Solo Traveler | Digital Nomad | Balkan Soul | Sustainable Life
theMagger.com'a kayıt olduğunuzda,
• theMagger’a keşiflerinizle katkıda bulunarak, yazar olup dilediğiniz konuda yazılarınızı yayınlayabilir ve kendi blog sayfanızı oluşturabilirsiniz,
• Yazılarını kaçırmak istemediğiniz yazarları, sevdiğiniz kategorileri ve ilginizi çeken etiketleri takip edebilirsiniz,
• Takip ettiğiniz yazar, kategori, etiket ve okuduğunuz yazılara göre size özel ana sayfa akışınızı oluşturabilirsiniz,
• İlginizi çeken yazıları sonra okumak için kaydedebilirsiniz,
• Yakınımdakiler bölümünden çevrenizdeki mekanlarla ilgili theMagger.com'da yazılmış yazıları görebilirsiniz,
• Yazılara yorum yaparak merak ettiklerinizi yazara sorabilir; fikirlerinizi yazar ve okurlarla paylaşabilirsiniz,
Bizimle birlikte pek keyifli bir keşif yolculuğuna çıkacağınızdan emin olabilirsiniz. Şimdiden hoş geldiniz!
theMagger, sponsorluk ve reklamlarla gelişen bir platform.
AdBlock'unuzu kapatarak beraber büyüdüğümüz markaların yaratıcı reklamlarını görebilir; siz de bizlere dolaylı olarak katkıda bulunabilirsiniz.
İstanbul'daki ilk senemde tanışmıştım bu grupla, 2012'de. İstiklal'in farklı noktalarında çalarlardı ve İstiklal'e gitmek için büyük bir sebepti Light in Babylon. 🖤 🖤 Santuru da canlı canlı dinlemem aynı grup sayesinde olmuştu.
Soğuk Çeşme Sokağı'nda bi' çaycı var, 2012-2014 arasında oraya çok gitmişliğim var ve orada da hep Light in Babylon çalardı. Ne zaman grubun bir şarkısını duysam o zamanlara dönerim ya da tam tersi ne zaman o günleri özlesem hemen arkaya bi' şarkılarını açarım.
Bu yazı bu sebeple pek mutlu etti beni. Elinize sağlık. 🌼
Mafya dizi ve filmleri sürükleyici ama. 🙂 Dediğiniz gibi ben de İtalyan olan her şeyi aşırı sevdiğime Carlo Goldoni ve commedia dell'arte'ye de bayılıyorum. Hatta "İtalyan olan her şey" sevgisinden mi bilmiyorum theMagger'da en sevdiğim yazılardan biri sizin Giorgio Bassani yazınız. 🙂
Uzuuun zamandır en keyif alarak okuduğum yazılardan oldu bu. Deftersiz kalemsiz manava bile gitmeyenlerden biri de benim. Benim defterlere büyük bir ilgim var. Lise yıllarımdan beri her fırsatta Moleskine, Hahnemühle, Fabriano, Rhodia, Leuchtturm1917 gibi markaların çeşitli boylarda ve gramajlarda noktalı, düz ve kareli defterlerini/ajandalarını alırım. Onlara dokunmak, yapraklarını tek tek incelemek, koklamak bile büyük keyif verir. Hatta bazen kullanmaya kıyamam kenarda bekler, bir süreden sonra da artık değerli ellerde kullanılmayı beklediklerini düşünüp sevdiklerime de hediye ederim.
"Böyle güzel defterlere güzel kalemle yazılmalı" diyerek kalem konusunda hep seçici olmuşumdur ama benim dolma kalemle yakınlaşmam geç oldu. İlkokulda zorunlu olarak dolma kalem kullandığımız derslerimiz vardı üstelik; ama "zorunlu" olduğu için mi bilmem, ilgimi çekmezdi pek. Taa ki birkaç sene önceye kadar. Dolma kalem ve mürekkep benim kanıma erkek arkadaşım aracılığıyla girdi, iyi ki de girmiş. Dolma kalemle yazmanın hazzını tatmak ve parmakların mürekkeplenmesinden keyif almayı öğrenmek gerekiyormuş.
Her ne kadar başlangıç seviyesinde bir kullanıcı olsam da artık bulmaca çözerken bile dolma kalemsiz yapamıyorum. Şu anda LAMY ve Pelikan'ın ekonomik modellerini kullanıyorum. Yakın zamanda Twsbi'nin Precision modelini almayı planlıyorum, yazarken inanılmaz keyif verdi o model, tutuşunu sevdim. Tasarım eğitimi aldığım için zaten renklere büyük bir tutkum var, Monteverde mürekkepleri çok seviyorum fakat öneriyle başladığım Pilot Iroshizuku'nun renkleri beni benden alıyor, bayılıyorum.
Bence herkes dolma kalemle tanışmalı ve ona şans vermeli. O açıdan bu yazı oldukça "iştah açıcı" olmuş.
Bugün çalışırken yazıya eklemiş olduğun parçaları dinledim, nasıl tatlı bir sesi var! İyi ki tanıştırdın bizi Gizem 💖
Her yıl gitmezsem kendimi iyi hissedemiyorum dediğim yerlerden biri Kaş biri Efes. Ne güzel anlatmışsın, kalemine sağlık.
Gonca bu röportaj için çok çok teşekkürler, keyifle okudum.
Çağrı, ayrıca bu yazıyı okuyorsan 😀 Sana da binlerce teşekkür. Seni üniversite yıllarımdan biliyorum, takip ediyorum. VCD öğrencisi olarak senden oldukça etkilenmiştim vakti zamanında ve ben senden aldığım ilhamla şu anda ilerde çıkacağım uzuuuun dünya turuma kendimi alıştırmak için "staj" olarak gördüğüm uzun soluklu seyahatimi Balkan ülkelerinde gerçekleştiriyorum.
İlham olmaya devam et 💛 💛
Esra selam! Umarım harika bir tatil geçirirsin, senin adına ben de heyecanlıyım. 💛
Teşekkürler yorumlarınız için. 🙂
Ohrid benim için çok özel bir yer oldu ama yeme içme yerleri aşağı yukarı hep aynı şehirde. Bir ara genel olarak Balkan mutfağı yazabilirim ama çünkü aşığıyım!
Ülkenin diğer yerlerini de yazmayı düşünüyorum ilerleyen günlerde Kokino, Kuklica, Kozjak gibi Makedonya'da popüler kaçış noktaları olup bizim ülkemizde pek bilinmeyen yerleri.
Ezgi eline sağlık!
Bu mekan benim son bir senedir İstanbul'da kaldığım dönemlerde yaşadığım yere birkaç adım ötede. Söylediğin gibi insan kendisini gerçekten Gürcistan'da hissedebiliyor. Benim favorilerim de Baje ve Khachapuri. Ayrıca tarhunlu limonatasını ilk başta yadırgamış olsam da sonradan çok sevdim. Belki bir gün denk geliriz, birlikte gideriz. 🌱
Kahve sevdiğimi söyleyen biriyim, fakat pek çoğunu deneme şansım olmamış aslına bakarsak! Ne güzel bilgilendirici bir yazı.