Yazar ve çevirmen İrem Uzunhasaoğlu’nun Gitme, Gül Yanakların Solar isimli kitabını okudum 2015 yılında. Yunanistan ile Türkiye arasında yaşanan mübadeleyi ve etkilerini İrem Uzunhasanoğlu’nun kaleminden okumak beni oldukça sarstı. Ancak “Evvel Bahar” bambaşka…

Büyük bir heyecanla açtım kitabın ilk sayfasını ve gece yarısı son sayfasını kapatarak elimden bırakabildim. Aklımda hala Firuze ve Öykü’nün hayatları var… Nedense Öykü’yü Kalamış’ta bir kafede oğlunun okuldan çıkmasını beklerken bulabileceğime inanıyorum. Firuze ise Cihangir’de, tarihi bir apartmanın birinci katında Adar’la birlikte…Zihnimde Hümeyra’nın Kördüğüm şarkısı…

youtube play youtube play

Bunca hayali kurmamın bir nedeni de aslında kitabın içinde geçen bir cümleyle o kadar bağlantılı ki…”Masallara olan inanç hiç yitmez, masallar ancak yeniden yazılır.” diyor İrem Uzunhasanoğlu. O yüzden inanmak, hayal etmek, yeniden düşünmek, yazmak hiç zor olmuyor Öykü ile Firuze’nin gündelik hayatlarını. Sabah uyandığımdan beri onların Ekim ayı nasıl geçti diye düşünüyorum. Bu sabah nasıl uyandılar? Firuze iyi mi?

Bence bu İrem Uzunhasanoğlu’nun gücü! Evvel Bahar’da yatılı okulda kan kardeşi olan iki yakın kız arkadaşın hayatlarını, kopmalarını birleşmelerini 90’lı yılların toplumsal gündemi eşliğinde okuyoruz. Aile yapılarına, yeni ekonomik düzene, siyasi çalkantılara, gazeteci cinayetlerine tanık oluyoruz. İrem Uzunhasanoğlu’nun da öğretmenlik yaptığı Robert Kolej’de geçtiği düşünüyorum Öykü ve Firuze’nin öğrenciliğinin…Görüyor musunuz hala canlandırıyorum kafamda karakterleri gerçek mekanların içinde…

Yatılı okulda kimsesizliklerini, yalnızlıklarını, diz altı çoraplarını, kuş lokumu şekerlemelerini paylaşan bu iki kız çocuğu lise bitince kopuyorlar birbirlerinden. Düşünün Firuze’ye “Değerlim” diye seslenen bir Öykü var romanda. Kardeşten daha değerli görüyorlar birbirlerini. Hayatta bir kez bir kız arkadaşını canı gibi seven herkes benim gibi hissedecektir. Korktuğunda çok korkuyorum bana sarılır mısın dediğin bir kız arkadaş ne kıymetli bir hazine…

İşte böyle can arkadaşı olan, birbirlerini 20 yıl görmeyen ve bir gün sokakta karşılaşan Öykü ve Firuze’nin hikayesi ile başlıyoruz romana. Konuşulmayanları konuşmak istiyorlar, aradan geçen yılları çocuk saflığında merak ettikleri için. Bensizken ne yaptın neler yaşadın demek için buluşuyorlar… Pandora’nın kutusu çabucak açılmıyor elbette, onları kısa bir kar tatili bekliyor Bolu’da. Sonrasında ikisinin de sarsıcı hikayelerini öğreniyoruz. Öykü’nün Binbir Gece Masalları okumaları da bize eşlik ediyor.

Evvel Bahar Osmanlıca’da ilkbahar anlamına geliyor. Kitaptan bir alıntıyla bitireceğim yazımı. Ozanla Öykü arasında geçiyor aşağıdaki konuşma: “Evvel bahara aldanmamak lazım, anneannem her mart ayında beni tembihlerdi.” dedim. Elbet aldanacağız, ya bir gün elimizde aldanacak hiçbir şeyimiz kalmazsa? dedi. Birlikte sustuk.” Kalan tüm duygular için Evvel Bahar’ı bu sonbahar okuyun! Mutlaka…

Kapak Fotoğrafı:

İlginizi çekebilir: Yaprak Civan’dan Bir Nefes Gibi