Netflix’in yerli dizi piyasasındaki ilk girişimi olan Hakan: Muhafız, hedeflediği kitlenin beklentilerini pek karşılayamamıştı, malum. Bu noktada Atiye için bulunmaz bir fırsat doğmuştu. Daha düşük seviyedeki beklentileri karşılamak yeterli olacaktı. Atiye’nin yayınlandıktan sonra yarattığı hype, Netflix tarafında yüzleri güldürdü. Fakat son tahlilde tek başına ele almamız gereken bu dizi, düşük seviyedeki beklentileri kısmen karşılasa da, maalesef üstüne çıkabilmiş değil. Dışardan deneysel gibi görünen, iç yüzü ile yerli ve milli klişelerimize bol bol göz kırpan bir hali var. Ve sahip olduğu tek falso da bununla kalmıyor…

Atiye
Atiye Dizisi Oyuncuları | Fotoğraf: Instagram / netflixturkiye

Beren Saat’in özgün sayılabilecek oyunculuk performansından çok, Mehmet Günsür’ün yine hiç özgün olmayan performansı ile başlamak istiyorum yazıya. Zira Mehmet Günsür kültürlü, naif, yarı gizemli ve Avrupai karakterlere hayat veriyor yıllardır. Kendi kendini canlandırıyormuş gibi hissediyorum her seferinde. Ayrıca bu performans esnasında lokalize olma çabasına girdiği her an inandırıcılığını daha da kaybediyor. Çok düzgün olan üslubu da bu durumu pekiştiriyor maalesef. Yani tamamen iyi niyetli ama doğal görünmeyen bir oyunculuk performansı sergiliyor. Başak Köklükaya’nın hayat verdiği anne karakteri ise diğer yan karakterler arasından performans olarak rahatlıkla sıyrılıyor. Beni oldukça etkiledi.

Atiye
Atiye | Fotoğraf: netflix.com

İstikrarsız olarak nitelendirebileceğimiz oyunculuk performanslarından daha sıkıntılı olan tek konu ise senaryo. Oldukça vasat, vaat ettiklerini vermekten çok uzak, kendi içinde kopuk. Kurguya da doğrudan yansıyan bu durum, dizinin temposunda dengesizliklere sebep oluyor. İlk 3 bölümde yarattığı atmosfer ile izleyicide merak unsuru yaratmayı başaran dizi, final bölümüne kadar ilk 3 bölümde yarattığı krediyi cepten yemeye devam ediyor. En kritik kırılma anlarında da mantık çerçevesinden geçmeyen olayların vuku bulması, izleyicideki konsantrasyonu feci şekilde dağıtıyor. Dizi, yarattığı soru işaretlerini cevaplamak bir kenara, olayların altını dolduramayan dini ve astronomik gizemler oluşturup bunları da havada bırakıyor. Sezon sonuna yaklaştıkça derlenip toplanacağını umduğumuz bu anlatı, iyice dağınık bir hale bürünüyor. Fakat tüm bu olumsuzluklara rağmen, ilk 3 bölümde yarattığı atmosfer sayesinde kendini sonuna kadar izletmeyi başarıyor. Yani başlayıp yarıda bırakmak pek mümkün olmuyor. 

Atiye
Atiye | Fotoğraf: netflix.com

İlk 3 bölümdeki başarılı atmosfer dışında başka güzel şeyler de var. Dizideki bazı sekanslar gerçekten akıl almayacak cinsten, harika. Özellikle havadan çekilmiş bazı geçiş planları insanı kendi ülkesi hakkında şüpheye düşürecek cinsten. Bunların üstüne çok özenilmiş iç mekan tasarımları da eklenince, klişe sağanağının yağmaya başladığı anlarda evlerin ve mekanların güzelliklerine dalarak vakit geçirebiliyoruz. Ha diyeceksiniz ki devlet üniversitesine mensup bu arkeolog arkadaşımız o muhteşem boğaz manzaralı evde nasıl oturabiliyor? Siz de haklısınız cevabım yok…

Bu noktadan sonrası spoiler içermektedir!

Atiye
Atiye | Fotoğraf: netflix.com

Bölüm bölüm değerlendirdiğimiz zaman, dizideki en takdire şayan sekansın üçüncü bölüm finalindeki düğün sekansı olduğunu düşünüyorum. Zamanlama temelli bu basit kurgu oyunlarından keyif alan bir seyirci olarak, usta işi bir bölüm finali olduğu kanısındayım. Senaryodaki sıkıntılara geri dönecek olursak, olayların son derece tahmin edilebilir olması ciddi bir problemdi bence. Tüm olayı gizem yaratmak ve çözmek olan bu dizi, her aşamayı izleyicisine kolayca tahmin ettirerek hikaye anlatıcılığı tarafında güç yitiriyor. “Dış güçlerin adamı” olmaktan öteye gidemeyen, suni bir gizem yaratan iş adamı karakterinin hikayeye doğal olmayan yollardan hizmet etmesi çok enteresan. Yani temellendirilmemiş bir kötü karakter ve bu karakterin motivasyonunu anlamak çok güç. Mesela Cansu karakterinin gelişimi, yaptığı hata, hatadan dönüş çabası ve absürd ölüm sahnesi gayet iyi yazılmış, ama kötü iş adamı karakteri de bir o kadar savsaklanmış. Hatta biraz karikatürize olmuş. Ama daha fenası profesör karakteri sanırım. Alkolik ve bohem görüntüsünün altında hiç faydası dokunmayan nötr bir karakter. Şifre çözme işinde devreye girecek sandım ki onu da Atiye çözdü, e hocam sen gözünün önündeki ajanı da 5 senede tanıyamamışsın. Napacağız biz seni niye aldık bu kadroya?

youtube play youtube play

Bir de değinmeden geçemeyeceğim bir diğer konu; cinayet işlenen evde kamera olması, bu kayıtların silinmesi, kayıtlar kurtarılana kadar kimsenin böyle bir kayda veya silinmesine dair bir şey söylememesi… Yani bu şekilde çözülen cinayet mevzusu beklenmedik derecede şaşırtıcıydı.

Ayrıca Göbekli Tepe’nin tarihi değerinin pek bir önemi yok dizi nezdinde. Yarattığı esrarengiz havadan da adam akıllı faydalanıldığı söylenemez. İstanbul’dan 20 saatlik mesafenin zırt pırt katedilmesi de biraz inandırıcılıktan uzak. Yani söyleyecek şey çok görüldüğü üzere. Ama ne olursa olsun, kendini izlettirebilen bir yerli yapım olması sevindirici. Eleştiriyoruz ama şans vermekten de geri kalmıyoruz… Sonuç olarak bittikten sonra “Of ya ne izledik böyle” deyip etkisinden çıkılamayacak bir durum olmasa da, pişman olacağımız kadar da fecaat değildi. İlerleyen yıllarda üstüne koyarak daha iyilerini üretebilmemiz dileğiyle diyelim.

Sevgiler…

youtube play youtube play

İlginizi çekebilir: SineMagger’dan Netflix Dizileri

Kapak Fotoğrafı: Fotoğraf: netflix.com