Okuyan Us Yayınevi’nden çıkan ve ikinci baskısını yapan “Anneler, Kızları ve Beden Algısı” kitabı, her zamanki kitap keşfetme araştırmalarım sırasında özellikle ismiyle dikkatimi çekmişti. Sosyal medyada tavsiyelerine güvendiğim birkaç ismin paylaşımları üzerine de radarıma girdi ve “Kendimizi olduğumuz gibi sevebilmeyi öğrenmek” konusuna odaklanan bu kitabı satın aldım. Yazar Hillary McBride, British Columbia Üniversitesi’nde yüksek lisans ve doktora çalışmaları sırasında kadınların beden deneyimlerini keşfetmeye başlıyor. Depresyon, anksiyete, yaşam değişiklikleri, kendine zarar verme, istismar, ilişki sorunları ve cinsellikle mücadele eden danışanlarıyla kendi kliniğinde çalışıyor. McBride ayrıca, perinatal zihinsel sağlık, beden algısı, çocukluk dönemi istismar travmaları, yetişkin travma tedavileri gibi konularda da feminist bir bakış açısıyla uzmanlaşmış ve bu konularda -bence her okulda ve toplum kuruluşunda olması gerektiği gibi- genç kızlar ve anneleri için beden algısı sunumları gerçekleştiriyor. 

Anneler, Kızları ve Beden Algısı | Fotoğraf: Instagram @nihanka7

Anneler, Kızları ve Beden Algısı

Yazarın Kendi Deneyimleri

Öncelikle McBride bu konularda uzmanlaşmış bir isim olmasının yanı sıra, hayatının belli bir döneminde kendisi de yeme bozukluğu yaşamış ve tedavi görmüş. Kitapta yazarın kendini olduğu gibi kabul edebilme, sevebilme ve kendine şefkat gösterebilme yolculuğuna tanık oluyoruz. Her yaradan bir ışık sızar derler ya, yazar da yaşadığı bu deneyimler sonucunda kadınların ve kızlarının benzer bir mücadele içerisinde olmadıkları bir dünya yaratmak için ışık olmaya karar veriyor ve kendine ait deneyimleri paylaşmak ve yeniden hatırlamak her ne kadar zor da olsa bu kitabı ortaya çıkarıyor. 

Anneler, Kızları ve Beden Algısı Kitabının Konusu

Adından da anlaşılacağı üzere kitabın mercek altına aldığı kesim özellikle anneler ve kızları. Bu kitapta, beden algısının; kendini kabul etmeyi ve sevmeyi öğrenme gibi davranış şekillerinin nesilden nesile aktarıldığı üzerinde duruluyor. Yani aslında belki bunları çok da anlamayacağımızın düşünüldüğü bir yaşta, annemizin kendi bedeni üzerine ağzından çıkan sözler, gelecekte beden algımızı şekillendiren önemli bir unsur haline geliyor; aynı annemizin kendi annesinden duyduklarıyla algısının şekillendiği gibi… Elbette algımızı oluşturan tek unsur bu sözler değil. Sosyal çevre, okul hayatı, büyük ölçüde medyanın etkisi, yıllarca zihnimize ilmek ilmek işleniyor ve annemizden aldığımız karşılıksız sevgi ve özgüven ne kadar sağlam temelliyse tüm bu faktörlerden daha az etkileniyoruz. 

Kitabın Bölümleri

  • Bir Kız Çocuğunun Mektubu
  • Dışarı Uzanan Merdiven: Omuzların Üzerinde Durmak
  • Dürüstlük: Kim Olduğumuz Hakkında Gerçekleri Anlatmak
  • Güvenlik ve Onay: Yeterli Sevgiden Fazlası
  • Medya: Görüntü ve Mesajların Yorumu ve Etkisi
  • Direnç: Beden Gücünü Hissetmek
  • İlişki Benlikleri: Ses, Zihinsel Özgürlük ve Sosyal Güç
  • Derin ve Yüce: Manevilik ve Büyük Resim
  • Karmaşıklaştığında: Hissetmenin Önemi

