Instagram, Pinterest ya da benzer uygulamalarda zaman geçirip insanların giydiklerini inceleyip “Ben neden böyle giyinemiyorum?” diye düşündüğünüz oldu mu? Basılı dergilerden online platformlara, uzun yıllardır gördüğümüz fotoğrafların tümü, editörler, kreatif direktörler ve markaların iş birliğinde ortaya çıkıyor. Son derece basit ve günlük olduğunu düşündüğümüz görünümlerin bile ardında özenle seçilmiş ve çoğunlukla üst kalitede markalar var. Durum böyleyken moda sandığımız kadar erişilebilir mi ve daha önemlisi kötülenen hızlı modayı sürdürülebilir moda karşısında halen vazgeçilemez kılan en önemli neden fiyatlar bakımından erişilebilirlik olabilir mi?

Moda ve Erişilebilirlik
Moda ve Erişilebilirlik | Fotoğraf: Pexels.com/@kaip

Modada Erişilebilirlik Sorunu

Cate A. Kittlitz isimli, basit giyim tüyoları konusunda içerik üreten TikTok kullanıcısı, yukarıdaki videosunda kendisine gelen yorumlar üzerine modada sınıfçılık ve ayrıcalık konularından söz ediyor. Kendisine yöneltilen eleştiriler arasında, basit görünümler oluşturduğu, kıyafetlerinin yeterince ‘formal’ olmadığı ve ütüsüz oldukları var. Cate de bu eleştirilere karşılık, bahsedilen seviyede ‘formal’ kıyafetler satın alma gücü olmayabileceğini anlatıyor. Hatta kendinden örnek vererek küçük bir evde yaşadığından, küçük bir dolabı olduğundan ve uzun süre iyi bir ütü satın almanın dahi kendisi için bir lüks olduğundan bahsediyor.

@catekittlitz

Im only posting with the hope that someone might find this helpful 💙 #styletipsforwomen #practicalstylingtips #attainablestyle

♬ original sound – Cate A. Kittlitz

Cate kendi içeriklerini hazırlarken hedefinin, çoğu kişinin ulaşabileceği markalardan, sade ve kolay yaratılabilir öneriler vermek olduğunu söylüyor. İlginç olan şu ki onun videoda uygun fiyatlı olarak bahsettiği markaların çoğu, son bir yıl içerisinde kur farkı nedeniyle Türkiye’de artık orta ve yüksek fiyatlı sayılabilecek olanlar arasında. Yani içinde yaşadığımız durumda, moda adına erişilebilirlik, kişisel bir konu olmaktan ziyade neredeyse politik bir hal alıyor.

Hızlı Moda ve Sürdürülebilir Moda İkilemi

Hızlı Moda
Hızlı Moda | Fotoğraf: Unsplash.com/@riolec

Hızlı modanın tarihi dikiş makinelerinin bulunmasına dayanıyor. Ardından İkinci Dünya Savaşı sırasında, kumaşların sınırlı olarak dağıtılması modellerin sadeleşmesine neden oluyor ve böylece kişiye özel dikilen giysiler karşısında toplu üretimler cazip hale geliyor. Bu yeni üretim biçimi orta sınıfa daha çok model ve beden arasından seçim yapma şansı sağlasa da uygun fiyatlı ürünler üretilebilmesi için, çalışma alanındaki koşulları olumsuz yönde etkiliyor. Bugün de devam eden düzende, ABD’de satın alınan giysilerin %90’ının,ucuz işçilik ücretleri nedeniyle orta ve düşük gelirli ülkelerden tedarik edildiğini biliyoruz. ABD Çalışma Bakanlığı’nın 2018 raporuna göre tekstil alanında en çok çocuk işçi çalıştırılan ülkeler arasında Bangladeş, Arjantin, Çin Endonezya ve Türkiye gibi ülkeler yer alıyor.

