Ne yazık ki medyada her gün karşılaştığımız şiddet haberlerinin de etkisiyle kadına şiddetin fiziksel yönüne belki de daha önce hiç olmadığımız kadar hakimiz. Eşine yıllar boyu fiziksel şiddet uygulayan, öldüren erkeklere ve resmi makamlara yaptığı başvurulara yanıt alamadığı için sesini son çare olarak sosyal medyadan duyurmaya çalışan kadınlara aşinayız. Hala tartışmalı olsa da birlikte cinsel şiddetin de farkına varmaya başladık. Sürecin çözüm kısmında geldiğimiz nokta hala iç açıcı olmamakla birlikte üzerine nerdeyse hiç konuşmadığımız bir konu daha var: Psikolojik şiddet. 

İş Yaşamında Psikolojik Şiddet
İş Yaşamında Psikolojik Şiddet | Fotoğraf: Unsplash / Lindsey LaMont

Psikolojik şiddet ve etkilerinden bahsetmek, gelişmesini tamamlayamamış toplumlar için halen bir lüks olarak görülüyor. Bu konudan bahsetmek istediğimizde toplumun büyük kısmından “Buldukça bunuyorlar.”, “Her şey bitti de bir o mu kaldı?”, “Dayak yiyen kadınlar var siz kendi halinize şükredin.” gibi tepkiler görüyoruz. Oysaki psikolojik şiddet, kalıcı psikolojik ve psikomatik etkiler bırakabilmesi bakımından fiziksel şiddetten daha tehlikeli bir şiddet türü.

youtube play youtube play

Bu problemin geldiği noktayı son yıllarda sanata yansımalarından da takip edebiliyoruz. Örneğin yakın zamanda vizyona giren Bombshell -Skandal- filminde iş yerinde cinsel taciz ve mobbinge uğrayan farklı kuşaklardan kadınların seslerini duyurma hikayesini izledik.

Christina Aguilera ve Demi Lovato’nun 2018 tarihli şarkıları “Fall in Line” ise yıllardır süregelmiş ataerkil anlayışı ve kadınların her türlü itirazının itaatsizlik kabul edildiğini en iyi özetleyen şarkılardan biri.

youtube play youtube play

“It’s just the way it is / Bu böyle.
And maybe it’s never gonna change / Ve belki de asla değişmeyecek.
But I got a mind to show my strength / Ama gücümü göstermek için aklım var,
And I got a right to speak my mind / ve düşündüklerimi söyleyebilmeye hakkım var.
And I’m gonna pay for this / Bunun bedelini ödeyeceğim.
They’re gonna burn me at the stake / Beni bir kazığa bağlayıp yakacaklar,
But I got a fire in my veins / Ama damarlarımda bir ateş var.
I wasn’t made to fall in line / Şartlarına uymak için yaratılmadım
.

İş Yaşamında Kadına Psikolojik Şiddet

Peki kadınların özellikle iş yerlerinde karşılaştıkları psikolojik şiddet neden hala tabu? Bunun aslında çok basit bir yanıtı var; iş yaşamına onyıllardır hakim olan orta yaşlı beyaz adamlar bu konunun konuşulmasını tercih etmiyorlar çünkü bakış açılarını “Mad Men” dizisindeki ajans sahibi erkekleri anımsayarak somutlaştırabileceğiniz bu kitle, yıllardır her noktasında rahatça at koşturdukları bu alanda sözde “özgürlüklerini” sınırlayacak en ufak bir yoruma dahi kulaklarını tıkamayı tercih ediyorlar. O halde psikolojik şiddetin iş yaşamında kadınların karşısına ne biçimlerde çıktığına bir göz atalım.

1. Mansplaining

youtube play youtube play

Henüz dilimizde karşılığı bulunmayan bu terim; bir kadının halihazırda bildiği bir şeyin, her şeyin en iyisini bildiğini düşünen erkekler tarafından küçümser biçimde açıklanmasını ifade ediyor. Üstelik bu alışkanlık, erkekler için eğitim seviyeleri üzerinden de sınırlandırılamıyor. Pek çok erkek eğitim ve kültür seviyesi ne olursa olsun sadece erkek olduğu için herhangi bir konuyu bir kadından daha iyi bildiğini düşünme eğilimi gösteriyor. Dolayısıyla sosyal medyada on dakika araştırma yaparsanız pek çok gönüllü erkek tarafından yapılmış açıklamaları okuyarak, feminizmi ne kadar “yanlış” yorumladığınıza ilişkin bilgilenebilirsiniz!

