Bu seferki satırlarım, methiyelerim geç keşfettiğim için hayıflandığım, nasıl olurda “böyle bir başucu kitabını bu kadar geç okuyabilirim” diye kendime kızdığım, Türk psikolog Gündüz Vassaf’ın 12 Eylül 1980 darbesinde Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyeliğinden istifa ettikten sonra yurt dışında kaleme aldığı, orijinal adı “Prisoners of Ourselves -Totalitarianism in Everyday Life” olan Türkçe’ye “Cehenneme Övgü – Gündelik Hayatta Totalitarizm diye çevrilen derin felsefe kitabı. Orhan Pamuk’un “ düşgücünün avukatı, düzyazımızın en özgür ruhlu kalemi…” olarak tanımladığı totaliter rejimin en büyük karşıtı Atatürk ile akrabalığı olan Gündüz Vassaf.

Eğer kendinizle hesaplaşmaya, yaşamınızın her köşesine sirayet etmiş militarist yapının nasıl bir kurbanı olduğunuzu, daha önceden hiç sorgulamadığınız yaşam rutininizi, doğru diye kabul ettiğiniz veya ettirildiğiniz genelin normalleştirdiği tavırlarınız, yaşam şeklinizi ve iliklerinize işleyen kurulu düzen sevdanızı sorgulamaya ve nasıl farkında olmadan totaliter bir yaşamın içine hapsedildiğinizi, prangalandığınızı görmeye, aydınlanmaya hazırsanız bu kitabı muhakkak okumalısınız.

Çizgi dışına çıktığınızda maruz kaldığınız toplum baskısı, sabah 8 akşam 5 mesaisi, sosyal medyada gördüğün tıpatıp aynı yaşam biçimleri, sürekli mutlu olma hali (mutsuzluk kabul görmediğinden), gösteriş yarışları, ben de varım, yaşıyorum çığlıkları, ben de sizdenim postları, mutluymuş gibi, mış gibi yapma yaşam şekilleri, belli bir yaşa gelip hala tekilsen “ee artık evlen geç kalıyorsun” cümlelerini sürekli duyuyorsanız, gündüzün totaliter yapısı ve beraberinde getirdiği tutsaklığı ve sınırlayıcılığını, gecenin özgürlüğü, cennetin paralı askerlerin yeri olduğunu, cehennemin ise kendilerine inananların mekanı olduğunu hiç düşünmediyseniz tez vakitte bu kitabı okuyup farkında olmadan ne kadar da totaliterleştiğinizi görmelisiniz. Emin olun kitabı okurken Gündüz Vassaf ile tanışmak, dertleşmek isteyip, iki tek rakı içip “beni bir tek sen anlıyorsun” Gündüz hocam diyeceğinizden eminim. Bununla birlikte Gündüz hocanın gerçekte de totalitarizme yenik düşüp düşmediğini bu rakı sofrasında öğreneceğinizden hiç şüpheniz olmasın😊

Peki nedir totalitarizm? 20. yüzyılın başlarında ortaya çıkan anti demoktratik bir yönetim biçimi olan totalitarizmin tam sözlük anlamı:  “Demokratik hak ve özgürlüklerin baskı altında tutulduğu, bütün yetkilerin bir elde veya küçük bir yönetici grubunun elinde toplandığı demokratik olmayan (devlet düzeni), bütüncül”dür. Totalitarizmde isminden anlaşılacağı gibi bütünlük, topluca hareket etme hali mevcuttur. Totaliter rejimlerde, siyasal iktidar toplumun ilerlemesini, bireylerin farklılaşmasını istemeyip, farklılıkları törpüleyip homojen bir yapı yaratma amacındadır.

Aslında totaliter rejimlerde özgür olduğumuzu düşündüğümüz alanlarda bile özgür olmadığımız gerçeği vardır. Aynen Gündüz Vassaf’ın da belirtiği gibi iki seçenekten birini seçmek özgürlük değildir. Özgürlük bir şey seçmeye maruz bırakılmamaktır ama mevcut hayat koşullarını göz önüne aldığımızda sanki her yol maalesef ki totalitarizme çıkıyor hayatta. Siyasi bir yönetim şekli olsa da gündelik hayat biçimlerimizde de hepimiz kurulu düzen sevdalıları, totalitarizm yanlılarıyız.

