Asya kıtasının en batı ucu Babakale antik adıyla Lekton, Çanakkale’nin Ayvacık ilçesine bağlı bir balıkçı köyü. Burayla ilgili şöyle de bir rivayet var ki bir deniz seferi sırasında fırtınaya yakalanan Sultan 3. Ahmet buraya sığınarak bölgeye bir kale yapılmasını emrediyor. Kalenin yapımında da ülkedeki mahkumlar çalışıyor ve kalenin bitiminde serbest bırakılıyorlar. Peki sonra ne oluyor? Serbest kalan mahkumlar bu noktada kalmaya devam ediyor. Bu kusursuz destinasyon belli ki ilk onları cezbediyor…

Babakale’ye gelmek için birçok sebebiniz olabilir. Bunlardan biri elbette ki tarihi yapısı ve eşsiz konumu. Dört tarafı eşit büyüklükte sur yapısı kare planlı ve bir de içerisinde tarihi eserlerin sergilendiği bir müze bulunuyor. Bölgedeki tarihi yansıtan eserlerin yanı sıra halı, kilim, dokuma gibi çeşitli el sanatları da sergileniyor. Bölgeyle ilgili detaylı bilgi sahibi olabilmek adına gezmenizi tavsiye ederim.

bd4366a8-c867-44d3-8f4e-897e240e6a3b
Babakale | Fotoğraf: Öyküm Pekşen

Kalenin hemen yan tarafında ise Osmanlı dönemine ait tarihi bir mezar bulunuyor. Büyüklü küçüklü bu mezarların çoğunun yerel halk dışında tarihi kimselere ait olduğu düşünülmüyor ve önemli bir miras niteliği taşıyor.

ekran-resmi-2023-07-22-19-00-23
Babakale Mezarlık| Mapio.net

Köyün içine doğru ilerlediğinizde bir balıkçı köyü olan Babakale’den tam verim alarak taka sesleriyle mest olacaksınız. Her mevsim taze balığın bulunduğu bu destinasyonda yazın tadı bir başka. Dilerseniz liman çevresindeki kooperatifi ya da yukarıdaki Kuzey Ege manzaralı balık restoranlarını tercih edebilirsiniz. Bunlardan en eskisi Karayel Babakale Restaurant, deniz ürünleri bir şahane özellikle kalamarı ve yanındaki sosu damak çatlatan cinsten. Hiç düşünmeden soğuk bir bira ve kalamarınızı alıp maviliklere dalabilirsiniz. Kooperatif ise fiyat bakımından restorana göre daha uygun. Eskimeyecek bir manzara, rengârenk balıkçı tekneleri, denizin dinginleştiren sesi biraz da şanslıysanız gün batımına denk gelen bir balık ekmek saati hiç de fena olmaz.

Karınlar doyduysa yolculuğumuza kaldığımız yerden devam edebiliriz. Ama önce köy kahvesinde birer Türk kahvesi içilsin. Yanında da buz gibi bir karadut suyuyla içimiz dışımız Ege dolsun. Köy kahveleri size de huzur veriyor mu? Kim bilir belki de Ege şivesinin büyüleyici etkisindendir. Tahta sandalyelerde oturup kahvelerimizi keyifle yudumladıktan sonra rengârenk kapılı taş evleri ve renk renk sardunyaları geçerek tepeye doğru ilerliyoruz. Babakale son zamanlarda birer tasarım harikası airbnb evleriyle meşhur. İşte size buraya gelmek için bir sebep daha.

Görür görmez hayran kaldığım iki oda bir teras denizi kucaklayan kocaman terası ve sebze meyve bahçesiyle harika bir taş ev. Adından da anlaşılacağı üzere iki odası bulunuyor. Odalar gayet geniş ve özel banyolu. Odaların biri güneye diğeri ise kuzeye bakıyor. Banyolardaki taş detaylar, mermer lavabolar, duşu çevreleyen mozaikler her biri üzerine ince ince düşünülmüş.

Mutfağın sade ama bir o kadar şık oluşu, terasa açılan pencereleri, meşhur Kuzey Ege rüzgârıyla uçuşan toprak rengi perdeleri her bir köşeden size hoş geldin diyor. Instagram sayfalarındaki linkten detaylı bilgiye ulaşarak en kısa zamanda bu tasarım evde konaklamanızı şiddetle tavsiye ederim. Terastaki uzun ahşap masada Kuzey Ege’nin akıl almaz doğasıyla bezeli manzaraya karşı gün batımının keyfini çıkarabilirsiniz. 

Bir diğer konaklama tercihi ise iki oda bir avlu oluyor. Bu sefer iki muhteşem oda yanında bizi toprağa kök salmış ağacın gölgesindeki avlu karşılıyor. Burası eski bir köy evinin baştan aşağı yenilenmesi sonucu kapılarını bizlere açtı. Avludaki sedir, tahta masa, karşısında köy usulü sandalyelerle gündüzü ayrı gecesi ayrı keyifli. Gece minimal kullanılan ışıklar sayesinde avluda otururken yıldızları çok daha iyi görebilirsiniz. Mutfakla aranız iyiyse size güzel bir haberim var. Bu mutfakta vakit geçirmek terapi gibi olacak. Her biri bir fotoğraf karesinden fırlamış gibi özenli, İtalyan ve Yunan esintiler taşıyan, renkli ortancalarla tezgâhı süsleyen, beyaz ve ahşap uyumu sayesinde mutfaktan çıkmak istemeyeceksiniz.

Ama gün sonunda mutfaktan çıktığınızda terastaki şezlonglarda birer yorgunluk kahvesi içmek paha biçilemez olacaktır. Asya’nın en batı ucunda gönlünüzü çalacak bu manzarayı merak etmiyor musunuz? Böyle bir güzelliğin kalbinde birkaç gün bile olsa yaşamak dilerim hepimize nasip olur. 

Babakaleden dönmeden keçi sütüyle yapılan ve herkesin pek bilmediği ama çokça meşhur olan dondurmasından yemeyi ihmal etmeyin. Sakızlı favorim:)

Kapak Fotoğrafı: Öyküm Pekşen

İlginizi çekebillir: Öyküm Pekşen’den Kayalar Köyü