Sevgilinizle evdesiniz, komşularınız zina yapıyor diye şikayette bulundu. Oysa ikiniz de bekarsınız ve dolayısıyla zina diye bir durum söz konusu olamaz. Ne olacak?Zina bile söz konusu olsa, ancak ilgililerin, yani eşin şikayeti üzerine işlem (suçüstü) yapılabilir. Burada yalnızca fuhuş yapılıyor. Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu’nun aynen ifadesiyle: “menfaat kastiyle kendilerini başkalarının zevkine terk edenler” iddiası görülebilir. Beraberliğinizin nedeni bu değilse (bu mesleğe, uğraşa ilişkin haklarınıza da ileriki sayılarımızda bakın) kime ne? Tüm inandırıcılığınızı kullanın, son tahlilde hukuk yine arkanızda.

İştar Gözaydın, Sokak Dergisi, Haklarınızı Bilin

fullsizerender

Müjde Ar filmlerini nasıl bilirsiniz? Hülya Koçyiğit’in, Türkan Şoray’ın senelerdir prime-time aralarında ekranlarda dönen filmleri gibi değildir Müjde Ar filmleri. Biraz erotizm, bir “hafifmeşreplik” algısı yerleştirilmiş bu filmler, ahlakımıza, “ar”ımıza çok uygun görülmüyor olacak ki, o hakkı yenen ama gururla çilesini çeken çok “münasip” kadınların konu edildiği Hülya Koçyiğit filmleri kadar dönmez ekranlarda.

Bir gün, küçük bir operasyon sebebiyle yattığım hastane odasında yapacak tek şey, ara ara kısık gözlerle televizyona bakmak olduğu için ekrana mahkum kalmıştım. Gündüz kuşağı izdivaç kavgalarından uzak kalmak amacıyla açtığım sadece eski Türk filmleri gösteren bir kanalda yakalamıştım Müjde Ar’ın başrolde olduğu Asiye Nasıl Kurtulur? filmini. Bugünün hatırı sayılan birçok emektar oyuncusunun yer aldığı film, çok hoşuma gitmişti. Bu Atıf Yılmaz şahanesini arada tekrar izlemekten hala zevk alırım.

SALT’ın 80’ler, Nerden geldik buraya sergisi, beni bu filmin ve çok daha fazlasının dünyasına geri götürdü. Daha çok Müjde Ar, Atıf Yılmaz filmi, Türkan Şoray’ın artık dönmeyen filmleri, daha çok Duygu Asena, Pınar Kür kitapları, Siyahlı Kadınlar, Dayağa Karşı Dayanışma eylemleri, Sokak dergisi, Feminist Bilinç Yükseltme Toplantıları. Bugünkü kadın hakları çırpınışlarına büyük katkısı olan kitaplar, filmler, çıkışlar, akımlar. Ve tabii ki, onlara uygulanan sansürler, yasaklamalar, hatta hapis cezaları.

kadir
aaahh-belinda_1986_1

SALT’ın 1980’ler odaklı projelerinin ilki Nerden geldik buraya, Türkiye’de 1980 sonrası askerî vesayetin gölgesinde serbest piyasa ekonomisine geçişin yaşandığı döneme odaklanıyor. İstanbul’u merkeze alan sergi, bu süreci reklam filmi, dergi, fotoğraf, video gibi arşiv materyalleri ve sinemadan örneklerle değerlendiriyor. SALT Beyoğlu’nun 3 katına yayılan imge, ses ve videolardan oluşan sergi, SALT Galata’nın alt katında Hale Tenger’in çok etkileyici Sandık Odası çalışması ve sansürlenen kitaplar ile devam ediyor. 80’li yıllara ait çok geniş ve ciddi bir arşiv çalışması olan Nerden geldik buraya, o yıllarda çıkan üçüncü köprü, kentleşme tartışmalarından YÖK’ün kurulmasına, Hisseli Harikalar Kumpanyası’ndan Fırt dergisine, Semra Özal’ın Papatyalar’ından Aydınlar Bildirgesi’ne çok geniş bir yelpazede dönemi irdeliyor.

