Güneşin keyif verdiği bir akşamüstü… Bir de çok sevdiğim biri ile buluşacak olmanın verdiği tatlı heyecan var içimde! Bu sırada biriyle tanışıyorum, tıpkı benim gibi bir İstanbul sevdalısıyla: Alexis Gritchenko ile…

Alexis Gritchenko, İstanbul Yılları
Alexis Gritchenko, İstanbul Yılları | Fotoğraf: Işıl Göksu Edeer

Havanın güzelliğini de fırsat bilip içimdeki yürüme isteğini sahipsiz bırakmıyorum; Kabataş, Gümüşsuyu, Beyoğlu, oradan Galata, gezine bakına Karaköy’e inerim diyerek çıkıyorum evden. Beyoğlu’na kadar seyir planladığım gibi ilerliyor, adımlarım telaşsız, esintiyi hissediyorum; sorguya suale yer olmadan içimizden geleni yapmaya oldukça müsait vakitlerdeyiz.

Beyoğlu’ndan Tünel’e doğru geçerken şenlikli karşılaşmalara vesile olan bir yer var: eski Arter yeni Meşher! Dünyanın dört bir yanından, bambaşka geleneklerden,  kültürlerden güzel işleri, güzel insanları, fikirleri, projeleri, yazıları-çizileri sizinle paylaşıyorlar; hem de caddenin orta yerinde, adına sanat denen şeyin erişilebilir halini seviyorum! Çünkü güzeli paylaşmaktan güzel şey mi var? Bu sefer geçerken vitrindeki boylu boyunca ipe dizilmiş parşömen kâğıtlarına takılıyor gözlerim. Sayfaların bilmem kaçlı yıllardan kopup geldiği aşikâr diye düşünürken vitrine yaklaşıyorum: “Alexis Gritchenko, İstanbul Yılları!”

İlk kez duyuyorum bu ismi ama bir İstanbul sevdalısı olarak bana ilham veren bu şehrin zamanında kimlere nasıl göründüğü, neler hissettirdiği bende hep merak uyandırmış olduğundan aklım çeliniyor. Buluşmaya da daha vakit olduğunu düşünerek,  Gritchenko’ya merhaba demeyi seçiyorum.

  Alexis Gritchenko, İstanbul Yılları
Alexis Gritchenko, İstanbul Yılları | Fotoğraf: Işıl Göksu Edeer

Namık İsmail’in Alexis Gritchenko’yu resmettiği portresi ve hemen portrenin yanında yer alan; İstanbul Yılları’na giriş tadında üç paragraflık bir yazı selamlıyor sizi. Sergi, 1919- 1921 Yılları arasında Ukraynalı ressam Alexis Gritchenko’nun yaşadığı İstanbul’u resmettiği çoğu suluboya olmak üzere guaş, karakalem ve yağlı boya eserlerinden oluşuyor.

Sergiyi adımladıkça, resimlerin yanlarında uzunluğu tadında bırakılmış, okudukça ressamı tanıma merakı uyandıran yazıların eşlik ettiğini görüyorsunuz. Fakat size eşlik eden bu yazılar öyle duru ve samimiyetle yazılmış ki coşkusu size kadar geliyor, gördüğüm ilk rehbere soruyorum: “Resimlerin yanındaki yazıların kaynağı nedir, nasıl ulaşabilirim?

Meğer resimlere bakarken bana eşlik eden yazılar, Gritchenko’nun İstanbul’da geçirdiği bu iki yıl içerisindeki yaşamını, insanlarını,  hatıralarını derlediği Deux ans à Constantinople (İstanbul’da İki Yıl) isimli kitabından alınmış.  Serginin ilk katındaki cam bölmede yine bu kitap sergileniyor, kitabın Mustafa Kemal Atatürk’ün kitap seçkisinde yer alan nüshası da yine sergide görebileceğiniz arşiv içerisinde yer alıyor.

Sergiye çıkacak resimlerin tasnifi yapılırken, ressamın bu iki yılını derlediği günlüğünden alınan notların emek harcanan bir inceleme,  karşılaştırma sonrasında resimler ile eşleştirildiği ise her halinde belli… Bazı resimlerin yanındaki metinleri okurken Gritchenko ile iç seslerinizin birbirine karıştığı keyifli bir sohbet içerisinde buluyorsunuz kendinizi.

