

Gasoline Grill: Eski Bir Benzinlikte Dünyanın En İyi Hamburgeri
Netflix’in hayatımıza nasıl sızıp da vazgeçilmez bir alışkanlığa dönüştüğünü fark ettiniz mi? Yorucu bir günün sonunda koltuğa uzanıp “Ne izlesem?” diye düşünmek bile ayrı bir keyif. İşte tam o sırada karşınıza Somebody Feed Phil gibi sıcacık bir seri çıkarsa, yeni rota oluşturmanız gerekebilir; benim gibi. Phil Rosenthal’ın dünyanın dört bir yanındaki lezzetleri keşfettiği seride, sadece yemeklerden değil, onları özel kılan hikâyelerden de bahsediyor.

Phil, dünyanın en iyi lezzetlerinin peşine düşüyor ve kendisini şehrin kalbinde, eski bir benzin istasyonunda buluyor. Evet, yanlış duymadınız. Burası Gasoline Grill – sadece bir hamburgerci değil, bir tutkunun hayata geçirilmiş hali. Daha iyisini bulana kadar en iyisiydi dediğim hamburgerci, yazarken bile canım defalarca hamburger çektiği için bir türlü bitiremediğimi ve onun kadar iyisini yiyemeyip üzülmeyeyim diye sipariş vermediğimi düşünürsek benim aklım da kalbim de midem de orada kalmış sanırım!
Eski bir benzinlikten dünyaya açılan kapı
Gasoline Grill, 2016 yılında Klaus Wittrup adında bir adamın cesur bir hayaliyle doğdu. Klaus, hamburgeri sadece “hızlı bir yemek” olarak görmek istemiyordu. Amerika’nın hamburger kültüründen etkilenmişti ama bu klasik lezzeti, Danimarka’nın sade ve kaliteli yaşam tarzıyla birleştirmeyi hayal ediyordu. Mekân olarak ise sıradan bir restoran yerine, kullanılmayan eski bir benzin istasyonunu seçti. İşte Gasoline Grill’in sıradanlıktan uzak hikâyesi böyle başladı.
İlk günlerinde, menüde sadece dört çeşit vardı: Klasik hamburger, cheeseburger, butter burger ve vegan burger. Ama her biri o kadar özenle hazırlanmıştı ki başka bir şeye gerek kalmıyordu. Klaus’un hamburger felsefesi basitti: “Az, öz olsun ama mükemmel olsun.” Her malzeme, tek tek, özenle seçiliyordu. Hamburger köfteleri sadece organik etten yapılıyor, ekmekler her gün taze pişiriliyordu. Lezzet için gösterilen bu titizlik kısa sürede meyvesini verdi.
Klaus’un kullandığı her malzeme, bu hikâyenin bir parçası. Etler yerel çiftliklerden geliyor, tamamen organik. Ekmekler koruyucu madde içermiyor ve her gün taze taze yapılıyor. Bu, sadece yemek yapmak değil, bir yaşam felsefesi. “Fast food” kavramını yeniden tanımlayan bu mekân, basitliğin ve sadeliğin de ne kadar sofistike olabileceğini kanıtlıyor.
“Dünyanın En İyilerinden” olmak kolay değil

Gasoline Grill’in şöhreti, 2017 yılında bir anda patladı. Ünlü yemek dergisi Bloomberg Pursuits, bu küçük hamburgerciyi “Dünyanın En İyi 27 Hamburgeri” listesine dahil etti. Eski bir benzin istasyonundan çıkan bir hamburger, dünya çapında tanınıyordu artık. İnsanlar dünyanın dört bir yanından sırf buradaki hamburgeri tatmak için Kopenhag’a gelmeye başladı.
O günden sonra Gasoline Grill, Kopenhag’ın lezzet haritasındaki yerini sağlamlaştırdı. Ama Klaus asla kaliteyi ve sadeliği ikinci plana atmadı. Menüyü çok da genişletmeden, seçenekler artsa da ardından zaman içinde talebin beklenenin bu kadar üstüne çıkması malzeme kalitesinden ödün vermesine sebep olmadı. Şehrin farklı noktalarına şubeler açmış olsalar bile bugün hâlâ benzin istasyonun önünde uzun kuyruklar görebilirsiniz ama bir kez o hamburgerden ısırdığınızda beklediğinize fazlasıyla değdiğini hemen anlayacaksınız.
Sipariş paketinizi aldıktan sonra nasıl bitirdiğinizi anlamayacağınız lezzet kıyameti sizi uçurmadan önce kameranızı hazırlayın. Çünkü o eşsiz tat, anı ölümsüzleştirme fırsatını unutturabilir ve anılarda kaybolmak istediğinizde elinizde doğru düzgün fotoğraf olmazsa pişman olabilirsiniz.
O yüzden bir gün Kopenhag’a gitmeye karar verirseniz, eski bir benzin istasyonunda hamburger yemek için mola vermeyi unutmayın. Geç saatlere bırakmayın çünkü et bitince dükkanı kapatıp gidecek kadar da kendilerinden eminler. Çünkü bu sadece yemek yemek değil; dünyayı tatmanın en lezzetli yollarından biri.
Kapak Fotoğrafı: cph.dk
İlginizi çekebilir: Ezgi Cenk: Travelone’dan Kopenhag için Solo Seyahat Rehberi
İlk yorumu siz yazın!