Çağdaş sanat nedir? Muhtemelen çağdaş sanatla ilgili olsanız dahi bu sorunun cevabını verirken zorlanıyor, kesin bir yargıya varmakta tereddütlü davranıyorsunuz. Ve evet, yalnız değilsiniz. Çünkü çağdaş sözcüğünün anlamından dolayı varılan “bugünün sanatı” sonucu, 1960’lardan günümüze üretilen birçok eseri içine alan “çağdaş sanat” kavramı tam olarak karşılamıyor. Sanat tarihçileri neyin çağdaş neyin çağdaş sanat olduğu, neyin güncel neyin demode olduğu konusunda bu kavram ilk ortaya atıldığından beri tartışıyor. Biz de bu yazıda çağdaş sanatı kesin çizgilerle tanımlamaya çalışmayacağız. Farklı dönemlerde yaygınlaşan ve günümüzde halen üretimi yapılan çağdaş sanat akımları arasından bazıları hakkında bilgi verecek, bu akımları temsil eden sanatçılardan örnekler verecek ve çağdaş sanata olan ilginizi biraz sınıflandırmanızı kolaylaştırmaya çalışacağız. O zaman Çağdaş Sanat’a Giriş ile başlayalım!

 Richard Serra, The Matter of Time - Guggenheim Museum Bilbao
Richard Serra, The Matter of Time – Guggenheim Museum Bilbao

Çağdaş Sanat’a Giriş

Birçoğu 1960’larda ortaya çıkmış çağdaş sanat akımları arasında en popülerleri kuşkusuz pop art, foto-gerçekçilik, kavramsal sanat, minimalizm, performans sanatı ve arazi sanatı… Günümüzde hiper-gerçekçilik ve sokak sanatını da çağdaş sanat akımları arasına dahil etmek oldukça doğru:

Pop Art

Pop art dendiğinde yüzü gülmeyen var mı? Canlı renkleriyle, gündelik hayatın içinden figürleri birer sanat eserine dönüştüren yapısıyla, soyut ve ‘yüksek’ sanata bir tepki olarak doğduğunu söyleyebileceğimiz pop art 1950’lerin sonlarına doğru New York ve Londra gibi metropollerde ortaya çıktı ve 1960’larda yükselişe geçti.

 Andy Warhol, Campbell's Soup Cans, 1962
Andy Warhol, Campbell’s Soup Cans, 1962

Pop art, çorba kutularından televizyonlarda gördüğümüz yıldızların portrelerine, politik figürlerden tüketim ürünlerine birçok nesne ve kişinin imgesini birer resim, baskı, grafik ve heykele dönüştürüyor. Pop art sanatçıları arasında tabii ki akla ilk olarak Andy Warhol, Roy Lichtenstein, David Hockney, Takashi Murakami ve Jeff Koons gibi isimler geliyor. Tanıdık figürler, çarpıcı renkler ve dikkat çekici eserler, pop artın kamusal alanda da çok sık karşımıza çıkmasına önayak oluyor.

 Jeff Koons, Balloon Dog (Yellow), 1993
Jeff Koons, Balloon Dog (Yellow), 1993

Türkiye’deki tüketim alışkanlıkları ve popüler kültür ikonları da özellikle 1980’ler ve 1990’lardan itibaren sanata yansıtılmış. Kültür ve geleneklerimizden imgeleri, Türkiye popüler kültüründen ikonları kullanarak, Türkiye’de pop art akımına katkıda bulunan bu sanatçılar arasında Altan Gürman, Gülsün Karamustafa, Halil Altındere ve Murat Tosyalı gibi isimleri saymak mümkün.

