Çocukluğumuzda duyduğumuz hikayeler, okuduğumuz kitaplar, göz gezdirdiğimiz çizgi romanlar, izlediğiz filmler, dinlediğimiz müzikler vardı. Hepsi de bizde bir iz bıraktı, hayatımıza ve bizlere bir şeyler kattı. Öyle ki her birimiz gün geldiğinde hayatımızın bu parçalarını çocuklarımızla paylaşmaya, onların da hayatlarına katmaya yemin ettik. The Peanuts serisi, bir diğer değişle Snoopy ve Charlie Brown bu serilerden biri sayılmaz. En azından hayatımızda çok şeyler değiştirdiği söylenemez. Ama bu ikili hepimizin hayatına girmeyi başardı. 

The Peanuts, hakkında konuşmasak bile hep birlikte takip ettiğimiz bir değer, ortak bir payda oldu. Bir karikatür olarak başlayan bu hikaye zamanla evlerdeki o küçük kutulara aktarıldı, bir marka haline geldi. Fakat 2000 yılında yaratıcısı Charles M. Schulz ile birlikte aramızdan ayrıldı.

Aradan yıllar geçtikten sonra Charles’ın oğlu Bryan, babasının bu “efsanevi” çalışmasını onurlandırmaya karar verdi. Kendi oğlu, yani Charles’ın torunu olan senarist Craig Schulz ile birlikte konu üzerinde çalışmaya başladı. Sonunda da The Peanuts Movie ortaya çıktı. Bir yandan Charlie’nin Kızıl Saçlı Kız’ı etkileme çabasını, bir yandan da Snoopy’nin sevgilisi Fifi’yi düşmanın ellerinden kaçırma mücadelesini anlatan filmin önceliği ise aslına, yani Charles M. Schulz’un yarattığı dünyaya mümkün olduğunca sadık kalmak çabası. Zorlu çalışma dönemi sonrası ortaya çıkan sonuç ise iyi.

Snoopy ve Charlie Brown’ın beyazperdedeki son macerası oldukça keyifli. Görsel anlamda oldukça etkileyici olan film nostaljik niteliğiyle farklı bi değer kazanıyor. Pixels filmiyle kıyaslamak gerekirse nostaljisi ve orijinalliği çok daha başarılı. Hatta haftanın bir diğer vizyon filmi olan, Cem Yılmaz’ın son filmi Ali Baba ve Yedi Cüceler’den daha keyifli olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.

IMDb Puanı: 7.1/10

İlginizi çekebilir: Animasyonun Yaşı Yok! Avrupa Sinemasından İzlemeniz Gereken 10 Animasyon