Dubai Saat Haftası: Saat, Tutku, Yaratıcılık ve Daha Fazlası – DWW, çocukluğumdan beri büyük bir hayranlık beslediğim saatlerin, örneğin klasik otomobiller veya tablolar gibi, özünde statü sembolleri değil; yüksek zanaata, yaratıcılığa, estetiğe, sanata ve kültüre olan tutkunun ifadesi olduğunu  ve bu tutkuyu benimle beraber, geliri, sosyal statüsü, dini, milleti ne olursa olsun, pek çok kişinin paylaştığını göstermesi açısından katılmaktan çok memnun olduğum bir etkinlik oldu. Hafta boyunca birbirlerinin kollarındaki saatlerin resimlerini çeken; saatlerini deneyen saat severler ile sektörün farklı alanlarından temsilcilerin birlikte oluşturdukları bir topluluğun, Phillipe Dufour’un tabiriyle bir ailenin üyesi olmanın neredeyse ulvi bir mutluğunu yaşadığımı söyleyebilirim. 

img_0881
Museum of Future Dubai | Fotoğraf: Bülent Tunga Yılmaz

2023 yılının sonuna doğru yaklaşırken yılın bu zamanına kadar yayınladığım ve yılın sonuna kadar farklı platformların yayın takvimlerine girmiş yazılarımın kısa bir değerlendirmesini yaptığımda şunu fark ettim: Yaşadım şehre, Dubai’ye hiç yer vermemişim. Sadece bir yazı, onun da üzerinden 1,5 seneden fazla geçmiş, Dubai’de yaşamak üstüne, duygulardan ziyade düşüncelere hitabeden: benim ve ailemin yeni evini yaşadığımız deneyimlerden ziyade bir tür emlakçı tanıtım yazısı kıvamında kelimelere döken; itiraf etmem gerekirse ruhsuz bir yazı kaleme almışım. Bu yazıyla birlikte bir ‘Dubai Günlükleri’ dizisine başlıyorum. Mümkün olduğunca sık, imajı ve algısı gerçekliğinin çok ötesine geçmiş; bazılarınca bir yapay cennet veya bir 21. Yüzyıl Parodisi olarak da tanımlanan ama bizim için bir ‘yuva’ olan bu özel ve açık söylemem gerekirse şu ana yaşadığım tüm yerler içinde açık ara ‘yaşamaktan’ en çok memnun kaldığım bu şehir hakkında yazacağım. İlk yazımın konusu ise sıcağı sıcağına, 16-20 Kasım 2023 tarihlerinde altıncısı düzenlenen ve kendi alanında dünyanın en önemli etkinlerinden biri olan Dubai Saat Haftası (Dubai Watch Week).

Etkinliğe geçmeden saat konusu hakkında bir kaç kelam etmek istiyorum.  Günümüzün dijital dünyasında zamanı ölçmek, saatin kaç olduğunu öğrenmek için kolumuza bir şey takmamıza gerek yok. Akıllı telefonlarda, bilgisayarlarda, farklı mekanlarda, kısaca etrafımızda bize zamanı en doğru gösteren bir sürü   dijital saat var. Peki bu ortamda benim de aralarında olduğum binlerce insan üstelik zamanı hiçbir zaman bir dijital saat kadar doğru gösteremeyecek, herkesin bütçe sınırları içinde göreceli olarak, pahalı bu aletlere niçin bu kadar nakit ve vakit harcıyor? Onlarla bu kadar ilgili; ayrıntılara bu kadar takıntılı?

img_0910
Bu sene en beğendiğim bazı modeller Speake-Marin imzasını taşıyordu |  Fotoğraf: Bülent Tunga Yılmaz

Saatler, bize saati gösteren basit araçlar değildir. Kimi örneklerinde olduğu gibi sanat, zanaat ve teknolojinin bir araya geldiği anıtsal birer insan yapımı ‘harikalara’ dönüşebilen; saat tasarımı işinde yer alan herkesin hedef kitlesi, yeteneği ve imkanları doğrultusunda üzerinde düşündüğü birer arzu nesneleridir.

