Türkçe’ye “yeşil aklama” olarak çevrilen greenwashing artık duymaktan yorulduğumuz sürdürülebilirlik kavramının bir pazarlama stratejisine dönüşmesiyle hayatımıza giren yeni bir sözcük. Özetle markaların, iklim krizi ve çevre konusunda duyarlı tüketicileri hedef almak için ürün ve hizmetlerini yanıltıcı biçimde “doğa dostu” göstermeye çalışmaları anlamına geliyor. Doğaya zarar vermeyen, geri dönüştürülebilen bir üretim ve sunum sürecine sahip ürünleri ifade eden “yeşil” ifadesi de tıpkı yem-içme tarafındaki “organik” kadar muğlak. Dolayısıyla etiketler, bir ürünün ne kadar doğa dostu ve sürdürülebilir ürünleri tespit etmek adına yetersiz kalıyorlar. İşte ‘greenwashing’ de çoğunlukla bu etiketleme ve pazarlama süreçlerinde karşımıza çıkıyor.

Greenwashing (Yeşil Aklama)
Greenwashing (Yeşil Aklama) | Fotoğraf: Unsplash/@brian_yuri

‘Greenwashing’ (Yeşil Aklama) Nedir?

Aslında ‘greenwashing’ tüketicilerden gelen bir talebin sömürülmesinden doğdu denebilir. İklim krizi ve çevre konusundaki farkındalık arttıkça tüketiciler bir ürün ve hizmet satın alırken bunların doğa dostu olmasına da özen göstermeye başladı. Bir süre sonra da bu talep kimi markalarca dürüst bir biçimde karşılanırken, diğerleri tarafından dürüst olmayan bir pazarlama stratejisi olarak kullanılmaya başlandı. Yeşil aklama, markaya dair eksik ya da yanıltıcı bilgiler verilmesiyle gerçekleşiyor. Örneğin; bir ürün için saf ve doğal gibi muğlak ifadeler kullanılırken içeriğinde petrokimya jel gibi bir malzeme kullanılması. Aynı şekilde bir markanın sürdürülebilirlik sözü vererek logosuna yeşil bir ibare eklemesi ancak pratikte buna yönelik hiçbir uygulamaya geçmemesi de yeşil aklama için örnek olabilir.

Greenwashing
Greenwashing | Fotoğraf: Pexels/@alena-koval

Tespit Etmek İçin Nelere Dikkat Edilmeli?

‘Greenwashing’ adına özel yasal düzenlemeler ve bir denetim mekanizmasının olmayışı diğer pek çok şeyde olduğu gibi sorumluluğun yine tüketici tarafında kalmasına neden oluyor. Dolayısıyla bir ürün veya hizmeti alırken sürdürülebilirlik konusunda samimi olup olmadıklarını fark etmek bize düşüyor. Bunun için yapılabileceklerimizden bazıları ise şu şekilde:

‘Buzzword’ | Fotoğraf: Pexels/@thirdman

‘Buzzword’ Kullanımına Dikkat Etmek

“Doğal”, “sürdürülebilir” ve “eko” gibi ifadeler herkes tarafından ucu açık bir biçimde kullanılabildiğinden o ürünün gerçekten sürdürülebilir olup olmadığına ilişkin kesin bir bilgi vermiyor. Örneğin; plastik bir bardak üzerindeki ‘eco’ ifadesi bir ürünün sürdürülebilir olduğunu ifade etmiyor.

Araştırma Yapmak

Vaatlerin tutarlı olması üreticinin sorumluluğunda. Bu nedenle satın aldığınız bir ürünün üreticisinin kim olduğuna, hangi çatı şirketlere bağlı olduğuna ve bu şirkete bağlı başka markalar varsa onların da aynı hassasiyeti gösterip göstermediğine bakarak yeşil aklamayı tespit edebilirsiniz.

Doğa Dostu | Fotoğraf: Pexels/@readymade

Doğru Kaynaklara Dayanmak

Herhangi bir konuda harekete geçmeden önce özellikle internette gördüğümüz her bilginin doğruluğunu teyit etme alışkanlığımız burada da devreye giriyor. Ürün veya hizmet alacağınız markanın sertifikalarının hangi kurumlarca verildiğini ve geçerliliğini incelemek ‘greenwashing’ tespiti için iyi bir adım olabilir.

Ürünün Kat Ettiği Mesafeyi Göz Önünde Bulundurmak

Sürdürülebilirlik üretimden ulaşıma bir bütün. Çevre dostu bir alışveriş yapmak için satın aldığınız bir ürünün kat edeceği mesafeyi ve size hangi yollarla geldiğini göz önünde bulundurmak isteyebilirsiniz. Mesafe arttıkça karbon salınımının arttığını göz önünde bulundurabilirsiniz. Zira lokal markalardan alışveriş yapmanın ön plana çıkmasının önemli nedenleri arasında da tam olarak bu ihtiyaç var.

Kapak Fotoğrafı: Pexels/@thirdman

İlginizi çekebilir: Yogi Magger’dan Taç Utangaçlığı