Avusturyalı sanatçı Friedensreich Hundertwasser’in 1980’lerden kalma bir yapının üzerinde uyguladığı farklılaştırma çalışmalarıyla bugünkü görüntüsüne kavuşan müze KunstHausWien ve rengarenk apartman Hundertwasser Haus birbirine çok yakın konumda bulunuyorlar. Seramiklerle bezenmiş siyah beyaz damalı cephesiyle ve Hundertwasser’in söylemiyle ‘ağaç kiracılarıyla’ bölgenin görülmeye değer anıtsal tarihi binaları arasında apayrı bir görüntüyle karşımızda beliriyor.

KUNST HAUS WIEN-
KunstHausWien

KunstHausWien Konum

Hundertwasser Haus Konum

Pencerelerden dışarı doğru büyüyecek şekilde yerleştirilmiş ağaçlar ve sarmaşıklar, Hundertwasser’in betonlaşmış mekanlarımızda doğaya daha yakın olmamızı sağlayacak yeşil alanlar yaratma fikrinin önemini vurguluyor. Birbirine bitişik toplu konutlar arasında yegane yeşil alan olarak KunstHausWien’i canlı, yeşil, doğaya yakın ve ‘yaşayan’ bir yapı haline getiriyor.

Hundertwasser Evleri
KunstHausWien

Damalı dediğime bakmayın, müzenin cephesi, kareleri asimetrik bir satranç tahtasını andırıyor. Hundertwasser tasarımlarında siyah ve beyaz renkleri, Viyana Sezessiyonu’nun bir simgesi olmasının yanında, ışık ve karanlık gibi zıtlıkları temsil ettiği için de seçen bir sanatçı olarak, kendi müzesinde de bu renklerin üzerinde durmayı tercih etmiş.

Hundertwasser’in 1989’da başlayan yenileme çalışmaları 1991’de sona ermiş. Bu yapı, daha önceden mobilya üreten bir bir aile şirketi olarak hizmet veriyormuş. Yenileme işlemleri sırasında iki bina birleştirilmiş. Hundertwasser yapıların iskeletlerine dokunmadan yenileme konusunda hassas davranarak sadece evin arka caddeye bakan avlu kısmına merdiven boşluğu ve ön cepheye sütunlarla desteklenmiş bir çıkma alan yaratmış. Diğer temel değişiklik zeminini dalgalı hale getirmek, Hundertwasser mimarisinin tipik ögelerinden renkli sütunlar eklemek ve binanın giriş katına dünyanın değişik yerlerinden getirilmiş taşlarla bir çeşme eklemek olmuş.

Binanın dalgalı tabanın üstünde toplam 52 adet daire var ve içinde insanlar yaşıyor. Ek olarak da 4 adet dükkan bulunuyor, ayrıca binanın üstünde bulunan teraslar 250 adet ağaç ile yeşillendirilmiş büyük bir bahçe olarak geziliyor. Ağaçlandırmasında 900 ton toprak kullanılmış; bununla Hundertwasser, doğayla uyumlu bir mimarinin mümkün olduğunu göstermek istemiş. Anlayacağınız her yönü ile ilgi çekici bir yapı.

Hundertwasser tasarımı karşılığı ödeme almamış. Ona göre çirkin bir yapının inşa edilmesi yerine güzel ve düzgün bir yapının yükselmesi paradan çok daha önemliymiş.

Kunst Haust Wien
KunstHausWien

KunstHausWien yani müze şuan toplam dört katta 4000 m2’lik bir alana sahip. Giriş katında mutlaka oturup bir kahve molası vermeniz gereken kafesi var. Ayrıca resepsiyon ve alışveriş yapabileceğiniz bir dükkan da var. Girişin üzerindeki iki kat Friedensreich Hundertwasser’in resimlerini, dokumalarını, modellerini, kişisel belge ve fotoğraflarını kapsayan daimi bir sergi ile karşılaşıyorsunuz. En üstteki iki kat ise uluslararası sergilere ev sahipliği yapıyor. En üstte ise, F.Hundertwasser’in kendine ayırdığı küçük bir mekan var.

Sergi
KunstHausWien

Müzeye girer girmez avlunun ve giriş kısmının zeminleri bozularak, dalgalar yaratılmış olduğunu görüyoruz. Hundertwasser’e göre kullanılan çeşitli malzemeler ve zeminin dalgalandırılması, hem yapım aşamasında çalışan ustalara yaratıcılık fırsatı tanıyor hem de ziyaretçilere farklı bir gezme deneyimi sunuyordu. Çünkü sanatçıya göre modern insan, dümdüz zeminlerde,asfaltlarda ve beton üzerinde yürümeye zorlanıyordu. Bu insan sağlığını, dengesini ve huzurunu bozmaktaydı.

Düz olmayan zeminler ayaklar için bir melodiye, bir senfoniye dönüşüyordu; dolayısıyla insan sağlığını, dengesini korumak için çözüm; düz zeminleri bozmak, dalgalı hale getirmekti. Böylece her adımda bir ahenk ve senfoni yaratıldı.

Friedensreich Hundertwasser bu yapıyla ilgili olarak şöyle bir şey söylemiş:

“Ressam özgür olmak istediği evler ve mimariler hayal eder ve bunları da gerçekleştirir. Her pencere, kendi kendine var olma hakkına sahiptir. Bazı insanlar, evlerin duvarlardan oluştuğunu söylerler. Ben, evlerin pencerelerden oluştuğunu söylüyorum.”

Viyana’da yolunuz mutlaka KunstHausWien ve Hundertwasser Haus’a düşsün, harikalar diyarına adım atmış gibi hissedeceksiniz.

İlginizi çekebilir: Viyana’da Yaşamak