passion pit

İlk single “Take A Walk” ile Passion Pit’vari bir giriş yapan albüm, aslında görünenin aksine neşe ve mutluluktan fazlasını vadediyor. Grubun vokali ve söz yazarı Michael Angelakos’un Pitchfork’a verdiği röportajda ayrıntılı anlattığı üzere, albümün oluşum aşamasında baş etmeye çalıştığı Bipolar bozukluğu aslında albümün temel dokusunu oluşturuyor. Mutlu melodilerin arkasına saklanmış mutsuz, melankolik ve kişisel sorunlarla dolu sözler albümün iki keskin ucunu belli ediyor. Sözleri dinlemediğiniz sürece çoğunlukla dansedebileceğiniz bir albüm bu. Oysa sözleri dinlerseniz Angelakos’un hastalığından kaynaklanan ruh halleri, bir yandan kendinden korumaya bir yandan kaybetmemeye çalıştığı aşkı ve iki uçtaki ruh halleri rahatlıkla görülebiliyor. Buna en güzel örnek “I’ll Be Alright” sanırım. Albümün en hareketli şarkısında Angelakos hastalığının ilişkisine etkisini anlatıyor açık açık. Albümün teması Bipolar bozukluk ve bunun Angelakos’un zihnine, hayatına ve ilişkisine etkileri.

passion pit

Gossamer’de Manners’dan farklı olarak “Constant Conversations” ve “Where We Belong” gibi daha yavaş, daha melankolik şarkılar da var. “I’ll Be Alright“, “On My Way” ve “Constant Conversations“da tüm dürüstlüğünü, kırılganlığını yansıtıyor ve nişanlısıyla konuşuyor Angelakos. “Cry Like A Ghost” ve “It’s Not My Fault, I’m Happy“de ise ruh hallerini kendisiyle beraber yaşatıyor bize. Melodisiyle benim en sevdiklerimden biri olan “Mirrored Sea” ise sözlere baktığımızda albümün geneline kıyasla biraz daha sönük kalıyor. Albümde benim favorilerim “Where We Belong”, “I’ll Be Alright”, “Cry Like a Ghost” ve “Mirrored Sea”.
Hem Manners’ın tadı damağında kalanları, hem Passion Pit’le yeni tanışanları memnun edebilecek bir albüm Gossamer. Mükemmel bir şekilde kişisel ve işlenmemiş bir albüm bu, Angelakos’un yaşadığı süreci ilk elden dinleme fırsatı veriyor ve bu deneyimi paylaşmanıza izin veriyor.