Abdellatif Kechiche ismiyle geçtiğimiz yıl Blue Is the Warmest Color’la tanışanlar için tadından yenmeyecek bir film, The Secret of the Grain. Uyarı: İzledikten sonra canınız kuskus çekebilir, dolu mideniz boş hissettirebilir.

1

Yakın planların ustası, doğal oyunculukların duayeni Abdellatif Kechiche geldiği topraklardan hikayeler anlatmayı seven bir yönetmen. Cannes’da aldığı Altın Palmiye onu çok daha büyük kitlelerle buluşturmasına rağmen kariyeri birbirinden başarılı filmlerle dolu. Mesela ilk uzun metrajlısı Poetical Refugee, Paris’e gelmiş Tunuslu bir adamın hayat mücadelesini anlatıyor. Games of Love and Chance ergenlik sancılarına göz atarken Black Venus ırkçılık meselelerinin köküne iniyor. Blue Is the Warmest Color ise bildiğiniz üzere daha evvel de işlediği büyüme problemleriyle kişinin kendine ve çevresine yabancılaşmasını aynı potada eritiyor. Bugün bahsedeceğimiz The Secret of the Grain ise kariyerinin tam bir özeti denilebilir.

3

Hatırlarsanız yönetmenin Altın Palmiye ödüllü filminde ana karakterimiz Adele “domates soslu makarna” yaparken ve yerken seyircisinin aklını başından alıyordu. Orijinal adı La graine et le mulet olan The Secret of the Grain’de ise yine ana karakterlerden birisi bir yemek: Kuskus. Fransa’da yaşayan göçmen bir ailenin yaşı ilerlemi şbabası artık hayatında ciddi bir değişikliğe ihtiyaç duyuyor. Tersanedeki işinden çıkarılınca da ilk eşinden olan kızını da yanına alarak limana yanaştırılmış küçük bir teknede balıklı kuskus satacakları bir restoran açmaya kalkışıyor. Yine yabancı bir ülkede hem kendi olmaya çalışan, hem de topluma ayak uydurmak için mücadele eden bir ail eve tabii ki göçmen aileler için yaratılan haksız bürokrasiye olan isyan senaryodaki yerini almış.

2

Kechiche sinemasının en büyük özelliği seyircisine sadece bir izleyiciymiş gibi davranmayarak, onları da hikayeye dahil edebilmek ve sanki yaratılan bu dünyanın bir parçasıymış gibi hissettirebilmek. The Secret of the Grain de bunu büyük ölçüde başarıyor. Kaldı ki Avrupa’da Kechiche kadar samimi ve aynı zamanda da dolu işler çıkarabilen yönetmenlerin sayısının azlığı göz önünde bulundurulunca yaptığı her film biraz daha değerleniyor. Her ne kadar ben şu an The Secret of the Grain’i konuşuyor olsam da, Keşif Sineması başlığı altında emin olan Games of Love and Chance ve Poetical Refugee filmlerine de yer ayırmak mümkün.

4

Unutmadan filmin baş döndürücü final sahnesini de hatırlatmak gerek. Oldukça sakin ilerleyen kurgusuyla bir yanda o koca çınarın, ailenin babasının başına gelen trajikomik bir kovalamacayı, bir yandan da evin kızının oryantaliyle müşteriyi oyalama çabasını izliyoruz. Kechiche her filminde tekrar tekrar keşife çıktığı kadın bedenini tüm harikaları ve kusurlarıyla kucaklayarak yine dört dört bir iş çıkarıyor. Neyse lafı daha fazla uzatmayacağım. Venedik Film Festivali’nden Jüri Özel Ödülü’yle dönen, 2007 yılının Cesar Ödülleri’nde de 4 heykelcikle evine dönen yapımı mutlaka izleyin, bir de üzerine izletin!