Yeni Nesnellik (Neue Sachlichkeit) akımının öncülerinden biri olarak kabulen edilen Alman sanatçı Otto Dix’in “Gazeteci Sylvia Von Harden’in Portresi (Portrait of the Journalist Sylvia von Harden)” adlı tablosunu inceliyoruz bugün. Eserin size çağrıştırdıklarını paylaşmak isterseniz, görüşlerinizi yorumlara bekliyoruz!

Otto Dix
Otto Dix | Fotoğraf: Wikiwand

Otto Dix Kimdir?

Tablodan söz etmeden önce, Dışavurumculuk (Ekspresyonizm) akımının önemli sanatçılarından biri olarak kabul edilen Otto Dix ’i tanıyalım. 1891’de Untermhaus’ta dünyaya gelen Dix’in sanata olan ilgisi, çocuk yaşlarından itibaren başlıyor. Tutkusunu uygulamaya geçirmeye başlamasıysa, 1906 ve 1910 yılları arasında ressam Carl Senff’in çırağı olduğu dönemlere denk geliyor. Bu yıllarda daha çok manzara resimleri üzerine çalışan Dix, 1910 yılında Dresden Güzel Sanatlar Akademisi’ne giriyor.

Otto Dix’in çalışmalarında dışavurumculuk akımının etkilerini, 1919 yılından itibaren görüyoruz. 1920 yılında tanıştığı George Grosz’un yaşamı ve çalışmaları üzerindeki etkisi de oldukça fazla oluyor. Grosz’un da etkisiyle yarattığı, Dada akımını yansıtan eserlerini Berlind’deki ilk Dada Festivali’nde sergiliyor.

Otto Dix’in tabloları, 1924 yılından itibaren fazlasıyla gerçekçi özellikler taşımaya başlıyor. Bunda I. Dünya Savaşı’nın Dix üzerindeki etkisi yadsınamayacak boyutta. O kadar ki, sanatçının Siper (1923) isimli tablosunda organları birbirinden ayrılmış asker vücutları görmek mümkün.

1925 yılında geldiğimizdeyse, Otto Dix’in Mannheim’de açılan Yeni Nesnellik sergisine katıldığını görüyoruz. George Grosz, Max Beckmann, Heinrich Maria Davringhausen, Karl Hubbuch, Rudolf Schlichter gibi ressamlar da sergide yer alan diğer isimler arasında.

Gazeteci Sylvia Von Harden’in Portresi

Gazeteci Sylvia Von Harden'in Portresi
Gazeteci Sylvia Von Harden’in Portresi | Fotoğraf: Artsy

Otto Dix’in 1926 yılında çizdiği “Bir Gazetecinin Portresi: Sylvia von Harden”, sanatçının en ünlü tablolarından biri. Şeker pembesi bir duvarın önünde; kısacık kesilmiş saçları, uzun suratı, uzun burnu ve kırmızı ruj sürülmüş dudaklarıyla pek de sevimli olmayan bir kadın figürü görüyoruz. Kadının taraklı parmakları özellikle göze çarpıyor. Elinde bir sigara, önünde bir kokteyl.

Eserdeki kadın figürünün, dönemin kendini yeni yeni var eden kadın tipini yansıttığını söylemek mümkün: I. Dünya Savaşı sonrası, 1920’ler Almanya’sında giderek yükselen “Yeni Kadın” imajı. O güne kadar Alman toplumunda kadınların yerini adeta dönüşüme uğratan bu yeni imaj; “kariyer odaklı, güçlü ve bağımsız kadın” fikrini yansıtıyor. Bu yeni anlayışa göre kadın, sosyal hayatta istediği şekilde var olurken, yanında ona eşlik eden birine de ihtiyaç duymuyor. Portredeki kadının kokteylini tek başına yudumladığı veya kendi kendine keyiflice sigara içtiği izleniminin yaratılmaya çalışılması, bizce bu yüzden.

Ön planda olan ne kadının estetik vücut hatları, ne feminenliği, ne de dış görünüşü; bizce portrede altı çizilen kadının kendini özgürce ortaya koyup varlığını dilediği şekilde sürdürmesi için tek gerekenin aklı olduğu.

Ayrıca, portredeki kadının gözünün üzerine çizilen tek camlı gözlüğün, o dönemlerde daha çok erkekler tarafından kullanıldığı da biliniyor. Tüm bu sebeplerden yola çıkarak, yeni oluşturulan bu kadın imajı için biraz da ‘erkeksi’ diyebiliriz.

Peki portredeki kadın kim derseniz, kendisi Alman bir şair. Söylentiye göre Dix, Sylvia von Harden’i bir gün sokakta görüyor ve ona mutlaka portresini yapması gerektiğini çünkü kendisinin bütün bir dönemi temsil ettiğini söylüyor. Karikatüre yakın diyebileceğimiz yapıt, alışıldık portrelemenin dışında kaldığından yaratıldığı dönemden bu yana sanat dünyasında büyük önem taşıyor.

İlginizi çekebilir: ArtsyMagger’dan Çağdaş Sanat Akımları