İçinde yaşadığın gezegeni yeterince iyi tanıdığını düşünüyor musun? Veya şöyle soralım, gün içindeki neredeyse tüm davranış şekillerinin, özellikle de tüketim alışkanlıklarının doğa üzerindeki etkilerini ne derecede farkındasın? Her birimizin kendi özüne dönmeye bir adım daha yaklaştığı bu dönemde, Kendine Has olarak biz de doğayla aramızdaki ilişkiyi sorguluyor, seni de bu yolculuğun bir parçası olmaya davet ediyoruz. Çünkü ‘öze dönmek’ deyince, doğaya saygıdan söz etmediğimiz bir senaryo hayal edemiyoruz. Öyleyse gel, bu yolculuğun ilk serüveninde bize eşlik et ve birlikte doğayı önce anlamaya, sonra da doğayla anlaşmaya doğru bir adım atalım.

Doğaya Saygı
Doğaya Saygı | Fotoğraf: Unsplash / Rinze van Dellen

Farkındalık

Bu serüvene, doğaya olan bakış açımızı sorgulayarak başlamaya ne dersin? Bir düşün, en son ne zaman doğanın sana sunduğu mucizelerin gerçekten farkında olduğunu hissettiğin büyülü bir an yaşadın? Doğan güneş, karşındaki dala konan kuşun şarkısı, rüzgarla birlikte dalgalanan yapraklar ya da gökyüzündeki bulutların ilerleyişi – uzun zaman oldu değil mi fark etmeyeli?

Evet, söylemek istediğimiz, her şeyin başının farkındalık olduğu. Doğayla olan ilişkimizde de bu böyle. Küresel iklim krizinin beraberinde getirdiği sonuçları, doğal alanların ve biyolojik çeşitliliğin kayıplarını, dünyanın dört bir yanındaki yangınları, rekor kıran sıcakları ve daha pek çok alışılmadık doğa olayını geride bıraktığımız bir seneydi 2019. İnsanoğlu olarak; ormanlar, akarsular, denizler, toprak ve doğanın her parçası varlıklarını sürdürürken, onların önüne çıkardığımız zorlukların hep birlikte bir kez daha farkına vardık. Doğru, yeni bir başlangıç yapmak mümkün. Hep birlikte bu gidişatı durdurabilir ve doğayla aramızda tertemiz bir sayfa açabiliriz ancak her değişim gibi bu da, önce var olan durumu tüm gerçekliğiyle görebilmeyi gerektiriyor – bakmayı değil görebilmeyi, özveriyle anlamaya çalışmayı.

Plastikler

Plastikler
Plastikler | Fotoğraf: Unsplash / Masha Kotliarenko

Tek kullanımlık plastiklerden başlayalım mı? Alışveriş poşetleri, pet şişeler, gıda ambalajları ve pipetler gibi örneklerini daha çoğaltabileceğimiz tek kullanımlık plastikler, maalesef hala hayatlarımızın çok içindeler. O kadar ki, WWF Türkiye’nin yaptığı araştırmalar, var olan tüketim alışkanlıklarını değiştirmediğimiz takdirde 2030 yılına kadar 104 milyon metrik ton plastiğin daha ekosistemimize karışacağını söylüyor. Peki, tek kullanımlık plastikler neden bu denli zararlılar? Çünkü doğada çözünmüyorlar. Şöyle düşün, senin anlık bir düşünceyle yani o an sadece ihtiyacını gidermek için uzandığın bir pet şişesi, senden sonra da var olmaya devam ediyor; tam 450 yıl boyunca daha doğada kalıyor.

Doğada kalıyor derken, genellikle çöpe atılmalarından ve geri dönüştürülmedikleri takdirde çevre kirliliğine bir hane daha olarak eklenmesinden söz ediyoruz. Malzemelerinin özelliklerinden dolayı toprak tarafından emilemeyen plastikler, toprakta kaldıkları uzun yıllar boyunca zehirli kimyasallarını çevrelerine yayıyorlar. Böylece hem etraflarındaki ekosistemlere ve canlılara hem de toprak ve su dengesine zarar veriyorlar. Toprağın gördüğü zarar, kaçınılmaz olarak bize ulaşan gıda ürünlerinin kalitesini etkiliyor. Üstelik, bu zehirli kimyasallardan tek etkilenen toprak değil; plastikler havaya ciddi miktarda karbondioksit salınmasına da sebep oluyorlar. Günümüzde her yıl karbon emisyonları artıyor ve bu döngü böyle sürüp gidiyor.

