theMagger.com'a kayıt olduğunuzda,
• theMagger’a keşiflerinizle katkıda bulunarak, yazar olup dilediğiniz konuda yazılarınızı yayınlayabilir ve kendi blog sayfanızı oluşturabilirsiniz,
• Yazılarını kaçırmak istemediğiniz yazarları, sevdiğiniz kategorileri ve ilginizi çeken etiketleri takip edebilirsiniz,
• Takip ettiğiniz yazar, kategori, etiket ve okuduğunuz yazılara göre size özel ana sayfa akışınızı oluşturabilirsiniz,
• İlginizi çeken yazıları sonra okumak için kaydedebilirsiniz,
• Yakınımdakiler bölümünden çevrenizdeki mekanlarla ilgili theMagger.com'da yazılmış yazıları görebilirsiniz,
• Yazılara yorum yaparak merak ettiklerinizi yazara sorabilir; fikirlerinizi yazar ve okurlarla paylaşabilirsiniz,
Bizimle birlikte pek keyifli bir keşif yolculuğuna çıkacağınızdan emin olabilirsiniz. Şimdiden hoş geldiniz!
Yazı vakit alacak; ben şehirleri yazayım sen tik at 🙂 Bunlar kasaba değil şehir aslında. Çok çok küçük şehirler değil, çok bilinen turistik şehirler arasında yer almıyorlar: Perugia, Lecce, Ferrara, Modena, Verona, Bergamo, Trieste, Piacenza, Vicenza, Padoa... Senin Güney'e yaptığın iltiması ben Kuzey'e yapmışım 🙂
yazıda okudum; zaten ilk de orada duymuştum. Ne kadar yaygın ve sektöre olumlu etkisi var mı onu merak ettim 🙂
Tipik bir X kuşağı mensubu olarak ilk aklıma gelen şu oldu: Bizim kuşak ile Y ve sonrasındaki Z kuşağı ile en temel farklardan biri şu ki bu tamamen dönemsel bir durum, benim dönemimde üniversite mezunu olmak iş bulmak için yeterliydi. Hele de iyi bir üniversite ve yabancı dil, yurtdışı eğitim-iş deneyimi sizi iyi maaş ve yüksek pozisyonlara çıkarıyordu. Ben mezun olduğum yılları 1998-99 hatırlıyorum da itiraf edeyim genç olmadığıma şükrediyorum. Biri gelse 20 yaş genç olmak ister misin diye sorsa 'yok teşekkür ederim' deyip geçerim. Yazıdaki farklı deneyimlere bakıyorum da sektörler de önemli bir rol oynuyor. Bilkent mezunu arkadaş ile görece benzer bir kariyer başlangıcım olmuştu; buradan da kendisine - tabi herkese de diliyorum- iyi şanslar ve başarılar diliyorum.
İtalya'nın ziyaret edilmesi gereken 10 küçük şehri yazımı bir türlü bitiremeden senden bu yazı geldi. Bu arada 2002'de Venedik'ten Floransa'ya geçerken Orvieto'ya gitmiştim. Yazıyla birlikte tekrar hatırladım... eline sağlık...
Seyretix önemli bir hizmet.Tanınma oranı ve yaygınlığı nedir bilemiyorum ama.
Portishead ilk dönemde takip ettiğim bir gruptu. Hooverphonic ise 'one hit wonderer' bir grup mudur tartışması yapılabilir. Bu tür ile ilgili olarak şu soruyu ortaya bırakıyorum: Shoegaze veya dream-pop gibi 90larda kalan ve hala görece avantgarde entelektüel pop türü olarak 'mainstream' olmamış bir genre mıdır?
En sevdiğim ressamlardan biridir. Küçük Dansçı ile özel olarak ilgiliydim. Ziyaret ettiğim müzelerde bu heykelin peşinden giderim bir şekilde de. Hatta bu heykel üzerine de bir yazı kaleme almak istiyordum. Sizin yazınız sonrasında belki de çok beklemeden yazarım. Sevgiler...
Çok teşekkür ederim. Bu düşünceye sahip sahip insanların olduğunu görmek çok memnun edici.
Çok güzel bir yazı ve benim de üzerinde çok düşündüğüm bir konu üzerine tam da konunun ruhunu yakalamış bir yazı üstelik. Bu konuda uzun bir yazı yazacak kadar düşünmüşlüğüm ve okumuşluğum var. O yüzden yorumu kısa keseceğim. Pandemi döneminde mutlu bir evliliğim olduğuna, sevimli, yarı-yaramaz, afacan ama hayatım en değerli unsuru olan oğluma şükrettim.
Bununlar ilgili birini çok bozdum: Tartışma klasik edebi yapıtları okumak insana ne kazandırır? Biri çıktı dedi ki ''ben bu bahsettiğiniz kitapların hiçbirini - Karamazof Kardeşler, Anna Karenina vb- okumadım ve hiçbir eksiklik hissetmedim.'' Ben de dayanamadım ve dedim ki: ''Sen o kitapları okumamaktan dolayı bir eksiklik hissetmiyor olabilirsin ama bu bizim seninle ilgili olarak o kitapları okumadığın için eksiklik hissetmemize engel değil.'' Biraz sert oldu ama pişmaniye yedim pişman olmadım 🙂