Zira erkeklerin kadınların giymesi gerekenlerden yemesi gerekenlere, okuması gereken kitaplardan aklının ermeyeceği (!) dolayısıyla üzerinde konuşmaması gereken sporlara kadar önerileri var. Örneğin; futbol ile ilgilenen bir kadınsanız bunu belirttiğinizde karşılaştığınız ilk tepki muhtemelen “Demek futbol seviyorsun, söyle o zaman Uganda Milli Futbol Takımının 94 tarihindeki sol beki kimdi?” gibi bir soru olacaktır. Çünkü bir kadın olarak erkeklerin kafalarındaki ön yargılar doğrultusunda sizle özdeşleştiremediği her şeye ilginizi, başvuru yapmadığınız sınavlar vererek kanıtlamak zorundasınız.

Günlük konular için dahi durum böyleyken mesleğine yeni başlamış genç kadınların fikirlerini ve önerilerini sunabilmelerinin ne kadar zor olduğunu tahmin edebiliriniz. Pek çok kadın göreceği muamele, karşılaşacağı küçümseyici tepkiler ve işini kaybetme korkusu ile iş yerinde soru sormaktan, katılmadığı hususları belirtmekten ve yeni önerilerde bulunmaktan kaçınıyor. Hatta mesleğinde daha yüksek kademelere gelmiş kadınlar dahi sıklıkla sürekli “nazik” ve “sakin” olma zorunluluğu hissetmeleri nedeniyle işe ilişkin taleplerini iletirken kendilerini suçlu hissediyorlar. Kadınlar üzerindeki kişisel, psikolojik etkileri bir yana; bu sorun profesyonel yaşama farklı bakış açılarının ve yeni fikirlerin girmesini engelleyerek toplumsal gelişmenin de önüne geçiyor.

Mobbing

1958 Yılı İdeal Sekreteri
1958 Yılı İdeal Sekreteri| Fotoğraf: Gizem Kalaç

Çukurova Üniversitesi 2010 yılında gerçekleştirdiği “Çalışanlarda Psikolojik Şiddet Algılaması ve Kadın Çalışanlar Üzerine Bir Araştırma” da üniversitede çalışan kadın akademisyenlerdeki çalışma stresi ve iş performansı ile psikolojik şiddet uygulamaları arasındaki ilişkiler tespit edilmeye çalışılmış. Araştırmanın bulgularında kadın akademisyenlerin genel olarak iş performansları ile iş stresi ve maruz kaldıkları psikolojik yıldırma arasında anlamlı bir ilişkinin bulunduğu saptanmış.

youtube play youtube play

Bu noktada belki de durumun nedenlerini incelemek gerekiyor; ilk olarak erkek işveren ve yöneticiler kendilerine rapor veren kadın çalışanlarını iş yerindeki eşleri ya da kız kardeşleri olarak görme eğilimindeler. Bu durumun kaynağı ise yine 50’lerden günümüze süregelen ve alışkın oldukları cinsiyetçi yaklaşımlar. Yukarıdaki fotoğraf sahaf gezerken bulduğum 1958 yılı Hayat dergisinden. Görüldüğü üzere kadın sekreterler için erkek işverenin her isteğini karşılamak bir iş tanımı olarak belirlenirken buna ek olarak kendi masalarında nasıl oturmaları gerektiği dahi dikte ediliyor. Bugün karşılaştığımız muameleler de bu anlayışın bir yansıması. Dolayısıyla kadınlar olarak kendimizi iş yerinde Jennifer Lopez’in “I Aint Your Mama” klibini 2. dakikasından sonrasını yaşarken buluyoruz.

Kadınların iş yaşamında zorlandıkları bir diğer alan ise hamilelik ve doğum izni süreçleri. Dünyanın farklı yerlerinde yaşayan pek çok kadın hamilelikleri ve doğum yapmaları nedeniyle iş yerlerinde aynı statüdeki erkek çalışanlardan farklı muamele gördüklerini açıkça ifade ediyor. Öyle ki rekabetçi iş alanlarında çalışan kadınlar işe alınırken; “Yakın zamanda çocuk sahibi olmayı düşünüyor musunuz?” gibi seksist sorulara cevap vermek zorunda kalıyor. Hatta pek çok kadın yasal hakkı olan doğum izinlerini mümkün olduğu kadar kısa tutmak konusunda kendini baskı altında hissediyor.

Maaş Eşitsizliği

youtube play youtube play

Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2018’de yayınladığı Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması’na göre Türkiye’de kadın-erkek arasındaki ücret eşitsizliği %20 seviyelerinde. Bu şu anlama geliyor: Aynı işi yapan erkek 100 lira kazanırken kadının kazancı 80 lirada kalıyor. Lise altı eğitim seviyesi içinse bu oran %40 gibi çok yüksek bir seviyede. Türkiye’de çalışan 9.2 milyon kadının 4.3 milyonunun, yani yaklaşık yarısının bu grupta olduğunu düşünürsek, oran son derece kritik.

