Cumartesi sabah gidişli, Pazar akşam dönüşlü İzmir keşfine ne dersiniz? O zaman buyrun, sizi böyle alalım… Gitmeden İzmir yeme-içme mekanları ve gezilecek yerler listemizi hazırlamıştık ancak toplu taşımasız olunca o listenin çok daha ötesine geçtik. Hazırsanız başlıyorum! 

İzmir Yeme-İçme Mekanları

Uçaktan iner inmez İzban’a (İzmir’in metrosu) binerek ve aktarmalar yaparak otelimiz olan Otel Marla’ya  ulaştık. Benim otel konusunda ilk kriterim temiz olması, ikincisi de konumun merkeze yakın olması. Sadece uyumaya gidiyorum, kahvaltısını vs kullanmadığımdan bu iki kriterin olması tatilimde büyük kolaylık sağlıyor. Kaldığımız otel Passaport tarafında bulunuyordu.

Tabii ki kahvaltı için ilk durak, Alsancak Dostlar Fırını oldu.  Biz sabahın erken saatlerinde gittiğimiz için oldukça boştu, ne çeşit ararsanız var. Benim tercihim mozzarella ve ıspanaklı oldu. Boyozları yedikten sonra sokaklar arası turlarımıza başladık. Bu turlarda girmeye fırsat bulamadığımız ama diğer gelişimizde gelelim diye not aldığımız yerler ise şöyle; Umami, Yaşam Vegan Kafe, Tenten, Magro.

İzmir’de ne yapılır diyenler için sokak aralarını gezdikten sonra İzmir Atatürk Müzesi’ne girmelerini öneririm. Her gün 08.30-17.00 saatleri arası, ücretsiz bir şekilde kapılarını misafirlerine açıyor. Odaları gezerken büyülenmemek mümkün değil. Sahilde yürüyüşe devam ederken Arkas Sanat Merkez‘ine girdik. Seçilen tema ve dekor öyle güzel bir bütünlük oluşturmuştu ki! “1001 Gece” sergisi inanılmazdı ama her bölüm ayrı güzel, ayrı heyecan vericiydi.

Münire
İzmir’de Mekan Arayışında Olanlar İçin Keyifli Bir Rehber

Müzeleri gezdikten sonra eskilerin hep güzel, en güzel olduğunu bizlere yeniden gösteren Münire‘ye geldik. Eskici, kahveci, gazozcu ee daha nolsun? Dilediğiniz çeşit gazoz bulunuyor, benim tercihimse Bağlar Gazoz oldu. Gazozunu veya kahvenizi yudumlarken mekanın her köşesinde ayrı nostalji havası oluşturan detayları inceleyin ve kulağınızı arka fonda çalan şarkılara verin derim.

Radyo ve Demokrasi Müzesi
İzmir’de Mekan Arayışında Olanlar İçin Keyifli Bir Rehber

Devam ediyorum. Yapım tarihi 1625 olan ve İzmir’in en eski kiliselerinden Saint Polycarpe Kilisesimimari yapısıyla herkesi hayran bırakmaya devam ediyordu. Kiliseden sonra ise Kent ve Ulaşım Sergisi’ni gezdik. Buraları da bitirdikten sonra ara sokaklarda keşif yerleri gezerken aklıma çok önce duymuş olduğum ve merak ettiğim Fersuden Sahaf geldi. Sahafları gezmeyi sevenler için özel bir yer olabilecek sahaf, benim şansıma kapalıydı. Gidemezseniz bile internetteki yorumları okuyun, insanın sahaflara olan sevgisini katlayacak nitelikte. Çarşıdan geçtikten sonra radyo ve radyonun kısa tarihine bir göz atmak isterseniz Radyo ve Demokrasi Müzesi tam sizlere göre. Burada çok sayıda plak, radyo ve diğer müzik çalarlar kronolojik sıralarıyla sizleri bekliyor. Keşifler arası sadece yürüdük, toplu taşımaları kullanmadık. Bana kalırsa kent keşfetmede en güzel yöntem yürümek. O yüzden en rahat ayakkabınızı bavulunuza atmayı unutmayın!

