Bir çoğumuzun gidip de farklı sebeplerle aşık olduğu şehir: Berlin. Benim aşık olma sebebim ise hemen her yerde denk gelebileceğiniz açık hava kütüphaneleri. En güzel özelliği ise bu kütüphanelerdeki kitapların tamamen ücretsiz olması.

Açıkhava Kütüphaneleri
Açıkhava Kütüphaneleri | Fotoğraf: Pinterest

Kimi mimarisine, kimi gece hayatına, kimi de kendine has kültürüne aşık olurken, ben Berlin’de neredeyse her köşe başında gördüğüm açık hava kütüphanelerine aşık oldum. (Ben açık hava kütüphanesi diyorum ama Berlin’de kullanılan bir tabir varsa bilen lütfen yorumlara yazsın.)

Berlin’e gitmeden önce şehir ile ilgili araştırma yaparken ağaç kovuğuna oyulmuş haldeki kütüphane resmi çok dikkatimi çekmişti. Görülecek yerler listeme eklemiştim tabi hemen. Cafe Anna Blume’nin hemen önünde bulunan bu ağaç kovuğunda romandan tutun da ders kitaplarına kadar birçok çeşit kitap bulunuyor. İsterseniz oradan kitap alabiliyor, isterseniz de başkalarının faydalanabilmesi için kitaplarınızı buraya bırakabiliyorsunuz. Herkes bu kitaplara son derece özenli davranıyor. Hatta bu kovuğa, kitaplar yağmurda ıslanmasın diye şeffaf kapaklar bile yapmışlar.

Berlin sokaklarını gezerken dikkatimi çeken şey, neredeyse her apartmanın kapısının önünde bir kutu içinde kitapların bulunması oldu. Başta anlamamıştım işin mantığını. Sonradan bu ağaç kovuğu sayesinde öğrendim ki; insanlar bu şekilde paylaşıma açarak, ellerinden çıkartmak istedikleri kitaplarına yeni bir ev buluyorlarmış. Düşünsenize, Berlin’de yaşarken ne olduğunu anlamadan İstanbul’da yeni bir hayata başlayabiliyorlar bu kitaplar 🙂 Benim bu kutulardan kitap alıp İstanbul’a getirmediğimi düşünmediğinizi umuyorum. Maalesef sadece iki kitap getirebildim oradan, hepsi Almanca olduğu için. Bu kitaplardan biri, ‘Sex an The City’ dizisini anlatan, neredeyse her bölümde giyilen kıyafetlerin tasarımcılarıyla yapılan röportajlardan oluşan bir kitap ve diğeri de ‘The 500 Hidden Secrets of Berlin’. Keşke bir de gezimin son gününde denk gelmeseydim Berlin hakkında bu kadar güzel bilgiler veren bu kitaba.

Açıkhava kütüphanelerinden bir tanesi de Markthalle Neun’un içerisinde bulunuyordu. Burası birçok restoran ve kafenin bulunduğu küçük bir pazar alanı gibi bir yer. Çıkış kapısının oraya da küçük bir kitaplık koymuşlar ve tabi ki içerisine de bir sürü kitap 🙂

Berlin’i araştırırken çok seveceğimi anlamıştım. Ama bu kadar seveceğimi de  düşünmemiştim. Sadece açık hava kütüphaneleri yüzünden değil bu sevgim. Her köşeden ayrı bir sürpriz çıkıyor karşınıza. En güzelini de meşhur Bit Pazarı’nı gezerken yaşadım. Karşıma çıkan ikinci el kitap tezgahı beni benden aldı desem yeridir. Gördüğüm ilk kitapların Almanca olması küçük çaplı bir hayal kırıklığı yaratsa da tezgahın diğer tarafında bulunan İngilizce kitaplar beni mest etmeye yetti. Hepsini almak istedim gerçekten. Ama uçakla döneceğimizi düşününce, o kadar kitabı hiçbir yere sığdıramayacağım gerçeği ile yüzleşmek zorunda kaldım maalesef. Ben de normal insanlar gibi kitap almaya karar verdim. (Normal değilim diyorum çünkü bir kitap fuarından 26 tane kitap alıp, hepsini taşımaktan 3 gün kol ağrısı çekmiştim 🙂 ) 10 €’ya Ernest Hemingway’in kısa öykülerinden ve Shakespeare’in tüm eserlerinden oluşan tuğla boyutlarında (!) çok güzel iki kitabı almakla yetindim. Şimdi düşününce 90 TL’ye o eşdeğerde kitapların bir tanesini bile alamam Türkiye’de. O yüzden benden size tavsiye olsun Berlin’e giderken Bit Pazarı’ndan alınacak kitaplar için bavulunuzda yer ayırmayı unutmayın.

Bunların dışında gerçek bir kütüphane görmek isterseniz de Müzeler Adası’nda yer alan Berlin Halk Kütüphanesi’ne (Zentral-und Landesbibliothek Berlin) gidebilirsiniz. İçeri girmek için Berlin’de yaşamanıza ya da üye olmanıza gerek yok. Kapısında bulunan her çeşit “A” harfinin önünde de fotoğraf çektirmeyi unutmayın 🙂

Kitapları çok sevdiğim için mi bilmiyorum ama böyle olur olmaz her yerde kitapları görmek beni çok mutlu etmişti Berlin’i gezerken. Eğer olur da pandemi bittiğinde Berlin’e gitmeye karar verirseniz gözünüz hep açık olsun. Ve umuyorum Türkiye’de de böyle bir alışkanlık yaratabiliriz. Belki bize ilham olur diye yazımı Iraklı bir kitapçının sokak ortasında bıraktığı kitapları için söylediği sözlerle noktalamak istiyorum. “Okuyan çalmaz, hırsız da okumaz!

Kapak Fotoğrafı: passporttogermany.blogspot.com

İlginizi çekebilir: İstanbul Flaneur’dan İstanbul Kütüphaneleri