Hızlı Moda
Hızlı Moda | Fotoğraf: Unsplash/@flenguyen

Öte yandan hızlı moda, üretim aşaması için gerektirdiği enerji ve kaynaklar bakımından ciddi bir tüketim anlamına gelirken, kullanılan boyalar ve diğer kimyasallar da su kirliliğine neden oluyor. Bunlara bir de sezonların değişen trendlerinin de etkisiyle oluşan atık yığınları ekleniyor. Sonuç olarak hızlı modanın çevre adına sorumululuk sahibi bir seçenek olmadığına hem fikiriz. Bununla birlikte hızlı modayı halen vazgeçilmez kılan bir faktör var: fiyatlar bakımından erişilebilirlik.

Sürdürülebilir Moda Neden Maliyetli?

Sürdürülebilir Moda | Fotoğraf: Pexels.com/@sam-lion

Sürdürülebilirlik, son birkaç yılın trend konuları arasına girerek moda alanında da ilgi odağı haline gelmiş durumda. Endüstride dönüşüm süreci başlarken, markalar daha çevreci ve hümanist prensipleri benimsiyorlar. Daha adil ve sürdürülebilir giysilerin üretimiyse, kullanılan malzemelerden çalışan ücretlerine, paketlemeden ürünlerin ulaştırılma sürecine dek her aşamada daha maliyetli tercihleri gerektiriyor. Satış fiyatları da buna orantılı olarak artıyor. Böylece çevre duyarlılığı konusunda ilerleme kaydedilmiş olmasına rağmen önemli bir konu olan “satın alınabilirlik” temel sorun haline geliyor. Bu sebeple de sürdürülebilir markalar herkesçe erişilebilir ve modanın geleceği adına dönüşümün yolunu açacak aracılar olmak yerine niş bir kitleye hapsoluyorlar.

Çevreci uygulamaları benimsediğini duyuran Acne ve H&M ise, sürdürülebilir modayı herkes tarafından erişilebilir kılma hedeflerini destekleyebilecek finansal ve teknolojik gücü olan markalar. Bununla birlikte onların bu iddiaları da çoğunlukla ‘greenwashing’ şüpheleriyle karşılanıyor.

Uygun Fiyatlı Sürdürülebilir Giyim Mümkün mü?

Yanıt evet ancak bu kez de paranın yerini, zaman ve emek alıyor çünkü sürdürülebilir modaya uygun fiyatlarla ulaşmanın yolu ikinci el ve vintage ürünler satın almaktan geçiyor. Bu da uygun fiyatlı giysilere ulaşmak için pazarları ve butik işletmeleri keşfetmek anlamına geliyor. Yani bu mekanlarda ya da online olarak ürün taraması yapmak (tarzınıza uygun, temiz ve hasarsız giysileri bulmak) gibi aşamaların tümüne zaman ayırmak gerekiyor.

Sürdürülebilir Giyimi Benimsemek | Fotoğraf: Unsplash/@edwardhowellphotography

Sonuç olarak tüm bu hızlı moda & sürdürülebilir moda ikilemi arasında, tüketicilerin yapabilecekleri iki temel şey belirleniyor: “daha az, daha pahalı ancak uzun yıllar kullanılabilecek giysilere yatırım yapmak” ve “özellikle büyük markalardan sürdürülebilir modayı erişilebilir hale getirmeleri için taleplerde bulunmak”. Kar amacı gütmeyen organizasyon Fashion For Good yöneticilerinden Brittany Burns, moda sektörünün dinamikleri ve olası değişime ilişkin olarak: “Tüketicilerin üzerine düşeni yapmayan markalara devamlı olarak taleplerini iletmeleri, bu markaları sürdürülebilir malzemeler ve teknolojiler konusunda yatırım yapmaya itecek, bu da fiyatların düşmesini saplayacaktır.” ifadelerini kullanıyor.

Kapak Fotoğrafı: Pexels.com/@micaasato