoğrafını çektikten sonra gururla köprüden uzaklaştım. Yağmur çiselemeye başladı bizde yorulduk ve yolda gördüğümüz tatlış bir kafeye attık kendimizi. İnanmazsınız burası da çok keyifliydi. Tiflis bu işte iyi. Daily Grind bizce çok samimi ve sıcak bir dinlenme noktasıydı.

7706b9e4-e63b-4513-ad32-ed69d58f738b
Daily Grind | Fotoğraf: Öyküm Pekşen

Birer sıcak çikolata içtik. Mekan sahipleri oldukça cana yakındı. Wifi şifresini de alıp burada biraz soluklandıktan sonra yolumuza devam ettik. Yol üstünde büyük bir Carrefour gördük. Yurt dışında market gezmeyen bizden değildir:) Hemen içeride ufak bir keşif yaptık ve şans eseri Tiflis’in gastronomi yuvası diyebileceğimiz Bazari Orbeliani mekanına denk geldiğimizi fark ettik.

8593263a-e5c3-495e-a913-5d4b8e35ba50
Bazari Orbeliani | Fotoğraf: Öyküm Pekşen

İçeri girdiğiniz anda her köşeden yemek kokularıyla mest oluyorsunuz. Hiçbir köşeyi atlamadan semt pazarı gezer gibi önce keşfe çıktık ve sonrasında hoşumuza giden yerlerde yerel lezzetleri tatmaya başladık. Karbonhidrat üstüne karbonhidrat dedik ve bu seçimimizden asla pişman olmadık. Dönüş yolunda Çiçek Pazarı dedikleri meydandan geçtik.

122ccbb6-e5b5-4914-a240-7ef064de9859
Flower Bazaar | Fotoğraf: Öyküm Pekşen

Sokak lambalarının da yanmasıyla oldukça romantik oldu. Ertesi gün sabaha karşı uçuşumuz olduğu için eve erken dönüp hem dinlenip hem de toparlanmak istedik. Evden ayrılış saatimiz otobüs için uygun olmadığında BOLT uygulamasında araç çağırdık ve havalimanına bu şekilde gittik. Güvenle tercih edebilirsiniz. Gayet keyifli bir yolculuk oldu. Seyahat planının yaparken 2 gece 3 gün yetermiş gibi gelmişti ama bana sorarsanız yetmedi. Araç kullanmayıp her yere tabana kuvvet gittiğimiz için birbirine uzak yerleri tercih edemedik ve rotamızı ona göre şekillendirdik. Alın size Tiflis’e bir kez daha gitmek için bahane! See u soon Tiflis…

Kapak Fotoğrafı: Öyküm Pekşen

İlginizi çekebilir: Naz Kavas’tan Tiflis Lezzet Durakları