Kapıdan içeri girer girmez karşımda durmuş bana dikkatle bakan gözü farkettim, akıyordu. Sol tarafımda sıçramış sıvılar ve fincanlar havada asılı kalmışken, sağ tarafımda söyleyeceğim her sözü dikkatle dinleyecek bir kulak vardı. Deforme olmuş iki bedeni aşıp masaya vardığımda içinden kablolar çıkan bir ekmek masanın üstünde duruyordu. Üst katta ise evrimleşmiş bir sehpa beni bekliyordu.

imagedt-4
PG Art Gallery; Cansu Sönmez,  Gözde Can Köroğlu, Ömer Faruk Yaman, Sevim Kaya, Sinem Demirci   | Fotoğraf: Deniz Tapkan Cengiz

Küratörlüğünü PG Art Gallery Direktörü Esengül Çelik’in yapmış olduğu ‘Bildiğin gibi değil!’ isimli grup sergisi izleyeni bilinçaltının derinliklerine gönderiyor. Fotoğraf çekimlerini yaptığım sergiyi daha yüzeysel bir yerden -fotografik gözle- inceledikten sonra büyük ihtimal bu kadar sürrealizme yenik düşüp elbette ben de derinlere dalacağım.

Hafızama bazı görüntüleri hapsedebilmek için önce ortamı ekipmansız gezmem, içerideki atmosferi hissetmemi, ışığı takip etmemi -ki bu kısım çekim boyunca sürer- , eserlerin farklı açılardan görünümünü farketmemi sağlıyor. Bildiğin Gibi Değil! sergisinde siyah ve beyazın yoğun kontrastı her fotoğrafçının isteyeceği ve işlerini kolaylaştıran tarzda bir yoğunluğa sahip. Fakat bir yandan da alanın bembeyaz olması ve bolca gün ışığı alması da ışığa daha doğrusu gölgeye hakim olmamı zorlaştırıyor. Beyaz odada sanatçı Gözde Can Köroğlu’nun girift formları ilk bakışta en yüksek seviyede kontrastı oluşturuyor. Heykelin amorf yapısı ve polyesterden oluşan malzemesi ışığı yansıtma konusunda şaşırtıyor.

imagedt-29
PG Art Gallery; Cansu Sönmez  | Fotoğraf: Deniz Tapkan Cengiz

Sergi alanının arka pencerelerinden masanın üzerini yalayıp geçen ışık siyah ayaklara kadar ilerliyor ve heykelin ayaklarını merdivenlere çağırıyor. Henüz ışığın yönlendirmesine uymayıp alt katta kalmaya devam ediyorum. Masanın üzerinde bulunan sanatçı Cansu Sönmez’in yarattığı cyber ekmek ilgi çekici. Çekim yaptığım saatlerde ışığın alanda en güzel belirdiği nokta tam da masanın olduğu nokta. Öyle bir ışık hayal edinki içinden kablolar çıkan ekmeği bile size lezzetli göstersin. Masanın üzerinden yapılan çekimlerin ardından masanın tam karşısına geçiyorum, kameramı video özelliğine alıyorum, kaydı başlatıyorum ve vücudumun ağırlığını bir ayağımdan yavaşça diğerine aktarıyorum. Pencereden içeri dolan ışık objektifime değince kırılıp yavaşlıyor ve harika yeşil hareler oluşturuyor. Böyle olunca da masa tam bir ayin havasına bürünüyor.

Hareket eden nesnelerden ziyade duran nesneleri fotoğraflamanın en temel farkı, önündeki durumun geometrisini iyileştirebilmek için bir fotoğrafçı olarak devamlı senin hareket etmen ve belirli noktalarda durup eserleri köşegenlere oturtman gerekir ki kadrajda doğru ve estetik bir oran oluşsun. Fotoğrafta geometrinin önemini kendisinden öğrendiğim Henri Cartier Bresson’ın karar anında bahsini ettiği diğer konular da aklımın bir köşesinde duruyor; denge, uyum, basitlik ve birlikten doğan atmosfer.