Kitap yukarıda yer alan 9 ana bölümden oluşuyor. Bölümlerin isimlerine bakıldığında içerikleri hakkında az çok fikir sahibi oluyoruz ama okumaya başladığımızda kitabın bundan çok daha fazlası olduğunu anlıyoruz. Yazarın kendi deneyimlerinden yola çıkarak gerçekçi ve samimi bir anlatımının olması, yazdıkları hakkında yüzeysel olmanın aksine çok daha derin yorumlar yapabilmesini sağlıyor. Böylece okuyucuya güven veriyor: “Aynısını ben de yaşadım” demesinin güvenini…

Anneler, Kızları ve Beden Algısı kitabı, çocukluğunda ailesinin yanlış temeller attığı fakat sonradan bazı zorluklar sonucu kendisini yetiştirerek doğru yolu bulabilmiş veya henüz bulamamış kadınların, gelecekte çocuk sahibi olurlarsa (özellikle toplumda bu algının en çok yansıtıldığı kız çocukları olursa) onun yetiştirilmesinde nasıl sağlam temeller atabileceği konusunda yol gösteriyor. Onu ne olursa olsun seven, nasıl görünürse görünsün yanında olan, sadece bir bedenden ibaret olmadığını söyleyen ve sevilecek başka yönlerini hatırlatan annelerin çocukları, gelecekte beden algısı konusunda çok da sorun yaşamıyor ve gelecek nesillere de kendi özgüvenini aşılıyor. Böylece kadınlar, sahip oldukları tüm potansiyellerinin farkında oluyor, dünyaya olduklarından daha fazlasını sunabiliyor, beden algısını etkileyen mesajlardan daha az etkilenen nesiller yetiştirebiliyor, kendini gerçekleştirdiği için mutlu bir hayat sürebiliyor ve en önemlisi hayatının tüm dönemlerinde (ergenlik, hamilelik, hamilelik sonrası vs.) kendini olduğu gibi sevebiliyor. 
 

Kadınların Kendilerine Sorması Gereken Sorular

  • Bugün olduğunuz kadına nasıl ulaştınız?
  • Uyum sağlamak için olmadığınız biri gibi davrandığınız oldu mu?
  • Giydiğiniz bir kıyafette, bu beni şişman gösteriyor mu diye sorduğunuz oldu mu?
  • Hiç daha ince, daha uzun olsaydım diye başlayan cümleler kurdunuz mu; bir çatlak ya da selülit yüzünden daha az sevilebileceğinizden korktunuz mu?
  • Ailenizde bedeniniz hakkında nasıl konuşuluyor ya da neler konuşulmuyordu?
  • Siz büyürken anneniz kendi bedeni ve sizin bedeniniz hakkında neler yaptı ve neler söyledi? Bu mesajlar tutarlı mıydı?

Bu sorular; annemizden aldığımız mirası ve güzellik standartlarının medya ve toplum tarafından şekillendirildiği ve dayatıldığı bir dönemde kadın olmanın anlamını sorgulamamıza, bir kızımız yoksa bile içimizde hiç büyümeyen o kız çocuğunun yaralarını sarmaya faydalı olabilir. 

Anneler, Kızları ve Beden Algısı | Fotoğraf: Снежана (pexels.com)

Hepimiz Bir Proje Miyiz?

