Bozcaada’da geçirdiğim ilk gün otel odamın anahtarlığında Heredot’a ithaf edilen bir sözün yazdığını fark ettim: “Tanrı, Bozcaada’yı insanlar uzun ömürlü olsun diye yaratmış. İkinci gün, bir tezgahta beğendiğim t-shirt tasarımlarını incelerken etiketi dikkatimi çekti: “Bu kara parçası üzerinde yıllarca birlikte yaşamış olan Rumlar ve Türklere ithafen tasarlanmıştır. Tek kanat olursak yol alırız.” Sanırım Ada’da geçirdiğim üç günü bu kadar özel yapan gerçekten de bu enerjiydi. Caz Festivali için gittiğim Ada’da özlediğim bir şeyleri buldum. Bir rahatlama, hesapsızlık, birlik ve kendini akışa bırakma hali…

Bozcaada Caz Festivali 2017 yılından beri düzenleniyormuş. İsminde anlaşıldığı üzere caz müzik ana gövdeyi oluşturuyor; buna ek olarak festival programında toplumsal cinsiyet eşitliği, ekolojik dönüşüm, erişilebilirlik gibi temalar ekseninde, Ada’nın farklı yerlerinde düzenlenen yürüyüşler, tadımlar, atölyeler gibi deneyimler yer alıyor. Bu yılın teması “Şifa”ydı. Bence içi son dönemde boşaltılmış bir kelime ama Bozcaada’nın doğru kullanımına aracılık etmek için ideal bir yer olduğunu düşünüyorum çünkü gerçekten benim gibi şüphecileri bile rahatlatacak, ruha iyi gelen bir enerjisi var.

Ben Bozcaada Caz Festivaline Volkswagen‘in davetiyle katıldım ve pek çok şey önceden planlanmıştı. Bu gerçek bir şansmış çünkü festival döneminde hınca hınç dolu olan Ada’da doğru otel, doğru mekan ve doğru etkinlik seçimi yapmak pek de kolay değilmiş açıkçası. O nedenle Bozcaada’ya ve önümüzdeki caz festivallerine gitme fikri olanlar için deneyimlerimi kısaca aktarmak istedim.

Bozcaada Caz Festivali Rehberi

Neler Yapmalı?

Öncelikle caz dendi diye aklınıza yalnızca klasik caz gelmesin. Bu sevenler için de sevmeyenler için de güzel bir detay bence çünkü festival programında cazın birleştirici gücünden yola çıkılarak bir sürü farklı türüne yer veriliyor. Örneğin bu yıl programda Yeni Türkü de vardı, Monodrum da, Almagest Quintet de… Sonuç olarak kendinize uyabilecek, keyifle dinleyebileceğiniz bir konsere mutlaka rastlıyorsunuz.

Festival kelimesi gözünüzde dev bir alan canlandırmaya itmesin. Konserler, Bozcaada tarihinde önemli bir yeri olan Ayazma Manastırı’nda düzenleniyor. O yüzden şehirde alıştığımız dev, karmaşık ve kameralara görüntüleri sunulan dev ekranların kurulu olduğu bir ‘set-up’ yok. Aksine butik konser hissi yaratan küçük ve sakin bir alanın önüne kurulmuş bir sahne var. Bu da benim gibi anksiyete sahibi olan insanlar için bulunmaz bir nimet ve keyifli bir deneyim.

Programda konserlerin yanı sıra deneyimler olduğundan söz etmiştim. Etkinlikler her yıl farklı oluyor tabii ki ama bence böyle bir organizasyona gelmişken içlerinden hiç değilse birine katılmalı. Biz grup olarak zeytin ağaçlarının altında yapılan “gözler bağlı yoga” atölyesini tercih ettik. Adından anlaşılacağı gibi gözlerinizi kapatıp tamamen sesli komutlarla ve kendi vücudunuzun, zihin akışınızın yönlendirmeleriyle yoga yapıyorsunuz. Bence bu deneyimin iki güzel yanı var: İlki bir duyunuzdan vazgeçtiğiniz için diğer duyuların etkinleşmesi. Rüzgarın sesi, güneşin teninizde yarattığı his, Ada’da bolca duyulan fesleğen ya da damla sakızı gibi kokular… İkincisi ise yoga gibi sakinleşmeyi hedefleyen bir pratikte bile sıklıkla düştüğümüz bir hata olan kıyaslamaları önlemesi. “Öndeki o hareketi nasıl yapıyor?”, “Benden daha mı esnek?”, “Taytını nerden almış acaba?” gibi soruları geride bırakıp geçekten kendinizle ilgilenebiliyorsunuz.

Nerede Kalınmalı?

Bozcaada’da konaklama adına seçenek bol. Bir aracınız olup olmadığı da bu seçim için önem taşıyor elbette. Biz Volkswagen ekibi ile ulaşım konusunda bir sıkıntı yaşamadığımızdan seçim merkeze yakınlıktan ziyade konfor odaklı yapılmıştı. Bu da Ada’nın kendine ait bir plajı olan tek otelinde kalabilmemizi sağladı. Bertiz Otel gürültüden, karmaşadan kaçmak için de ideal bir seçenek. Ada manzarasına çok hakim ve bu etkileyici manzaraya karşı yüzmek için hem havuz hem de deniz seçenekleri var. Magger’lara özel bir not: Otel ayrıca hayvan dostu!

Nereye Yemek Yenmeli?

Ada’da tatmanız gereken bazı olmazsa olmazsa lezzetler var. Oradaki bağlardan gelen üzümlerle yapılan şaraplar (ben Talay ve Corvus’u deneme şansı yakaladım, ikisini de öneriririm), fesleğenli dondurma, damla sakızlı kurabiye (Çiçek Pastanesi’ninkine mutlaka şans verin derim) ve patlıcan, acı biber gibi aklınıza hiç gelemeyecek reçeller, denemeden dönmemeniz gerekenler arasında. Bunların dışında gerçekten ruhunuzu doyuracak bir akşam yemeği için Madam Niça’yı mutlaka listenize almalısınız. Hayatımda yediğim en güzel enginarın yanı sıra acı reçelli börek ve vejetaryen patlıcan lazanyası olarak tanımlayabileceğim Melanzane gibi farklı tatlar sunuyorlar.

Güzel mimarisini, ruhunu koruyan Bozcaada’dan festival ışığındaki notlarım böyleydi. Popülerleşen tatil yerlerine kıyasla sakin, sıkılmayacağınız kadar canlı, zihninizi dinlendirecek kadar doğayla iç içe bir yer olarak dengesini kendi akışında bulmayı başarmış bir yer bana göre Bozcaada. İnsanlar uzun ömürlü olsun diye yaratılan Ada’da yeni festivallerde buluşmak üzere!

Kapak Fotoğrafı: Volkswagen