İki kıtayı buluşturan İstanbul Boğazı birbirinden ilginç ve bazen de hüzünlü hikayelere ev sahipliği yapıyor. Bu hikayeleri öğrenmenin ve Boğaz’ı keşfetmenin en güzel yolu da Boğaz’ın iki yakasına inci gibi dizilmiş yalıları seyretmek. Osmanlı döneminde 500’e yakın yalı varken günümüzde bu sayı 360 civarında. İstanbul yalıları birbirinden güzel; aralarından bazıları ise fotojenikliği ile ön plana çıkıyor ve haliyle boğaz turlarının gözdesi oluyorlar. İşte, en fotojenik İstanbul Yalıları:

En Fotojenik İstanbul Yalıları

Afif Ahmed Paşa Yalısı, Sarıyer

En fotojenik İstanbul yalıları arasında ön sıralarda yer alan ve 1910 yılında inşa edilen bu yalı, zamanın en ünlü mimarlarından Alexandre Vallaury tarafından batı ve doğu mimarisinin muhteşem bir karışımı olacak şekilde tasarlanmış. Vallaury aynı zamanda Pera Palas, Osmanlı Bankası (SALT Galata), Zeki Paşa Yalısı gibi yapıları da tasarlamış. Bu yapı diğer birçok yalının aksine yalının sahipleri ile değil, yalıya gelen misafirler ile ünlü olmuş. Bu misafirlerin başında da yazar Agatha Christie geliyor. Yazarın “Doğu Eksperinde Cinayet” kitabını yazarken bir süre bu yalıda misafir edildiği biliniyor.

Hıdiva Sarayı, Bebek

Hıdiva Sarayı

buyukoner.com/

İtalyan mimar Raimondo D’Aronco tarafından tasarlanan Hıdiva Sarayı, 1902 yılında inşa edilmiş. Aslında Hıdiv Abbas Paşa’nın annesine yazlık ev olarak tasarlanan saray, Cumhuriyet’in ilanından sonra Hıdiv ailesi tarafından Mısır Devleti’ne bağışlanmış, bunun ilginç bir hikayesi de var. Osmanlı zamanında ‘Paşa’ ünvanını alan tek kadın olan Hıdiv Abbas Paşa’nın annesi Emine Valide Paşa, binayı ilk olarak Türkiye Cumhuriyeti’ne bağışlamak istemiş. Ama resmi yazışmalarda “Paşa” gibi rütbeler yasaklanmış olduğundan kendine “Bebekli Emine Hanım” diye hitap edilmiş. Bu duruma çok kızan Emine Valide Paşa (ya da Bebekli Emine Hanım) yalıyı intikam olarak Mısır Devleti’ne bağışlamış. Bina günümüzde de Mısır’ın İstanbul Başkonsolosluğu olarak hizmet veriyor. Art Nouveau trendinin boğazdaki en önemli örneklerinden biri olan sarayın 48 odası ve 76 metre uzunluğunda bir rıhtımı var.

Huber Yalısı, Sarıyer

Huber Yalısı

tas-istanbul.com/

1985’den bu yana Cumhurbaşkanlığı Yazlık Köşkü olarak hizmet veren Huber Yalısı’nın ilk sahipleri de, mimarı da bilinmiyor. Yalının ilk bilinen sahibi Alman silah şirketi Mauser’in Osmanlı temsilcisi August Huber. Binayı satın alan Huber, dönemin ünlü mimarı İtalyan Raimonda D’Aronco’dan ana binaya ek binaların tasarlanmasını istiyor ve yalı bugünkü şekline ulaşıyor. 34 hektarlık korusuyla Boğaz’ın aynı zamanda en yeşil alanlarından biri olan Huber Yalısı’nın bahçesi birçok heykelle dekore edilmiş. Son eklemelerle birlikte Çin, İngiliz, Fransız, İtalyan, Acem, Arap ve Osmanlı mimarisi izlerini taşır hale erişen yapı, Boğaz’ın en ilginç yapılarından biri haline dönüşmüş. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla beraber İstanbul’u terk eden Huber ailesinden sonra yalı birkaç kez sahip değiştirse de 1985’de kamulaştırılarak Cumhurbaşkanlığı Yazlık Köşkü haline getirilmiş. Bu yalının aynı zamanda popüler kültürde çok rağbet gören bir hikayesi de var. Rivayete göre Huber Yalısı, Osmanlı döneminde, Sultan Abdülaziz ile gizli bir birlikteliği olan Fransız İmparatoriçesi Eugénie’nin hizmetçisine sus payı olarak hediye edilmiş.

