Hayat hepimizin bildiği gibi iniş ve çıkışlarla dolu bir yolculuk ve biz bu yolda o kadar çok şeyi kafamıza takıyoruz ki! Gerçekten güç olabiliyor ve ustalık gerektiriyor kafaya takmama sanatı. Kimsenin hayatı dışarıdan göründüğü gibi değil, hepimizin hayatında baş etmesi güç zorluklar hatta baş edemediği sorunları var. Peki akıl sağlığımızın seviyesini koruyabilmek ve umudu yitirmemek, daha az kafaya takmayı hayat denklemimizin bir parçası haline getirmek mümkün mü? Hayat bize rağmen devam ediyorsa biz neden kafaya takıyoruz? Tüm bunları anlamlandırmaya çalışıp zaman zaman beynimi meşgul ediyor. Kafamdaki sorulara yanıt bulduğum cevaplar bugünlerde karşıma çıkan bir kitapta gizli. Size o kitaptan bahsetmek istiyorum. Amerikalı ünlü bir blogger Mark Manson’ın “Ustalık Gerektiren Kafaya Takmama Sanatı”.

Ustalık Gerektiren Kafaya Takmama Sanatı
Ustalık Gerektiren Kafaya Takmama Sanatı | Fotoğraf: Youtube

Tabiri caizse başucu kitabım diye adlandırabilirim. Gerek mizah anlayışı gerekse olaylara bakış açısıyla bir nevi dizüstü edebiyatı yaparak insanın kendi hayatını nasıl şekillendirebileceğinden çok akıcı ve sürükleyici bir dil ile bahsediyor. Manson’ın bahsettiği temel şeyler ise şunlar: değmeyecek şeyleri kafaya takmamak çok önemlidir. Dünyayı kurtaracak olan şey budur. Dünyanın bazen berbat olduğunu ama bunun da doğal olduğunu kabul ederek yaşamak gerek. Çünkü her zaman böyleydi ve her zaman da böyle olacak.

Tüm kişisel gelişim ve büyüme aynı basit farkındalıktan ortaya çıkar ve gelişir: “Bizler bir birey olarak dışsal etkenler ne olursa olsun yaşamımızdaki her şeyden sorumluyuzBaşımıza gelenleri kontrol edemeyiz ama başımıza gelenleri nasıl yorumladığımızı ve nasıl tepki gösterdiğimizi her zaman kontrol edebiliriz.

Ben de çoğu zaman öldürmeyen acı güçlendirir misali başıma gelen şeylerin bir sınav olduğunu düşünüp kabullenebiliyorum. Peki kabullenemediğimde olan nedir? Kafaya takmak. Nedir yahu bu kafaya takmama sanatı?

Hedonik Çark | Fotoğraf: Facebook

Psikologların Hedonik Çark adını verdiği bir kavramdan bahsediyor Mark Manson. Yaşamımızı değiştirmek için çok çabalamakta olduğumuz ama asla daha farklı hissetmeyişimizden. Bu nedenle sorunlarımız kaçınılmaz ve sürekli tekrarlıyor. Farkında olsak da olmasak da, her zaman neyi kafaya takacağımızı seçiyoruz. Bu noktada en önemlisi mücadelemizi seçmek ve umudu yitirmemek. Bakın işte yavaş yavaş puzzle oturuyor. Hadi devam edelim!

Michael Jordan’ın art arda başarısız olmasıyla ve bu nedenle de sonunda başarılı olmasıyla ilgili ünlü bir sözü var: “Her şey hakkında kerelerce ve kerelerce yanıldım ve hayatım böyle iyiye doğru gitti.” Büyümek sonsuz tekrarlayan bir işlem. Yeni bir şey öğrenince ‘yanlıştan’ ‘doğruya’ gitmiyoruz aslında. Yanlıştan biraz daha az yanlışa ve yine öğrenince daha az yanlıştan biraz daha az yanlışa ve yine öğrenince biraz daha az yanlışa… Bu böyle devam ediyor.

Bundan etkilendim doğrusu. Kitap biraz olsun içimi rahatlatıyor. Biliyorum istesek de istemesek de kafaya takıyoruz; ama bir saniye bekleyip yoğun bir trafikte ışıklarda olduğunuzu düşünün. Belki geç kaldınız bu çok önemli ama o an kafaya takmak stres yapmak olayı anksiyete haline getirmek sizi beklemekten alı koymuyor. Yine olan oluyor. Her bir sorunda durup düşünmek yerine kırmızı ışık kuralını uygulasak bir durup beklesek. Sadece beklemek! Belki kafaya takmaktan daha keyifli olur. Belki sadece durup beklemek düşünmeden olanı kabul etmek gerekli. “Mutsuzluk da bir gerçek, onu sevin.” diyor Manson. Eğer hayatımızda kötü şeyler olmasa kendimize nasıl insan diyebiliriz? Peki yine her şey bizim istediğimiz yönde gitse bu bizim içimize sıkıntı vermeyecek mi? İnsan olmanın lezzetine nasıl varacağız?

Her şeyin iyi tarafından bakmak iyi bir şey gibi görünse de hayatın yeri geldiğinde kötü yanları olduğunu kabullenerek yaşamak, yapılacak en sağlıklı şey belki de. Kitapta da bu kabullenişin ve iyi yaşam sürmenin yanları oldukça etkileyici bil dille düşünmeye davet ediyor yazar.

Bana kalırsa  büyük bir okyanustayız; denizin derinliklerinde  köpekbalıkları var. Bilinmeyen milyarlarca canlı, belki karşılaşası muhtemel fırtına… Her şeye rağmen orada olmanın bir sebebi var ve hayat karşımıza ne çıkarırsa çıkarsın buna kafa yormadan, yorulmadan durmadan yüzmek akıntıya kendini bırakmak gerek bazen. Ne de olsa sonunda kıyıya varıyoruz ve başa gelen her şey bir deneyim. Ne de olsa her kışın sonu bahar değil mi? 

Kapak Fotoğrafı: Instagram/@busraaktaryildirim

İlginizi çekebilir: Miray Süer’den Shinrin-Yoku