İşin saat/zanaat kısmı yanında bir de finansal/ekonomik boyutu var. 2022 raporlarına göre sadece dünyanın en büyük saat üreticisi ve ihracatçısı İsviçre’de saat endüstrisinde çalışan kişi sayısı 60 binin üzerinde. Günümüzde dünya saat piyasasının  büyüklüğü 618 milyar dolar civarında ki bu rakamın 2030 yılında 1.408 milyar doları, yani trilyonu aşması bekleniyor. Deloitte 2022 İsviçre Saat Endüstrisi Raporu’nun da ortaya koyduğu gibi saate ilgi azalmıyor ve azalmayacak; Z kuşağı da bir biçimde saate ilgi duymaya devam edecek.

Tüm bu resim bize, dünyadaki insanların çok büyük bir çoğunluğu için sadece zamanı gösteren veya rengini, şeklini beğendiği için aldığı basit bir aksesuar olan saatlerin aslında bambaşka bir dünyanın kapılarını açtığını ve o kapıdan girenlerin bir bölümü için yaratıcılık, tutku, arzu bir bölümü için ise ekmek parası ve istihdam demek olduğu ortaya koyuyor.

Gelelim Dubai Saat Haftası’na… Dubai 2022 sonu itibariyle lüks saat piyasanın en büyük dokuzuncu pazarı. Ayrıca gelir düzeyi çok yüksek olan Körfez Bölgesi’nin de ana turizm, alışveriş ve kültür merkezi. Dolayısıyla da lüks ve üst düzey saatçilik sektörü için çok büyük öneme sahip. Buna ek olarak 1950’den bu yana Dubai’de faaliyet gösteren; saat ve mücevher sektörlerinde Ortadoğu’nun en büyük, dünyanın da sayılı perakendecisi; İsviçre saat endüstrisine yön verecek düzeyde bir küresel büyüklüğe sahip olan Seddiqi ailesinin desteği ve Arap Dünyası’nda saat tutkularının ve koleksiyoncuların kurdukları farklı toplulukların varlığı ve faaliyetleriyle birlikte Dubai dünya saatçiliğinin ana merkezlerinden biri gelmiş durumda. Bir örnek vermek gerekirse 2015’den bu yana Arap Watch Club 19 marka ile özel üretim saat işbirliği yapmış. Tüm bu faktörler Dubai’de küresel düzeyde bir saat etkinliği düzenlenmesini zorunlu kılıyor denebilir. Nitekim 2015’de Seddiqi ailesinin girişimiyle Dubai Saat Haftası (D.W.W.) ilk kez organize ediliyor; 2017’de de Dünya Genel Bienal Takvimi’ne giriyor.

img_0945-2
Yaşayan en büyük saat ustalarından Laurent Ferrier’in sergilenen spor saat modellerinden | Bülent Tunga Yılmaz 

Dubai Saat Haftası ve benzeri etkinlikler bu özel dünyanın tüm paydaşları için farklı anlam ifade eden ve işleve sahip olan büyük organizasyonlar. Bu organizasyonların en büyüğü ve en önemlisi Baselword, Covid etkisiyle düzenlenemeyince ve bazı büyük saat gruplarının da artık etkinliğe katılmayacaklarını açıklamasıyla, 2020’de tarihe karıştı. 2021’de ise daha farklı bir konseptle HourUniverse adıyla dijital çağa uygun bir tasarımla yeniden düzenlenmeye başladı ama eski görkemi ve prestijine ulaştı mı sorusu daha bir süre sorulacak gibi gözüküyor.

Cenevre’de düzenlenen Watches & Wonders olarak bilinen ve benim de en yakından takip ettiğim etkinliklerden biri olan SIHH (Salon International de la Haute Horlogerie) bir diğer önemli saatçilik organizasyonu. 1991’den beri düzenlenen organizasyon ilk dört gün ziyaretçilere ve basına açık; son gün ise sektör temsilcileri ve büyük koleksiyoncuların bir araya geldiği kapalı bir etkinlik olarak tasarlanmış.

Daha çok bir ticari fuar olan Hong Kong Saat Fuarı yerel markalarla beraber dünya markalarının da yer aldığı bir etkinlik.  Sektörü oluşturan paydaşların bir araya gelmesi ve yüksek saatçilik ürünlerinin sergilenmesi açısından önemli bir organizasyon olarak kabul edilir.

Bunların dışında Almanya’da düzenlenen Midori ve Hollanda’da sadece lüks saatleri değil klasik araba, yat ve hatta butik otelleri de içeren Masters of LXRY de yüksek saatçilik ile ilgili takvimde yer alan diğer önemli etkinlikler olarak sayılabilir.