fullsizerender-1

Benim yaşındakilerin çocukluklarından hatırlayabilecekleri Büyük Larousse ansiklopedisi, şimdi gözümüze bir hayli garip gözüken “dünyayı yıkayan, son teknoloji” Beko çamaşır makinesi reklamlarının yanı sıra çok popüler olmasa da önemli yerleri olan yayınlara da yer veriyor SALT. Örneğin; 1989-1990 arası 32 sayı yayınlanan Sokak dergisi, feministler, çevreciler, sosyalistler, anti-militaristler ve LGBT bireyleri sayfalarına taşımış ve bu “marjinal” gruplar üzerinden ana akım basımda yer bulamayan toplumsal problemlere dikkat çekmiş. Yazının başında yer alan, bireylerin yolculukta, askerlik yolunda, karakolda, evde otururken, sokakta yürürken ve çocukların, kadınların ve travestilerin haklarını nasıl araması ve muhafaza etmesi gerektiğine dair hukuki tavsiyeler içeren Haklarınızı Bilin serisi de bu dergiye ait.

sokak

Feminist Adımlar

Bu oldukça geniş arşiv çalışmasındaki Türkiye tarihinde 82 darbesi gibi çok önemli dönüm noktalarına sahne olan dönemdeki tüm konulara bir yazıda değinmek imkansız. Dolayısıyla, kadın hakları hareketleri ve popüler yansımaları üzerine eğilmeyi seçtim.

Bu dönemde, sergide resimlerini inceleyebileceğiniz Türkiye’deki ilk Feminist Bilinç Yükseltme Toplantıları ve 80’li yılların ilk kitlesel kadın hareketlerinden olan Dayağa Karşı Dayanışma Yürüyüşleri başlıyor. 1987 yılında, eşinden dayak yiyen bir kadının açtığı boşanma davasında, maalesef hala duyabileceğimiz bir beyanat olan “Kadının karnından sıpayı, sırtından sopayı eksik etmeyeceksin” açıklamasını yapan hakime yönelik protestolar çerçevesinde gerçekleştirilen ilk Dayağa Karşı Dayanışma Yürüyüşü’ne üç bin kişi katılıyor. Daha sonra, Pınar Kür, Ayşe Tütüncü ve Deniz Türkali gibi ünlü isimlerin de katılımıyla süren yürüyüşler, Geçici Modern Kadın Müzesi ile devam ediyor. Çeşitli kadın grupları tarafından düzenlenen etkinlikte, mutfak araç gereçleri, gelinlikler, kadınların gündelik hayatından nesnelerle enstalasyonlar yapılıyor. Görünür olmayan kadın emeğine ve kadınların yaşam koşullarına dikkat çekiliyor.

Yürüyüşlerin başlamasından iki yıl sonra, bir yanda Semra Özal’ın Papatyaları ardı ardına açarken, Siyahlı Kadınlar ortaya çıkıyorlar. 1988 yılında 1 Ağustos’tan itibaren, cezaevlerinde tek tip kıyafet giyilmesi, havalandırma süresinin azaltılması, görüşlerde yalnız Türkçe konuşulması, mektup ve telgrafla haberleşmenin denetime bağlanması gibi kısıtlamalar getiren bir genelgenin yürürlüğe gireceği duyuruluyor. Siyahlı Kadınlar adı altındaki feminist grubun bu genelgeye karşı yürüttüğü kampanya ve cezaevlerinde başlatılan açlık grevlerine destek çağrısı, Türk feminist tarihinde önemli bir hareketin doğuşuna yol açıyor.

img_7778

Televizyonda, Filmlerde Kadınlar

1980’i 1981’e bağlayan yılbaşı gecesi, dönemin tek televizyon kanalı olan TRT’nin özel programında yaklaşık 5 dakika dans eden Nesrin Topkapı, devlet televizyonuna çıkan ilk dansöz oluyor. Nesrin Topkapı yılbaşı gecelerinin olmazsa olmazı haline gelirken, 80’ler sineması, psikolojik alt metinler, kadın ve “öteki” cinselliklere odaklı konularla besleniyor. Bu dönemde, Atıf Yılmaz’ın Dul Bir Kadın (1985) ve Adı Vasfiye (1986), Ümit Elçi’nin Bir Avuç Gökyüzü (1987) filmleri de başta sansüre takılır ancak yapılan değişikliklerle gösterim şansı buluyor.