Kaç bin adım attıktan sonra kaybolan enerjimizi en iyi şekilde yerine getirecek olan mekana gelmiştik: B’ready Snack & Bites. Tadı anlatılmaz yaşanır demek belki de hislerimi en iyi şekilde ifade edecek cümle olabilir diye düşünüyorum. Kendi hazırladıkları hamburger ekmeği, köftesi ve sosu hepsi ayrı ayrı güzel. Tabii bunlarla sınırlı kalmadı, assolist olan lezzet ise Nutella Burger! Evet, yanlış duymadınız. Brioche ekmeği, fındık, dondurma ve nutella. O kadar güzel ki İzmir’den paket servis yaptırmak isteyebilirsiniz.

Bu kadar kalori aldıktan ve sahilde gün batımını yürüyüş eşliğinde tamamladıktan sonra insanda mekan açma isteği uyandıran Less Ordinary’de kokteyllerimizi yudumladık. Her kat, her köşe için detay ve konsept ayrı ayrı düşünülmüş. Gitmeden programına bakın çünkü ya konsept bir parti ya da DJ performansı olabiliyor. Kahvaltı ve yemek seçeneği de mevcut ancak biz tok olduğumuz için kokteylerini denedik. Üç tane kokteyl denedim, hepsi de lezzetliydi. “Your Grace” neden bu kadar favori, tattıktan sonra daha da iyi anladım.

Pazar sabahı Alsancak sahilinde yürüyüş sonrası Léone Patisserie’de; size Paris’teymiş gibi hissettiren kruvasan ve ıspanaklı kiş eşlik ediyor, tatlı vitrini de oldukça iddialı duruyordu. Hem sosyal medyada görüp mağazasını merak ettiğim Küf Vintage’a da uğramak istedim ancak kapalıydı. Vintage takı ve giysi sevenler buraya uğramalı ya da internet üzerinden sipariş verebilirsiniz. Léone Patisserie’den sonra size yeniden Fransa’da hissetirecek olan  Arpege var sırada. Duyduğumuzun çok daha ötesinde bir lezzete sahip olan pastalarından ben en çok krokanlı olanı beğendim. Ağızda öyle güzel bir tat bırakıyor ki başka bir şey yemek istemiyorsunuz. Fit tatlıları da mevcut.

Biraz yemeğe mola verdikten sonra vapurla Karşıyaka ve Bostanlı‘ya geçtik. Bu iki yerde bir yere oturamadık, akşama uçağımız olduğundan sadece tur atıp vapura binmekle yetinmek durumunda kaldık. Vapurdan indikten sonra sanki dünden beri o kalorileri alan biz değilmişçesine tatlı ve çay molasını Reyhan Pastanesi‘nde verdik. Vişneli sükse yedik, gerçekten anlatıkları kadar varmış. Denemeden olmaz diyerek Kardeşler Büfe‘de kumrumuzu yemekten de eksik kalmadık. Uçuşa saatler kala son keşif durağı ise İzmir’e olan aşkıyla bilienen Dario Moreno Sokağı oldu. Bu sokak hem tarihi hem de sanatsal dokusuyla tüm ziyaretçilerini etkilemeye devam ediyor. Gün batımını ise kesinlikle Tarihi Asansör’de geçirmelisiniz. Kuşbakışı İzmir manzarasını kaçırmamalısınız.

İzmir Saat Kulesi akşam üstü bana kalırsa çok daha güzel oluyor. Bir yandan giden güneş yerini hafif bir rüzgara bırakıyor, bir yandan baloncu ve etrafında koşan çocuklar, bir yandan da esnafın sesi ve sokak sanatçılarının gitar melodileri.

Dar sokaklar arası gezinirken karşınıza Kızlarağası Han karşınıza çıkabilir. Tüm esnaf sizi kendi kahvesini överek içeri çekmeye çalışacak 🙂 Siz kesinlikle bir tanesinde karar kılıp oturun ve esnafla turistin diyaloglarına kulak verin.

İzmir’den ayrılmadan son lezzet durağımız ise Ristorante Pizzeria Venedik oldu. İtalya’da ara sokaklarda minik pizzacılar olur ya atmosferiyle sizi içeri çağırır, burası da tam öyle. Parmesan tekerinde makarna hem görsel bir şov sunuyor hem de lezzet olarak damaklarda eşsiz bir tat bırakıyor. Kesinlikle denenmeli.

İzmir mekanlarını bu seferlik çok keşfedemedik çünkü kısa kaldık, ama diğer sefere bunun acısını çıkaracağız! 🙂

İlginizi çekebilir: Ahmet Giray Ölmez’den Urla’da Gezilecek Yerler

İlginizi çekebilir: Lisya Kalma’dan Alaçatı Kahvaltı Mekanları