Üst düzey markaların ve yüksek saatçiliğin ürünlerinin sergilendiği bu etkinlikler yanında saat dünyasının en etkili dijital platformlarından biri olan The Worn&Wound tarafından New York, Chicago ve San Francisco’da düzenlenen; üretimleri, fiyatları, tanınırlıkları çok daha mütevazi olan ve saat dünyasında ‘microbrand’ olarak da bilinen ve benim de mütevazi bir koleksiyoner olarak koleksiyonumum ağırlığını oluşturan markaların bir araya geldiği, doğrudan satışın da yapıldığı Wind Up Watch Fair de saat dünyasının yakından takip ettiği bir etkinlik.

img_0898-4
Hafta boyunca en beğendiğim saatlerden Schwarz Etienne’in skeleton modeli | Fotoğraf: Bülent Tunga Yılmaz

Tüm bu organizasyonlar içinde DWW’nin çok ayrı bir konumu var.  Öncelikle DWW ticari bir etkinlik değil. Evet, bazı yeni saatlerin lansmanı burada yapılıyor. Bazı saatler ilk kez amiyane tabiriyle Dubai’de görücüye çıkıyor ama asıl olarak DWW saat kültürüne, tarihine ve mirasına odaklanan; markaların yüksek düzey yöneticileri ve saat ustalarından oluşan sektörün en önemli isimleriyle koleksiyonerleri, saat meraklılarını bir araya getiren bir etkinlik. Bu özelliği Dubai Saat Haftası’nın diğer saat etkinliklerine göre daha ‘samimi’, daha ‘güler yüzlü’ ve ‘katılımcı’ geçmesini sağlıyor. Phillipe Dafour’a DWW hakkında ne düşündüğü sorulduğunda dahi saat ustası “tüm diğer etkinliklerin’ asık yüzlü ve bir rekabet içinde olan tüm marka temsilcilerinin ‘en iyi benim’ imajını vermeye çalıştığı bir atmosferde geçtiğini, oysa DWW’nin ‘bir saat ailesi’ yarattığını” söyledi.

DWW’ye katılım ücretsiz. Özel olarak hazırlanan uygulamayı indirerek kayıt olmanız ve bu uygulama üzerinden de hafta boyunca farklı konularda düzenlenen oturumlara, parti veya kokteyllere de ayrıca kayıt yaptırmanız gerekiyor. Hafta boyunca düzenlenen bu etkinlikler sayesinde saat dünyasının farklı alanlarını temsil eden önemli isimlerle bir araya gelip sohbet edebiliyorsunuz. Ben de bu etkinliler sayesinde ben de yakından takip ettiğim sektörün çok büyük isimlerini dinleme, hatta onlarla tanışıp sohbet etme imkanı buldum. Stil idollerimden biri olan ve yakından takip ettiğim saat dünyasının son 15 yılına damgasını vurmuş en büyük isimlerinden, çok yakında da İngiliz saat markası Bremont’un başına geçen Davide Cerrato ile yüz yüze tanışma şansı buldum. MB&F’in yaratıcısı ve yaklaşık dokuz yıldır da Dubai’de yaşayan Maximilian Busser (ki kendisi hakkında yaptığım bir Instagram paylaşımına şahsi olarak teşekkür etme inceliğini gösterdi. Bir saat dahisi, tutkulu bir yaratıcı ve lider ve müthiş aile babası olmasının yanında nazik ve mütevazi bir insan), yaşayan en büyük saat ustası Phillipe Dufour (kendisi de Dubai’de yaşayan ve yeni bir saat markası, Magana Watches, yaratan Faslı Ömer’in teklifini nazikçe kabul etti, saatlerini inceledi ve hatta hediye edilen ‘İstanbul’ özel modelini de bir sonraki gün taktı. Dufour’un bir saati 400-800 bin Euro arası bir fiyata alıcı buluyor. Magana İstanbul serisinin fiyatı ise yaklaşık 1000 Euro).

img_0872
Bremont CEOsu Davide Cerrato | Bülent Tunga Yılmaz

Bir başka saat dehası, büyük usta Kari Voutilainen, saat endüstrisinin en büyük duayenlerinden olan ve emekli olduktan sonra oğlu ile adını taşıyan Biver saat markasını kuran Jean-Claude Biver, Chopard’ın başkanı Karl-Friedrich Scheufele, Audemars Piquet CEO’su François-Henry Bennahmias, Breitling CEOsu Georges Kern, ‘life-style’ ve saat dergiciliğinin (The Rake ve Revolution Watch) günümüzdeki en önemli isimlerinden olan ve saat dünyasının en önemli kanaat önderleri arasında ilk sıralarda yer alan Wei Koh ve etkinliğe katılan 68 markanın yöneticileri, saat medyasının önde gelen isimleriyle saat dünyasının en tanınan Youtuberlar saat severlerle buluştu.

