Öğle yemeğinizi daha yeni bitirmişsiniz, kendinizi hiç aç hissetmiyorsunuz. Ama hop, birden zihninizde rengarenk şekerlerle dolu o kase beliriyor. Usulca sandalyenizden kalkıyor, sorgusuz sualsiz dolabı açıyor, damağınızın sebepsizce aradığı bu lezzeti ona hazırlıyorsunuz. Peki neden? Neden atıştırıyoruz? Gelin, atıştırmanın psikolojisine birlikte atalım. Hemen ardından, %100 sebze kıtırları ile atıştırmalıkların doğal halini bizlerle buluşturan Knorr Veggies‘den ilham alalım, artık hayatımızın merkezine oturan atıştırma kültürünü sağlığınız ve hayat kaliteniz açısından nasıl dönüştürebileceğinizden konuşalım.

Şeker Kasesi | Fotoğraf: Unsplash / Jakub Dziubak

“Snackification” kelimesini daha önce hiç duydunuz mu? Kendisi, yoğun ve hızlı tempolu şehir hayatının bir getirisi. Pandemi öncesi dönemlerde bir toplantıdan diğerine koştururken ya da iş çıkışı spor salonuna gidiş yolunda; bu süreçteyse görüntülü konuşmalar arasında kısa bir mola vermek veya akşam yemeğinden önce birlikte yaşadığımız kişiyle tatlı bir sohbet etmek için… Atıştırmalıklar her an, her yerde. Aç olmadığımız zamanlarda bile elimiz atıştırmalıklara gidiyor, dolayısıyla atıştırmalıkların duygusal ve fonksiyonel birtakım ihtiyaçlarımızı yerine getirdiği çok açık. Peki, hangi ihtiyaçlar bunlar? Psikolojik açıdan bakarsak, neden atıştırıyoruz?

Atıştırmanın en yaygın görülen sebebi, stres. Zaten birçoğumuz, yemek yemenin stresle doğrudan ilişkili olduğunu biliyoruz. Özellikle pandemi süreci gibi beraberinde radikal değişimleri getiren durumlar; bizleri belirsizlik, endişe, kaygı gibi hislerle çevreliyor. Bir süre boyunca düzenli olarak hissettiğimiz stres, bir noktadan sonra kortizol hormonunu devreye sokuyor ve kortizol iştahı açıyor. Vücut daha fazla tüketmek istiyor ki, daha fazla enerji depolayabilsin. Bu, hayatta kalma dürtümüzle de oldukça yakından ilişkili. Vücut, bir nevi enerjisiz kalmaktan, güçsüz düşmekten, fonksiyonlarını yitirmekten korkuyor; diyor ki “ye, daha çok ye!”.

Cips | Fotoğraf: Unsplash / Jeff Siepman

Imperial College London’da, nörobilimci olarak görev yapan Dr. Tony Goldstone’un bulguları da bunu destekliyor: Goldstone, özellikle cips gibi yüksek karbonhidratlı ve yağlı atıştırmalıkların beyni stresten koruduğunu söylüyor. Koca bir paket cipsi bitirdiğinizde, önünüzdeki her türlü stresli ve zorlayıcı durumun üstesinden gelebileceğinizi hissetmenizin; kendinizi adeta bir süper kahraman gibi görmenizin sebebi bu. Ayrıca çokça çiğnemeyi ya da elinizi sürekli olarak hareket ettirmenizi gerektiren atıştırmalıklar, tam bir stres savar niteliği taşıyor, sizi rahatlatıyor. Stresli anlarda sıkılması önerilen “stres toplarını” düşünün, işte aynen öyle!