 Alexis Gritchenko, İstanbul Yılları
Alexis Gritchenko, İstanbul Yılları | Fotoğraf: Işıl Göksu Edeer

İç ses demişken, ressamın Ayasofya’ya duyduğu hayranlığı ve hislerini betimlediği tutku dolu cümlelerinden bahsetmek istiyorum; çünkü Ayasofya’nın zamanın ve mekânın ötesinde var olabilen güzelliği daha başka nasıl anlatılabilirdi ki: “Yeniden Ayasofya’dayım. Yeniden izlenimlerimin altında eziliyorum. Mimariyi müzikle kıyaslamak adettendir. Eğer bu doğruysa, Ayasofya’nın mimarisi her şeyi aşıp geçmiş. İnsan orada ne harika oratoryolar duyabiliyor! Ancak burada Bizans sanatının dehası tüm gerçekliğiyle hissediliyor ve tüm dünyayı etkilemesinin sebebi anlaşılabiliyor…

Ayasofya’ya ilk ziyaretimde, bahçesine adımımı attığım anda gördüğüm mozaiklerine, mimari detaylarına, o avizelere yerinden göğüne kadar beni sarıp sarmalayan tınısı kendinden büyülü atmosferin ifadesi, yani şu Gritchenko’nun duyduğu oratoryolar…” Bu betimlemeler ve ressamın yaşadığı İstanbul’u resmedişlerinin, sergiden hemen sonra Gritchenko’nun günlüğünü almama sebep olduğunu belirtmeden geçmek istemem. Kendisi neyse ki yaşamına başka bir paralelde devam ediyor yoksa bir de Fransa’ya uçak bileti bakmak zorunda kalacaktım.

 Gritchenko’nun Günlüğü
Gritchenko’nun Günlüğü | Fotoğraf: Işıl Göksu Edeer

Paylaştığım betimlemede Gritchenko, mimariyi müzikle kıyaslamanın adetten olduğunu söylüyor. Ben de istemsiz ressamın resimlerini yazıları ile kıyaslıyorum. Ressamın özgün üslubu ve sezgilerinin peşinden dilediğince gitmeye olan tutkusu, hem fırçasına hem kalemine yansıyor: “Burada engel yok, ilim cemiyetlerinin varlığı hissedilmiyor, rehberlerin sesi duyulmuyor, turist yok, ne bir sınır var ne de kısıtlama… Her adımımı kendi irademe, arzuma, bazen tamamen sezgilerime göre atabiliyorum. Ressamın yer, burası.

Alexis Gritchenko, İstanbul Yılları | Fotoğraf: Işıl Göksu Edeer

Yine ressamın Galata’sından Haliç’ine ilham aldığı, hayranlık duyduğu İstanbul’a olan tutkusu, birçok kaynakta “aşk” olarak nitelendiriliyor.  Şu cümlelere bakılırsa kaynaklara hak vermemek elde değil. Zira ressam, İstanbul’un işgal yıllarında bir başına çıkıp geliyor bu şehre ve İstanbul’u karşılıksız seviyor, kendisini şehrin güzelliğine bir çocuk saflığı ile bırakıyor: “Galata’nın merdivenlerini tırmanarak Pera’nın tepelerine doğru çıkıyorum. (…) Ne başımı sokacak yerim ne de param var, ama her şey bir yana Konstantinopolis ne güzel bir kent!

Gritchenko’nun İstanbul’daki birçok yapının mimarisi ve tarihine dair bilgisinin hem notlarına hem de eserlerine kattığı derinlik ise, bir parçası olduğumuz bu şehre dönüp bir kez daha bakma dürtüsü uyandırıyor.

Benim için keyifli bir zaman yolculuğundan fazlası ve tanıdığım için kendimi şanslı hissettiğim Gritchenko ile karşılaşmama vesile olan  “Alexis Gritchenko – İstanbul Yılları” sergisinin küratörleri Ebru Esra Satıcı ve Şeyda Çetin’den, serginin seyrini ve ana hatlarını belirleyen danışmanlar Vita Susak ve Ayşenur Güler’den de ayrıca bahsetmek isterim; renginiz ve emeğiniz için teşekkürler! Sergi 1 Kasım’a kadar İstiklal Caddesi üzerinde yer alan Meşher’de meraklısına açık, bu dünyadan ne kıymetli insanların geçtiğine tanıklık edebilirsiniz. Alexis Gritchenko, tanıştığıma memnun oldum!

Kapak Fotoğrafı: Meşher

İlginizi çekebilir: Artsy Magger’dan Acı Reçete