Arda Büyük’ün belli bir şekle, yapıya sahip olmayan anlamına gelen “amorphe” kelimesinden yola çıkan sergisi, sanatçının kendi düzenini kurmak için, var olan düzenleri kabul etmeyerek figürlere ve objelere yeni formlar kazandırdığı üretimlerini bir araya getiriyor. 12 Şubat tarihine dek Decollage Art Space’te ziyaret edilebilecek sergi üzerine sanatçıyla sohbet ettik.

Arda Büyük’ün dünyaya iz bırakan ikonlara, tanıdık formlara yaptığı yeni yorumlar farklı kapılar aralıyor, seçkideki çalışmalarında sanatçının insan, doğa, yaşam ve dünyanın dengeleri üzerine üretimlerine tanıklık ediyoruz.

Sergiye adını veren “Amorphe” nereden geliyor? Çalışmalarınızı bu kavram altında nasıl bir araya getirdiniz?

Aslında eserlerimin şekilsiz ve biçimsiz olmalarının en temel özelliği izleyiciyi tanıdık formlara karşı yabancılaştırmak. Formlar ne kadar değişirse değişsin doğayla herhangi bir temas kurmak. İzleyicinin resimlerime bakarken yabancılaşması gerek bazen de yalnızlaşması. Tekrar dile getiriyorum “İnsan sadece özgürken kendi olabilir” bu özgürlüğü kazanmak için önce kendime sonra da bu sergi ile izleyiciye bir kapı aralamak istedim.

Çalışma pratiğinizden bahsedebilir misiniz, süreç nasıl işliyor?

Bir hikâyenin günler öncesinden sancısı başlıyor sonrasında kağıt üzerinde içimdeki sesi bir görüntüye çevirmek için eskizler yapıyorum. Bittiğinde “işte bu” diyorum heyecan ile tuvale ve ölçüye karar veriyorum sonra da boyama aşaması başlıyor.

Renkli kimliğiniz sanatınıza da yansıyor gibi görünüyor. Bunu kıyafet tercihlerinizden anlayabiliyoruz. Bu konuda çalıştığınız isimler var mı?

Gerçekten renkli olmayı, resimlerimle “match” olmayı seviyorum. Moda konusuna oldukça ilgili biriyim. Şöyle bir sır vereyim, derdim gelenlere güzel gözükmek değil. Çocuklarım diyorum resimlerime, aslında ben onlara ve ortaya koyduğum tüm hikâyeye duyduğum saygıdan her sergimde bir renk seçip o rengin enerjisini yaşarım. Bu sergi için de yeşili seçmiştim. Tasarımları ile hiçbir sergimde beni yalnız bırakmayan moda tasarımcısı ve güçlü enerjisi olan arkadaşım Niyazi Erdoğan, bu sergimde de 2023 tasarımı olmasına rağmen bu kombini ile beni taçlandırdı diyebilirim.

Üretimlerinizde nelerden ilham alıyorsunuz, sizi en çok etkileyenler neler?

İnsanın yaşamı, varoluş amacı, doğa üstü hikâyeler ve yoga diyebilirim.

Günümüz güzellik kavramı, sosyal medyanın yarattığı baskı, değişen estetik anlayışı hakkında ne düşünüyorsunuz?

Ben insanın güzellik olarak yaptığı bütün uğraşın bir yanılsama olduğunu düşünüyorum. Dünya ve insanlar her zaman değişir ancak insanlar bu değişime inandığı ya da inandırıldığı olgular ile karşılık verir.

Peki siz “güzel”i nasıl tanımlarsınız?

Sorunuza sarf ettiğim ve benimle slogan hâline gelen bir sözümle cevap vermek isterim “Benim sanatımda güzellik yok. Birileri resmimin karşısına geçip yaratmış olduğum çirkinliğe hayranlık duyuyor, ben ise bunu başardığım için kendime.”

Her eserinizin farklı bir hikâyesi olduğunu öğrendik, bu hikâyelerden birini bizimle
paylaşabilir misiniz?

