theMagger.com'a kayıt olduğunuzda,
• theMagger’a keşiflerinizle katkıda bulunarak, yazar olup dilediğiniz konuda yazılarınızı yayınlayabilir ve kendi blog sayfanızı oluşturabilirsiniz,
• Yazılarını kaçırmak istemediğiniz yazarları, sevdiğiniz kategorileri ve ilginizi çeken etiketleri takip edebilirsiniz,
• Takip ettiğiniz yazar, kategori, etiket ve okuduğunuz yazılara göre size özel ana sayfa akışınızı oluşturabilirsiniz,
• İlginizi çeken yazıları sonra okumak için kaydedebilirsiniz,
• Yakınımdakiler bölümünden çevrenizdeki mekanlarla ilgili theMagger.com'da yazılmış yazıları görebilirsiniz,
• Yazılara yorum yaparak merak ettiklerinizi yazara sorabilir; fikirlerinizi yazar ve okurlarla paylaşabilirsiniz,
Bizimle birlikte pek keyifli bir keşif yolculuğuna çıkacağınızdan emin olabilirsiniz. Şimdiden hoş geldiniz!
Uzun zaman üzerinde düşündüğüm ama bir türlü bitiremediğim bir yazıydı Berlin, Sinema ve filmler. Yazmak size kısmet olmuş. Benim listemde de olan filmler var. Benim listemde eski fimler de var, 1960lardan Soğuk Savaş dönemi filmleri. O dönem Berlin'İ tanımak için ki ben Berlin'i çok severim ama eski Berlin ruhunu. O yüzden de hep Alexanderplatz'da kalırım mesela. BU fimlerde o ruh da vardır: 1963 yapımı Funeral in Berlin, 1966 Torn Curtain, 1961 yapımı One, Two, Three. Bunlara Doğu Berlin temalı Des Leben der Anderen, ve The Spy who came in from the Cold da eklenebilir. Öte yandan listenizde bir eksik var. Açık ara Berlin üzerine yapılmış en iyi film: Der Himmel Under Berlin... o olmadan her türlü Berlin ve filmler listesi eksiktir kanaatimce. Elinize sağlık...
Listeme eklemiştim ama öylesine.. yazıdan sonra merak ettim, ailecek seyredebiliriz.
Turistik yerler ile ilgili şöyle bir durum var: O kadar merkezi yerlerdeler ki gezdikten sonra çok açıkınca fiyat-kalite insanların umrumda olmuyor ve gördükleri ilk yere oturuyorlar. Bir de insanların çoğu bir yere giderken kapsamlı bir araştırma yapmıyor; gözüne kestirdiği yere oturuyorlar. Tabi belki biraz elitist ve arogan bir görüş olacak ama ortalama insanın damak tadı da ortalama olur. Yoksa turistik yerlerin çoğunun bu fiyat - kalite ile yaşaması nasıl mümkün olur? Ben turistik yerlerde yemem. Şöyle bir örnek vereyim. Hayatım boyunca bir kere bile Sultanahmet bölgesinde yemek yemedim. Roma'ya defalarca gittim ve hiçbir zaman Piazza di Novona'da bir yere oturtmadım.
tabi ki 🙂)
Dubai'de de ilginç bir tiyatro ortamı oluşmaya başlamış. Özellikle burada dijital entalasyonlarla birleştirilen, daha çok karma sahne gösterileri popüler.
Edacım kesinlikle benzer fikirleri paylaşıyorum. Öte yandan son dönemde Nobel ve Oscar tarihleri ile ilgili okumalarım sonucunda sanat ve kültür alanında kesinlikle bu derece büyük iddialı ödülleri verilmesine ve elbette her türlü yarışmaya karşıyım. Dediğin gibi belirli alanlarda belirli bir yapıta (Booker, National Book vb.) ödül verilmesine veya Cervantes gibi yaşam boyu yapılan çalışmaları ve katkıları onurlandırmak amacıyla büyük sanatçıların ödüllendirilmesi yapılabilir. Bir de ödül verirlen sanat dışı yaşamı da mümkünse dışarıda tutulsun. sevgiler..
Selamlar, çok teşekkür ederim. Pearl Buck edebiyat tarihinde en çok tartışılan ödüllerden biri. Genel olarak yapıtları Nobel alacak seviyede görülmez. Ben bu ifadeyi kullanırken 'mevcut adaylar arasında bir seçim yaparken komite üyeleri nasıl tartıştılar, hangi üye onun alması gerektiğini söyledi ve nasıl bir savunma yaptı?' onu merak ediyorum demek istedim. Geçmişte ödüllere karşı çıkıp istifa eden pek çok komite üyesi de mevcut.
Kubrick üzerinde çok düşündüğüm, tüm filmlerini gördüğüm bir yönetmen. Zamanla itiraf edeyim üzerimdeki etkisi azaldı. Mesela Space Odyssey, 1990larda en sevdiğim, bence dünya tarihinin en iyi 10 filminden biriydi. Bugün bu düşüncemi değiştirdim. Açıkcası ilk ikiye hiç düşünmeden Lolita ve Barry London'ı koyarım. Sonra Space Odyssey. Enes Wide Shut ve Full Metal Jacket ise yapmasa olurmuş filmleri. Bir de naçizane bir eleştirim: "Hollywood’un en saygıdeğer ve dahi yönetmeni Stanley Kubrick’ten!" cümlesi çok iddialı olmuş 🙂)
Teşekkürler öncelikle. Dubai kendine özgür bir yer. Neredeyse sıfırdan, bir balıkçı köyünden bu günlere geldiği için evet yeni kurulmuş ama öte yandan kendine özgü bir şehir. Bu anlamda şehre haksızlık yapmamak lazım. İstanbul'dan daha tutarlı olduğu açık. Bütçeye gelirsek, evet aslında her bütçeye uygun bir seyahat mümkün. Her ne kadar son dönemde şehrin daha pahalı olduğunu söylüyorlar. Bedava yapılabilecek pek çok aktivite de mümkün. Hayatta bir kere görülmesi gereken ve farklı bir deneyim sunan bir şehir. Dubai ile ilgili bir sonraki yazı kahveciler olacak muhtemelen 🙂
Çok severim arada yaparım. İspanya'da da bolca yemiştim. Şimdi taşınınca burada iyisini bulmak daha kolay oldu.