Sergide izleme şansınız olan, Türkan Şoray’ın 10 farklı kadın stereotipini canlandırdığı, Şerif Gören’in 10 Kadın filmi, dönemin Türkiye’sinde filizlenmekte olan alternatif muhalefet yöntemlerine dair bir seçki niteliğindedir. On bölüm olarak planlanan film, mali sıkıntılar nedeniyle dokuz hikayeden oluşur. Gelin (Gelin sofrayı hazırla), Gazeteci (Evlilik cüzdanınız lütfen), Çingene (Ben çalmadım be), Deniz (Yeşil güzeldir), Ana-Kız (Çok süpersin anne), Fahişe (Biz fahişeyiz, ya siz?) İkramiye (Anne sevgisi en güzel şey), Feminist (Erkek kokusu sinmiş), Köylü (Ben ikinize de yeterim) bölümlerinde kadın hareketi, çevrecilik, eşcinsellik, feminizm, siyasi davalar gibi konular hikayelendirilir.

fullsizerender-2

Döneme damgasını vuran Anayurt Oteli filmini, sergi içinde yer alan özel küçük bir sinema salonunda izleyebileceğiniz gibi, bana göre Türk sinemasının en önemli filmlerinden olan, 1986’da Altın Portakal’ı kazanan ve kadınlara atfedilen rolleri sorgulayan Atıf Yılmaz’ın Aaah Belinda’sını da küçük kesitlerle izleyebilirsiniz.

Muzır Neşriyat

Bu dönem yasağa maruz kalanlar sadece Atıf Yılmaz ve Ümit Elçi’nin filmleri olmuyor. 1986’da çıkan “Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Yasası”na kurban romanlarını SALT Galata’da incelemeniz mümkün.

Okurken canımı acıtan, sinirlerimi bozan, gerçek bir saf kadın düşmanlığı hikayesi olan (ve ne gariptir ki artık basılmadığı için sadece sahaflarda bulunabilen) Pınar Kür’ün Asılacak Kadın’ı,müstehcenlik gerekçesiyle toplatılan Bitmeyen Aşk’ı, Duygu Asena’nın Türk feminist hareketine basit ama anlamlı bir ilk sunan Kadının Adı Yok romanı, Füsun Erbulak’ın 60 Günlük Bir Şey romanı, sergide yer alan muzır neşriyat arasında.

Sansüre güncel, şık bir eleştiri olan, SALT Beyoğlu’nda yer alan Aslı Çavuşoğlu’nun 191/205 işini görmeden, dinlemeden geçmeyin. Çavuşoğlu, TRT’nin 1985 yılında yasakladığı 205 kelimenin 191’inden rap şarkıcısı Fuat Ergin ile bir şarkı hazırlıyor. 100 adet basılan bir plağa okunan bu parçayı sergide dinleyebilir ve yasaklanma sebebi belli olmayan kelimelerin listesini inceleyebilirsiniz.

img_6653

O kapıyı açın ve içeri girin

Bu çok yönlü serginin en etkileyici kısımlarından biri SALT Galata’nın içinde yer alan 1 numaralı sokak kapısını açtığınızda karşınıza çıkıyor. Hale Tenger’in Sandık Odasıenstalasyonu, sizi karşılayan radyosu açık yemek odası, Hayat Bilgisi kitaplarının yer aldığı çalışma masası, yatak odası ve naftalin kokulu giyinme odası ile sizi gerçekten bambaşka bir dünyaya taşıyor.

img_7777

Arşiv çalışmalarının yanı sıra, Halil Altındere, Serdar Ateşer, Barış Doğrusöz, Ayşe Erkmen, ve Esra Ersen’in 1980’lere dair işleriyle politik ve kültürel dinamikleri irdelerken, SALT ekibi Ele Güne Karşı Yapayalnız 80’ler Türkiye Sinemasında Kadınların Özgürlüğü atölyesi gibi belirlenen roman ve filmler üzerinden politik konuların sanata yansımasını tartıştıkları etkinliklerle sergiyi daha da öğretici, besleyici hale getiriyorlar.

Şimdi SALT’a gidin, o kapıyı açın ve içeri girin. Buraya nerden geldiğimizi görmek için tartışmalarıyla, reklamlarıyla, filmleriyle, kitaplarıyla, fotoğraflarıyla dopdolu bir dünya sizi bekliyor.