Subjektif açıların sayılamayacak kadar çok olduğu bu dünyada sizleri farklı bir pencereyle tanıştırmak istedim bu yazımda. Kendi bakış açımız veya çevremizdeki bakış açıları artık bizler için aynı manzaradan ibarettir. Neden mi? Çünkü zamanla alışırız. Belki de farklı manzaralar arayışına gireriz bu yüzden farklı pencerelere hasret kalırız. Zaman zaman hepimiz yaşarız bunu. 1959 Güney Kore’de doğan ve 80’lerde Almanya’ya taşınarak felsefe ve teoloji üzerine yoğunlaşan Han Byung-Chul, yaptığı araştırmalarında 18-19-20. yüzyıl felsefesi, etik, fenomenoloji, kültür kuramı, estetik, din, medya kuramı ve kültürlerarası felsefe gibi konulara yönelmiş. Bugün biraz dilimize çevrilen iki kitabından söz etmek istiyorum.

maxresdefault-74
Byung-Chul Han | Fotoğraf: pasajeslibros.com

Han Byung-Chul Kitapları

Şiddetin Topolojisi

 

Kaybolmayan şeyler vardır. Onlardan biri de şiddettir. Şiddet, kılıktan kılığa giren bir oyuncu. Toplumsal durumlara bağlı olarak şeklini değiştiriyor…” diye giriş yapan yazarımız, bu kitabında şiddetin makro ve mikro boyutlarını ele alıyor. Şiddetin geçmişten günümüze nasıl bir yol izlediğini bir dizi düşünürün tezlerine eleştirel dokunuşlar yaparak bakış açımızı tekrardan sorgulamamıza belki de değiştirmemize sebep oluyor. Şiddetin Topolojisi kitabından benim için öne çıkan bazı alıntılar arasında ise: Şiddete başvurmak, güçsüzlüğü çaresizce güce dönüştürme çabasıdır.”, ”Eğer kesin bilgi varsa, güvene ihtiyaç kalmaz; çünkü güven bilmekle bilmemek arasında bir durumdur.”, ”21. yüzyıl toplumu artık bir disiplin toplumu değil, performans toplumudur. Sakinleri de “itaatkâr özne” değil, performans öznesidir.” ve ”Sermayenin iktidarına gösterilen rızanın adı, şimdi tüketimdir.’‘ var.

Şeffaflık Toplumu

 

”Günümüzde şeffaflık sözcüğü hemen hemen her alanda kullanılmakta ki iktisat da bu alanlardan biri. Demokrasinin, enformasyon özgürlüğünün ve verimliliğin artması bekleniyor şeffaflıkla birlikte. Yeni dogma, şeffaflığın güven yarattığı yönünde. Burada unutulan nokta ise şeffaflık konusundaki bu ısrarın güven kelimesinin anlamının büyük ölçüde hasar görmüş olduğu bir toplumda gerçekleştiği. “Enformasyon elde etmenin günümüzdeki gibi çok kolay olduğu durumda toplum düzeni güvenden kontrole dönüşür. Şeffaflık toplumu bir güven toplumu değil kontrol toplumudur… Şeffaflık bir ideolojidir, bütün ideolojiler gibi onun da mistik hale getirilmiş ve mutlaklaştırılmış olumlu bir çekirdeği vardır…” şeklinde anlamlı ve uzun bir girizgah yapan Han, belirli kavramların topluluk algısını kendi görüşleriyle bizlere sunuyor bu eserinde.

Şeffaflık toplumu kitabından bazı alıntıları paylaşmak istiyorum:

”Şeyler ancak görüldükleri zaman bir değer kazanırlar.”

“Bir kişinin bir kelimeyle kastettiği bir diğerininkiyle tamı tamına aynı değildir ve her farklılık, ne kadar küçük olursa olsun, sudaki bir halka gibi yayılır dilin bütününe. Bu yüzden her anlama aynı zamanda bir anlamama, düşünce ve duygulardaki her mutabakat aynı zamanda bir ayrılıktır.”

”Kişi sözcüğü Latince’de maske anlamına geliyordu. Maske, içinden geçerek çıkan sese bir karakter, biçim ve şekil verir.”

”Kader şeffaf değildir.”

”Şeffaflık mecburiyeti görünürlüğe tabi olmayan her şeyi şüpheli bulur. Şiddeti buradadır.”

Bu yazımda kısaca Han Byung-Chul’un iki kitabına değindim. Güncel olarak henüz bitirmiş sayılmam lakin bir sayfadan dahi en az 2-3 sayfa not çıkarabilirsiniz, özellikle bazı kavramları hiç duymadıysanız. Benim elimde şu an beş kitabı mevcut, diğer üç kitabını bir sonraki yazıma saklıyorum. Kitap incelemesi yazısı yazmaktan daha çok farklı bir pencere olarak gördüğüm bu eserlerden sizleri haberdar etmek istedim. Zaten ince kitaplar ama içeriğinin ağır olduğunu düşünüyorum. Altları çizilesi çok paragraf var bana göre!

Kapak Fotoğrafı: Meryem Yılmaz

İlginizi çekebilir: İrem Toprak’tan Palyatif Toplum