Gezmekten, izlemekten, dinlemekten, deneyimlemekten ve bilimum eylemden fazlasıyla zevk alan bir tasarım öğrencisi.
theMagger.com'a kayıt olduğunuzda,
• theMagger’a keşiflerinizle katkıda bulunarak, yazar olup dilediğiniz konuda yazılarınızı yayınlayabilir ve kendi blog sayfanızı oluşturabilirsiniz,
• Yazılarını kaçırmak istemediğiniz yazarları, sevdiğiniz kategorileri ve ilginizi çeken etiketleri takip edebilirsiniz,
• Takip ettiğiniz yazar, kategori, etiket ve okuduğunuz yazılara göre size özel ana sayfa akışınızı oluşturabilirsiniz,
• İlginizi çeken yazıları sonra okumak için kaydedebilirsiniz,
• Yakınımdakiler bölümünden çevrenizdeki mekanlarla ilgili theMagger.com'da yazılmış yazıları görebilirsiniz,
• Yazılara yorum yaparak merak ettiklerinizi yazara sorabilir; fikirlerinizi yazar ve okurlarla paylaşabilirsiniz,
Bizimle birlikte pek keyifli bir keşif yolculuğuna çıkacağınızdan emin olabilirsiniz. Şimdiden hoş geldiniz!
theMagger, sponsorluk ve reklamlarla gelişen bir platform.
AdBlock'unuzu kapatarak beraber büyüdüğümüz markaların yaratıcı reklamlarını görebilir; siz de bizlere dolaylı olarak katkıda bulunabilirsiniz.
Çok sevindim beğendiğine, ben teşekkür ederim! 🙂 Eğer 2 ay içinde Londra'ya yolun düşmezse umarım enstalasyon taşınır da başka bir şehirde bu deneyimi yaşarsın. Hatta İstanbul'a gelse pek süper olur!
Biraz geciktim sanırım yorumlara dönmeye ama çok sevindim yazıyı beğendiğinize! Ayrıca 3 yeni postcrosser kazandırmak çok mutluluk verici. 🙂
Victoria & Albert'a bir sonraki Londra'ya gidişte senden rehberlik hizmeti alırız diye gitmedik. Ayrıca süresi uzatılırsa yakalayabiliriz belki Rain Room'u!
Henüz gitmedim ama nedense hep bir yakınlık hissetmişimdir Amsterdam'a. Şimdi daha da güçlü bir bağ, istek oluştu bende. Umarım en yakın zamanda ben de Amsterdam sokaklarında kaybolurum! Ayrıca bir türlü ikna edemediğimiz Emre'yi bisiklete binmeyi öğrenmeye heveslendirdiğin için de çok teşekkürler. :p
Sevindim beğenmene yazıyı. 🙂 Benim de kesinlikle filmi bu kadar beğenmemi sağlayan etkenlerden biri dediğin gibi mesaj kaygısıyla çekilmemiş olması. Transfobi hakkında konuşuyor ama ilişkinin içerisinden çıkmadan konuşuyor. Görüntüler öyle güzellerdi ki cidden seneryo kopukluğu dikkatimi çekmedi. Bundan sonra gerçekten Xavier Dolan ne çekse izleyip beğenirim moduna geldim. Bakalım sırada "Tom à la ferme" var.
İyi ki yazmışsınız bu yazıyı, hem çok güzel olmuş hem de tamamen aklımdan çıkarmıştım !f İstanbul'da bir türlü programa uyduramayıp izleyemediğimi. Çok değerli buluyorum bu belgeseli ve hedeflediği şeyi. İzleyememiş olsam da ek gösterim dahi konacak kadar ilgi toplaması gerçekten çok sevindirici. Umarım -buna yazınla senin de katkın olmuş oldu 🙂- daha da çok kişiye ulaşabilmesi için imkan sağlanır.
Sanırım sadece o camlardan dışarı bakabilmek için bile gidebilirim! Hem bu yazından hem de çaydan tiksinen Emre'nin bile buradan bahsetmesi sonrası bir ziyaret zaten şart oldu. Karaköy'ün hızını yakalamak gittikçe zorlaşıyor. 🙂
New York kesinlikle özleniyor. 🙂 Bu seferinde karşılaşamadık ama bi dahakinde metrobüs seferine benzeyen çılgın metro servisine denk gelmeyip Churrascaria Platforma'da ya da Big Gay Ice Cream shop'ta bir şeyler yiyelim.
Evet Cunda'ya gidip Vino'nun şirin sokağını görmemek imkansız. 🙂 Popüler olmasına rağmen samimiyetini hiç kaybetmemiş. Ben de daha yeni Ayvalık'tan döndüm sayılır ama şimdiden canım Ayna'nın lavantalı limonlu cheesecake'ini çekiyor. ^^
İlk gittiğim günden beri ben de hayranlarıyım. Keşke her yerde olsa da hem sağlıklı hem lezzetli beslensek dediğim! Gerçekten bu tarz mekanların artık avmler dışına çıkma zamanı geldi. Taksim'in, Nişantaşı'nın, Kadıköy'ün de Plus Kitchen'lara ihtiyacı var. Yazı da pek güzel olmuş bir süredir gidemedim canım çekti çok. ^^