Gerçek bir sanat eseri kötü giden bir günün, şehir karmaşasının, amaçsızlık duygusunun yarattığı bütün yorgunluğu silip süpürmeye yeter. İşte, DOT’un yeni oyunu “Bunu Ben De Yaparım” tam da böyle bir temizliği yerine getiriyor. Oyuncusu İbrahim Selim’in 20. Afife tiyatro Ödülleri’nde en iyi erkek oyuncu ödülünü kazandıran performansını izlemeniz için Mayıs ayında son 4 oyun!

Salonda yerlerini alan hiç kimse eminim hakkında ne kadar yazı okusalar da nasıl bir performansla karşılaşacaklarını tahmin etmemişlerdir. Hele ki temsil İbrahim Selim’in Afife Ödüllerinde en iyi erkek oyuncu ödülünü almasından sonra ise (en azından benim için) beklentiler derya deniz ancak tahminler bir o kadar belirsiz…

is2

Oyun Dave’in “Bana kimse ne olduğunu anlatmadı. Bana kimse benim gibi birine neden ihtiyaçları olduğunu anlatmadı.” sözleri ile başlıyor. Başlangıçta sahnede yalnızca tek bir kişi varken dakikalar ilerledikçe aslında sahnede onlarca kişi olduğunu farkediyorum. İbrahim Selim, bir saat içinde onlarca karaktere, onlarca mizansene hayat veren performansı ile sadece beni değil, bütün salonu kendine hayran bırakıyor. Bir an için bu kusursuz anlatıcının enerjisi karşısında anlattığı sahneler gözümün önünde canlanıyor. Lisa, Martha, papaz ve diğer bütün galeri ziyaretçilerinin teker teker ete kemiğe bürünüp sanki sahnede oynuyorlarmış hissine kapılmamak elde değil.

bunubendeyaparim11

Önceden bir gece kulubünde bodyguard’lık yapan, 183 boyunda 85 kilo ve evine ekmek götürmek dışında başka bir derdi olmayan Dave’in galerinin en sonundaki, siyah perde ile diğer eserlerden ayrılan görev yerinde sorduğu sorular, sanat üzerine düşünceleri ve başından geçenler hem akıllarda kıvılcımlara neden oluyor hem de Bahar Çuhadar’ın dediği gibi ‘komik olmaya çalışmayan bir komedi’ ortaya çıkıyor.

Ne oyun açıklaması ne hakkında yazılanlar ne de tanıtım filmi bir saat boyunca aldığım hazzı ve üzerimde yarattığı etkiyi anlatmaya yetmiyor. Oyunu izleyene kadar oyunun tam olarak ne olduğu ile ilgili kafamda büyük bir belirsizlik varken, DOT tam da bu belirsizlikle yakaladı beni. Belki de olması gereken buydu. Zihnin düğümlerinin oyundan evvel değil, oyunda çözülmesi… Yine Dave’in dediği gibi, “Bütün bunların bir anlamı olmalı!