Metnini Murat Mahmutyazıcıoğlu’nun yazdığı, müziklerini  Orhan Enes Kuzu’nun bestelediği ve Ebru Kara’nın yönettiği Sevmekten Öldü Desinler, Jest Tiyatro’nun en güncel oyunlarından biri. İstanbul’un kenar mahallelerinde başlayıp şöhret basamaklarını tırmanan bir kadının hikayesinin anlatan Sevmekten Öldü Desinler oyuncularıyla bir araya geldiğimizde o kadar keyifli anlar yaşadık ki; Hakan Bilgin, Hande Subaşı, Bülent Alkış, Ceren Taşçı ve Serdar Yeğin ile ayrı ayrı röportaj yaptık! Gelin Serdar Yeğin ile yaptığımız röportajın ayrıntılarına bakalım!

Merhabalar, öncelikle sizlerle bir araya geldiğimiz için çok mutluyuz. Biz sizi uzun süredir yer aldığınız projeler ile birlikte takip ediyoruz ancak detaylı olarak bilmeyenler için, hikayenizi kısaca bir de sizden dinleyebilir miyiz?

Rica ederim ne demek. Tabii, ben Serdar Yeğin. 1980 Bursa doğumluyum. İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nı bitirdim. 2004’ten beri hatta 2001’den beri okulla beraber hem televizyona ve sinemaya hem de tiyatroya iş yapıyorum. İstanbul’daki profesyonel tiyatro olarak bu 5. oyunum. Çok mutluyum şu anda. Ben Bursa’da yetiştim, 15 yaşında tiyatroya başladım ve oradaki tiyatro topluluğunun aile ortamını İstanbul’da bu ekiple yakaladım Tolga’nın sayesinde. Çünkü onun kurduğu kadroda gerçekten hiçbirimiz birbirimizi daha önce tanımıyorduk, gıyaben tanıyorduk, yaptığımız işleri biliyorduk ama hiçbir ortaklaşa iş yapmamıştık. Bu iş sayesinde bir araya geldik ve çok güzel bir aura oluştu, ortam oluştu, aile gibiyiz. Herkes herkesin ihtiyacını biliyor, sorunlarını biliyor, yardımlaşıyor, kimse kimsenin kuyusunu kazmıyor. Çok mutlu ve sıcak bir ortamın içindeyim. Başka ne söyleyebilirim, öğrenmek istediğiniz başka bir şey var mı? Evliyim, bir çocuğum var. 🙂

Şimdi de Sevmekten Öldü Desinler oyunu ile izleyicilerin karşısındasınız. Oyun bir dönem oyunu, Yeşilçam dönemine odaklanıyor; aynı zamanda bir müzikli oyun. Nasıl çıktı fikir, nasıl gelişti süreç sizler için?

Tam dönem demeyelim. Yani zaman ve mekan olarak sabit bir yerde geçiyor demeyelim ama esinlenme dolayısıyla 70’lerin sonu 80’lerin başıymış gibi görünüyor. Ama anlatılan hikaye, dili, içindeki espriler, kostümler, ortam biraz daha dönemmiş havası… Ama net şu dönemde, tarihte geçen bir hikaye değil. Ben sürece çıktıktan sonra dahil oldum. Tolga böyle bir oyunu koymak istediğini söyledi, Ebru Kara yönetmenimiz, onunla iletişime geçtikten sonra oyuncu arayışına düşmüşler. Ahmet karakteri için de beni uygun gördüler, aradılar, ben sonrasında cast aşamasında dahil oldum. Hikaye pavyonda geçiyor diyoruz ama arabesk müzik, klasik pavyon müzikleri gibi bir durum yok. Jazz sound’ında, alt yapısında, Orhan Enis Kuzu’nun yaptığı müziklerden oluşuyor. Daha global bir müzik alt yapısı var. Bildiğimiz birkaç parça var gelen seyircilerimizin eşlik edebileceği ama diğerlerinin hepsi Murat Mahmutyazıcıoğlu’nun yazdığı, Orhan Enis Kuzu’nun bestelediği müzikler. Çok güzel, herkesin karakterine uygun, değişik soundlarda müzikler çıktı açıkçası. Farklı bir albüm bile olmuş olabilir topladığında.

Oyun hem melodram, hem değil. Hem çok hüzünlü, hem bol kahkahalı sahneler görüyoruz. Oyunun türü ile ilgili neler söyleyebilirsiniz?

