Kartpostallar, bana her her zaman görmediğimiz ülkeleri; yaşamadığımız yılların, tanışmadığımız insanların izlerini ifade etmiştir. Bugün hemen hemen varlığını yitirmiş olsa da çok uzun bir geçmişleri var, kendim de bir kartpostal sever olduğum için o uzun geçmişe biraz bakmak istedim.

0x0-tarihe-ayna-tutan-fotograflarla-osmanli-kartpostallari-1547898461112
Kartpostal | Fotoğraf: Fikriyat

Bilinen ilk kartpostal 1840 yılında Theodore Hook’un karton üzerine çizimi ile Londra’dan gönderilmiş olup böylece varlığı hayatlarımıza girmiş. Osmanlı ise bunu biraz daha gecikmeli olarak takip etmiş, 1867 yılında İstanbul’a gelen Max Fruchtermann, birkaç yıl içinde açtığı çerçeveci dükkanı vasıtasıyla ilk kartpostallarını hazırlamış. Osmanlı içinse ilk kartpostallar 1895 yılında basılmaya başlamış. Kartpostalın büyük coğrafyalara yaygınlaşması 1893 yılında Osmanlı Devleti’nin de katıldığı Chicago Dünya Sergisi ile başlamış. Serginin ardından ABD hükümeti, kendi posta hizmeti aracılığı ile bir sentlik kartpostallar üretilmesine izin vermiş; böylece kartpostalın insanlar arasında iletişim aracı olarak kullanımı yaygınlaşmaya başlamış.

Kartpostal, biz 90’lı yıllarda doğan neslin hayatında çok fazla yer alamadı; ama yine de, teknolojinin tam içine doğduğumuzu da söyleyemeyiz. Kıyısından köşesinden de olsa çocukluğumuzda bu sürece denk geldik. Çocukluk yıllarımda hayal meyal hatırlıyorum, birbirlerine gittikleri şehirlerden, ülkelerden kartpostal gönderenler vardı. Fakat bunlar anılarımda çok fazla yer edemeden ne yazık ki yerlerini gelişen teknoloji almaya başladı. Teknolojik olanaklar aracılığıyla artık birbirimize çok daha pratik şekilde ulaşabiliyoruz ancak yine de kartpostal geleneğini sürdürsek fena olmazdı sanki…

Düşünüyorum da özel günlerde eve gelirken, apartmanın posta kutusunda ne zamandır görmediğiniz bir sevdiğimizden beklenmedik bir kartpostal olduğunu görsek, telefonlarımıza gelen bir mesajdan daha mutlu olabilirdik. Zaman için telefonlarımızda silinip gitmezlerdi, evlerimizin en güzel yerlerinde saklanabilirlerdi. Mesela benim eski ve anısı olan çok fazla kartpostalım yok ama bir kartpostal sever olduğum için, gittiğim yerlerden hem kendime kartpostal alır hem sevdiklerime postayla gönderirim hala.

Kartpostal | Fotoğraf: Merve Oflaz

Kartpostaldan böyle duygusal hislerle ve sadece insanlar arası iletişim aracıymış gibi bahsettim ama tarih boyunca başka amaçlarla da kullanıldı onlar: Geniş kitlelere bilgi ulaştırmak, önemli günleri kutlamak gibi. 

Mesela, 1902 yılında Fransa’da bir kartpostal serisi yayınladı ama ne seri! Kadınların hiç var olmadığı, sadece erkeklerin var olduğu iş alanlarında gelecekte kadınların olacağını gösteren bir kartpostal serisiydi.

Women Of The Future Postcards, Circa 1902
Women Of The Future Postcards, 1902 | Fotoğraf: Women You Should Know

Bu seriyi tasarlayan Albert Bergeret, adeta vizyonu ve öngörüsü ile bu kartpostalları yayınlayarak aslında kadınlara ve tüm halka mesaj vermek istiyor gibiydi: Kadınların, en az erkekler kadar güçlü olabileceğini iletiyordu. Eminim o dönem bu kartpostalları gören halk şaşıp kalıyor, Bergeret’in bir hayalperest olduğunu düşünüyorlardı. 1944 yılında Fransa’da gerçekleşen yasa değişikliyle beraber kadınlar seçme seçilme hakkı ardından belediye seçimlerine katılma hakkında erişmiş, geleceklerine yön verebilmeye başlamışlardı. Bergeret hiç de hayalperest değil, sadece öngörülü bir sanatçıydı.

Cumhuriyetin 15. Yılı
Cumhuriyetin 15. Yılı | Fotoğraf: Pinterest

Önemli günlerde yayınlanan belki en özel kartpostallardan biri de, milletimizin 7’den 70’e dur durak bilmeyen mücadelesiyle yoktan var ettiği Türkiye Cumhuriyeti’nin 15. yılı için yayınlamış olan bir kartpostaldır bence.

Tüm bunlardan yola çıkarak, kartpostallar için sadece geçmişte insanların haberleşme için kullandığı yollardan biri demek haksızlık olur sanıyorum ki. Kartpostallar, dünya üzerinde tanıklık edemediğimiz birçok olayı bugünlere taşıyan, yaşayan bir tarihtir demek daha doğru olur.

Kapak fotoğrafı: Instagram / @fekoufe

İlginizi çekebilir: Aytül Sanalp’ten Pul Müzesi