Haberler

London Belgravia’da bulunan The Ice-Cream Project isimli konsept dükkan, moda tasarımcısı Anya Hindmarch’ın kült yiyecek markalarından sevdiği ancak dondurma dünyası alışılmadık olan tatları sunuyor.

Ufak miktarlarda ve el yapımı olarak hazırlanan 14 farklı dondurma aromasının arasında soslar, çay, naneli şeker, mısır gevreği ve hatta fasulye var! Örneğin; soya soslu, ketçaplı, mayonezli, Coco Pops mısır gevrekli dondurmalar denemek mümkün. Hindmarch projeye ilişkin olarak Fine Dining Lovers’a verdiği röportajda: “Günlük şeyleri sıradışı şekilde yapmak her zaman benim tutkularımdan biri oldu. Bu yüzden de ikonik markaları oyuna dahil etmeyi seviyorum. The Ice Cream Project sofistike malzemelerle çalışarak farklı bakış açıları ve sanatsal tarifler yaratıyor.” ifadelerini kullanıyor.

Instagrammable (Instagramlanabilir) terimini daha önce duymuş muydunuz? Gastronomi dünyasında restoranlar sundukları deneyimler üzerinden değer görürken bu deneyimlerin güzel fotoğraflanabiliyor olması da artık önemli bir kriter.

Mayfair, Londra’da bulunan Sketch isimli restoran, yakın zamanda fotoğraf baskı şirketi Inkifi tarafından dünyanın en Instagramlanabilir restoranı seçildi. GastroMasa’nın haberine göre Sketch 2022 nisan ayına kadarki 83,045 paylaşım ile Instagram’da en çok paylaşılan Michelin yıldızlı restoranın önüne geçiyor. Listeye ikinci sıradan ziyaretçilerin 43,922 Instagram paylaşımıyla yer alan New York’taki ünlü Eleven Madison Park girerken, üçüncü restoran ise, İtalya’nın Modena kentindeki Osteria Francescana. Sketch’i diğer tüm restoranların önüne geçirense pastel tonlardan oluşan ünlü yemek odası.

Gastronomi dünyasında başarının gösteriler ve yeni deneyimler üzerinden şekillendiğinin artık farkındayız. NFT restoranları, 3D projeksiyon video mapping teknolojisini kullanan Le Petit Chef gibi organizasyonlar gibi örnekler bunu kanıtlarken metaverse ile birlikte farklılaşan deneyimler bir adım öteye taşınıyor.

‘Digital dining’ metaverse ile birlikte gerçekliğe dönüşmeye hazırlanıyor. Sanal yiyeceklerin neye benzeyeceği ve bu durumun restoranlar için ne anlama geleceği hala merak konusuyken Burger King’den Panera Bread’e büyük zincirler şimdiden adımlarını atmaya başladı. Restoranlarsa sanal ve gerçek dünya arasındaki köprüyü dijital deneyimlerle kurmaya hazırlanıyor. Örneğin; menü yerine 30 duyusal sorudan oluşan bir formun doldurulmasının ardından o akşam yenecek yiyeceklerin algoritmasal olarak belirlenmesi, ilk yemekten önce getirilen sanal gerçeklik gözlükleriyle restoranın duvarlarında yer alan ve bundan önce görülemeyen NFT sanat eserlerinin görülebilmesi gibi senaryoların yakında gerçekliğe dönüşeceği öngörülüyor.

Tanınmış Ukraynalı şef, gastro-diplomat, TV sunucusu ve Ukrayna mutfağı temsilcisi Yurii Kovryzhenko, Londra’da açtığı Mriya isimli restorantında Ukraynalı mültecilerle birlikte çalışıyor.

Şef yeni restoranına ilişkin olarak: “Bizim için bu bir restorandan daha fazlası. Bu Ukrayna ve onun benzersiz kimliği hakkında konuşmak için bir fırsat. Bu Ukraynalı mültecilerin sevecekleri işler bulmaları için bir fırsat. Bu bizi zor zamanlarımızda kucaklayan ve destekleyen Londra’da sıcak ve farklı bir ortam yaratmak için bir şans.” ifadelerini kullanıyor. “Ukrayna mutfağı dünyanın en sofistike mutfaklarından biridir. Uzun zaman görünür değildi. Şimdi bu konuda konuşma zamanı” diyen Kovryzhenko, gastro-diplomasinin bir örneği olarak restoranında Ukrayna mutfağına ait klasik lezzetlerin yaratıcı dokunuşlarla geliştirilmiş hallerini sunacak.

İlk kez 2002’de The Economist’te yer alan bir makalede kullanılan gastro-diploması terimi günümüzde anlaşmalar diplomasisinin karşısında yumuşak bir güç ve kültürel diplomasinin bir parçası olarak tanımlanıyor.

Pollenzo’da bulunan University of Gastronomic Sciences profesörlerinden Simone Cinotto FineDiningLovers’a verdiği röportajda gastro-diplomasiyi anlatırken: “Bir ülkenin kimliğini daha kabul edilebilir yapan katkılardan biri. Örneğin İtalya’da yemek kimliğimizin bir parçası; bu farkındalık diğer ülkeler için de bir araç haline gelmeye başladı. Peru’yu ele alırsak ülke, petrolden elde ettiği milyonarca doları kendi mutfak kültürünü tanıtmak için yatırım aracı olarak kullandı.” şeklinde açıklıyor. Roma Hukuku profesörü Michele Fino ise “Yemek her zaman insanlar arasında bir buluşma noktası oldu. Hatta aynı kültürden gelen insanlar arasında da. Kolombiya’da iç savaştan yıllar sonra farklı grupların gastronomiyi bir araya gelme aracı olarak kullandıklarını görüyoruz.” diyor.