imagedt-2
PG Art Gallery; Ali Şentürk | Fotoğraf: Deniz Tapkan Cengiz

Duran cisimleri fotoğraflamaya dair aklıma belgesel fotoğrafçısı David Hurn’ün sözleri geliyor ; “(…) Gerçek şu ki, tüm fotoğraflar, hatta nesnelerin en sıkıcı kayıtları bile özneldir. Bireyin zihninden çıkan çeşitli kararların sonucu olarak yapılmışlardır. – sözünü ettiğimiz kendine özgü tarz, görsel keşfin yan ürünüdür, hedefi değil. Kişisel bakış, onu hedeflemediğinde ortaya çıkar. Zaman içinde çektiği pek çok fotoğrafla ‘kendisi’ daha da büyük bir güçle yeniden belirginleşir. İronik biçimde ‘kendin’ ile başlarsan kaybolursun, kendini görmezlikten gelirsen görünürsün.”

Ve HCB tekrar sazı ele alıyor; “(…) Kendiniz olabilmek için kendinizin dışına çıkabilmeli, nişan tahtasını hedef aldığınızda kendinizi vurma ihtimalinin de olduğunu fark etmelisiniz. Dışımızdaki dünya bizi bize geri gönderir. Büyük bir güçle varmalı ve kendinizi unutarak ayrılmalısınız.”

imagedt-82
PG Art Gallery; Cansu Sönmez, Sevim Kaya | Fotoğraf : Deniz Tapkan Cengiz

Gerçek şu ki böylesine derin bir sergide yüzeyde durarak sadece fotoğrafı konuşmak güç istiyor. Ben de daha fazla dayanamayıp Bildiğin gibi değil! ‘de yer alan eserlerin yönlendirmesiyle bilinçaltımın derinliklerine dalıyorum. Merdivenden çıkarken beynimin içinde bir şarkı çalmaya başlıyor. Antony’e ait; Cripple and Starfish. Artık üst kattayım, karşımda bir yaratık. Sanatçı Ali Şentürk ‘ün Efsanevi Olmayan Yaratık eserine bakarken eşyalara yüklediğimiz anlamları düşünüyorum. Anlamından koparılmış eşyaların korku hissettirme özellikleri olabilirmiş, bunu o an deneyimliyorum.

imagedt-91
PG Art Gallery; Ali Şentürk | Fotoğraf: Deniz Tapkan Cengiz

Beynimde ısrarla çalan şarkıyı susturamıyorum çünkü gördüğüm her absürt ayrıntı, her deformasyon ve gerçekliğin farklı sunumu Antony’nin sesinde parçalarından daha büyük bir anlam kazanıyor. Bütün, kendini oluşturan parçaların toplamından daha fazla anlam barındırıyor,  tıpkı Gestalt psikolojisi gibi.

Serginin bende uyandırdığı hisle bilinçaltımın derinliklerinden bulup çıkardığım o zor soruyu kendime soruyorum “Güzel olmayanı da sevebilir misin? Bu sevgi acıtır mı? Acıyan yerleri kesersek denizyıldızı gibi tekrar büyür mü?”

imagedt-50
PG Art Gallery; Derya Geylani Vuruşan | Fotoğraf: Deniz Tapkan Cengiz

Merdivenlerden inerken kendimi Antony’nin sesine ve sözlerine bırakıyorum,

It’s true I always wanted love to be

Hurtful

And it’s true I always wanted love to be

Filled with pain

And bruises…

Ve kapıya doğru yürüyorum,

It will grow back like a Starfish!

It will grow back like a Starfish!

It will grow back like a Starfish!

PG Sanat Galerisi 20 Ocak – 20 Şubat tarihleri arasında Ali Şentürk, Cansu Sönmez, Derya Geylani, Gözde Can Köroğlu, Ömer Faruk Yaman, Sevim Kaya ve Sinem Demirci’nin farklı malzemeler ve teknikler kullanarak ürettikleri çalışmalarının yer aldığı “Bildiğin gibi değil!” başlıklı sergiye ev sahipliği yapıyor.

Kapak Fotoğrafı: PG Art Gallery; Cansu Sönmez I Fotoğraf: Deniz Tapkan Cengiz