Geri Dönüşüm

Geri dönüşüm
Geri dönüşüm | Fotoğraf: Unsplash / Paweł Czerwiński

Bu noktada, geri dönüşümün önemini kavramak gerekiyor. Plastik üretimi ve tüketiminin önüne geçmek evet çok kritik, ancak gezegenimiz hali hazırda varlığını sürdüren büyük miktarlarda plastik malzemelere ev sahipliği yapıyor. Yeni bir kapı açmadan önce, sence de önce bozuk ve kırık olanları onarmak gerekmez mi? İşte bu yüzden, atıkların kendi içlerinde ayrıştırılarak doğaya geri kazandırılması önem taşıyor. Geri dönüşüm sayesinde, çeşitli fiziksel, kimyasal veya biyokimyasal yöntemlerle ikincil hammadde olarak yeniden kullanıma hazır hale gelen atıklar, böylelikle enerji kaynaklarının korunmasını da sağlıyorlar.

“Ben Eskiden Kasaydım”

Biz de Kendine Has olarak, eski plastik kasalarımızı geri dönüştürdük. Aynı malzemeleri yeniden işleyerek ortaya çıkardığımız valiz, anahtarlık gibi yeni ürünler, üzerlerinde taşıdıkları “Ben eskiden kasaydım” ifadesiyle, içinden geçtikleri süreci hatırlayarak, bu kez farklı formlarda devam ediyorlar yolculuklarına. Belki de bizler için de aynısı geçerli; yaşadığımız süreçleri unutmamak ve her birinden ders çıkararak ilerlememiz gerekiyor.

Seninle paylaşmak istediğimiz bir konu daha var: o da 21 Nisan’da Onaranlar Kulübü ile gerçekleştirdiğimiz Re-Create atölyesi. Bu dijital ileri dönüşüm atölyesinde, atölye gününden önce katılımcı adreslerine çeşitli malzeme kutuları ve plastik kasalar ulaştırdık, sonrasında da Zoom üzerinden aynı anda ileri dönüşüm yaptık. Diğer atölyelerimizde olduğu gibi önce tanıştık, ardından atölye eğitimi, üretim ve tasarım süreciyle ileri dönüşüm çalışmamızı gerçekleştirdik. Atölyenin sonundaysa, plastik oldukları için artık kullanılamayan #KendineHas kasalar, hep birlikte evlerimizde kullanabileceğimiz sehpalara dönüştü!

Çin'deki Hava Kirliliği
Çin’deki Hava Kirliliği | Fotoğraf: BBC

Gördüğün gibi, senaryo pek parlak değil. Ancak hep söylüyoruz, el ele verirsek değişim mümkün. İçinde bulunduğumuz bu dönemin, kısa sürede doğa üzerinde meydana getirdiği olumlu gelişmeler bunun en açık örneklerinden biri. Çin’deki hava kirliliğinin kısa bir süre içerisinde ne kadar azaldığını gösteren uydu görüntüleri, Venedik kanallarında yeniden yüzmeye başlayan yunuslar… İlerleyen günlerde, son zamanlarda doğa başta olmak üzere hayatlarımızda beliriveren güzel gelişmelere odaklandığımız yazılarla seni buluşturacağız.

Şimdilik hep birlikte doğaya saygı konusuna ilk adımımızı atmış olduk. Kendinle gurur duy, bu yolculuğun sonunda yaşadığınız gezegene karşı daha duyarlı olmanın yollarını keşfetmiş olacak, doğayla olan ilişkine daha büyük bir bilinçle devam edeceksin. Hoş geldin.

Kapak fotoğrafı: Unsplash / Sarah Dorweiler