Haberler

WGSN Insider, 2022 yılında sık göreceğimiz tüketici trendleri arasında filtresiz içerikler olacağını öngörüyor. 

Otantik ve gerçekçi içeriklere değer veren Z jenerasyonuyla birlikte filtresiz içeriklerin artacağı ve markaların da bu değişime uyum sağlamaya çalışacakları düşünülüyor. 2021 yazında Norveç’in kabul ettiği, ‘influencer’ların işlem görmüş (filtre ya da photoshop gibi) fotoğraflarına uyarı koymalarına yönelik uygulamanın diğer ülkelerde de yaygınlaşması bekleniyor. Ruh sağlığı üzerindeki etkileri nedeniyle uzun zamandır gündemde olan filtrelere ilişkin ilgi çekici bir diğer bilgi de; Londra’daki Gender and Sexualities Research Center verilerine göre genç kadınların %90’ı filtre kullanırken, filtre kullanılan içeriklerin aldığı beğeni sayısı normalin yalnızca biraz üzerinde.

İspanya’da Medeni Kanun, İpotek Kanunu ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda gerçekleşen değişikliklere göre, patili dostlar artık birer aile bireyi olarak değerlendirilecek.

Yapılan değişiklikle birlikte eşya statüsünden çıkan ve “hassasiyet taşıyan canlılar” olarak nitelenen evcil hayvanların terk edilmesi, acı çektirilmesi yasak. Çiftlerin boşanması durumundaysa mahkeme, patili dostun velayetini taraflardan birine verecek. Yasanın oylamasında Vox Partisi ve Halk Partisi (PP) haricinde tüm partiler olumlu oy kullandığı düzenlemenin benzerleri Fransa, Almanya ve İsviçre’de de onaylanmış durumda.

Yeni Zelanda’da önümüzdeki yıl yürürlüğe girmesi planlanan sağlık yasasıyla birlikte 2008’den sonra doğanlar, ömür boyu sigara ya da tütün ürünleri satın alamayacak.

Ülkede sigara kullanımını tamamen sonlandırmayı hedefleyen Yeni Zelanda’nın Sağlık Bakanı Dr. Ayesha Verall “Gençlerin sigaraya hiç başlamamalarını amaçlıyoruz” ifadelerini kullanıyor ve sigaraya dair alınan tek önem de gençlere yasaklanmasıyla sınırlı değil. Planlananlar arasında sigara satılan yerlerin sayısını ve sigaralardaki nikotin oranını azaltmak da yer alıyor.

Trend Hunter‘ın 2022 Tren Raporu’na göre fintech şirketleri dünyanın her yerinden mültecilerin finansal ve temel ihtiyaçlarını destekleyecek servisler ve platformlar kurmak üzere çalışıyor. 

Anonimlik, akıllı olmayan teelfonlara uygunluk vb. pek çok konu üzerinde duran bu ürünler blokchain teknolojisinden faydalanıyor. Sıradan kullanıcıların aksine mülteciler özellikle konu finans ve barınma gibi konularda çeşitli engellerle karşılaşıyorlar. Uygunluk, uyum yeteneği ve yeterlilik gibi konular dikkate alınarak, modern teknolojinin yardımıyla bu gibi sorunlarda yardımcı olabilecek sistemler aranıyor. Bu ihtiyaçların karşılanması, mültecilerin gittikleri ülkelerde desteklendiklerini hissetmeleri ve istikrarın sağlanması bakımından da önem taşıyor.

Freedom House adlı ABD’li insan kaynakları kuruluşunun 2021 yılı için yayınladığı ‘İnternette Özgürlük’ raporuna göre Türkiye, internet özgürlüğü en kısıtlı ülkeler arasında yer alıyor.

Webtekno’nun haberine göre, Türkiye 70 ülke arasında 59. sırada ve arkasında yer alan ülkeler arasında Sudan, Mısır, Pakistan ve Çin bulunuyor. Bu da Türkiye’yi raporda yer alan ‘özgür’, ‘kısmen özgür’ ve ‘özgür değil’ şeklindeki sınıflandırmalarda  “özgür değil” kategorisinde yer alan ülkeler arasına sokuyor. Ülkelerin 100 üzerinden puanlandırıldığı değerlendirmede Türkiye ‘erişim engeli’ başlığında 15 puan, ‘içerik sınırlaması’ başlığında 10 puan ve ‘kullanıcı hakları ihlallerinde’ 9 puan alalarak 34 puanla 59. sıraya yerleşirken interneti en özgür ülke 96 puanla İzlanda oldu. Raporda en çok erişim engeli alan içerik türleri arasında ise cinsellikle ilgili anahtar kelimeler içeren alan adlarına sahip siteler yer alıyor.