 Murat Tosyalı, Er Meydanı, 2009
Murat Tosyalı, Er Meydanı, 2009

Foto-gerçekçilik ve Hiper-gerçekçilik

Nasıl pop-art gündelik objeleri sanatla taklit etmeyi bir araç olarak kullanıyor, foto-gerçekçilik de manzara ya da portreleri taklit ediyor. Adında “foto” geçmesi pek tabii ki tesadüf değil, çünkü burada sanat neredeyse bir fotoğraf işlevi görmeyi amaçlıyor. Hatta sanatçılar çoğu zaman çekilmiş bir fotoğraf üzerinden çalışıyor, olabildiğine detayı işlerine aktarmaya çalışıyorlar. Sanatsal bir medyumu başka bir medyuma taşımak da diyebiliriz…

John Baeder, Bells Pond Diner, 1990
John Baeder, Bells Pond Diner, 1990

Foto-gerçekçilikten türemiş fakat zamanla ondan ayrışmış bir akımsa hiper-gerçekçilik. Foto-gerçekçiliğin aksine gerçeği en ince ayrıntısına kadar, neredeyse birebir taklit etme çabası, bu akımı foto-gerçekçilikten ayırıyor ve bir ileri boyuta taşıyor. Zamanın gelişen teknolojileri (örneğin yüksek çözünürlüklü görüntüleme teknolojileri) bunu çok daha imkanlı hale getiriyor tabii ki.

 Gerhard Richter, Reading, 1994
Gerhard Richter, Reading, 1994

Richard Estes, Ralph Goings, Chuck Close ve John Baeder gibi isimlerin öncülüğünde 1960’lar ve 1970’lerde ABD’de ortaya çıkan bu akımın Avrupa’da da Gerhard Richter gibi çok ünlü temsilcileri bulunuyor. Türkiye’de foto-gerçekçiliğin temsilcileri arasında Burhan Doğançay ve Nur Koçak gibi isimleri saymak mümkün, fakat hiper-gerçekçilik çağdaş Türkiye sanatında çok daha popüler. Özellike ünlü ressam Taner Ceylan‘ın izinden giden birçok genç sanatçı hiper-gerçekçi resimleriyle sergiler ve sanat fuarlarında dikkatleri üzerine çekiyor.

 Taner Ceylan, Spiritual, 2008
Taner Ceylan, Spiritual, 2008

Kavramsal Sanat

Kavram sanatı ya da fikir sanatı olarak da bilinen kavramsal sanat, sanat eserlerini birer meta, birer ürün olarak görmeyen, genelin estetik kaygısına hitap etmek ya da ulaşılabilir olmayı amaçlamak yerine kendilerini ve fikirlerini ifade etmek için farklı medyumlar kullanan bir sanat akımı. Yirminci yüzyılın başındaki kübizm, sürrealizm ya da dadaizmin aksine, kavramsal sanatta karşımıza soyut figürler ya da soyut eserler çıkmıyor, aksine kullanılan malzemeler ve gördüğümüz figürler oldukça tanıdık, gündelik. Fakat bunların bir kavram çerçevesinde, belli bir fikir fırtınasını izleyerek bir araya geliş şekli, ifade ettikleri, simgeledikleri kavramsal sanatın temelini oluşturuyor.

 Felix Gonzalez-Torres, Untitled (Portrait of Ross in L.A.), 1991
Felix Gonzalez-Torres, Untitled (Portrait of Ross in L.A.), 1991

Marcel Duchamp’ın ünlü pisuvar heykeli Fountain‘dan yıllar sonra, 1960’larda ortaya çıkan kavramsal sanat, yirmi birinci yüzyılda da halen birçok sanatçının eserler vermeye, üretmeye devam ettiği kavramsal sanat, didaktik olmadan toplumsal, politik veya aktivist olabiliyor. Aşağıda ayrıca sözünü edeceğimiz performans sanatı ve arazi sanatı gibi akımları da kavramsal sanatın bir uzantısı olarak düşünmek mümkün.