Hikaye nedir; varoşlardan çıkmış bir kadın ünlü olmak için gidiyor, sevgilisi var mahalleden fakat aşkları bitiyor, pavyon sahibiyle ilişki yaşıyor. Bu bir dram, melodram ama biz bunu melodram olarak değil komedi olarak verdiğimiz için bunun melodramıyla dalga geçiyoruz. Onunla dalga geçilen bir konu o yüzden antimelodrama dönüşüyor mesela buradaki jönümüz standart bir jön değil. Belki de hayatlarında görebilecekleri en farklı jön. O yüzden adını melodram koyduk.

Nasıl biri Ahmet, siz nasıl hazırlandınız bu role? Serdar Yeğin ile Ahmet arasında nasıl benzerlikler, farklılıklar var?

Hiçbir bağım yok karakterimle. Ben en başta anlatıcı dış sesi oynuyorum. Sonra oyunun içerisinde Ahmet karakteriyle oyuna dahil oluyorum. Ahmet karakteri gay ve ilerleyen safhalarda transa dönüşüyor. Bu, benim özel hayatımda hiç düşünmediğim bir şey. Yaşam tarzıma da uygun değil yani uygun değil derken doğru cümle olmaz, o hisleri beslemiyorum. Dolayısıyla çok zıttım ama çalışması çok zevkli. Bir de insan birazcık algılarını açıp etrafına bakarsa anlar, hayat onlar için çok zor. Bizim gündelik yaptığımız her şey onlar için çok büyük bir problem. Gidip bir bakkaldan alışveriş yaparken bile cüzzamlı muamelesi görebiliyor ya da hasta olup hastaneye gittiğinde ona uzaktan bakılıyor, dışlanma duygu çok net bir şekilde hissettiriliyor. Zaten hayat zor bir de üstüne böyle bir davranış biçimiyle onların hayatları iki katı zorlaşıyor. Bu karakterin, Ahmet karakterinin mümkün olduğu kadar hani komedi oynasak da kesinlikle bu rolle dalga geçmek değil karakterin acılarını ön plana çıkartmam gerekiyordu komediyle beraber ki bence elimden geleni yaptım. Bunun kararını artık seyirciler verecek.

Böyle bir role hazırlanmak için neler yaptınız? Hazırlık süreci nasıl oldu?

Hareket ve dans koreografi hocamız Yeşim Alıç sağ olsun. Onunla kısa bir süreliğine workshop yaptık. Çünkü vücut dili komple değişiyor özellikle anlatıcıdan direkt Ahmet’e geçişte. Çünkü ikisi farklı karakterler ve bunu seyircinin gözü önünde yapıyoruz. Herhangi bir kostüm değiştir, gir çık değil, o anda tak diye saniyenin onda biri hızında değişmek zorunda. Bu değişim noktalarını keşfetmeye çalıştık. Vücudun kıvrımı değişiyor, yürüyüşünüz değişiyor, göz kırpmanıza kadar hatta nefes alışınıza kadar değişen bir iç dinamiğinin taşları yerinden oynuyor. Bunları oturtmak için bir workshop yaptık ve başarılı da oldu. Çok da güzel bir şey çıktı bence. Ve her geçen gün her oynadığımda da gelişen bir şey bu. İlerleyişe devam ediyor, daha tam bu oldu diyebileceğim bir şey yok.

Serdar Yeğin Röportaj
Serdar Yeğin Röportaj

Oyunun temasından da yola çıkarak sizce ‘’sevgi’’ ne anlam ifade ediyor?

Yakın zamanda kaybettiğimiz Yıldız Kenter benim konservatuardan hocam. Onun bir cümlesiyle söyleyeyim: ‘’Hep aşk vardı.’’ Yani bunu şöyle açabiliriz; yaptığınız her işi aşkla yapın. Sevginin, yani sorduğunuz sorunun altında aşk yatıyor. Sevmeyi de bir aşkla yaparsanız önünde hiçbir şey duramaz.

Son olarak, tamamen geniş ve sonsuz düşünerek geçmişten ya da günümüzden biriyle sahneyi paylaşabilecek olsanız kiminle sahneyi paylaşmak isterdiniz?

Çok taze, Yıldız Hoca’yla oynamak isterim, Müşfik Hoca’yla oynamak isterim. Şu anda ilk aklıma gelenler onlar. Tekrar sahneyi onlarla, nefesi, aynı heyecanı onlarla yaşamak isterim. Çünkü onlardan öğreneceğim çok şey vardı.

Çok teşekkür ederiz!