“Çığlık” ismini duyduğumuzda birçoğumuzun aklına 1996 yılı ABD yapımı film geliyor değil mi? Hadi kabul edin. Aslında bu yazının konusundan çok da uzaklaşmış sayılmazsınız. Ancak benim burada konu edineceğim “Çığlık” hepimizin bir kere izlemekle kalmadığı o korku filmi değil, Mona Lisa’dan sonra en ünlü tablolardan biri! Edvard Munch’un yarattığı, ellerini başının iki yanına dayayarak çığlık atan bu figür o kadar etkileyici ki resme bakınca sanki o çığlık, kızıl gökyüzünde ve zeminde birbirinin içine akan renklerle bizi o anın içine sürüklüyor.

Scream- Çığlık
Scream- Çığlık | Fotoğraf: Netflix

Popüler Kültür’de Çığlık

Tabii ki de bahsedeceğim bu tablo ile korku filmi arasında hiçbir bağlantı yok diyemeyeceğim, öyle ki popüler kültürün ikonik bir sembolü haline gelmiş çığlık atan bu figür filmde kullanılan bu maske için esin kaynağı olmuş. Bu ünlü tablodaki çığlık atan figür sadece bu filmde değil daha birçok eserde de karşımıza çıkıyor ve biz belki de bunun farkında bile değiliz. Mesela, “Evde Tek Başına” filminin afişine dikkat ettiniz mi daha önce, doğrusu ben etmemiştim. Ancak bu filmin afişinde tablodan esinlenildiği apaçık ortada! Sıkı dizi takipçilerinin gözünden belki kaçmamıştır; Doctor Who dizisindeki antagonist Sessizlik (the Silence)’te peki fark ettiniz mi bu figürü? Size daha bilindik bir Çığlık figüründen söz edeyim o halde; her gün sıklıkla kullandığımız gözleri beyaz, elleri yanaklarında, rengi atmış çığlık atan emoji…

Evde Tek Başına
Evde Tek Başına | Fotoğraf: gortoncenter.org

Bütün bunların dışında animasyonlarda, müzikal filmlerde ve çizgi romanlarda bile bu tablodan esinlenilmiş; The Simpsons, Muppets ve Joker örneğin bunlardan sadece birkaçı. Tablo, sadece dergi, reklam ve televizyon sektörünü değil aynı zamanda birçok sanatçıyı da etkilemeyi başarmıştır. Çok sevdiğim sanatçılardan Andy Warhol ve Francis Bacon, Munch’un bu eserinden oldukça etkilenmiş. Peki ama bu çığlık atan figür neden bu kadar çok kullanılıyor derseniz nedeni, bu figürün oldukça etkileyici ve kolay kolay unutulamayacak bir özellikte olması, ayrıca karikatürlerde kolay çizilebilmesi olarak belirtiliyor kaynaklarda. Bu bilgilerin yanı sıra 20. yüzyılda modernleşmeyle insanın ve diğer canlıların hayatında meydana gelen değişiklikleri ve bu değişiklikler karşısında duyduğu endişeyi ve acıyı da ifade ettiği söyleniyor.

Çığlık | Fotoğraf: comm265rosieshen.wordpress.com

Çığlık’ın Derinliğinde

Norveçli Ekspresyonist yani dışavurumcu ressam Edvard Munch’un “Çığlık” olarak bildiğimiz bu etkileyici resminin asıl adı “Doğanın Çığlığı” çünkü bu resimde aslında çığlık atan bu figür değil, ancak Munch’un dünyası. Munch’un yaşamı acı ve ıstıraplarla dolu ve işte bu yüzden de eserlerinde çoğunlukla melankoli, yalnızlık ve ölüm ön planda. Varoluşsal çıkmazın da böylesine belirgin olduğu bu tabloda, Nietzsche’nin Nihilizmi arasında da bir bağlantı olduğu söyleniyor. Annesi ve kız kardeşini erken yaşta kaybeden Munch’un tabii ki bu olaylardan çok etkilendiği tablolarından anlaşılıyor. Tıpkı diğer resimlerinde işlediği konular gibi “Çığlık” tablosunda da korkunun ve endişenin içinden yükselen yalnızlık temasını yansıtıyor. Öyle ki çığlık atan figürün arkasında yürüyerek ondan uzaklaşan iki insan görülüyor. Munch’un çığlık atan bu figürü Paris’teki gezisi sırasında Dünya Fuarında gördüğü Perulu bir mumyadan esinlendiği ve bu figürün aslında kendisi ve uzaktaki iki kişinin de Munch’un arkadaşı olduğu söyleniyor.

Atılan çığlığınsa neyi sembolize ettiği konusunda iki olasılık sunuluyor. Yakınlarda bulunan mezbahalardan gelen hayvan sesleri ya da kız kardeşinin yattığı akıl hastanesinden yükselen akıl hastalarının çığlıkları bu resimdeki korku ve endişenin başrolü konumunda. Bu tablodaki figürler kadar renkler de birçok anlam barındırıyor. Mekânı Oslo’da bir banliyönün oluşturduğu bu tabloda gökyüzünün kızıllığının ya gerçek bir doğa olayı yani Endonezya’daki bir yanardağın patlaması nedeniyle olduğu ya da Munch’un psikolojik tepkisinin yansıması olduğu da bu tabloyla ilgili bir diğer bilinmezlik. Söylentilerden hangileri doğru olursa olsun Munch’un hissettiği duyguları son derece kuvvetli şekilde tabloya aktardığını görebiliyoruz. Şimdiye kadar sadece kitaplarda gördüğüm bu tabloyu umarım bir gün Norveç’teki aslını görerek bendeki yerini daha da yüceltebilirim.

Kapak Fotoğrafı: Pinterest

İlginizi çekebilir: İrem Dastan’dan Dışavurumculuk