Oturumların dışında markaların pavyonlarında hazırlandıkları özel gösteriler ve sergiler de organizasyonu zenginleştirdi. Girard-Perragaux’un yarış otomobili simülasyonu, Van Cleef’in dijital sanat gösterileri, Rolex’in efsanevi Daytona modelinin 60. Yılı dolayısıyla hazırladığı sergi ve Tudor’un performans bisikleti bence dikkat çekiciydi.

img_0894
Phillippe Dufour, Daniela Dufour ve Wei Koh | Bülent Tunga Yılmaz

Çok popüler olan ama ilgimi çekmediği için ziyaret etmediğim Bulgari Pavyonu da en popüler mekanlardan biriydi. Oris’in yeni modellerini tanıttığı partisi, etkinliğin son gecesinde Girard-Perragaux’in zarif kokteyli ile De Bethune, Rexhep Rexhepi ve Urwerk tarafından ortaklaşa düzenlenen kapanış partisi de sektörün önde isimleri ile son kez ayaküstü sohbet etme olanağı sundu. Etkinlik boyunca her akşam jazz, ambiant, Blues türlerinde çeşitli sanatçılar konserler verdi; kapanış gecesinde tanınmış müzikallerden örnekler sunuldu.

DWW, çocukluğumdan beri büyük bir hayranlık beslediğim saatlerin, örneğin klasik otomobiller veya tablolar gibi, özünde statü sembolleri değil; yüksek zanaata, yaratıcılığa, estetiğe, sanata ve kültüre olan tutkunun ifadesi olduğunu  ve bu tutkuyu benimle beraber, geliri, sosyal statüsü, dini, milleti ne olursa olsun, pek çok kişinin paylaştığını göstermesi açısından katılmaktan çok memnun olduğum bir etkinlik oldu. Hafta boyunca birbirlerinin kollarındaki saatlerin resimlerini çeken; saatlerini deneyen saat severler ile sektörün farklı alanlarından temsilcilerin birlikte oluşturdukları bir topluluğun, Phillipe Dufour’un tabiriyle bir ailenin üyesi olmanın neredeyse ulvi bir mutluğunu yaşadığımı söyleyebilirim. Maximilian Büsser, ki kendisiyle yapılan söyleşileri bulup seyretmenizi öneririm, bir röportajında “yazı yazamadığını, resim veya müzik yapamadığını; kendini saatler ile ifade ettiğini” söyler. Bu söz yüksek saatçiliği de tanımlayan çok anlamlı bir ifadedir.

img_0897-2
Maximilian Büsser ve Wei Koh | Bülent Tunga Yılmaz

DWW’in hiç mi olumsuz yanı olmadı? Oldu elbette. Etkinlik benim gibi ağırlıklı olarak ‘Vintage’ modellerden ilham alarak yeniden tasarlanmış/yaratılmış modern ama geleneksel-klasik saatleri takip eden ve koleksiyonunu da ‘muhafazakar’ sayılabilecek parçalardan oluşturan bir koleksiyoncunun, bildiği ama çok ilgilenmediği farklı tasarımları yakından görme, onları eline alıp inceleme ve hatta koluna takma olanağı verdi. Bu anlamda koleksiyonuma bütçem doğrultusunda bu tarz bir steampunk saat eklemeyi ciddi biçimde düşünmeye başladım. Tabii Davide Cerrato’nun “saat sektöründe en sevdiğimiz kişi” olarak tanımladığı “yeni bir saat için evini küçültmeye razı geleceğini” söyleyen bir koleksiyoncu gibi çoluk-çocuğumuzun rızkını saate yatırmaya niyetimiz yok.

Kapak Fotoğrafı: Bülent Tunga Yılmaz

İlginizi çekebilir: Bülent Tunga Yılmaz’dan Yazmak ve Kalem Fetişi