Tabii, atıştırmalıkların çoğu zaman kolay, hızlı ulaşılabilir ve zahmetsiz olması da, onları kötü hissettiğiniz durumlarda çıkış noktası olarak kendilerine başvurmanızı kolaylaştırıyor. Aynısı keyifli hissettiğiniz zamanlar için de geçerli: çok güzel bir haber aldığınız bir gün, kutlayacak bir şeyleriniz olduğunda sevdiğiniz atıştırmalıkları nasıl önünüze aldığınızı hatırlayın. Bu anlarda aslında kendinizi ödüllendiriyor, “bravo sana, leziz bir atıştırmalığı hak ettin!” diyorsunuz. Peki, atıştırmanın aynı zamanda odaklanmaya yardımcı olduğunu biliyor muydunuz? Evet evet, bir işle uğraşırken bilinçsizce yediğiniz o cipslerden söz ediyoruz… O an önünüzdekini otomatize olmuş bir şekilde yemeniz, onunla ilgili herhangi bir şey düşünmemenizi sağlıyor ve beyninizin başka işlerle meşgul olabilmesini kolaylaştırıyor.

Kek | Fotoğraf: Unsplash / Dan Michael Sinadjan

British Journal of Health Psychology’nin araştırma sonucu da epey ilginç: Araştırmaya göre, yakın çevrenizde bir başkasını atıştırırken gördüğünüzde, sizin de canınız atıştırmalık çekiyor. Sebebi, ayna nöronlar. Ayna nöronlar, duyular aracılığıyla, dışarıdan gelen sinyalleri alıp, adeta onların fotokopisini saklayan hücrelere deniyor. Örneğin siz bir cafede otururken, karşı masadaki kişinin çikolatalı bir kek yediğini gördüğünüzde, ayna nöronlarınız aktifleşiyor, o kekin tadını duyumsuyor, o keki yemenin karşınızdaki kişide nasıl bir doyum yaratacağını hayal edebiliyorsunuz. Sonra ne mi oluyor? Aynısından sipariş veriyorsunuz.

Biraz daha biyolojik bir çerçeveden baktığımızdaysa, atıştırmanın kan şekerinin düşmesiyle oluşan açlık hissinin önüne geçmek ya da özellikle geç saatlerde leptin hormonunu azalmasıyla iştahın artması gibi sebepleri de var. Peki, hayatımızın tam ortasında yer alan atıştırmalık kültürünü beden ve ruh sağlığımıza fayda sağlayacak şekilde dönüştürebilir miyiz? Evet, bu mümkün!

İlk adım, neden atıştırdığımız konusunda bilinçli olmak. Sıraladığımız tüm bu sebeplerden hangisi sizi anlatıyor, bir düşünün. Birini beklerken mi, kendinizi oyalamak için mi, günün stresini atmak için mi yoksa yalnızlığınızı gidermek için mi atıştırıyorsunuz? Atıştırmak sizin için bir kaçış, mutsuzlukla başa çıkma yöntemi mi? Öncelikle bunları keşfedin ve atıştırarak duygularınızı sürdürülebilir bir şekilde doyuramayacağınızın farkına varın. Size fiziksel ve zihinsel olarak iyi gelecek atıştırmalıklar tüketmek, böylelikle yaşam kalitenizi artırmak önceliğiniz olsun. Tabii bu bizleri, ne atıştırdığımız konusuna getiriyor.

Knorr Veggie’s

Atıştırmak istediğinizde ne gibi yiyeceklere yöneldiğinizi fark edin ve çikolata, şeker, cips gibi abur cuburları alternatiflerle değiştirin. Şekerli ve yağlı basit karbonhidratlar yerine, sebze içerikli ve düşük kalorili atıştırmalıklara yönelin. Tam da bu noktada, Knorr Veggies ile tanışmanızı istiyoruz. Neden mi? Knorr Veggies, ‘atıştırma’ konseptinin zihinde yarattığı tüm olumsuz algıları, zengin içeriğiyle tersine çeviriyor. Sürdürülebilir tarım destekçisi Knorr’un yine sürdürülebilir tarım ürünleriyle ürettiği ve Pancar Kıtırı, Nohut Kıtırı, Havuç Kıtırı ile Yeşil Kabak Kıtırı’ndan oluşan Sebze Kıtırları, gün içindeki sevdiğiniz atıştırma anlarına oldukça leziz birer alternatif oluyor.

Neden mi doğal atıştırmalıklar tüketmeliyiz? O da ikinci yazımızda! Takipte kalın…

Knorr Veggies’i keşfetmek için tıklayın.

Kapak fotoğrafı: Unsplash / Jeff Siepman