Hekimbaşı Salih Efendi Yalısı, Beykoz

Kırmızı renkteki bu ikonik yapının bilinen ilk sahibi, Osmanlı’nın ilk tıp okulu olan Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’nin ilk mezunlarından Hekimbaşı Salih Efendi. Yalıya da ismini veren Hekimbaşı Salih Efendi, üç Osmanlı sultanının doktorluğunu yapmanın yanı sıra botanik hocalığı, maarif müsteşarlığı ve Maarif Meclisi başkanlığı gibi görevlerde de bulunmuş, ünü Osmanlı sınırlarını aşmış biri. İstanbul Boğazı’nda fotoğrafı en çok çekilen yapılar arasında yer alan Hekimbaşı Salih Efendi Yalısı, “Binbir Gece” gibi popüler dizilere de ev sahipliği yapmış. Yalı şimdilerde düğün, konser ve benzeri etkinliklere ev sahipliği yapıyor.

hekimbasiyalisi.com/tr

Yılanlı Yalı, Bebek

Yılanlı Yalı

emusterihizmetleri.com/

Yılanlı Yalı Boğaz’daki en ilginç hikayelerden birine sahip. III. Selim zamanında devlet adamı Mustafa Efendi tarafından yaptırılan yalı aslında bir dedikodunun kurbanı. Hikayeye göre II. Mahmut kayıkla Boğaz’dan geçerken yalıyı görmüş ve çok beğenmiş. Padişah yalıyı satın almaya karar verip niyetini açıklayınca, yine yalıda gözü olan Musahip Said Efendi padişaha yalının yılanlı olduğunu söyleyerek onu yalıyı almaktan vazgeçirmiş. Ama dedikodu zamanla kontrolden çıkarak tüm şehre yayılmış ve İstanbul yalıları arasında burası “Yılanlı Yalı” olarak anılmaya başlamış.

Kont Ostrorog Yalısı, Üsküdar

Kont Ostrorog Yalısı

oguztopoglu.com/

Kandilli’deki Kont Ostrorog Yalısı, ismini Osmanlı İmparatorluğu’na uzun yıllar danışmanlık yapmış olan, Polonya doğumlu Leon Ostrorog’dan alıyor. 1904’te Kont Ostrorog’un yalıyı satın alması ile beraber burası “Kont Ostrorog Yalısı” olarak anılmaya başlanmış. Ostrorog, Galata bankerlerinden Lorando ailesinin kızı Jeanne ile evlenince, yalıları da İstanbul’un en sosyetik mekanlarından biri haline gelmiş. Yalının ünlü misafirleri arasında Pierre Loti de bulunuyor. 200o yılında Rahmi Koç tarafından satın alınan yalının çalışma odasında Kont’un kişisel eşyalarının yanı sıra Rahmi Koç’un özel koleksiyonlarından oluşan bir bölüm bulunuyor.

Yusuf Ziya Paşa Yalısı (Perili Köşk), Rumelihisarı

Yusuf Ziya Paşa Yalısı

listelist.com/

Belki de Boğaz’ın en ilginç hikayesine sahip yalı Yusuf Ziya Paşa Yalısı, nam-ı diğer “Perili Köşk”. Yalının yapımı Osmanlı’nın en karışık dönemi olan 1910’lu yıllarda başlamış. O dönemde Mısır Hıdivi Abbas Hilmi Paşa’nın Başyaveri olarak görev yapan Yusuf Ziya Paşa, her şeye rağmen kendisi ve çok sevdiği eşi için Boğaz’da bir yalı yaptırmaya karar vermiş. Ama 1914 yılında I. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla beraber yalının yapımında görev alan işçiler asker olarak savaşa çağırılınca, yapım çalışmaları durmuş. Bunun üzerine aynı zamanda bir tüccar olan Yusuf Ziya Paşa’nın gemileri üst üste batmış ve aile iflasın eşiğine gelmiş. Burada hikaye ikiye ayrılıyor:

1. Versiyon: Maddi sıkıntılar nedeniyle Paşa Mısır’a geri dönmek zorunda kalmış fakat ailesi yalıya taşınmış. Aile yalının tamamlanan son katında yaşamaya devam etmiş ancak ıssız ve yarım kalan köşk, perili köşk olarak anılmaya başlanmış. Paşa’nın ailesi de zamanla katları kiralayarak geçimini sağlamış. Yusuf Ziya Paşa ise Mısır’a gittikten sonra vefat etmiş. Vasiyeti gereği yalının kulesinin en üst katının taşları sökülerek Mısır’a götürülmüş ve mezarı bu taşlardan yapılmış.

2. Versiyon: Maddi sıkıntılar içindeki Paşa, yarım kalmış da olsa ailesiyle beraber yalıya taşınmış. İkinci eşi Nebiye Hanım ve onun ilk eşinden olan üç kızı ile birlikte, vefat ettiği tarih olan 1926 yılına kadar köşkte yaşamış. Paşanın ölümünden sonra aile 1993 yılına kadar köşkte oturmuş, birinci katta ise kiracıları yaşamış. Yarım kalan inşaat nedeniyle tamamlanamayan ve boş kalan ikinci ve üçüncü katlar, binanın çevrede “Perili Köşk” olarak anılmasına sebep olmuş.