 Damien Hirst, Love's Paradox (Surrender or Autonomy, Separateness as a Precondition for Connection.), 2007
Damien Hirst, Love’s Paradox (Surrender or Autonomy, Separateness as a Precondition for Connection.), 2007

1960’lardan günümüze dünyada kavramsal sanatı temsil eden Jenny Holzer, Joseph Beuys, Felix Gonzalez-Torres, Robert Montgomery, Damien Hirst ve Ai Wei-wei gibi ünlü sanatçılar var. Kavramsal sanat 1970’lerden günümüze, Türkiye’de de Ahmet Öğüt, Sarkis, Hale Tenger ve Aslı Çavuşoğlu gibi sanatçılar tarafından temsil ediliyor.

 Aslı Çavuşoğlu, Taşlar Konuşuyor, 2013
Aslı Çavuşoğlu, Taşlar Konuşuyor, 2013

Minimalizm

Kavramsal sanatla aynı dönemlerde ortaya çıkmış olmasına ve pop artın aksine göründüğünden daha fazlasını ifade etmesin rağmen kavramsal sanattan ayrışıyor minimalizm. Kavramsal sanat gördüklerimizin ve bütünlüğünün ne ifade ettiği üzerine düşündüklerimiz ve bu düşünce akışı sonrası hissettiklerimizle ilgiliyken, minimalizmin yaptığı şey, adı üzerinde, oldukça sade ve basit: Gördüklerimizin bize hissettirdikleri. Çoğu zaman soyut ya da soyutlanmış figürlerin, tek ya da tekrar eden geometrik formların kullanıldığı minimalizmde monokrom (tek renk) kullanımı da yaygın.

 Sol LewWitt, Distorted Cubes (E) from Distorted Cubes (A-E), 2001
Sol LewWitt, Distorted Cubes (E) from Distorted Cubes (A-E), 2001

Minimalizm resimden heykele, baskıdan yerleştirmelere birçok farklı medyumda ifade ediliyor. Dünyada Frank Stella, Sol LeWitt, Dan Flavin, Yves Klein, Donald Judd, Richard Serra ve Yayoi Kusama gibi temsilcileri olan minimalizmin Türkiye’de özellikle heykel alanında temsil eden sanatçılar var; örneğin Şadi Çalık ve İlhan Koman.

İlginizi çekebilir: ArtsyMagger’dan Minimalizm Akımı

 Şadi Çalık, Pembe Demir, 2004
Şadi Çalık, Pembe Demir, 2004

Performans Sanatı

Çağdaş sanat akımları arasında adı belki de en çok bilineni olmasına rağmen en yabancı olunan ve bu yüzden korkulan performans sanatı… Kökleri ekspresyonist ressam Jackson Pollock’un aksiyon tablolarına kadar dayanan bu çağdaş sanat akımı, 1960’lardan itibaren kavramsal sanatla ilişkili, fakat insanı (ve çoğu zaman sanatçının kendisini) dahil eden ve gelip geçici, aynı şekilde tekrarlanması imkansız ve bu yüzden de belgelenmesi gereken eserler ortaya koyuyor.

youtube play youtube play

Dünyada Yoko Ono, Marina Abramovic, Joseph Beuys ve Chris Burden gibi temsilcileri bulunan performans sanatı, kimi zaman ufak ve spontane kimi zamansa büyük prodüksiyonlar şeklinde gerçekleşiyor. Bu eserler performansın kendisiyle ve süresiyle sınırlı kalmıyor; kaydedilen görüntüler ve çekilen fotoğraflarla belgelenen performanslar, performans sırasında kullanılan nesneler ya da üretilen eserlerle performans sonrasında da bir anlatı oluşturabiliyor ve bunlar bir bütün halinde ya da parça parça sergilenebiliyor. Performans sanatının Türkiye’deki temsilcileri arasında ise Şükran Moral, Nezaket Ekici, Nil Yalter, Nilbar Güreş ve Mehtap Baydu gibi isimler yer alıyor.

Şükran Moral, Bordello, 2005

Arazi Sanatı

Belki de en yeni sanat akımlarından biri olan arazi sanatı, bir şekilde toprağı, yeryüzünü, yeryüzü şekillerini ve bitki örtüsünü malzemesi ve/veya öznesi olarak kullanan ve çoğu durumda oldukça kısa süreli sergilenebilen eserler veriyor. Neden derseniz, rüzgarın, dalgaların, büyüyen bitkilerin ya da şekil değiştiren toprağın bu eserleri ne sürede yok edeceği tamamen doğanın dengesine ve şansa kalmış oluyor.

