Geçtiğimiz gece rüyamda, Adsız Aşıklar dizisinde Mücü’nün sofrasında Cem ve Hazal’la birlikte oturduğumu gördüm. Konumuz tahmin edersiniz ki aşktı. İkisi hararetle tartışırken kime hak vereceğimi bir türlü bilemiyordum. Cem konuştuğunda ona katılıyor, Hazal’ın sözleriyle ise taraf değiştiriyordum. Derken Cem bir ara Freud’a dönüşürken Hazal ise Helen Fisher olarak karşımda oturuyordu. Rüyanın sonunda masadan Mücü olarak kalktım ama uyandığımda Hazal’dım! Netflix’te 16 Ocak 2025’te yayımlanan ve son zamanların en ilginç Türk dizilerinden biri olan Adsız Aşıklar’ın senaryosunu Başar Başaran yazdı, yönetmen koltuğunda ise Umur Turagay oturuyor. Halit Ergenç (Cem) ve Funda Eryiğit (Hazal) başrollerde. Ancak bu diziyi izlerken sadece aşkı değil, kendinizi ve Cem ile Hazal’ın temsil ettiği metaforları da sorgulamaktan kaçamıyorsunuz. Benim de kendime göre bazı çıkarımlarım var. Haydi biraz derinlere inelim.

beyazerde-adsiz-asiklar
Adsız Aşıklar | Fotoğraf: Netflix

Adsız Aşıklar: Kısaca Hikâye

Adsız Aşıklar, çocukluk travmaları yüzünden aşka olan inancını kaybeden Cem’in hikâyesini merkeze alıyor. Cem, aşkı bir tür hastalık olarak görüp insanları bu “aşk hastalığı”ndan kurtarmayı amaçlayan gizli bir “Aşk Hastanesi”nin kurucusu. Hazal ise aşkın iyileştirici gücüne inanan genç bir kadın. Hayatlarına beklenmedik bir şekilde giren Hazal, Cem’in tüm dengelerini altüst ediyor.

Editör Notu: Yazının devamı spoiler içermektedir.

cem-adsiz-asiklar
Cem; Adsız Aşıklar | Fotoğraf: Netflix

Cem: Freud’un Modern Temsilcisi

Cem, daha çocuk yaşta hayatındaki ilk kadın olan annesinin babasını aldattığını öğrenerek büyük bir hayal kırıklığı yaşıyor. Bu travmayla büyüdükten sonra, ilk aşkının aslında gerçek olmadığını ve annesinin onun için ayarladığı sahte bir ilişki olduğunu fark ediyor. Üstelik bu aşk uğruna fiziksel görünümünü değiştirecek kadar büyük fedakârlıklarda bulunuyor. Ancak bu deneyim, onun için bir dönüm noktası haline geliyor ve aşka olan inancını tamamen kaybetmesine neden oluyor.

Zamanla ikili ilişkilerde zorlanan, topluluk önünde kendini rahat hissetmeyen ve son derece steril bir yaşam süren biri haline geliyor. Aşkı bir hastalık olarak gördüğü için insanları bundan kurtarmak amacıyla “Aşk Hastanesi”ni kuruyor ve tüm enerjisini bu düşüncesini hayata geçirmeye yönlendiriyor. Ancak aşkla ilgili iddialarını savunmasına rağmen, hastanenin yüzü olmaya bile cesaret edemiyor ve tüm süreci perde arkasından yönetmeyi tercih ediyor.

Cem’in aşk karşıtı yaklaşımı, Freud’un aşkın bilinçaltındaki karmaşık süreçlerin bir yansıması olduğu fikriyle birebir örtüşüyor. Freud’a göre aşk, çocukluk travmalarının yetişkinlikte tekrarlanmasından ibaret. Cem de tam olarak bunu düşünüyor: Aşk, geçmişten gelen eksiklikleri tamamlamaya çalışmak.

Ancak Cem’in hikâyesinde öne çıkan bir diğer Freudcu kavram ise süblimasyon. Freud’a göre süblimasyon, bireyin bilinçdışı dürtülerini sosyal olarak kabul edilebilir ve yaratıcı bir forma dönüştürmesi anlamına geliyor. Örneğin çocukluğunda travma yaşamış bir bireyin, terapist olup başkalarına yardım etmeyi seçmesi ya da özgüven eksikliği nedeniyle sporla kendini geliştiren ve bir şampiyon olan birey süblimasyon olarak gösterilebilir. Cem de aşk travmasını bir “Aşk Hastanesi” kurarak yönetmeye çalışıyor. Aşkı bir hastalık olarak görmesi, aslında kendi acısını anlamlandırma çabası modern bir Freud olarak, insanlara “Aşk bir yanılsama, mantığa sarılın” mesajını veriyor. Böylece hastalık olarak nitelendirdiği bu durumu kendince faydalı bir amaca dönüştürüyor.