Dünya Ekonomik Forumu tarafından 2017’de yayınlanan Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Raporu’na göreyse Türkiye 144 ülke arasında 131. sırada! Yani Cat Pierce’ın Hard to Be a Woman’da dediği gibi:

Buy a house, get a car, independent / Bir ev al, bir araba al ve bağımsız ol.

Claw your way to the top, get it honey / Tırnaklarınla kazı zirveyi, başar tatlım.

And when they make you the boss  / Ve seni patron yaptıklarında.

They’ll pay you less money / Sana daha az para ödeyecekler.

İşyerinde Kadına Uygulanan Psikolojik Şiddet İle İlgili Neler Yapabiliriz?

Berit As
Berit As | Fotoğraf: commons.wikimedia

Farkındalık bir sorunu çözmenin ilk adımı ama güncel hayatında çözüm odaklı bir insan olduğum için bu bilgiler bana genellikle yeterli gelmiyor. Katıldığı bir “iş” görüşmesinde zayıflaması talep edilmiş, Uluslararası Tahkim’de Cinsiyet Eşitliği konulu bir konferansta yer alan üçü kadın dört konuşmacıdan erkek olanın kadın konuşmacılardan iki buçuk kat daha uzun süre konuşmasını dinlemiş biri olarak ben çözüm yöntemlerinden haberdar olmak istiyorum.

Bu süreçte keşfettiğim isimse Berit As oluyor. Berit iş yaşamında toplantılarda üzerinde üstünlük sağlamak için kullanılan teknikleri fark eden zeki bir kadın. Tanımladığı bu tekniklereyse “Dışlanma Yöntemi” adını veriyor. Yaptığı bu tespiti iş yerindeki diğer kadınlarla da paylaşan Berit sayesinde kadınlar ortak çalışarak bu dışlanma yöntemlerini fark ettiklerinde birbirlerini uyarmak için bir sistem geliştiriyorlar. Bu basit parmak yöntemi sayesinde neler olduğu herkesçe bilinmeye başlıyor ve böylece erkekler o ana kadar uyguladıkları yöntemlere son vermek durumunda kalıyorlar. 

Esasen bir psikoloji profesörü olan Berit As, aynı zamanda politikayla ilgileniyor ve uzun yıllar milletvekilliği yapıyor. Keşfettiği, erkeklerin kadınlar üzerinde kullandığı beş dışlanma yöntemi ise şu şekilde:

  • Görünmez Kılma: Basitçe bir kadın tarafından anlatılanı dinlememe, ilgisiliğini görünür kılarak anlatanı yıldırmaya çalışma.
  • Gülünç Duruma Düşürme: Kadın çalışanın içinde bulunduğu herhangi bir durumu gülünç olarak addetme ve özellikle sunumlar sırasında erkeklerin kendi aralarında gülmeleri ya da dalga geçmeleri. Ortaokul ve lisede uğradığımız klasik zorbalığın “yetişkin” erkekler tarafından sürdürülmesi diyebiliriz.
  • Bilgi Saklama: Sıklıkla duyduğumuz “takma”, “aldırma” gibi önerilerle beslenen temel haklarımızdan bahsedilmemesi ya da kullanmamamızın önerilmesi diyebiliriz. 
  • Çifte Cezalandırma: Buna aslında kazanamama da diyebiliriz. Yani ne yaparsanız yapın yaptığınızın bir şekilde eleştirilecek olması durumu. Herhangi bir toplantıda karşıt fikirlerinizi belirtirseniz “aşırı agresif” kadın, sessiz kalırsanız “tutuk”, “bilmiyor zaten” gibi muamelelerle karşılaşılmasını örnek verebiliriz. 
  • Suçlama ve Utandırma:  Haklarınızı kullandığınız ya da herhangi bir sorundan bahsettiğiniz için suçlu hissettirilmeniz durumu. Ülkemizde her cinsel saldırı mağdurunun karşı karşıya kaldığı “Peki sarhoş muymuş?”, “Ne giyiyormuş” sorularından tutun işyerinde bir sorununuzu belirttiğinizde gördüğünüz “XX Bey, öyle bir adam değildir, sen ne yaptı kim bilir.” yanıtlarına kadar uğradığımız her türlü muameleyi buna örnek gösterebiliriz. 

Ne diyor bu kadın ya demeden yazının sonuna gelebilen herkese teşekkür ediyorum. 🙂

Kapak fotoğrafı: Unsplash / Miguel Bruna

İlginizi çekebilir: SİneMagger’dan Türk Kadın Yönetmenler