Çocukluğumuzdan beri hepimize sessiz, sevimli, küçük, çok yer kaplamayan, ergenlik dönemiyle birlikte vücudu çekici görünmesi gereken bir kadın olmamız öğütlendi. Hiçbirimiz bu projeye dahil olmak zorunda değiliz. Bizler annelerimizin yaptığı hatalar veya onların öğrettiklerinden çok daha fazlasıyız. Bizler toplumun cehaletinden, medyanın kışkırtıcılığından, televizyon ve dergilerdeki sahte vücutlardan çok daha fazlasıyız. Hepimizin içinde sahip olduğunu bildiği veya bilmediği bir cevher var ve nasıl göründüğümüz konusunda bu kadar çok endişelendiğimiz takdirde o cevherin farkında olmayacak ve ortaya çıkaramayacağız. Hepimizin kimseye göstermemek için maskeler taktığı zor anlarını, çirkin gördüğü yanlarını, acılarını, travmalarını paylaşmaya hakkı var ve bizi birbirimize yakınlaştıracak asıl nokta zaten mükemmel olmadığımızı açıkça paylaşmak ve bu baskıyı ortadan kaldırmak olacak. Pratfall Etkisi yazımda da bahsettiğim gibi, kadınlar tüm hemcinslerinin yaşadığı zorlukları, zayıf tarafları, göstermekten utandığı bölgeleri görecek ki, kendilerinde olanı da göstermeye cesaret bulsun. 

Kızların Cinselleştirilmesine İlişkin APD Raporu

Apa tarafından 2010 yılında yayımlanan “Kızların Cinselleştirilmesine İlişkin APD Raporu” adlı belgeye göre medya; televizyon, müzik klipleri, şarkı sözleri, filmler, çizgi filmler, dergiler, spor medyası, internet, bilgisayar ve video oyunları, giyim ve kozmetik ürünleri ile reklamların tamamı; kim olduğumuzu şekillendirmede küçük yaşlardan itibaren bize mesaj vermeye başlıyor. Örneğin çocukken oynadığımız Barbie’ler bile kusursuzdu ve bunun yanlışlığı hakkında tepkiler gelmeye başladığında bebeklerin bedenleri normal standartlarda bedenler haline getirilmişti… Elbette çocuklarımızı ve kendimizi her yerde karşımıza çıkan ve hepimizin kullandığı bu kanallardan tam anlamıyla korumak mümkün değil ama küçük yaşlarda zihne doğru mesajların kodlanması ve çocukların yetiştirilme şekilleri, kesinlikle bu olumsuz etkileri çok daha aza indirebilir.

Maneviyatın Rolü

“Tanrı’nın sevgisinin içeri girmesine izin verememenin, başkalarını gerçekten sevebilmenin önüne geçtiği söylenir.” Yazarın söylediğine göre başkalarındaki güzelliği görebilmenin yolu öncelikle hepimizin aynı şekilde yaratıldığı ve birbirimizden hiçbir farkımız olmadığını görebilmekten geçiyor. Güzelliğin “genç”, “zayıf”, “seksi” dışında bir anlamı olduğuna inanmak bizi maneviyata davet ediyor.

Gerçek Anne-Kız Deneyimleri

Yazar kitapta birçok anne-kız ilişkisinden örnekler veriyor. Her biri gerçek birer deneyim olan anne-kız ilişkilerinin paylaşılması, bize doğru ve yanlış seçimleri gösteriyor. Bazen çocukluğunda doğru mesajları almamış kadınların gelecekte sorunlar yaşadığını görsek de, bazen kendilerini eğiterek hayatlarının sorumluluklarını üstlerine aldıklarını görmek bize cesaret veriyor. 

Duygu Düzenleme ve Farkındalık

Yazarın kitabın sonlarında zor zamanları atlatmak için duygularımızı nasıl düzenleyebileceğimiz, nasıl an’a geri dönebileceğimiz, içinde yaşadığımız dünyaya karşı farkındalığımızı nasıl arttırabileceğimiz konusunda tavsiyeler veriyor.

Anneler, Kızları ve Beden Algısı kitabı, dünyadan aldığımız mesajları filtrelemek, gelecekte çocuk sahibi olmak istiyorsak onun çevreden az zarar alarak yetiştirilmesine dair doğru fikirler alabilmek için oldukça faydalı ve eğitici. Anne olsanız ya da olmasanız da, hatta olmayı hiç düşünmeseniz bile, içimizdeki çocukla iletişim kurabilmek adına, bu faydalı kitabı okumanızı öneriyorum. 

Kapak Fotoğrafı: Instagram @rachnordgren

İlginizi çekebilir: Gizem Kalaç’tan Beden Olumlama