Son birkaç aydır sevdiklerinizle nasıl iletişim kuruyorsunuz? Zoom, Houseparty, Facetime, Skype, Whatsapp Call… Bir süredir hepimiz görüntülü konuşma imkanı olan uygulamaların bir numaralı kullanıcıları olduk, öyle değil mi? Yeni normalle birlikteyse, yine sosyal mesafemizi korumaya dikkat ederek ama bu kez, ailemiz ve arkadaşlarımızla yüz yüze görüşerek buluşmaya başladık. Yani birçok alışkanlığımıza olduğu gibi, sosyal alışkanlıklarımız da radikal bir dönüşüme uğradı bu süreçte.

  Sosyal Mesafeli Buluşmalar
Sosyal Mesafeli Buluşmalar | Fotoğraf: Unsplash / Toa Heftiba

Uygulamalar ve Sosyal Mesafeli Buluşmalar

Bizler sosyal varlıklarız. Aile üyelerimiz ve arkadaşlarımızla iletişimde kalmak, birbirimizden haberdar olmak; hatta tanıdıklarımız bir yana, her gün işe gittiğimiz yolda gördüğümüz simitçiyle günaydınlaşıp kapıdaki güvenlik görevlisine selam vermek hepimiz için çok önemli. Hayatla temasta kalmak için sosyalleşmeye ihtiyaç duyuyoruz, ancak o zaman ait hissediyoruz.

İşte Covid-19 sürecinin belki de en önemli sarsıntılarından birini de bu alanda yaşadık: Aniden evlerimize kapanmak ve sürecin en başını düşündüğümüzde tamamen ‘belirsiz’ olan bir süre boyunca kimseyle birebir görüşemeyeceğimizi fark etmek, hepimizi bir süreliğine şaşkınlığa uğrattı. Tabii günümüzün hızla değişen teknoloji dünyası bu şaşkınlığın pek uzun sürmesine izin vermedi ve sosyalleştiğimiz keyifli buluşmaların yerine hızlıca görüntülü konuşmaları koyduk. Görüntülü konuşmaya olanak sağlayan tüm platform ve uygulamalar hızla yükselişe geçti. O kadar ki, yalnızca Türkiye’de, görüntülü konuşma ve video konferans uygulamalarının kullanım sıklığı %78 oranında arttı. Ve sonra, yeni normal başladı.

Bugünlerde hepimiz sevdiklerimizle sosyal mesafeyi koruyarak buluşup güzel zaman geçirmenin yollarını arıyoruz. Bunun için de en çok tercih ettiğimiz alanların başında şüphesiz ki parklar, evlerimizdeki teraslar ve bahçeler geliyor. Açık hava, güneş, mis gibi çim kokusu… Doğayla temasta olmayı, yalın ayak toprağa basarken arkadan kulağımıza çalınan arkadaş kahkahalarını duymaya her zamankinden çok ihtiyaç duyuyoruz. Kısacası, içeriden bunaldığımızda yapacaklarımız kolay; tiril tiril yazlık giysilerimizi giymek, kahve dolu termosumuzu kapıp kendimizi çimlere atmak… Ve tabii kurallara uymak, uymayanları uyarmak.

Zoom
Zoom | Fotoğraf: Unsplash / Dylan Ferreira

Ruhu Doyurmak Önemli!

Yeni normale geçiş sürecinde olsak da, Zoom gibi uygulamalar üzerinden sevdiklerimizle iletişimde kalmaya devam edeceğiz gibi görünüyor; sosyal mesafeli buluşmalara da öyle. Bu sebeple her ikisinin de esas amacının ruhumuzu beslemek, iyi hissetmek olduğunu unutmamamız ve bizi yıpratan anların farkında olmamız önemli. Örneğin, şimdilerde adından çokça söz ettiren bir konu var: Zoom yorgunluğu (Zoom fatigue). Zoom’da çok uzun süreler görüntülü konuşmanın yarattığı zihinsel yorgunluk hali olarak da açıklayabiliriz kendisini. Virginia’s Norfolk State University’nin siber psikoloji profesörlerinden biri olan Andrew Franklin, bu yorgunluk halini beden dili ve sözsüz iletişim ile ilişkilendiriyor. Franklin’in söylediğine göre, günlük yaşantılarımızdaki iletişimimiz karşımızdakinin sözlü olarak ifade ettiklerinin ötesine geçiyor ve bize söylenenlere ek olarak, söylenmeyenlere de dikkat ediyoruz – jest, mimik, el kol hareketleri gibi. Oysa Zoom, bu sözsüz iletişim ipuçlarını kısıtlıyor veya anlaşılmalarını güçleştiriyor. Bu sebeple mental olarak çok daha fazla çaba sarf ediyor ve karşımızdakini doğru anlamak için büyük uğraş veriyoruz. Bu yüzden gerçekleştirdiğiniz görüntülü konuşmalarda, zihninizin yorulduğunu hissettiğiniz anların farkındalığına varmaya özen göstermenizi öneriyoruz.

Bu tip buluşmaların değeri tabii ki tartışılmaz, ancak bir yandan bu iyi hissetme halini kendi kendiniz için de yaratabileceğinizi size hatırlatmak istiyoruz. Çünkü sosyalleşmeye olduğu kadar, kendi kendimize kalmaya; kendi alanımızda var olmaya, ilgi alanlarımıza zaman ayırmaya, vücudumuza iyi bakmaya ihtiyaç duyuyoruz.

Bakım
Bakım | Fotoğraf: Unsplash / Chris Jarvis

Vücudumuza iyi bakmak demişken, pandemi süreciyle birlikte değişip dönüşen konulardan birinin de bakım alışkanlıklarımız olduğu çok açık. Bu süreçte bakım rutinlerimiz yönünü evlerimize çevirirken, bizler de kendi cilt bakımımızı, sir ağda bantlarıyla kendi ağdamızı, kendi manikür ve pedikürümüzü evlerimizde yapmaya başladık. Dönem itibariyle bir öncelik halini alan güvenlik ve hijyen konusu bir yana; kabul edelim bu süreçte, bir yandan da evde bakımın ne kadar eğlenceli olduğunu farkına vardık!

Öyleyse kendinizi şımartma zamanı! Önümüzdeki birkaç gün içinde sadece kendinizle ilgilendiğiniz bir zaman yaratmaya ne dersiniz? Mesela, kurulun evin en güzel ışık alan noktasına, açın camları ve içeri temiz havanın, gün ışıklarının dolmasına izin verin. Yanınıza en sevdiğiniz yaz meyveleriyle süslediğiniz ferah aromalı su bardağınızı alın, hafif caz tınıları eşliğinde güzel bir bakım rutini gerçekleştirin kendiniz için. Biz Veet’in sir ağda bantlarını çok seviyoruz. Yüz, koltuk altı ve bikini bölgesi, bacak ve vücut bölgesi gibi çeşitli bantları tercihinize göre kullanabilir, rutininizde Veet’in tüy dökücü krem ürünlerine de yer verebilirsiniz. 

Ruhunuzu beslemeyi hiçbir zaman ertelemeyin!

Daha fazla bilgi almak için tıklayın.

Kapak fotoğrafı: Unsplash / Ignacio Brosa