Kendi coğrafyamızda bizim gibi totaliter olmayanı (gündelik hayatta sınırlı bir özgürlük fikri daha kolay geldiğinden belki de), kendimizin benimsediği yaşam şeklini benimsememiş bir insanı bile kendimize benzetmeye çalışıp, üzerlerinde baskı ve totaliter rejim uyguluyoruz aslında. Hadi biraz dürüst olalım mı kendimize? Eminim sizde yakın bir arkadaşınız sosyal medya kullanmıyorsa sosyal medya kullanmasını, evli değilse evlenmesini, çocuk sahibi değilse çocuk sahibi olmasını, sabah 9 akşam 5 mesaisinde çalışmıyorsa, bu rutinde çalışmasını, gündüz yaşamayıp gece yaşıyorsa gündüz yaşamasını önererek kendinizce bir baskı yöntemiyle  totaliterleştirmiyor musunuz? Modern dünya düzenine kafa tutan bir insanı aslında içinizde siz de gerçek anlamda kabul edemeyip totaliterleştirmek istiyorsunuz. İşte bu yüzden Gündüz Vassaf Cehenneme Övgü adlı kitapta ezberleri bozup şeytanın avukatı rolüne bürünüyor ve bunu gayet de şiirsel bir dille ifade ediyor.

Kitapta yazarın gündelik hayattan seçtiği somut ve soyut 19 kavramdan ilki gece. Gündüzleri ne kadar totaliter bir yaşam sürerken geceleri ne kadar biz olduğumuzdan bahsediyor. “Gece, düzen güçleri uykudadır.” Tüm kurumlarda yatılı okul, cezaevi, hastane, aile manastırlarda erken yatma zorunluluğu, belirtilen saatler yatağa gitme kuralı vardır. Siz istediğiniz saatte değil de, size belirtilen saatte yatağa girmezseniz kurulu düzeni bozmuş olursunuz ve totalitarizm erken uyuyanı değil geç yatanı suçlar her daim. Gece sokakta dolaşan bir insandan korkarız ve bir kötülük peşinde olduğunu düşünürüz. Eve erken gelmemiz, geç kalmamız hep tembih edilir. Gündüz hayatımız tamamen düzen güçleri tarafından yönetilirken geceler tamamen bize aittir. Geceleri tüm zırhlarımızdan, maskelerimizden kurtulur kendimiz oluruz. Gecenin karanlığında ve dinginliğinde, gündüzün ışığı bizi kör ettiğinden, iç sesimizi daha çok duyarız. Bu bölümdeki ifadelerden en akılda kalanı ise: “Hayatta olma bilinci kendini daha güçlü bir şekilde hissettirir geceleri, ölümün varlığı da öyle.  Yaşamın anlamı gece duyumsanır ve sorgulanır. Kimse bunu öğle yemeği sırasında tartışmaz. Yaşam, gecenin konusudur”. Sizce de öyle değil mi?

Kitapta yer alan diğer konular ise cennet-cehennem, konuşmak-sessizlik, deliler-akıllılar, kahramanlık, enformanyaklık, cinsiyet-seks, seçmeme özgürlüğü, anlaşmak-uyumsuzluk, ölüm, sanat, çocuk sahibi olmak, hayata karşı amaçlarımız, homo sapiens blues, hainler-dönekler ve aşk. Vassaf’ın bu konular üzerindeki tespitleri üzerine derin derin düşüneceğinize, bazı düşüncelerini abartı bulacağınızdan eminim.

Kitapta altı çizilecek, hayat mottosu yapılacak cümle çok. Bir kez okunması değil ara ara dönem dönem tekrar tekrar okunması gereken bir eser bence. Çok gerçek ve doğru gözlemler var. Cehenneme Övgü, ölmeden öncesi okunması gereken, yazarın her tespitine katılmasanız da, emin olun ki ufkunuzu, zihninizi, yaşadığınız hayatı sorgulayacağınızdan hiç şüpheniz olmasın. Cehenneme Övgü, Gündüz hocanın yine şiirsel bir anlatımla  bize minik tavsiyesi ile bitiyor. Muhakkak ve muhakkak bu değerli düşünce kitabını okuyun ki zihninizi bir örümcek ağı gibi sarmış dogmalarınızla, kendinizle yüzleşin!

 “Sarhoş olun. Tek sorun bu. Omuzlarınızı ezen, sizi toprağa doğru çeken  Zaman’ın korkunç ağırlığını duymamak için durmamacasına sarhoş olmalısınız. Ama neyle? Şarapla, şiirle ya da erdemle, nasıl isterseniz. Zamanın inim inim inleyen köleleri olmamak için sarhoş  olun durmamacasına! Şarapla, şiirle ya ad erdemle, nasıl isterseniz

Kapak Fotoğrafı: Söylenti Dergi

İlginizi çekebilir: İrem Toprak’tan Şeffaflık Toplumu