Gözlerim maviliklere dalmış, hayaller kuruyordum. Yeni bir yıldan beklediğim çok şey vardı. Olumsuzlukları denize bırakıp, hayatımda yeni mavilere yer açmayı düşlüyordum. Kaş’ta, günübirlik tura çıktığımız bir teknede, dalgalar eşliğinde bir geçmişe bir geleceğe gidiyordum. O anda teknenin kaptanı daha önce hiç duymadığım bir şey söyledi: “Noel Baba da buralı. Patara’da doğmuş. Sonradan da Coca-Cola sayesinde Amerikalı olmuş. Kırmızı giymesi için Noel Baba’ya 100 yıllık telif ödemişler.” Herkesin sevdiği, çocuklara hediyeler getiren, kırmızı yanaklı, güler yüzlü Noel Baba gerçekten bizim miydi?

Noel Baba
Noel Baba | Fotoğraf: Unsplash/@krakenimages

İlginç bilgiler, daha önce pek çok kişinin bilmediği hikayeler beni hep etkilemiştir. Ama şüphesiz ki geçmişle ilgili hikayeler ya da masallar zaman içinde insanlar tarafından farklı efsanelere dönüştürülebiliyor. Noel Baba’yla aynı ülke topraklarında doğmuş olma ihtimali beni heyecanlandırsa da hikayenin gerçek olup olmadığını araştırmalıydım. Bu sebeple tatil dönüşü bu bilginin peşine düşmeye karar verdim.

Aziz Nicholas: İyiliğe Adanmış Bir Hayat

Farklı kaynaklardan yaptığım araştırmalara göre; M.S. 270 yılında Türkiye’nin Akdeniz kıyılarında önemli bir Lykia kenti olan Patara’da zengin bir buğday tüccarının oğlu doğuyor. Nicholas ismini verdikleri bu çocuk, büyüdükçe kibarlığı ve erdemli davranışları ile dikkat çekiyor. Büyüdüğünde rahip olmayı seçen Nicholas, Aziz Nicholas ismini alıyor. Aile bireylerini kaybetmesinin ardından kendisine yüklü bir miras kalıyor. Paraya değer vermeyen Nicholas, tüm mal varlığını ihtiyaç sahiplerine, fakir ya da hasta olan insanlara yardım etmek için kullanıyor. Bu iyilikleri yaparken de özellikle ismini saklıyor. Ama yaptığı iyilikler denizleri aşıyor. Bazı hikayelerde mucizesi bir gücü olduğundan da bahsediliyor. Denize düşen bir denizciyi diriltmesi, fırtınaya yakalanan gemileri dualarıyla batmaktan kurtarması, hastaları iyileştirmesi, halkını kıtlıktan kurtarması…

Antalya’dan Amerika’ya Uzanan Bir Yolculuk

Sonraları Myra’ya yani bugünkü Demre kasabasına yolculuk yapan ve orada piskopos olan Nicholas’ın 6 Aralık 343’te öldüğü düşünülüyor. Başta Roma olmak üzere birçok Avrupa şehrinde kış mevsimine girerken çocuklara hediye dağıtma âdeti, 6 Aralık Aziz Nikola Günü ile bütünleşiyor. 1700’lü yıllarda Hollandalı göçmenler de Saint Nicholas efsanesini Amerika’ya taşıyor. Zaman içinde bu efsanenin kahramanı Santa Claus olarak anılıyor.

Ama hepimizin en çok bildiği “Noel Baba” ismi, ilk İngiltere’de ortaya çıkıyor. Dünyada bir çok yerde onun adına kiliseler, mezarlar yapılıyor. Ancak pek çok kaynağa göre Aziz Nicholas’ın mucizelerini gerçekleştirdiği yer Patara. Myra’lılar onun adına Demre’de bir kilise ve mezar yapıyorlar. Burada ayrıca halen müze, kilise, tiyatro, zafer kemeri, tapınak gibi kalıntıları görmek mümkün.

Demre’de 1983’ten beri hala ölüm günü kabul edilen 6 Aralık’ta bu önemli azizi anmak için “Noel Baba ve Dünya Barışı” temasında birtakım etkinlikler düzenleniyormuş. Gördüğümüz gibi Noel Baba gerçekten de Antalyalıymış 🙂 Yani Kaş’taki tekne kaptanının hikayesinin bir kısmının gerçek olduğunu söyleyebiliriz. Ama bir konu daha var: Noel Baba’nın bunca senedir kırmızı giymesinin sebebi Coca-Cola mıdır? Bunun için de yine Google arşivlerine doğru keyifli bir yolculuğa çıktım.