Ama bir sorun var: Aşk gerçekten kontrol altına alınabilir mi? Yoksa Cem, kendisinden bile sakladığı bir boşluğun içinde mi?

hazal-adsiz-asiklar
Hazal; Adsız Aşıklar | Fotoğraf: Netflix

Hazal: Helen Fisher’ın Ruh İkizi

Helen Fisher, aşkın biyolojik temellerini araştıran ünlü bir antropolog. İnsanların eş seçimi davranışlarını, bağlanma stillerini ve aşkın beyin kimyasını inceleyen Fisher, “ruh eşi” fikrinin bilimsel temelini çalışmalarında araştırıyor. Hazal’ın “herkesin bir ruh eşinin olduğu ve doğru insanla kimyasal olarak uyum sağlandığında mutlu bir ilişki kurulabileceği” fikri, Fisher’ın araştırmalarına oldukça benziyor.

Hazal’ın Almanya’da koku üzerine çalışmış olması, aşkın koku (feromonlar) ve biyoloji üzerinden algılanmasına yönelik bir anlayışı savunduğunu gösteriyor. Bu, Fisher’ın aşkın biyolojik ve kimyasal boyutları üzerine yaptığı çalışmalara paralel bir bakış açısı sunuyor.

Hazal’a göre aşk, Cem’in düşündüğü gibi bir hastalık değil, biyolojik bir gerçeklik. İnsanlar feromonlar aracılığıyla ruh eşlerini buluyor ve bu, tamamen kimyasal bir süreç. Helen Fisher’ın aşkın üç aşaması (şehvet, çekim, bağlanma) teorisiyle birebir örtüşen bu görüş, Hazal’ın aşkı bilimsel bir gerçek olarak görmesini sağlıyor. Hazal, herkesin ruh eşinin kendine özgü bir kokusu olduğuna inanıyor ve ancak bu kokuyu bulduklarında gerçek bir aşk yaşayabileceklerini savunuyor. Hazal yalnızca bilim insanı değil; aynı zamanda güçlü bir kadın. Cem gibi aşkı bir travma olarak değil, bir şifa olarak görüyor. Onun için aşk, bir tür kaçış değil, kendini keşfetme yolu.

jon-tyson-zx8zr7buiqc-unsplash
Love is The Answer | Fotoğraf: Jon Tyson – unsplash.com

Peki, Kim Haklı?

Rüyamda Mücü’nün masasında ben de aynı soruyu soruyordum: Kim haklı?

Aşk gerçekten Cem’in dediği gibi bir hastalık mı? Yoksa Hazal’ın savunduğu gibi biyolojik bir gerçek mi? Belki de her ikisi birden. Freud’un dediği gibi aşk, geçmiş travmalarımızın bir yansıması olabilir ama Hazal’ın inandığı gibi, aynı zamanda kaçınılmaz bir biyolojik süreç de olabilir. Bana kalırsa aşkın biyolojik bir karşılığı olduğu kesin. Kokunun aşk üzerindeki etkisini küçümsememek gerek! Ancak aşkı bir hastalık haline getiren durumlar da var. Kendini tanımadan, neyi neden istediğini bilmeden, sırf dürtülerle yaşanan aşklar gerçekten hastalıklı olabilir.

Sonuç olarak, Adsız Aşıklar bize aşkın tek bir doğrusu olmadığını gösteriyor. Freud’un gölgesinde aşkı bir hastalık olarak görebiliriz ya da Helen Fisher’ın perspektifinden bilimsel bir gerçeklik olarak değerlendirebiliriz. Belki de mesele, onu nasıl yaşamak istediğimizle ilgilidir.

Ve belki de aşkı analiz etmeyi bırakıp, sadece hissetmek gerekir. Tıpkı Hazal gibi.

Bu arada, Mücü’ye fazla değinmedik. Onun analizini de diziyi bitirenlerle yaparız, ne dersiniz? 😊

Kapak Fotoğrafı: Netflix

İlginizi çekebilir: G. Yaren Tunç’tan Adsız Aşıklar