Aydınlatma ve takı tasarımcısı Şebnem Gemalmaz’ın yarattığı Urbanbake ile tanıştınız mı?

3hip

1. Urbanbake nasıl ortaya çıktı? Oluşum sürecinde sizi neler etkiledi?

2008 yılında İsveç’te yaşadığım zamanlarda ortaya çıkmaya başladı. Beton ile organik formlu sokak mobilyaları yapan bir mimarla tanışmamla başladı hikaye. Ben o sıralar gün ışığı aydınlatması üzerine çalışıyordum ve Louis Kahn yapılarına takılmış durumdaydım. Bu iki nokta, Kahn yapıları ve betonun alternatif kullanımları beynimde döndü durdu. İstanbul’a dönünce tüm bu birikim, Inside Out Louis Kahn koleksiyonu ile ortaya çıktı. Kahn yapılarının gün ışığı açıklıklarını tersyüz edip betondan takılar haline getirdim. Ve o zamanlar Design Pnata olan markam yeni bir isim ve kimlikle Urbanbake’e dönüştü.

2. Aslen bir aydınlatma tasarımcısısınız. Bu durum, Urbanbake’in tasarım anlayışına nasıl yansır?

Işık zor bir materyal, elle tutamadığınız, her zaman şaşırtan, uçsuz bucaksız bir şey. Urbanbake ise ölçeğin çok daha detaylandığı, dokunduğum, malzemeye şekil verdiğim bambaşka bir tasarım mecrası. İkisi bu anlamda birbirini çok besliyor. Kullandığım malzeme ile ışığın ilişkisi de bana hep çok etkileyici gelir. Takılardaki formlar dokular ancak gölge-ışık ilişkisi ile varlar.

3. Urbanbake bir hikaye anlatıcısı ise, en çok hangi şehrin hikayesini sever?

Urbanbake bu ara şehir hikayelerindense doğadan hikayelere kulak veriyor. Ama izler derseniz Stockholm’un izleri derim.

hip41

4. Tasarımlarınızda en çok hangi malzemeleri kullanırsınız?

En çok pirinç ve çimento… İKSV Bienal Seçkisi’ndeki son koleksiyonum Un-expected ise mermer ve avizecilerden toplanan pirinç aksesuarlarla oluşturulan parçaları içeriyor. Bu aralar lensler, optikler var gündemimde.

5. Hangi kişisel özellikleriniz tasarımlarınızı olumlu yönde etkiler? Olumsuz yönde de etkilediğini düşündüğünüz özellikleriniz var mı?

Gitmeler… hem olumlu hem olumsuz özelliğim. Yeni bir ülke, yeni şehirler, yeni insanlar çok daha üretken olmamı sağlıyor; ama bu gitmeler, fikirleri gerçekleştirme sürecini biraz sekteye uğratabiliyor.

6. Avrupa’da da çalışmış bir tasarımcı olarak, İstanbul’un iyi tasarımcılar için bir kuluçka olabilmesi için potansiyeli nedir? Öncelikle hangi sorunları aşmamız gerekiyor?

Çok sesli olması… Gerçek anlamda sesten hatta belki gürültüden bahsediyorum. Bu önemli bir potansiyel. Sorun diye gördüğüm bir durum yok işin aslı. Oradakini buraya getirip oldurmaya çalışmak belki de en büyük sorun. Buranın dili de yöntemi de kendine has. Onun içinde yoğrulup iç sesi dinlemek lazım bence.

7. Urbanbake ürünlerini en çok kimin kullandığını görmek isterdiniz?

Severek satın almış olan herhangi birinin. Kim olduğundan çok kullanan kişinin ona verdiği değer benim için önemli.

8. Urbanbake‘i 5 yıl sonra nerede, nasıl görüyorsunuz?


Muhtemelen Sri Lanka’da…

9. Son olarak, hipicon.com’dan sevdiğin 5 ürünü bizimle paylaşır mısın?


Seletti’nin fincanlarına takılmış durumdayım bu ara; bana Alice Harikalar Diyarında’yı hatırlatıyorlar.
Erdem Akan depozit bardakEleven plus hoparlörNeonid’in neon aydınlatmaları ve Projects Watches.