Dünyada yaşayan üç milyar insan temel protein kaynakları olarak deniz ürünlerini kullanıyorlar. Yeni şirketler ise bu alışkanlığın cruelty-free bir hale gelmesi içi opsiyonlar üretiyor: Vegan deniz ürünleri.

Vegan endüstrinin yükselişi şüphe götürmezken kırmızı et ve tavuk alternatiflerinin ardından şimdi de etsiz deniz ürünleri üzerinde çalışılıyor. En popüleri arasında yer alan vegan ton balığı Whole Foods gibi dev marketlerde bulunabilen ‘mainstream’ bir ürün olmaya başlamış durumda. Ton balığı gibi orijinal, popüler balık çeşitlerinin %40’ı sürdürülebilir olmayan yollarla elde edilirken bilim insanları 2048’e dek küresel balıkçılığın tamamen sonlanabileceğini öngörüyor. Vegan balık ürünleri gibi alternatif et ürünlerine olan ilgi de yine bu noktada süreci yavaşlatabilecek bir çözüm yolu olarak da karşımıza çıkıyor. Vegan deniz ürünlerinin yapımında kullanılan malzemeler arasındaysa; nohut, soya fasülyesi, görülce gibi bitkisel alternatifler var.

The Wordle’ın popülaritesi ve Twitter’da gördüğümüz skor paylaşımları geride kalmaya başlamışken Phoodle ismindeki yemek temalı kelime oyunu yemekseverler ve aşçıları cezbetmeyi hedefliyor.

Yemek kitabı yazarı olarak her gün gastronomi alanındaki kelime dağırcığını genişleyen Julie Loria, yakın zamanda Instagram hesabı üzerinden yeni kelime oyunu Phoodle’ı duyurdu. Oyunda yer alan kelimeler arasında malzeme ve mutfak gereçleri isimlerinin yanı sıra ünlü şefler de yer alıyor. Şimdiden Martha Stewart’ın ilgisini çekmeyi başaran Phoodle’a yiyeceklerle ilgili eğlenceli bilgiler ve haftalık yemek tariflerinin de eklenmesi planlanıyor. Yemek oyunlarının artan popülaritesinin Phoodle gibi daha basit ve alışıldık kelime oyunu formatıyla birlikte daha geniş bir yaş kitlesini yakalaması beklenebilir.

The World’s 50 Best Restaurants, Leonor Espinosa’yı 2022 yılı için Dünyanın En İyi Kadın Şef’i ilan etti.

Bogota’daki Leo isimli restoranın sahibi Espinosa, daha önce de 2017’de Latin Amerika’daki en iyi kadın şef ilan edilmişti. Leonor, yerel malzemeler ve yerel Kolombiya ürünlerindeki biyoçeşitliliğe ilişkin yaptığı araştırmalarla tanınıyor. Ünlü şef ödülüne ilişkin olarak gastronomiye bakışını da ifade eden şu sözleri kullanıyor: “Bu ödülü sesimin biraz daha duyulacağını bilmenin verdiği coşkuyla kabul ediyorum. Bu ödül benim mutfağı, özellikle de gelişmekte olan ülkelerde, ekonomik ve sosyal iyiliği geliştirmek için araç olarak kullanmama imkan tanıyacak.” Espinosa’ya dair daha çok bilgi edinmek için buraya tıklayabilirsiniz.

Pek çok şef ilhamını annesinden alıyor. Şeflerle yapılan röportajlarda yemeğe olan ilgileri ya da yarattıkları tatlarda çocukken anneleriyle mutfakta geçirdikleri zamana atıf yaptıklarını görüyoruz. Rasmus Kofoed, Greg Baxtrom and Trevor Teich ise bunu bir adım öteye taşıyarak restoranlarına annelerinin ismini veren üç şef.

Danimarkalı şef Rasmus Kofoed’ın vejetaryen yemeklere odaklanan restoranı Angelika ismini, şefin vejetaryen olmasında ve çocukken severek sebze yemesinde büyük katkısı olan annesinden alıyor. Şikagolu şef Trevor Teich’ın 76 yaşındaki annesinin ismini taşıyan restoranı Claudia, yakın zamanda ilk Michelin yıldızını almış durumda. Greg Baxtrom’un en güzel çocukluk anıları ve annesine olan sevgisini yansıtan restoranı Patti Ann ise klasik Orta Doğu yemeklerine yeni bir bakış açısı getiriyor. 

Burger robotları ya da verilen malzemeleri karıştıran robotlar artık yeni bir haber değil. Robot şeflerin yer aldığı mutfaklar artarken en çok tartışılan konu robot şeflerin pişen yemeğin tadımını gerçek bir şef gibi tadamayacaklarıydı… 

Gastromasa’nın haberine göre Cambridge University ve Beko işbirliğinde yiyecekleri tatmak üzere programlanmış bir “robot şef” üretildi. Yemeklerin hazırlanması sürecinde tam zamanlı ya da yarı zamanlı olarak görev alması hedeflenen robot ise dokuz çeşit omletin tadına bakarak yemeklerin “tat haritalarını” üretti. Frontiers in Robotics & AI dergisinde yayınlanan araştırmanın sonuçları bu yeni robotun bugüne kadarki elektronik tatma teknolojilerine göre daha hızlı ve etkili olduğunu gösteriyor.