Tabii ki. Sizlerle “Dünyevi Zevkler” yani insan ve varoluşa dair yaptığım eserin hikâyesini paylaşmak isterim. Eserde, insanı temsil eden bir figür görüyorsunuz. Hayatın tüm zenginlikleri, çiçekler, su, güneş, doğa ve dünyanın bütün güzel duygularını görmeyecek kadar kör olmuş insanın para, hırs ve gücü simgeleyen altını yalarken erittiğine şahit oluyorsunuz. Oysa gerçekliği simgeleyen incirler de altının hemen yanında yer alıyor ancak insan kendine yabancılaşarak hırslarına yenik düşüyor. Tüm bunlara şahit olan bir doğa üstü dünyaya ait haberci kuşun gökyüzünün derinliklerine doğru uçtuğunu görüyoruz.

Çalışmalarınıza etkileri yansıyan, size esin kaynağı olan kült ressamlar kimler?

Aslında bütün ressamları seviyorum ve her birinin varoluş amacı ve dünyaya bıraktığı izler de muazzam. Lenorda Da Vinci’nin neredeyse bütün eskizlerinin tekrar ettim anatomi matematiğini daha iyi anlamak için, Picasso’nun renkleri formlara olan bakışını çok severim, Dali’nin gerçeküstücülüğü, Modigliani’nin kadınları, Andy Warhol’un sanatını markalaştırması, Van Gogh’un doğasından ilham alıyorum.

İnsan, doğa, yaşam ve dünyanın dengeleri üzerine düşünüyor, üretiyorsunuz. Doğa ile iç içe yaşadığınızı biliyoruz, bunun üretimlerinize etkileri neler?

Altı ay kadar oldu bu seçimi yapalı ve olumlu yönde de etkilerini görüyorum. Metropol bir şehirde sanatımı güçlendirip peşinde koştuğum bu dengeleri kurarken bu sefer daha sakin, daha yeşil, daha mavilerin içinde cevapları arayacağım.

Gelecek ve varoluş üzerine çalışıyorsunuz, sizin ütopik geleceğinizde bizi neler bekliyor?

İçimdeki seslere bir görüntü olmaya çalışıyorum resim yaparak. Benim için ütopik bir gelecek değil, belki insanlar için öyle olabilir. Şimdi daha da derine inme vakti geldiğini düşünüyorum bekleyip göreceğiz.

Sanatınızda tekâmül yolculuğunuza izleyiciyi de tanık ediyorsunuz. Bu yolculuktan
bahsedebilir misiniz?

Bu her ne kadar benim hikâyem gibi dursa da ben insanın yaşayabileceği bir yolculuğu aktarmaya çalışıyorum. Aslında bu hepimizin hikâyesi, sadece ben resim yaparak anlatıyorum. Belki bir şair olsa bu hikâyeye bir şiir yazardı ya da bir müzisyen olsa beste yapardı. Fakat o beste ya da şiir sanatçıya ait gibi görünse de bu bütünüyle insanın gerçeği olduğunu değiştirmez.

Özgürlük sizin için çok önemli. Bunu sergi bülteninde geçen “İnsan sadece özgürken kendi olabilir. Bu sebeple sergideki ana amaç, tamamen özgür bir şekilde eserleri görebilmenizdir.” sözünüzden de anlıyoruz. Peki sizce sanatta özgürlük ne kadar mümkün?

Eğer kaygılarınızla resim yapmıyorsanız özgürlük ile ilgili bir sorun yaşamazsınız. Sanatımda özgür ve bağımsızım.

Gelecek planlarınız arasında neler yer alıyor?

Gelecekte daha kabullenişin izlerini taşıyan resimler yapmaya, dünya insan ilişkilerini, doğa üstü hikâyelerimi resmetmeye ve paletime yeni renkler eklemeye devam edeceğim diyebilirim.

Kapak Fotoğrafı: Arda Büyük

İlginizi çekebilir: Artsy Magger’dan İstanbul Sergi Takvimi