Noel Baba, Coca-Cola’nın Bir Pazarlama Hilesi miydi?

Noel Baba ve sekiz ren geyiği tarafından çekilen kızağı ilk olarak 1822’de Clement Clark Moore’un yazdığı bir çocuk şiirinde (A Visit From St. Nicholas) bahsedilmiş. Daha sonra Amerikalı karikatürist Thomas Nast, Harper’s Weekly dergisinin 29 Aralık 1863 tarihli sayısında Noel Baba’yı ilk defa resmetmiş. Senelerce Santa Claus çizimleri yapan Nast, 1881’de yaptığı çizimde Coca-Cola’dan bağımsız, Noel Baba’yı kırmızı bir kıyafet ile çizdiğini görüyoruz.

Yani bizim aşina olduğumuz Noel Baba görseli, Coca-Cola’nın bir reklam figürü değilmiş. Onların kesişimi 1931 yılında gerçekleşmiş. İsveçli bir ressam olan Haddon Sundblom, Clement Clark’ın şiirinden ilham alarak Noel Baba’yı Coca-Cola reklamları için markanın rengi olan kırmızı-beyaz elbiseler içinde, yaşlı ve sevimli bir figür olarak tekrar canlandırmış.

Haddon Sundblom'un Coca-Cola için Çizdiği Noel Baba
Haddon Sundblom’un Coca-Cola için Çizdiği Noel Baba | Fotoğraf: Pinterest

Aslında Coca-Cola’nın Noel Baba ile ticari ilişkisinin arkasında 1929 yılında Amerika’da başlayan krizin olduğu söyleniyor. Birkaç hafta içinde bankaların ve şirketlerin iflas ettiği, halkın gitgide fakirleştiği zorlu günler baş göstermiş ve bu buhran halkı depresyona sürüklemiş. Bunun üzerine sinema ve reklam sektörü harekete geçerek insanlara moral veren iletişim kampanyaları yapmışlar. O dönem “kapitalizmin milli içeceği” diye adlandırılan Coca-Cola, İsveçli bir ressamın çizdiği Noel Baba figürü ile yeni bir reklam kampanyasına imza atmış. Tabii bu birliktelik pek çok kişi tarafından sert bir şekilde eleştirilmiş.

Herkesin yardımsever olarak tanıdığı, çocuklara hediyeler getiren, güler yüzlü Noel Baba; Coca-Cola kampanyasıyla gazlı ve şekerli bir içecek pazarlayan, kapitalizmi besleyen bir figüre dönüşmüş. Coca-Cola reklamlarının Noel Baba’nın tüm masumiyetini öldürdüğünü düşünen insan sayısı hiç de az değilmiş. Çünkü bu kampanyalar ardından, çocukların Noel Baba’dan istediği ve beklediği masum dilekler gitmiş; yerine çocukların materyalist istekleri gelmiş.

1948 yılında bir çocuğun Noel Baba’dan istediği bir dileğe denk geldim: “Noel baba, bana iki portakal ve şehir işi dört bisküvi getirsin.” Ne kadar naif bir dilek, değil mi? Şimdi ise çevremizdeki çocukların isteklerini bir düşünün. Belki de gerçekten Aziz Nicholas, zaman içinde özünden çok farklı, kendine hiç benzemeyen bir toplumsal figüre dönüşmesini üzülerek seyrediyordur.

Kaş’ta denizde başlayan bir hikaye işte bizi buralara kadar getirdi. Yazının sonuna gelmeden önce fark ettiğim bir şeyi sizlerle de paylaşmak istiyorum: Noel gecesiyle özdeşleşen, karlarla kaplı ormanlardan geyikleriyle çıkagelen, kırmızı-beyaz kıyafetli, ak sakallı Noel Baba yani bizim Aziz Nicholas’ımızın belki de hayatı boyunca hiç kar görmemesi ne büyük bir ironi değil midir sizce de? 🙂

Kapak Fotoğrafı: Unsplash/@mikearney

İlginizi çekebilir: Aybüke Dizman’dan Klaus