Küresel iklim krizinin etkilerinin çok daha ağır bir biçimde görünmeye başlanması ve konunun daima gündemde olmasıyla birlikte aklımıza gelebilecek tüm büyük şirketler ve markalar farkındalık projeleri hayata geçirmeye başladı. Bunların ne kadarının gerçekçi ne kadarınınsa “greenwashing” olduğu konusundaki şüphelerimiz sürerken bir taahhüt de Facebook’tan geldi. 

Facebook, 2030 yılına kadar “su pozitif” olma sözü verdi. Buna göre yılda 850 milyon galondan fazla suyu yenileyecek projelere yatırım yapacağını açıklayan Facebook, 2030’a dek küresel operasyonlarında tükettiğinden daha fazla suyu çevreye geri kazandırmayı hedefliyor. Facebook’un yeni projesine dair yaptığı açıklamada “Bunun gibi taahhütlerin daha sürdürülebilir bir gelecek inşa etmek hususundaki küresel yarışa anlamlı bir katkı yapabileceğine inanıyoruz” ifadeleri yer alıyor.

Yenilenebilir enerji ve sürdürülebilirlik gibi konuların üzerine gerçekten eğilerek üst üste projeler gerçekleştiren markalardan bir tanesi olan IKEA, İsveç’teki evlere rüzgar ve güneşten elde ettiği elektriği satacağını duyurdu. 

Hali hazırda güneş panelleri satan şirket, Webrazzi’nin haberine göre abonelik servisi Strömma aracılığıyla 2025’e kadar rüzgar ve güneşten elde ettiği elektriği İsveç’teki kullanıcılarına dağıtacak. IKEA’nın holding şirketi Ingka Group, son on yılda güneş ve rüzgar enerjisi sistemlerine 2,76 milyar dolar yatırım yapmış durumda ve Kanada, Danimarka, Fransa, Almanya, İrlanda, Polonya, İsveç ve İngiltere’de de rüzgar santralleri bulunuyor.

Pedro Almodóvar’ın yeni filmi Madres paralelas’ın Javier Jaén imzalı afişini “çıplaklık karşıtı kuralları” ihlâl ettiği gerekçesiyle sansürleyen Instagram özür diledi.

Instagram’ın “Topluluk Kuralları” kapsamında altında yürüttüğü çeşitli cinsiyetçi sansürler bir süredir sosyal medyanın gündeminde. Bu sansürlemeler arasında en sık karşılaşılanlardan biri ise erkeklere ait meme ucu tasvirleri sansürlenmezken kadınlara ait olanların sansürlenmesi. Almodavar’ın yeni filmi Madres paralelas’ın tanıtım afişi de yakın zamanda benzeri bir sansüre maruz kaldı. İspanyol tasarımcı Javier Jaén’in elinden çıkan, meme ucundan bir damla sütün aktığını tasvir eden afiş, Instagram tarafından “çıplaklık karşıtı kuralları” ihlâl ettiği gerekçesiyle platformdan kaldırıldı. Büyük tepki gören olay üzerine Facebook “afişin, çıplaklığa karşı kuralları çiğnediğinin tespitinden sonra kaldırıldığı, ancak bazı istisnai durumlarda bunun tolere edilebileceği” gibi kabul edilmesi güç bir açıklama yaparken Almodóvar konuya ilişkin olarak: “Makineler bize ne yapıp ne yapamayacağımızı söylemeye başlamadan önce bu konuda tetikte olmalıyız. Neyin müstehcen neyin saldırgan olduğuna karar veren algoritmanın ardındaki zihinlerin dikkatini çekmeyi başardınız ve afişin özgürce dolaşıma girmesini sağladınız. Ne kadar bilgiye sahip olursa olsun algoritmanın bir kalbi ya da sağduyusu olamaz.” ifadelerini kullandı.

Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta gerçekleşen tarihin nükleer olmayan en büyük patlamalarından biri olan ve şehrin çok büyük bir kısmını yerle bir eden patlamanın yıl dönümünü yaşıyoruz. 

MTV News ve TBWA\RAAD tarafından hayata geçirilen “We are Unbreakable” isimli kampanya ise sorumları halen bulunamayan olaya dikkat çekiyor. MediaCat’in haberine göre Kırık cam sanatçısı Simon Berger ve sanat tarihçisi Laurent Marthaler’ın da dahil olduğu kampanya kapsamında Berger, patlamanın ardından geri dönüştürülmüş cam levhalar üzerine olayda yaşamını yitirenlerin portrelerini işledi ve çalışmayı gerçekleştirmek için bölgede kaldığı 10 günlük süre boyunca yaşanan felaketi ve kişilerin hikâyelerini daha iyi özümsemek için patlama alanını ve hayatını kaybedenlerin ailelerini ziyaret etti. MTV Lübnan Genel Müdürü Habib Ghobril ise konu hakkında devam eden sessizliği bozmayı hedefleyen projeye ilişkin olarak: “Gerçeği ve mağdurlar için adaleti aramaya devam edeceğiz” açıklamasında bulundu.