 Robert Smithson, Spiral Jetty, 1970
Robert Smithson, Spiral Jetty, 1970

1960’lar ve 1970’lerde ABD ve İngiltere’de temelleri atılan bu sanat akımının en büyük temsilcilerinden Robert Smithson‘un en bilindik eseri olan Spiral Jetty, 1970’te ABD’nin Utah eyaletindeki bir tuz gölüne yapılmış, 400 metre uzunluğunda ve 5 metre genişliğinde, spiral şeklinde bir yarımada. Yıllar içerisinde bu yapay yeryüzü şeklinin korunması ve sürekli restore edilmesi ya da doğanın insafına bırakılması, çağdaş sanatın sıkça açılan tartışma konularından biri ve arazi sanatının açmak istediği tartışmanın ta kendisi…

 Christo and Jeanne-Claude, Surrounded Islands, 1983
Christo and Jeanne-Claude, Surrounded Islands, 1983

Arazi sanatının diğer önemli temsilcileri arasında Christo ve Jeanne-Claude adlı sanatçı ikilisi de bulunuyor. Florida’daki adalardan, New York’taki Central Park’a birçok alanda geniş çaplı yerleştirmelere imza atan bu ikili, genellikle çalıştıkları mekanı örtüyor, kaplıyor, paketliyorlar. Arazi sanatı Türkiye’de çok yaygın olmasa da, Mehmet Ali Uysal, Varol Topaç, Mehmet Kavukçu ve Ayşe Erkmen’in bazı işlerini bu akıma dahil etmek mümkün; örneğin Mehmet Ali Uysal’ın Belçika’daki bir araziye uygun olarak yerleştirdiği heykel, Skin:

Mehmet Ali Uysal, Skin, 2010

Sokak Sanatı

Uzun yıllar reddedilmesine rağmen, bir gerçek var ki sokak sanatı da çağdaş sanatın bir parçası – çok önemli bir parçası hem de! Öyle ki, sokakların duvarlarına yapılan ve birçoğu gelip geçici olan bu eserler yeri geliyor galeri duvarları arasında, koleksiyonlarda hatta müzelerdeki özel sergilerde de boy gösteriyor artık.

Banksy
Banksy

Büyük şehirlerin duvarlarına sloganlar yazmak, şekiller çizmek büyük ihtimalle insanlığın sanatla ilişkili olduğu tarih öncesi çağlardan beri var olan bir durum; fakat bugün bildiğimiz anlamda sokak sanatı, 1960’larda New York’taki graffiti çılgınlığıyla doğmuş ve 1980’lerde özellikle Bronx’ta metro vagonlarına sprey boyayla yapılan graffitilerle yükselişe geçmiş. Artık dünyanın her köşesinde sokakları graffiti ve murallar süslüyor. Hiç tahmin edilmeyen köşelerde, mahallelerde, irili ufaklı eserler bizi şaşırtıyor.

 Odeith
Odeith

Sokak sanatının artık değeri bilinen bir akım olması, doğasında anonimlik olmasına rağmen, Banksy gibi sanatçıların eserlerinin yüksek meblağlara alıcı bulduğu, tartışmalara göre kendi içinde çelişen bir sistem yaratmış durumda. Dünyaca ünlü sokak sanatçıları arasında Banksy‘nin yanı sıra Futura, Invader, Odeith ve JR gibi isimleri saymak mümkün. İstanbul’da sokak sanatı deyince ise Leo Lunatic, Kien, Somon ve Fist gibi isimler geliyor; sokaklarda gezinirken etrafınıza iyi bakın, onları göreceksiniz!

 Kien
Kien

İlginizi çekebilir: Çağdaş Sanat Müzeleri: İstanbul’un Çok Yönlü Merkezleri