theMagger.com'a kayıt olduğunuzda,
• theMagger’a keşiflerinizle katkıda bulunarak, yazar olup dilediğiniz konuda yazılarınızı yayınlayabilir ve kendi blog sayfanızı oluşturabilirsiniz,
• Yazılarını kaçırmak istemediğiniz yazarları, sevdiğiniz kategorileri ve ilginizi çeken etiketleri takip edebilirsiniz,
• Takip ettiğiniz yazar, kategori, etiket ve okuduğunuz yazılara göre size özel ana sayfa akışınızı oluşturabilirsiniz,
• İlginizi çeken yazıları sonra okumak için kaydedebilirsiniz,
• Yakınımdakiler bölümünden çevrenizdeki mekanlarla ilgili theMagger.com'da yazılmış yazıları görebilirsiniz,
• Yazılara yorum yaparak merak ettiklerinizi yazara sorabilir; fikirlerinizi yazar ve okurlarla paylaşabilirsiniz,
Bizimle birlikte pek keyifli bir keşif yolculuğuna çıkacağınızdan emin olabilirsiniz. Şimdiden hoş geldiniz!
Merhaba, Ron Fricke’nin Baraka’sını seneler önce seyrettiğimde, aklım çok karışmıştı. Hayatımda ilk defa “zaman” ve “rutinlik” kavramını orada ciddi bir şekilde sorgulamıştım. İnsanların her gün aynı şeyi yaptıklarını, binlerce insanın sürekli insanın bir rutin haline girip çıktığı metro istasyonları, fabrikalar, hayatın içindeyken asla göremediğimiz acı verici monotonluğu bu kadar net fark etmek çok etkilemişti beni. Daha Samsara'yı seyretmedim, ama neden bahsettiğini, hangi sahnelerle karşılaşacağımı aşağı yukarı biliyorum. Samsara'yı bizimle paylaştığınız için çok teşekkürler; belgeseli en yakın zamanda seyretmeyi diliyorum. Sevgiler…
Merak ettiklerim Top3 🙂 Imposter, Rust&Bone ve Spring Breakers.
Deniz! Fotoğraflar, yazı, detaylar... Her şey harika! Eline sağlık. Tek bir sorun var; şu an depresyona girdim. Amsterdam'a gidip, bisiklete binip, vintage storelarda gezinmek, bit pazarlarında alışveriş yapmak, Vondelpark'ta nefes almak istiyorum.... Cidden iyi değilim şu an 🙂
Haklısın Deniz. Emre & Gülfem yazın hep beraber Büyükada'ya davet edeceğim sizi, önce Bahçede Sinek adlı favori cafemde kahvaltı edeceğiz, sonrasında bisiklet turuna çıkacağız. Orada ben size göstereceğim, çünkü gerçekten sandığınızdan çok kolay. Cumartesi görüşünce bu planı da konuşuruz 🙂
Ben de yazıyı okuduktan sonra tüm gün Daughter dinledim 🙂 Still klibine de ayrıca bayıldım.
2 Nisan'da ben de Salon'dayım. Teşekkürler Yasemin
Mont Saint Michel'i önceden de okumuştum; çok ama çok esrarengiz bir yer; özellikle yukarıdan çekilen fotoğraflarında bu daha da çok belli oluyor. Gel-git'ler her zaman ilgimi çeken bir konuydu, ama buranın gel-git'leri gerçekten doğa harikası denebilecek nitelikte. Paylaşımınız için teşekkür ederiz 🙂
Deniz! Kırmızı-beyaz şekerlere bayılırım, her gördüğümde kesin alırım 🙂 Yazı boyunca hatırlattıkların çok doğru… Eski yerler kapanıyor ve onları bulmak gittikçe zorlaşıyor. Bizimle buraları paylaştığın için teşekkür ederim! Ressam Reysi Kamhi’nin “Tasvirleri Atlıyorum” adlı sergisi vardı Ekim ayıydı sanırsam. Bu linkten bakabilirsin: https://www.themagger.com/sergi-ve-teaser-kaybolan-meslek-reysi-kamhi/. İstanbul’daki gittikçe kaybolan eski meslekleri ve eski dükkanları konu almıştı sergisinde. Şekerciler, şık şapkacılar…
Saatlere de ayrıca bayıldım! Bende de var 2 tane vintage saat, çok seviyorum!
Bir sonraki keşif günlüğünü heyecanla bekliyorum/bekliyoruz! 🙂
Sedef! Beni önce röportajla sonra bugün yerinde Kadıköy Blok'la tanıştırdığın için teşekkür ederim... Daha çok oraya gideceğim, biliyorum..
Selam! Öncelikle theMagger'a hoşgeldin demek istiyorum! Yazıyı çok severek okudum, international art center ile bizi tanıştırman harika oldu. Bu kadar güzel bir mekanı nasıl duymamıştım, şaşırdım... Antikacılar sokağı'nı da ayrıca merakla bekliyorum. Havaların da düzelmesiyle 5 Mayıs'tan sonra oradayım. Tekrar hoşgeldin 🙂 Sevgiler...
Gülfem muhteşem bir yazı olmuş, gerçekten... Müze daha detaylı ve daha güzel anlatılmazdı heralde. Yazının içine derinlik ve duygularını da kattığın için teşekkürler. Bu yazıyı tüm Masumiyet Müzesi severler ve ayrıca daha ziyaret etmeyenler okumalı...