Hikayeler 1993 yılında birleşiyor. 1993 yılında yalı, müteahhit Basri Erdoğan’a satılıyor. Binanın restorasyon çalışmaları sırasında da çılgın olaylar patlak veriyor. İşçiler arasında anlatılan efsaneye göre evde sürekli piyano sesleri yankılanıyormuş. İşçilerden bazıları aynalarda Nebiye Hanım’ı gördüğünü bile iddia ediyor. Son olarak, yalı 2007 yılında Borusan Holding tarafından kiralanmış ve şuan hafta içi ofis, hafta sonları ise müze (Borusan Contemporary) olarak kullanılıyor.

İlginizi çekebilir: Işıl Birengel’den “Bir Günlük Rota: Bebek-Emirgan Hattı”

Şehzade Burhanettin Efendi Yalısı (Erbilgin Yalısı), Yeniköy

Şehzade Burhanettin Yalısı

bosforce.com.tr/

Dünyanın en pahalı dördüncü evi olarak bilinen yalı, adını II. Abdülhamid’in oğlu Burhaneddin Efendi’den alıyor. Neo-Barok tarzındaki yapıyı Şehzade Burhanettin satın alınca burayı adeta bir saraya benzeyecek şekilde dekore ettirmiş. 1924’de halifelik kaldırıınca, şehzade yurt dışına sürgün edilmeden bir yıl önce yalıyı Mısırlı Ahmet İhsan Bey’e satmış ve yalı “Mısırlı Yalısı” olarak anılmaya başlanmış. Ahmet İhsan Bey’in 1946’da ölümü üzerine de mirasçıları yalıyı Erbilgin ailesine satmış ve yalının ismi bu sefer “Erbilgin Yalısı” olarak değiştirilmiş. Yeniköy’deki ikonik yalı son olarak Katar Kraliçesi Anoud’un isteği ile 100 milyon Euro karşılığında satılmış. Boğaz’ın en pahalı yalısında balo salonu, yüzme havuzu, Türk hamamı, kayıkhaneler, çamaşırhaneler, dev bir mutfak, altın kaplama musluklar, banyolar ve nadir ağaçlarla dolu bir bahçe bulunuyor. Yalı aynı zamanda Kıbrıslı ve Hıdiv yalılarından sonra en uzun boğaz rıhtımlarından birine sahip.

Kıbrıslı Yalısı, Üsküdar

Kıbrıslı Yalısı

pinterest.de/

64 metrelik rıhtımla Boğaz’ın en geniş cepheli ikinci yalısı ünvanına sahip Kıbrıslı Yalısı, 18. yüzyılda inşa edilmiş. Yalının bilinen ilk sahibi ise I. Abdülhamit’in sadrazamlarından biri olan İzzet Mehmet Paşa. Daha sonra Kıbrıslı Mehmet Emin Paşa tarafından 1840’da satın alınan yalı, 21 odasıyla adeta bir sarayı andıran genişlikte. Büyüklüğü ile göz dolduran yalı; Pierre Loti, Yahya Kemal, Irak Kralı Faysal ve Fransız Kraliçesi Eugine gibi ünlü isimleri ağırlamış. Geçtiğimiz yıllarda miras kavgaları ile gündeme gelen yalıda şimdi birden fazla aile yaşıyor.

Zeki Paşa Yalısı, Sarıyer

yali 10

@ZekiPasaYalisi

Baltalimanı’nda yer alan ve başka hiçbir yalıya benzemeyen Zeki Paşa Yalısı, dışarıdan adeta bir şatoyu andırıyor. Adını II. Abdülhamit döneminde tophane müşirliği ve askeri mektep nazırlığı yapmış olan Zeki Paşa’dan alan yalının mimarı Alexandre Vallaury. Zeki Paşa’dan sonra yalıda, Vahdettin’in güzelliği ile ünlü kızı Sabiha Sultan ve son halife Mecit Efendi’nin oğlu Ömer Faruk Efendi bir aşk evliliği yaparak yaşamaya başlamışlar. Büyük kızları Neslişah Sultan da bu yalıda dünyaya gelmiş. Ömer Faruk Efendi sürgün edilene kadar bu yalıda yaşamış. Yalının bugünkü sahipleri olan Baştimar ailesi ise 2011’den bu yana yalıyı satmak için uygun alıcısını bekliyor. Uluslararası Sotheby’s firması aracılığı ile satışı gerçekleştirilecek olan yalı, sahip olduğu değer ile İstanbul yalıları arasından sıyrılıyor ve dünyanın en pahalı gayrimenkullerinden biri olarak gösteriliyor.

İstanbul yalıları Boğaz’ın incileri; hepsi kendi tarihi, hikayesi ve mimarisi ile şehrin gözdelerinden. Zaman geçiyor, bina olarak eskiyorlar belki ama her birinin içinde barındırdığı sayısız anı onları özel yapmaya yetiyor. Planlarınızda zamanın eskitemediği İstanbul yalıları ile dolu bir gün geçirmek varsa, listeme bakmadan yola çıkmayın derim! 🙂